BABA, ( ) sonsuz yaşam; tek gerçek Tanrı olan Sen ve gönderdiğin Mesih İsayı tanımalarıdır (Yu 17, 3). Kurtarıcımız Tanrı ( ) tüm insanların kurtulmasını ve gerçeğin bilincine varmalarını istiyor (1 Tim 2, 3-4). Bu gök kubbenin altında, insanlar arasında bizi kurtarabilecek verilmiş İSAnın adından başka bir ad yoktur (Hİ 4, 12).
1 Tanrı, Kendinde sonsuz Mükemmel ve Mutludur, tasarısında sırf iyiliğinden, kendi mutlu yaşamına katılması için insanı özgürce yarattı. Bunun içindir ki, her zamanda ve her yerde insana yakın olmuştur. İnsanı, Kendisini aramaya davet etmektedir; insanın, Kendisini tüm gücüyle tanımasına ve sevmesine yardımcı olmaktadır. Günahın dağıttığı tüm insanları, Kilisesi olan aile birliğinde bir olmaya çağırmaktadır. Bunu gerçekleştirmek amacıyla, zamanı geldiğinde Oğlunu günahtan kurtarıcı olarak insanlara gönderdi. Onda ve Onun aracılığıyla, insanları Kutsal Ruhta Tanrının manevi evlatları, yani mutlu yaşamının mirasçıları olmaya çağırmaktadır.
2 Bu çağrının tüm dünyada duyulması için Mesih İsa, seçtiği havarilerine, İncili bildirme görev ve yetkisini vererek gönderdi: Gidin, bütün ulusları Baba, Oğul ve Kutsal Ruh adına vaftiz ederek müridim yapın. Size buyurduğum her şeye uymayı onlara öğretin. Ben de, dünyanın sonuna dek, hep sizinle birlikte olacağım (Mt 28, 19-20). Havariler de kendilerine verilen bu görevden güç alarak gidip Tanrı sözünü her yerde yaydılar. Rab onlarla birlikte çalışıyor, sözünü onlarla birlikte görülen alâmetlerle doğruluyordu (Mk 16, 20).
3 Mesih İsanın çağrısını Tanrının yardımı ile kabul eden ve buna özgürce yanıt verenler, Mesih İsanın sevgisi altında dünyanın dört bir yanına İyi Haberi bildirmeye gittiler. Havarilerden kalan bu hazine, onların halefleri tarafından özenle korundu. Mesihe her inanan kişi inancını açıkça beyan ederek, inancını kardeşçe paylaşım içinde yaşayarak ve bunu litürji ve duada törenle kutlayarak yaşamaya çağrılmıştır.1
4 Kısa sürede, Kilise içinde mürit yetiştirmek, inançları sayesinde, Mesih İsanın adıyla yaşamları olsun diye, bu yaşamda onları eğitmek ve yetiştirmek ve Mesihin Bedenini1 oluşturmak amacıyla, insanların Tanrının Oğlu İsaya inanmalarına yardımcı olacak çabaların tümüne din eğitimi dendi.
5 Din dersi çocuklara, gençlere, ve erişkinlere verilen inanç eğitimidir. Din dersi özellikle, genel olarak Hıristiyanlık dininin kurallarını sistematik ve organik bir biçimde öğreten Hıristiyan doktrini eğitimidir.2
6 Din dersi, bir din dersi görünümü altındaki din dersini hazırlayan ya da bundan çıkan Kilisenin havarilerden gelen misyonunun belirli sayıdaki öğelerine, onlarla karışmadan, eklemlenmesidir: İncilin ilk bildirilişi ya da Hıristiyanlık inancını uyandırmak için yapılan konuşma; inanma nedenlerinin araştırılması; Hıristiyan yaşam deneyimi; Kilise sırları törenleri; Kilise cemaatine entegre olma; misyoner ve havarisel tanıklık.3
7 Din eğitimi Kilise yaşamı ile sıkı sıkıya bağlıdır. Kilisenin yalnız coğrafi olarak yayılması ve sayıca artması değil, aynı zamanda, hatta daha çok içten büyümesi, Tanrı tasarısı ile olan uyumu özellikle din dersine bağlıdır.4
8 Kilisenin yenilenme devreleri de din eğitimi bakımdan güçlendiği zamanlardır. Kilise Babalarının parlak dönemlerinde aziz episkoposların görevlerinin önemli bir bölümünü din eğitimine ayırdığı görülüyor. Kudüslü A. Kirillos ve A. Yuhanna Krisostomos, A. Ambrosius ve A. Augustinus ve daha başka Kilise Babalarının din eğitimi konusundaki eserleri hâlâ örnek alınmaktadır.
9 Din dersi eğitmenlik görevi Konsillerden her zaman yeni enerjiler almıştır. Trento Konsili bu konuda altı çizilecek bir örnek oluşturur. Trento Konsili çıkardığı yasa ve kararnamelerde din eğitimine bir öncelik tanımaktadır; Hıristiyan doktrinin bir özeti olarak birinci seviyede bir eser olan Roma Din ve Ahlak İlkeleri kitabının kaynağını oluşturmuş; Kilise içinde din eğitiminin gözle görülür biçimde kurumlaşmasını sağlamıştır; A. Pierre Canisius, A. Charles Borromeo, A. Toribio de Mongrovejo ya da A. Robert Bellarmine gibi episkopos ve tanrıbilimci sayesinde birçok din eğitimi kitabı yayımlanmıştır.
10 İkinci Vatikan Konsilinden sonraki hareket içinde, Papa VI. Paul tarafından (çağdaş zamanların en büyük din ve ahlâk kitabı olarak görülen) Kilise din eğitimi yeniden dikkatleri üzerine çekti. 1971deki Din Dersi Genel Müdürlüğü (1971), din eğitimine ve Hıristiyanlaştırmaya (1974) ağırlık veren episkoposlar Sinod oturumları, bunlarla ilgili Evangeli nuntiandi (1975) ve Catechesi tradend (1979) papalık çağrıları bunu doğruluyor. Episkoposlar Sinodu nun 1985teki olağanüstü toplantısında tüm Katolik doktrinini içeren bir compendium ya da Din ve Ahlâk İlkeleri kitabının yazılması önerisinde bulunuldu.1 Papa II. Jean Paul episkoposlar Sinodunda ortaya atılan bu önerinin aslında Evrensel Kilise ile özel Kiliselerin gerçek ihtiyacına yanıt vereceğini düşünerek2 bu dileği kendi dileğiymiş gibi kabul etti. Böylece Sinodun bu önerisinin gerçekleşmesi için çalışmalar başladı.
