Osmanlı Toplumu İradesini Dinletemiyor
Said Halim Paşa
Said Halim Paşa, Buhranlarımız ve Son Eserleri- İz Yayıncılık, İstanbul, 1991
Hâlen cereyan etmekte bulunan hallere bakan sathî görüşlü kimseler, Osmanlı toplumunun kadın yeniliklerine -bazılarının iddia ettiği kadar- karşı olmadığı zannına düşebilirler. Hattâ bu yeniliklere karşı yapılan itirazların, birtakım köhne zihhniyetlerin geçici muhâlefet tezâhürlerinden başka bir şey olmadığına da kani olabilirler.
Fakat gerçek, sanılanın dışında mühim bir ciddiyet ve hazin bir mâhiyet taşımaktadır. Çünkü Osmanlı toplumunun büyük çoğunluğu, kalben ve fikren takbih ettiği bu kadın aldatmalarına şiddetle karşıdır. Ancak bu talihsiz toplum, kendisine muhâlif olan ferdlerini, iradesine boyun eğdiremeyecek derecede hercümerc içinde sarsılmış bir halde bulunuyor.
Osmanlı toplumu, içine düştüğü nizamsız ve karışık durum sebebiyle irâdesini kabul ettirebilme kuvvetini kaybetmiştir. Hüküm süren başıboşluk yüzünden, ferdin kötü hareketlerine hiçbir şey mâni olmadığı gibi, karşı gelenleri itaate sokacak bir otorite de kalmamıştır.
Osmanlı feminizmi hüviyeti ile ortaya çıkan bu mesele, aslında içtimâî çöküntümüzün başlıca tecellilerinden biridir. İçtimâî irâdenin zayıflamasından istifade ederek ortaya çıkmış olan feminist istekleri, ancak bu zayıflığın devamı ile varlığını muhafaza edebilmektedir. Doğduğu bu gayrı meşrû kaynağı gizlemek için de Batılı feministlerden örnek aldığını iddia ediyor.
Bugünkü feminist kadınlara karşı ferdleri, infiâl halindeki hislerini izhardan kanun korkusu alıkoymasa idi; cemiyetin irâdesini yürütme kuvvetinin büyük bir şiddetle ortaya çıktığını görürdük.
KADIN HÜRRİYETİ Sosyal çöküşümüzün en tehlikeli neticelerinden birini de bâzı kadınların iddiaları teşkil ediyor. Günümüzde bâzı kadınlar, örtünmeyi terk etmek, daimî olarak erkeklerle bir arada bulunmak, hürriyet ve serbestlik elde ederek Batı kadınları gibi yaşamak istiyorlar.
Bunlardan evlenenler kocalarının hâkimiyetini tanımak istemediği gibi, genç kızlar da ebeveyninin vesâyetine tahammül edemiyorlar. Bu gibi kadınlar artık hür olmak, istedikleri gibi hareket etmek, yaptıkları şeyler için kimseye hesap vermemek arzusu ile doludurlar.
Bu feminist kadınların bu gibi iddia ve istekleri bâzı erkekler tarafından da doğru bulunarak destekleniyor.
Bu erkekler de, erkeklerin tahammül olunmaz istibdadına sor verilerek kadınların istedikleri yerine getirilmedikçe, cemiyet hayatının kurulamayacağını teslim etmeyi vicdânî bir vazife saymaktalar.
Böyle bir fikre aldanan erkekler, ideal edindikleri Batı medeniyetinin, o toplumlardaki kadınların üstünlüklerinden ve tam olarak hür bulunmalarından doğduğunu zannediyorlar.
Eğer bu doğru olsaydı, milletler tarihini yalancı çıkaran mühim bir hâdise teşkil ederdi. Çünkü hiç bir medeniyet, hiç bir vakitte, kadın hürriyeti ile başlamadığı gibi aksine bütün medeniyetlerin, kadınların tam hürriyetlerini ele geçirmeleri ile mahv olup gittikleri tarihin en gerçek olaylarından biri olarak sâbittir.