III. Bu Din ve Ahlâk İlkeleri kitabının amacı ve hitap ettikleri
11 Bu Din ve Ahlâk İlkeleri kitabının amacı II. Vatikan Konsili ve Kilisenin Gelenekleri ışığında, inanç üzerinde olduğu kadar ahlâk üzerinde de Katolik doktrinin başlıca ve temel içeriklerini bir organik sentez biçiminde sunmaktır. Bu kitabın başvurduğu kaynaklar başlıca Kutsal Kitap, Kilise Babaları, litürji ve Kilise Yetkili Kuruludur. Bu kitap çeşitli ülkelerde yazılmış compendia ya da din el kitaplarına bir referans oluşturma3 amacını gütmektedir.
12 Bu kitap özellikle din eğitiminden sorumlu olanlar için hazırlandı: Öncelikle Kilise çobanları ve inanç doktorları olarak episkoposlar için. Bu kitap onlara Tanrı Halkını eğitmek olan görevlerini gerçekleştirebilecekleri bir araç olarak sunuldu. Kitap, episkoposlar arasından, din el kitapları redaktörlerine, papazlara ve din eğitimi hocalarına hitap etmektedir. Bu kitap aynı zamanda her inanlı Hıristiyanın okuyup da yararlanabileceği bir kitaptır.
13 Bu Din ve Ahlâk İlkeleri kitabının genel planı gelenekten gelen dört temel direk üzerine dayanıyor: İnanç İlkeleri (Credo), Kilise sırları, İmanlı yaşam (Emirler), inanlının duası (Göklerdeki Babamız).
Birinci Kısım: İnanç İlkeleri
14 Vaftiz ve imanla Mesih İsaya ait olanlar vaftiz inançlarını insanlar önünde beyan etmelidirler.1 Bunun için, Din ve Ahlâk İlkeleri kitabı önce Tanrının insanlara hitap ettiği ve kendisini açınladığı Vahyin, aynı zamanda insanın Tanrıya yanıt olarak verdiği imanın ne olduğunu açıklıyor (birinci anabölüm). İnanç İlkeleri, her iyiliğin Sahibi olarak, Kurtarıcı olarak, Kutsallaştırıcı olarak Tanrının insana verdiği armağanları özetliyor ve bunları Vaftizimizin üç bölümü etrafında -Tek Tanrıya iman: Herşeye Kadir Baba olan Yaradan; ve Kurtarıcımız ve Rabbimiz, Tanrının Oğlu, Mesih İsa; ve Kutsal Kilisedeki Kutsal Ruh ile - belirtiyor (ikinci anabölüm).
15 Din ve Ahlâk İlkelerinin ikinci kısmı, Tanrının Mesih İsa ve Kutsal Ruh aracılığıyla ilk ve son olarak insanları nasıl kurtardığını ve bu kurtarılışın nasıl Kilisedeki litürjinin kutsal eylemlerinde mevcut kılındığını (birinci anabölüm), özellikle de Kilisenin yedi sırrı ile (ikinci anabölüm) anlatıyor.
Üçüncü Kısım: İmanlı yaşam
16 Din ve Ahlâk İlkelerinin üçüncü kısmı, Tanrı suretinde yaratılan insanın nihai akıbetini gösteriyor: Ahret mutluluğu ve bu mutluluğa erişmenin yolları: Doğru ve özgürce davranışla, Tanrının lütfu ve yasasının yardımıyla (birinci anabölüm); Tanrının On Emrinde sergilenen sevgi yasasına göre davranma (ikinci anabölüm).
Dördüncü Kısım: İmanlı yaşamda dua
17 Din ve Ahlâk İlkelerinin dördüncü kısmı, inanlıların yaşamında duanın önemini ve anlamını inceliyor (birinci anabölüm). Bu anabölüm Göklerdeki Babamız duasının yedi dileği üzerinde yapılan kısa bir yorumla son buluyor (ikinci anabölüm). Bu yedi dilekte, gerçekten umut etmemiz gereken ve göksel babamızın bize vermek istediği iyiliklerin toplamını buluyoruz.
V. Bu Din ve Ahlâk İlkeleri kitabının kullanımı
için pratik bilgiler
18 Bu Din ve Ahlâk İlkeleri kitabı bütün Katolik inancının organik açıklaması olarak öngörülmüştür. Bu kitabı bir bütün olarak okumak gerekir. Metnin kenarındaki italik sayılar (aynı konuyu işleyen başka paragraflara başvurmak için) ve kitabın sonundaki kavramlar dizini her temanın imanın bütünlüğündeki bağının görülmesine yardımcı olur.
19 Kutsal Kitaptaki metinler çoğu zaman harfi harfine değil de yalnızca bkz. indisi ile belirtilmiştir. Böyle geçişleri daha iyi anlayabilmek için metinlerin kendisine başvurmak daha uygun olur. Bu Kutsal Kitap göndermeleri din eğitimi çalışmalarında bir araçtır.
20 Bazı bölümlerin daha küçük puntolarla yazılmış olması tarihi, dini savunucu ya da tamamlayıcı doktrin kitaplarından açıklamalar alındığını gösterir.
21 Küçük puntolarla yazılmış Kilise Babalarının kitaplarından, ermiş yaşamlarını anlatan ve kutsal şeyler bilgisini içeren kitaplardan yapılan alıntıların amacı, doktrinin açıklanmasını zenginleştirmektir. Bu metinler doğrudan din eğitiminde kullanılmak amacı göz önünde bulundurularak seçilmiştir.
22 Her konunun sonunda kısa metinlerle o bölümde geçen öğretinin özü toplu formüller biçiminde verilmiştir. Bu ÖZETlerin amacı belleğe kolaylıkla yerleştirilebilen özlü formüllerle yerel din eğitimi uygulamalarında öneriler sunmaktır.
VI. Gerekli uyarlamalar
23 Bu kitap daha çok Hıristiyan doktrinini açıklama üzerine yoğunlaşmıştır. Nitekim kitap insanların din bilgisini derinleştirmeye yardımcı olmayı amaçlamaktadır. Bu kitabın amacı, bu inancın olgunlaşmasına, bu inancın yaşamda kök salmasına ve tanıklıkla etrafa yayılmasına yardımcı olmaktır.1
24 Bu kitabın, din eğitimine başvuran kişilerin farklı Kilise ve toplumsal durumlarının, tinsel olgunluk, farklı yaş ve kültürlerinin gerektirdiği din eğitimi yöntem ve açıklamalarını uyarlayıp istenilen şekilde sunma gibi bir amacı yoktur. Bu gerekli uyarlamaları, bunlara uygun din el kitapları, özellikle de inanlıları eğitenler saptayacaklardır:
Din Eğitmeni, herkesi Mesih İsaya çekmek için herkesle her şey olmalıdır (1 Kor 9, 22). ( ) Özellikle de kendisine yalnız bir cins ruh emanet edildiğini sanmasın, şu halde aynı ve hep aynı olan ve tek bir yöntemle her inanlıya biçim vermek ve onu eğitmek elindedir! Şunu unutmasın ki, kimileri Mesih İsada daha yeni doğmuş bebek, başkaları delikanlı, kimileri de bütün güçlere sahip kişi gibidirler. ( ) Görevleri vaaz vermek olan kişiler, gizlerin öğretisini; inanç ve yaşam kurallarını iletirken konuşmalarını dinleyicilerin kafa yapısına ve bunları anlama yeteneklerine göre ayarlamalıdır.1
Her şeyin üstünde - Tanrı sevgisi
25 Bu girişi noktalamadan önce Roma Din ve Ahlâk Kitabında sözü edilen şu ilkeyi anımsatmakta yarar vardır:
Her öğreti ve doktrinin ereği hiç bitmeyen sevgiye dayanmalıdır. Zira inanılacak, umut edilecek ya da yapılacak şey iyi açıklanabilir; özellikle de tamamen Hıristiyanca erdem eyleminin Sevgi den başka bir kaynağı, Sevgiden başka bir gayesi olmadığını herkes anlasın diye her zaman Rabbimizin Sevgisi ön plana çıkartılmalıdır.2
BİRİNCİ KISIM
İNANCI
BİRİNCİ ANABÖLÜM
İnanıyorum - İnanıyoruz
26 İnancımızı beyan ettiğimizde İnanıyorum ya da İnanıyoruz ile söze başlarız. Kilise inancını, Hıristiyanlık İnanç İlkelerinde (Credo) belirtildiği, litürjide törenle kutlandığı, Emirlere uyularak duada yaşandığı gibi açıklamadan önce, inanmakın ne demek olduğunu kendimize soralım. İnanç insanın, kendisini insana açınlayan ve veren, aynı zamanda yaşamının nihai anlamının peşinde olan insana bolca ışık veren Tanrıya yanıtıdır. Şu halde önce insanın bulmaya çalıştığı bu şeyi (birinci bölüm), sonra insanın isteklerini karşılamaya gelen Tanrının Vahyini (ikinci bölüm), en sonunda da imanın yanıtını (üçüncü bölüm) inceleyeceğiz.
.
BİRİNCİ BÖLÜM
27 Tanrı arzusu insanın yüreğinde vardır, çünkü insan Tanrı tarafından ve Tanrı için yaratıldı; Tanrı insanı kendisine doğru çekmeye devam ediyor, insan da aradığı gerçeği ve mutluluğu yalnız Tanrıda bulabilir:
İnsanlık onurunun en yüce hali, insanın Tanrıyla düşünce ve duygu ortaklığı kurma eğiliminde bulunmaktadır. Tanrının insana yaptığı, insanın Kendisiyle diyalog kurma çağrısı, insanlığın varoluşuyla başlar. İnsan var ise, bu Tanrının onu Sevgiyle yarattığı ve Sevgiyle, durmadan ona varlığını verdiğindendir; insan da, ancak özgürce bu Sevgiyi kabul ederse ve kendisini Yaradanına teslim ederse bütünüyle gerçeğe göre yaşayabilir.1
28 İnsanlar, tarihleri boyunca, günümüze kadar, inançlarıyla ve dinsel tutumlarıyla (dualar, kurbanlar, kültler, meditasyonlar, vb.) Tanrıyı arama isteklerini dışavurdular. Bu dışavurma biçimlerinin anlaşılmazlıklarına karşın, bunlar öylesine evrenseldir ki, bunlara bakarak insana dindar bir varlıktır diyebiliriz:
Tanrı, tüm ulusları bir tek insandan türetti ve onları yeryüzünün dört bir bucağına yerleştirdi. Ulusların var olacağı belirli süreleri ve yerleşecekleri bölgelerin sınırlarını önceden saptadı. Bunu, kendisini arasınlar ve el yordamıyla da olsa bulabilsinler diye yaptı; aslında Tanrı hiçbirimizden uzak değildir. Nitekim Onda yaşıyor, Onda hareket ediyor ve Onda varız (Hİ 17, 26-28).
29 Ama insanı Tanrıyla birleştiren bu yaşamsal ve samimi ilişki1 unutulmuş, değeri bilinmemiş hatta insan tarafından açıkça reddedilmiş olabilir. Bu tür tutumların çok değişik nedenleri olabilir2: Dünyadaki kötülüğe karşı isyan, dini konulara duyulan ilgisizlik ve dini konulardaki bilgisizlik, dünya ve zenginlik kaygısı,3 inanlıların kötü örnek oluşturmaları, dine karşı düşmanca düşünce akımları, son olarak da korkuyla Tanrıdan gizlenen 4 ve çağrısından kaçan günahkâr insanın tutumu. 5
30 Tanrıyı arayanların yürekleri sevinç içinde olsun (Mzm 105, 3). İnsan Tanrıyı unutsa ve reddetse bile, Tanrı, insanın yaşaması ve mutluluğu bulması için, her insanı durmadan Kendisini aramaya çağırır. Bu arayış insanın tüm aklını kullanmasını, iradesinin sağlam olmasını, yüreğinin doğru olmasını, ayrıca kendisine Tanrıyı aramayı öğretenlerin tanıklığını gerektirir.
Rab, sen yücesin, ve en yüksek derecede yüceltilmeye layıksın: Bilgeliğin sınırsız, kudretin büyüktür. Yaratılışının küçük bir kısmı olan ölümlü haliyle kendisinde günahın kanıtını ve kibirlilere karşı olduğunun kanıtını taşıyan insan da, Seni yücelttiğini öne sürüyor. Her şeye karşın, yaratılışın küçük bir kısmı olan insan Seni yüceltmek istiyor. Seni yücelterek zevk alsın diye insanı buna isteklendiren Sensin, çünkü bizleri Kendin için yarattın, yüreğimiz Sende dinlenmeden huzura kavuşmayacaktır.6
31 Tanrı suretinde yaratılan, Tanrıyı tanımaya ve sevmeye çağrılan, Tanrıyı arayan insan, Tanrıyı tanımaya götüren bazı yolları keşfeder. Bunlara Tanrının varlığının kanıtları da denir, bunlar doğal bilimlerin aradığı anlamda değil de, gerçek inanca ulaşmayı sağlayan ikna edici ve benzeşen kanıtlar anlamında kanıtlardır.
Tanrıya yaklaşmayı sağlayan bu yolların hareket noktası yaratılıştır: Maddi dünya ve insan.
32 Dünya: Dünyanın güzelliği ve düzeninden, olağanlığından, hareketi ve değişiminden yola çıkarak Tanrıyı evrenin kaynağı ve sonu olarak bilebiliriz.
Havari Paulus putperestler hakkında şöyle diyor: Tanrı, kendisinin tanınması için gereken şeyleri onların gözü önüne serdi. Dünyanın yaratılışından beri, Tanrının görünmeyen nitelikleri, yani sonsuz gücü ve Tanrılığı, Onun yaptıklarıyla anlaşılarak açıkça görülüyor (Rom 1, 19-20).1
A. Augustinus da: Yerin güzelliğine sor, denizin güzelliğine sor, ferahlatan ve yayılan havanın güzelliğine sor, göğün güzelliğine sor ( ) bütün bu gerçekleri sorgula. Hepsi sana Bak, ne güzeliz diyecekler. Onların güzellikleri bir itiraftır. Değişime tabi olan bu güzellikleri, değişime tabi olmayan Güzelden başka kim yapabilir?2
33 İnsan: Güzelliğe ve gerçeğe olan açılımıyla, iyi ahlâk anlayışıyla, özgürlüğün ve vicdanının sesiyle, sonsuzluk ve mutluluğa olan özlemiyle insan, Tanrının varlığını kendi kendine sorar. Bütün bunların arasından tinsel ruhunun işaretlerini görür. Kendinde taşıdığı sonsuzluk tohumuyla, sadece maddeye indirgenemeyen3 ruhunun kaynağı yalnızca Tanrı olabilir.
34 Dünya ile insan kendilerinin ne ilk başlangıcı ne de en sonulları olmadıklarını ama başlangıcı ve sonu olmayan bir Varlığa katıldıklarını doğruluyorlar. Böylece insan, bu değişik yollarla herkesin Tanrı dediği4, her şeyin ilk nedeni ve en nihai gayesi olan bir gerçeğin varlığının bilgisine erişebilir.
35 İnsanın yetenekleri insanı, kişiliği olan bir Tanrı varlığını tanımaya götürebilir. İnsanın Kendisine yakın olabilmesi için, Tanrı kendisini insana açınlamak ve insana bu vahyi inançla kabul etme gücü vermek istedi. Bununla birlikte Tanrı varlığını gösteren kanıtlar inancı hazırlayabilir ve imanın insan aklına aykırı olmadığını göstermeye yardımcı olabilir.
36 Kutsal Kilise Anamız, her şeyin başlangıcı ve sonu olan Tanrının, doğal insan aklı ile yaratılmış şeylerden yola çıkılarak kesin olarak tanınabileceği fikrini kabul eder ve öğretir.1 Bu yeteneği olmasa insan Tanrı vahyini kabul edemezdi. İnsan Tanrı suretinde yaratıldığı için bu yeteneğe sahiptir.2
37 İçinde bulunduğu tarihsel koşullar içinde insan tek başına aklının yardımıyla Tanrıyı tanımada epey zorluk çekmektedir:
Kısaca belirtmek gerekirse, insan aklı kendi gücü ve doğal ışığı yardımıyla İlahi Takdiri ile dünyayı koruyan ve idare eden, ruhlarımızdaki doğal yasayı yazan, kişiliği olan bir Tanrı nın kesin ve gerçek bilgisine ulaşabildiği halde, bu aynı aklın kendi doğal yeteneğini ve doğal gücünü etkili bir şekilde kullanmasının önünde birçok engel bulunmaktadır, çünkü Tanrıyı ve insanları ilgilendiren gerçekler gözle görülür nesneler düzenini mutlak bir şekilde aşarlar, bunların eyleme dönüşüp yaşamı bilgilendirmesi için kendini bunlara adamak ve feda etmek gerekir. İnsan aklı bu tür gerçeklere ulaşabilmek için, kötü düşüncelerin ilk günahtan doğduğu gibi duyuları ve hayalgücü açısından zorluk çeker. Böylesi konularda insanların gerçek olmasını istemedikleri şeylerin yanlışlığına ya da en azından belirsizliğine kolayca ikna olmaları bundandır.3
38 İşte bu nedenledir ki insanın, yalnızca zihnini aşan şeyler konusunda değil, aynı zamanda akıl yoluyla ulaşılamaz dini ve ahlâki gerçekler konusunda, insanların şu an içinde bulunduğu durumda herkes tarafından hatasız ve kesin bir şekilde zorlanmaksızın bilinebilsin diye4 Tanrı vahyi tarafından aydınlatılması gerekir.
39 Kilise insan aklının Tanrıyı tanıma yeteneğini savunurken tüm insanlarla birlikte tüm insanlara Tanrıdan söz etme olasılığına olan güvenini ifade etmektedir. Bu güven tüm öteki dinlerle, felsefe ve bilimlerle, aynı zamanda inanmayanlar ve ateistlerle diyalog kurmanın başlangıç noktasıdır.
40 Tanrı bilgimiz sınırlı olduğu gibi, Tanrıyı anlatma yolumuz da sınırlıdır. Tanrıyı ancak yaratıklar aracılığıyla ve sınırlı düşünme ve tanıma yeteneğimize göre nitelendirebiliriz.
41 Yaratıklar Tanrının belirli bir benzerliğini taşırlar, özellikle de Tanrının suretinde ve benzerinde yaratılan insan. Yaratıklarda görülen değişik yetkinlikler (gerçekleri, iyilikleri, güzellikleri) Tanrının sonsuz yetkinliğini yansıtır. Öyleyse, yaratıkların yetkinliklerinden yola çıkarak Tanrıyı nitelendirebiliriz, zira yaratıkların görkemi ve güzelliğinde, benzeşim yoluyla, onların Yaratanını seyredebiliriz (Bil 13, 5).
42 Tanrı her yaratığı aşar. Şu halde kendi insani betimlemelerimizle ifade edilemez, anlaşılamaz, görünmez, kavranamaz1 Tanrıyı hayal ettiğimiz Tanrıyla birbirine karıştırmamak için dilimizi sürekli olarak sınırlı, kusurlu, hayali olandan arıtmamız gerekir. İnsani sözlerimiz daima Tanrı gizinin berisinde kalmaya mahkûmdur.
43 Tanrıdan böyle söz ederken, kuşkusuz, dilimiz insanca duygu ve düşüncelerini ifade ediyor, ama Tanrıyı sonsuz yalınlığında ifade edememesine karşın, gerçekten Tanrının bizzat kendisine ulaşıyor. Nitekim, yaratıkla Yaradan arasında öyle bir benzerlik belirtmek gerekir ki, kendi aralarındaki benzersizlik daha büyük olmasın2 ve Tanrıyı olduğu gibi değil de, olmadığı şekliyle, ve öteki yaratıkların Ona göre nasıl yer aldıklarına göre algılayabilmeliyiz.3
ÖZET
44 İnsan doğası ve eğilimi gereği dinsel bir yaratıktır. Tanrı dan gelip, Tanrıya giden insan tamamen insanca bir yaşamı ancak Tanrıyla olan özgürce bağı sayesinde yaşar.
45 İnsan mutluluğunu bulduğu Tanrıyla duygu ve düşünce birliği içinde yaşamak için yaratılmıştır: Tamamen Sen olduğumda, artık keder ve deneme olmayacaktır; Seninle tamamen dolmuş olarak, yaşamım tamamlanacak.4
46 Yaratıkların mesajını ve vicdanın sesini dinleyerek insan her şeyin başı ve sonu olan Tanrının varlığına ulaşabilir.
47 Kilise, Rabbimiz ve Yaradanımız tek ve gerçek Tanrının insan aklının doğal ışığı altında yapıtları aracılığıyla kesin tanınabileceğini öğretiyor.5
48 Tanrının sonsuz yetkinliklerine benzer yaratıkların değişik yetkinliklerinden yola çıkarak, sınırlı dilimiz gizini ifade edemese bile, gerçekten Tanrıyı nitelendirebiliriz.
49 Yaradanı olmayan yaratık yok olur.1 İşte bunun içindir ki inanlılar Mesihin sevgisinin baskısı ile diri Tanrının bilgisini Onu bilmeyenlere ve Onu reddedenlere götürmekte kendilerini zorunlu hissederler.
...............
Tanrının insanı karşılaması
50 İnsan doğal aklı sayesinde Tanrıyı yapıtlarından kesinlikle tanıyabilir. Ancak insanın kendi gücüyle hiçbir şekilde erişemeyeceği başka bir tanıma niteliği daha vardır, Tanrısal Vahiy.2 Tamamen özgür bir kararla Tanrı insana kendisini açınlıyor ve veriyor. Bunu da bütün insanların yararı için Mesihte ebediyen tasarladığı kendi lütufkâr tasarısını, gizini açınlayarak yapıyor. Rabbimiz Mesih İsayı, Sevgili Oğlunu ve Kutsal Ruhu göndererek kendi tasarısını tamamen açınlıyor.
1. KONU
Tanrının Vahyi
51 Tanrı bilgeliği ve iyiliğinde şahsen kendini açınlamayı ve iradesinin gizini tanıtmayı istedi, insanlar da bu sayede cisimlenmiş Söz olan Mesih aracılığıyla, Kutsal Ruhta Baba ya doğru giderek Tanrı doğasına ortak kılındılar.3
52 Erişilmez nur içinde yaşayan (1 Tim 6, 16) Tanrı, kendisi tarafından özgürlük içinde yaratılan insanları, biricik Oğlu4 aracılığıyla öz evlatları yapmak amacıyla, onlara kendi Tanrısal yaşamını iletmek istiyor. Tanrı kendisini açınlayarak insanların kendisine kendilerinin yapabileceğinin çok ötesinde yanıt verecek, kendisini tanıyacak, kendisini sevecek duruma gelmelerini istiyor.
53 Vahyin Tanrısal tasarısı birbirlerine sıkıca bağlı ve birbirlerini karşılıklı olarak aydınlatan1 sözler ve eylemler aracılığıyla gerçekleşir. Tanrısal tasarı özel Tanrısal bir pedagoji içerir: Tanrı insana kendisini derece derece iletir, aşama aşama da Kendisiyle ilgili cisimleşmiş Sözün misyonunda ve Kişiliğinde, yani Mesih İsada doruk noktasına varan doğaüstü Vahyi kabul edebilecek şekilde hazırlar.
A. Lyonlu Ireneus bu Tanrısal pedagojiden birçok kez insanla Tanrı arasındaki karşılıklı alışkanlık imgesi altında söz eder: Tanrının Sözü Babanın arzusuna göre insanı Tanrıyı kavramaya alıştırmak ve Tanrıyı insanda oturmaya alıştırmak için insanoğlu oldu ve insanda oturdu.2
54 Tanrı, her şeyi Sözle yarattı ve koruyor, insanlara yaratılmış şeylerde Kendisi hakkında sürekli bir tanıklık vermektedir; daha yüce bir esenlik yolu açmak isteyerek, başlangıçta ilk atalarımıza Kendini gösterdi.3 Onları görkemli bir hakbilirlik ve nurla donatarak Kendisiyle birlikte daha samimi düşünce ve duygu birliğine davet etti.
55 Bu Vahiy ilk atalarımızın günahıyla kesilmedi. Nitekim, Tanrı, onların düşüşünden sonra onlara bir kurtarış sözü verdi, esenliğe umut bağlamalarını sağlayarak onları yüreklendirdi; iyilikte sebat ederek esenliği arayan herkese ebedi yaşamı vermek için durmaksızın insan soyunun üzerine titredi.4
Senden uzaklaşarak dostluğunu yitirmesine karşın onu ölümün pençesine bırakmadın. ( ) İnsanlarla antlaşmalarını çoğalttın.5
56 İnsanlık günahla bir kez parçalara bölündükten sonra, Tanrı öncelikle her kısmından geçerek insanlığı kurtarmaya çalışıyor. Tufandan sonra Nuhla yapılan antlaşma6 ülkesine, diline ve kendi kavmine göre yeniden bir araya gelen insanların yani ulusların esenliği ile ilgili Tanrı tasarısının ilkesini ifade etmektedir7 (Yar 10, 5).
57 Aynı zamanda kozmik, toplumsal ve dinsel uluslardan oluşan bu düzen,8 İlahi takdir ile meleklerin korumasına bırakılmış,1 topluca ahlâk bozukluğuna2 düşmüş ve Babil3 örneğinde olduğu gibi kendi başına birliğini sağlamaya çalışan bir insanlığın kibrini sınırlamaya hazırlar. Ne var ki bu geçici Tanrı tasarısı günah yüzünden4 sürekli olarak ulusun ve liderinin çoktanrılık ve putatapıcılığı ile bir putperest ahlâksızlığın tehditi altında kalmıştır.
58 Nuhla yapılan antlaşma uluslar5 var olduğu sürece, İncilin tüm dünyaya bildirilmesine dek yürürlükte kalacaktır. Kutsal Kitap ulusların bazı büyüklerini, adil Habil gibi, Mesihin figürü6 kral-rahip Melkisedek7 ya da Nuh, Danyel ve Eyüp gibi adil kişileri saygıyla anar (Hez 14, 14). Böylece, Kutsal Kitap Nuhun antlaşmasına göre Mesihin gelip de dağılmış Tanrı evlatlarını yeniden bir araya getireceğini (Yu 11, 52) umut ederek yaşayanların ne büyük yüceliğe ve azizliğe ulaşabileceğini ifade eder.
59 Dağılmış insanlığı bir araya getirmek için Tanrı, Abramı Ülkeni, akrabalarını ve evini terk et (Yar 12, 1) diyerek, onu İbrahim yapmak için yani birçok ulusun babası (Yar 17, 5) yapmak için seçti: Yeryüzündeki halkların hepsi senin aracılığınla kutsanacak8 (Yar 12, 3 LXX).
60 İbrahimin soyundan gelen halk, atalara yapılan vaadin emanetçisi olacağı gibi bu seçkin halk,9 bir gün, tüm Tanrı evlatlarını Kilisenin birliğinde10 toplamaya çağrılmıştır; bu halk inanlı olan tüm putperestlerin gelip de ekleneceği köktür.11
61 Eski Antlaşmadaki atalar ve peygamberler ve daha başka kişiler Kilisenin geleneksel litürjilerinde daima saygıyla anılmışlar ve anılmaya devam edileceklerdir.
62 Atalardan sonra, Tanrı İsraili Mısır esaretinden kurtararak özgürlüğüne kavuşturdu. İsrail halkıyla Sina Dağında antlaşma yaptı ve ona Musa aracılığıyla, Kendisini diri ve gerçek tek Tanrı, inayetli Baba ve adil yargıç olarak kabul etmeleri ve Kendisine kulluk etmeleri ve vaat edilen Kurtarıcıyı beklemeleri için Kutsal Yasayı verdi.1
63 İsrail Rabbin adını taşıyan (Tes 28, 10) Tanrının rahip Halkıdır. İsrail halkı Tanrının ilk konuştuğu halktır,2 İsrail halkı, İbrahime olan inançta büyük kardeşler topluluğudur.
64 Tanrı, peygamberleri aracılığıyla, halkını esenlik umudu içinde tüm insanları ilgilendiren3 ve insanların yüreğine yazılacak4 yeni ve ebedi bir Antlaşmanın bekleyişine hazırlar. Peygamberler Tanrı Halkının radikal bir kurtuluşundan, tüm vefasızlıklarından arınacaklarından,5 tüm ulusları içine alacak6 bir esenlikten söz ederler. Bu umudu özellikle de Rabbin alçakgönüllüleri ve yoksulları taşıyacaklardır.7 Sarah, Rebeka, Raşel, Miryam, Debora, Anna, Yüdit ve Ester gibi aziz kadınlar İsrailin kurtuluş umudunu canlı tutmuşlardır. En temiz yüz8 Meryeminkidir9.
III. Mesih İsa - Tüm Vahyin Aracısı ve Bütünlüğü10
Tanrı Sözüyle her şeyi söyledi
65 Tanrı peygamberler aracılığıyla birçok kez ve çeşitli yollardan konuştuktan sonra, bu son günlerde de bizimle Oğlu aracılığıyla konuştu (İbr 1, 1-2). İnsan olan Tanrının Oğlu Mesih, Babanın aşılamaz ve kusursuz biricik Sözüdür. Baba Onda her şeyi söyler, bu sözden başka söz olmayacaktır. A. Jean de la Croix, daha başka birçokları gibi, İbr 1, 1-2deki ayeti yorumlarken bunu çok aydınlatıcı bir şekilde açıklıyor:
Sözü olan Oğlunu bize verdiğinden beri, Tanrının bize verecek başka sözü yoktur. Tanrı aynı anda ve bir defada bize bu tek Sözle her şeyi söyledi ( ); peygamberlere kısım kısım söylediği şeyleri Oğlunda bütünüyle, Oğlu olan bu bütünü bize vererek söyledi. İşte onun içindir ki, şimdi Tanrıyı sorgulamak isteyen, ya da ondan bir vizyon ya da bir vahiy bekleyen, başka şeyler ya da bazı yenilikler aramadan bakışlarını yalnızca Mesihe çevirmeyen kişi yalnız bir akılsızlık yapmış olmakla kalmayıp Tanrı ya da hakaret etmiş sayılır.11
66 Yeni Antlaşmadan ibaret olan insanların esenliği ile ilgili Hıristiyanlık tasarısı kesindir ve asla zamanı geçmeyecektir, Rabbimiz Mesih İsanın görkemli gelişine kadar herhangi bir yeni genel vahiy beklenmemelidir.1 Bununla birlikte, Vahiy tamamlanmış olsa bile, tamamen açıkça belirtilmemiştir; bunun hepsini yüzyıllar boyunca derece derece kavramak Hıristiyanlık inancına düşmektedir.
67 Yüzyıllar boyunca, Kilise otoritesi tarafından bazıları kabul edilen özel denilen açınlamalar olmuştur. Ne var ki bunlar iman mirasına ait değillerdir. Bu özel açınlamaların rolü Mesihin kesin Vahyini iyileştirmek ya da tamamlamak değil, bu Vahyi tarihin belirli bir döneminde bütünüyle yaşamaya yardımcı olmaktır. Kilise Yetkili Kurulunca yönetilen inanlılar, bu açınlamalarda neyin Mesihin ya da azizlerinin Kiliseye gerçek çağrısını oluşturduğunu ayırt ederek kabul edecek sağduyuya sahiptirler.
Hıristiyanlık inancı, Mesihte tamamlanmış olan Vahyi düzelttiğini ya da aştığını iddia eden açınlamaları kabul edemez. Hıristiyanlık dışı bazı dinler ve de böylesi açınlamalar üzerine kurulmuş bazı yeni mezhepler bu kategori içindedir.
ÖZET
68 Tanrı, sevgisinden kendini insanlara açınladı ve verdi. Böylece Tanrı insanın, yaşamın amacı ve anlamı üzerine kendi kendine sorduğu sorulara kesin ve gereğinden de fazla yanıt getirmiş oldu.
69 Tanrı sözler ve eylemler aracılığıyla kendi gizini derece derece insana ileterek, ona kendini açınladı.
70 Tanrı yaratılmış şeylerde Kendi hakkında verdiği tanıklığın ötesinde, ilk atalarımıza kendini gösterdi. Onlarla konuştu, düştüklerinde, onlara kurtuluşu2 vaat etti ve onlara antlaşma önerdi.
71 Tanrı Nuhla Kendisi ve tüm canlı yaratıklar arasında ebedi bir antlaşma yaptı.3 Bu antlaşma dünya var oldukça sürecektir.
72 Tanrı İbrahimi seçti ve onunla ve onun soyundan geleceklerle bir antlaşma yaptı. Musa aracılığıyla Kutsal Yasasını verdiği halkını oluşturdu. Halkını peygamberlerle tüm insanlığın kaderi olan esenliği kabul etmeye hazırladı.
73 Tanrı, Antlaşmasını bütün zamanlar için akdettiği öz Oğlunu göndererek kendisini tamamen açınladı. Oğlu Babanın kesin Sözüdür, öyle ki Ondan sonra başka Vahiy gelmeyecektir.
2. KONU
Tanrısal Vahyin iletimi
74 Tanrı insanların kurtulmalarını ve gerçeğin bilincine varmalarını ister (1 Tim 2, 4), kısacası Mesih İsayı tanımalarını ister.1 Vahyin dünyanın dört bir yanına ulaşması için, Mesih İsanın tüm halklara, tüm insanlara bildirilmesi gerekir:
Tüm ulusların esenliği için verilmiş olan bu Vahyin bozulmadan daima öyle kalması ve bütün kuşaklara aktarılması için Tanrı, aynı lütufkârlığıyla önlemlerini aldı.2
75 Çok yüce Tanrının tüm Vahyinin tamamlandığı Rab Mesih İsa, önce peygamberler tarafından vaat edilen İncili kendi ağzıyla bildirdikten ve bizzat Kendisi gerçekleştirdikten sonra, Havarilerine Tanrısal armağanlar ileterek İncili herkese her esenlikli gerçeğin ve her ahlâk kuralının kaynağı olarak vazetmelerini buyurdu.3
76 Rab İsanın buyruğu üzerine İncilin iletilmesi şu iki biçimde yapılmıştır:
Sözlü olarak: Havariler İsayla birlikte yaşarken gerek onun ağzından duyduklarını ya da gördükleri davranışlarından öğrendiklerini gerekse Kutsal Ruhun esinlerinden elde ettiklerini vaazlarında, örneklerinde ve kurumlarında ilettiler4;
Yazılı olarak: Bu havariler ve onların çevresindekiler aracılığıyla esenlik mesajı Kutsal Ruhun esini altında kaleme alındı.
Havarilerin haleflerinde sürdürüldü
77 İncilin Kilisede daima diri ve bozulmadan kalabilmesi için, havariler halefleri olarak episkoposları seçtiler ve onlara kendi öğretme yükümlülüklerini yüklediler.5 Nitekim, esinlenmiş kitaplarda özellikle ifade edilen havarilerin öğrettikleri, dünyanın sonuna kadar kesintisiz bir şekilde haleflerince korunmalıdır.6
78 Kutsal Ruhta gerçekleştirilen bu canlı aktarıma Dini Gelenek denmektedir. Kutsal Kitaptan farklı olmasına karşın onunla sıkıca bağıntılıdır. Dini Gelenek aracılığıyla Kilise, doktrinini, yaşamını ve kültünü sürdürmekte ve her kuşağa inandığı her şeyi ve kendisinin ne olduğunu aktarmaktadır.1 Kilise Babalarının öğretileri, zenginliklerinin inanan ve dua eden Kilise yaşamına ve uygulamasına geçtiği bu Dini Geleneğin canlandırıcı varlığını doğrulamaktadır.2
79 Böylelikle, Babanın Sözü aracılığıyla Kutsal Ruhta Kendisiyle ilgili yaptığı aktarım, Kilisede etkin olarak var olmaya devam etmektedir: Eskiden konuşan Tanrı, sevgili Oğlunun Eşiyle konuşmayı sürdürmeye devam etmektedir, Kilisede ve onun aracılığıyla dünyada yankılanan İncilin canlı sesi, inanlıları en yüksek gerçeğe götürmekte ve Mesihin sözlerinin onlarda iyice yerleşmesine neden olmaktadır.3
II. Dini Gelenek ile Kutsal Kitap arasındaki ilişki
Ortak bir kaynak
80 Kendi aralarında birbirlerine bağlı ve birbirleriyle iletişim halindedirler. Çünkü her ikisi de aynı Tanrısal kaynaktan fışkırmakta, kısacası bir bütün oluşturmakta ve aynı sona gitmektedir.4 Her ikisi de dünyanın sonuna dek her an kendisine inananlarla birlikte (Mt 28, 20) olacağına söz veren Mesih İsanın gizini Kilisede mevcut ve verimli kılmaktadır.
iki farklı iletim yolu
81 Kutsal Kitap, Tanrısal Ruhun esini altında kaleme alınan Tanrının sözüdür. Kutsal Dini Gelenek, Mesih İsa ve Kutsal Ruh tarafından havarilere emanet edilen Tanrı sözünü taşımaktadır ve gerçeğin Ruhuyla aydınlanmış olarak bunu vazederken, sadakatle korusun, gözler önüne sersin ve yaysınlar diye eksiksiz olarak havarilerin haleflerine aktarmaktadır.
82 Buradan Vahyin aktarılması ve yorumu görevi verilen Kilisenin Vahyin tüm noktaları konusundaki güvenirliğini yalnızca Kutsal Kitaptan almadığı ortaya çıkmaktadır. Bunun içindir ki her ikisi de aynı saygı ve sevgiyle ele alınmalı ve her ikisine de aynı büyük saygı gösterilmelidir.5
83 Burada sözünü ettiğimiz Dini Gelenek havarilerden gelmiş olandır, havariler İsanın örnek davranışlarından ve öğretisinden almış olduklarını ve Kutsal Ruhtan öğrendiklerini aktarmışlardır. Nitekim, ilk Hıristiyanların elinde yazılı bir İncil yoktu, İncilin kendisi de canlı Gelenek sürecini doğrulamaktadır.
Zamanla yerel Kiliselerde doğmuş olan Tanrıbilimsel, disipline dair, litürjik ya da tapınma ile ilgili gelenekleri bu Gelenekten ayırmak gerekir. Bu gelenekler, Büyük Geleneğin çeşitli yerlere ve çeşitli devrelere özgü ifadeleri aldığı özel biçimlerden oluşurlar. Bu gelenekler Geleneğin ışığı altında sürdürülebilir, iyileştirilebilir ya da Kilise Yetkili Kurulunun yönetimine bırakılabilirler.
84 Kutsal Gelenekte ve Kutsal Kitapta bulunan imanın kutsal mirası (depositum fidei)1 havariler tarafından tüm Kiliseye emanet edilmiştir. Çobanlarına tamamen bağlı olan kutsal halk, ona bağlanarak havarilerin öğretisine ve kardeş birliğine, ekmek bölmeye ve dualara özenle sadık kalacaktır, öyle ki, aktarılan imanın korunması, bildirilmesi ve uygulamaya konulmasında çobanlar (papazlar) ile inanlılar arasında özel bir ruh birliği oluşur.2
85 Yazılı olan ya da aktarılan Tanrı Sözünü gerçeğe uygun olarak yorumlama yükümlülüğü, yalnızca otoritesini Mesih İsa adına gösteren yaşayan Kilisenin Yetkili Kuruluna3, kısacası Petrusun halefi Roma episkoposu ile birlik içinde bulunan episkoposlara verilmiştir.
86 Ancak, bu Yetki Tanrı sözünün üstünde değildir, yalnızca aktarılanı öğreterek ona hizmet eder, zira Tanrının himayesinde, Kutsal Ruhun yardımıyla, bu Sözü sevgiyle dinler, onu azizce korur ve sadakatle gözler önüne serer, sonra da bu biricik iman mirasından Tanrı tarafından açınlanmış olanları, inanılacak şeyleri çıkarır alır.4
87 İnanlılar, İsanın havarilerine söylediği, Sizi dinleyen, beni dinlemiş olur (Lk 10, 16)5 sözlerini anımsayarak çobanlarının (papazlarının) kendilerine değişik biçimlerde sundukları öğreti ve yönergeleri uysallıkla kabul ederler.
88 Kilise Yetkili Kurulu dogmaları tanımlarken, Mesih İsa dan aldıkları otoriteyi sonuna kadar kullanarak Hıristiyan halkının zorunlu bir biçimde Tanrısal Vahyin içerdiği gerçeklere ya da bunlarla zorunlu bir bağı bulunan gerçeklere tam olarak inanmalarını önerir.
89 Dogmalarla tinsel yaşamımız arasında organik bir bağ mevcuttur. Dogmalar iman yolundaki ışıklardır, iman yolunu aydınlatır ve güvenli hale sokarlar. Tersine, doğru bir yaşam sürüyorsak, aklımız ve yüreğimiz iman dogmaları ışığını kabul edecek biçimde açık olacaktır.1
90 Dogmaların karşılıklı bağları ve tutarlılığı Mesih gizi ile ilgili Vahyin bütünlüğünde bulunabilir.2 Hıristiyan inancının temelleri ile ilişkilerin çeşitliliği Katolik doktrini gerçeklerinin bir hiyerarşisini ya da bir sıranın varlığını belirtir.3
91 İnanlıların hepsinin açınlanmış gerçeğin aktarımında ve anlaşılmasında payı vardır. İnanlılar kendilerini gerçeğin tamamına yöneltecek4 ve kendilerini eğitecek5 Kutsal Ruh tarafından meshedilmişlerdir.
92 İnanlıların bütünü yanılamaz, episkoposlardan en son laik* inanlıya kadar bütün halkın iman ve ahlâkla ilgili gerçeklere genel bir onay getirmesi olan bu özelliği de imanın doğaüstü anlamı aracılığıyla ortaya koyar.6
93 Nitekim gerçeğin Ruhu ile uyandırılan ve desteklenen imanın bu anlamı sayesinde ve kutsal Kilise Yetkili Kurulu kılavuzluğunda, ( ) Tanrı Halkı azizlere iletilen imana ilk ve son olarak sağlam bir şekilde bağlanmış, imanı iyi bir şekilde yorumlayarak ona daha derinlemesine girmiş ve yaşamında daha yetkince uygulamış oluyor.7
94 Kutsal Ruhun yardımı sayesinde iman mirası sözlerde olduğu kadar gerçekleri kavramada da, Kilise yaşamında gelişebilir:
- Onları yüreklerinde derinlemesine düşünen inanlıların çalışmaları ve düşünceleri sayesinde1; özellikle de açınlanmış gerçeğin bilgisini derinleştiren Tanrıbilimsel araştırmayla2;
- inanlıların tinsel konularda içten duydukları kavrayışla3; Tanrısal sözler ve onları okuyan kişi birlikte gelişirler4;
- gerçeğin güvenilir karizmasını episkoposluk mirasıyla almış olanların vaazıyla5.
95 Şu halde çok açık bir şekilde Kutsal Gelenek, Kutsal Kitap ve Kilisenin Yetkili Kurulu, Tanrının bilgelik dolu düzeniyle birbirleriyle öylesine bağlı ve öylesine dayanışma içindedirler ki, bu gerçeklerin hiçbiri diğerleri olmadan var olamaz ve hepsi birlikte, her biri kendi tarzında, tek Kutsal Ruhun etkisiyle, ruhların esenliğine gerçekten katkıda bulunurlar.6
ÖZET
96 Mesih İsanın havarilerine emanet ettiğini, havariler Kutsal Ruhun esiniyle, Mesihin görkemli dönüşüne kadar tüm kuşaklara vaazlarıyla ve yazıyla aktardılar.
97 Kutsal Gelenek ile Kutsal Kitap, Tanrı sözünün biricik kutsal mirasını oluşturur7, gurbetteki Kilise onlarda bir aynada gibi, her türlü zenginliğin kaynağı Tanrıyı seyreder.
98 Doktriniyle, yaşamıyla, kültüyle Kilise inandığını ve kendinde olan her şeyi her kuşağa aktarmaya ve sürdürmeye çalışır.8
99 İmanın doğaüstü niteliği sayesinde, Tanrı Halkının tümü Tanrısal Vahyin armağanını sürekli olarak almaya, onu daha derinlemesine anlamaya ve onu tam olarak yaşamaya devam eder.
100 Tanrı Sözünü resmi olarak yorumlama sorumluluğu yalnızca Kilisenin Yetkili Kuruluna ve bu Kurul ile düşünce birliği içinde bulunan papa ve episkoposlara emanet edilmiştir.