3. KONU
Kutsal Kitap
101 Tanrı insanlara kendini açınlamak için, iyilik göstererek onların anlayacağı dilde konuştu: Nitekim, insanların konuştuğu dillerde ifade edilen Tanrının sözleri, insan dili görünümü aldığı gibi, ebedi Babanın Kelâmı, güçsüz bedenimize bürünerek, insanlara benzer oldu.1
102 Kutsal Kitabın bütün sözleri arasında, Tanrı bir tek Söz, kendini bütünüyle söylediği biricik Kelâmını söylüyor:2
Tanrının aynı tek Sözünün bütün Kutsal Kitapa yayılmış olduğunu, başlangıçta Tanrının yanında Tanrı olan, zamana tabi olmadığından hecelere gereksinmesi olmayan, kutsal yazarların ağzında yankılanan aynı Kelâm olduğunu unutmayın.3
103 Bu nedenle Kilise, Rabbin Bedenine nasıl saygı gösteriyorsa Kutsal Kitapa da aynı saygıyı hep göstermiştir. Kilise Mesihin Bedeninin ve Tanrı Sözünün Sofrasından alınmış yaşam Ekmeğini inanlılara sürekli olarak sunmaya devam ediyor.4
104 Kilise besinini ve gücünü sürekli olarak Kutsal Kitaptan almaktadır,5 zira Kilise onda, yalnızca bir insan sözünü değil ama gerçekte olduğu şeyi, yani Tanrının Sözünü6 benimsemektedir. Nitekim, Kutsal Kitapta, Göklerde olan Baba evlatlarını sevgiyle karşılamakta ve onlarla konuşmaktadır.7
105 Tanrı Kutsal Kitabın yazarıdır. Kutsal Kitabın içindeki kitapların içeriği ve sunduğu Tanrısal olarak açınlanmış gerçek, Kutsal Ruhun esiniyle yazılmıştır.
Kutsal Ana Kilisemiz, havarilerden gelen inançla, Eski ve Yeni Ahit içindeki kitapları bütün bölümleriyle kutsal ve Kilise yasalarına uygun kabul eder, zira, Kutsal Ruhun esiniyle yazıldıklarından bunların yazarı Tanrıdır ve bunlar oldukları gibi Kilisenin kendisine aktarılmıştır.8
106 Tanrı kutsal kitapların yazarlarını esinlemiştir. Bu kutsal kitapların kaleme alınması amacıyla, Tanrı onlarda ve onlar aracılığıyla bizzat kendisi davranarak, kendi isteğine uygun olanı ve sadece bunu yazmaları için gerçek yazarlar olarak yeteneklerinden ve çabalarından tam olarak yararlanabileceği insanlar seçti.1
107 Esinlenmiş kitaplar gerçeği öğretirler. Madem ki bütün esinlenmiş yazarların iddiaları Kutsal Ruhun iddiaları olarak kabul ediliyor, şu halde Kutsal Kitabın içindeki kitapların Tanrının Kutsal Kitaplarda yazılmasını istediği esenliğimizle ilgili gerçeği tam olarak, doğrulukla, hatasız ve kesin bir şekilde yansıttığını belirtmemiz gerekir.2
108 Bununla birlikte, Hıristiyanlık inancı bir Kitap dini değildir. Hıristiyanlık yazılı ve dilsiz bir kelâmın değil, ama cisimlenmiş ve canlı Kelâmın3, Tanrı Sözünün dinidir. Kutsal Kitapta yazılanların ölü harfler olarak kalmaması için, diri Tanrının ebedi Sözü olan Mesihin, zihnimizi Kutsal Ruh aracılığıyla Kutsal Kitapı anlayabilecek şekilde açması gerekti (Lk 24, 45).
109 Kutsal Yazılarda Tanrı insanla insan gibi konuşuyor. Kutsal Yazıları iyi yorumlamak için, yazarların gerçekten iddia ettikleri ile Tanrının onların sözleriyle bize ne anlatmak istediğini iyice ayırmak gerekir.4
110 Kutsal yazarların niyetini çıkarabilmek için, onların kültürlerini ve içinde yaşadıkları koşulları, çağlarındaki edebi türleri, o zamanki günlük konuşma, anlatım ve hissetme biçimlerini göz önünde bulundurmak gerekir. Gerçek, değişik tarihsel, ya da peygamberce, ya da şiirsel, ya da daha başka türden metinlerde çok değişik biçimlerde sunulup ifade edilmiştir.5
111 Kutsal Yazılar esinlenmiş olduklarından, öncekinden daha az önemli olmayan daha başka doğru yorumlama ilkesi vardır, bu ilke olmadan Kutsal Yazılar ölü harfler olarak kalırlar: Kutsal Kitap, onu yazdıran aynı Ruhun ışığı altında okunmalı ve yorumlanmalıdır.6
II. Vatikan Konsili, Kutsal Yazıları esinleyen Ruha uygun bir yorum için üç kriter belirtmektedir:7
112 I. Önce Kutsal Kitabın bütünlüğüne ve içeriğine büyük özen gösterilmelidir. Kutsal Yazıları oluşturan kitaplar ne kadar farklı olsalar da Kutsal Yazılar, Mesih İsanın Paskalyasından beri, Mesihin merkezi ve kalbini oluşturduğu Tanrı tasarısının bütünlüğü nedeniyle tektir.1
Mesihin kalbi sözcesi Kutsal Yazılara gönderme yapar.2 Bu kalp İsanın acılarından önce kapalıydı, zira Kutsal Yazı anlaşılmazdı. Ne var ki Kutsal Yazı İsanın acılarından sonra anlaşılır oldu, zira bundan böyle Kutsal Yazı hakkında bilgi sahibi olanlar artık peygamberlerin dediklerinin ne şekilde yorumlanması gerektiğini ayırt ediyorlar.3
113 II. Daha sonra Kutsal Yazıları bütün Kilisenin canlı Geleneği ışığında okumak. Kilise Babalarının eski bir deyişine göre, Kutsal Yazılar parşömen üzerinde yazılmadan önce Kilisenin yüreğinde yazılmıştı. Nitekim, Kilise Tanrı Sözünün canlı anısını Geleneğinde taşımaktadır ve Kiliseye Kutsal Yazıların tinsel yorumunu Kutsal Ruh vermektedir ( Kutsal Ruhun Kiliseye verdiği tinsel anlama göre4).
114 III. İman benzeşimine dikkat etmek.5 İman benzeşimi ile iman gerçeklerinin kendi aralarındaki ve Vahyin tüm projesindeki bağlantıyı anlıyoruz.
115 Eski bir geleneğe göre Kutsal Yazılarda iki anlam ayırt edilir; edebi anlamı ve tinsel anlamı, bu sonuncu da alegorik, ahlâki ve anagojik anlamlara bölünür. Dört anlamın da derin uyumu Kutsal Yazıların Kilisedeki tinsel değerini güven altına alır:
116 Sözcük anlamı. Bu, Kutsal Yazılardaki sözlerle belirtilen ve doğru yorumlama kurallarını arayan yorumcu tarafından keşfedilen anlamdır. Kutsal Yazılardaki bütün anlamlar sözcüklere dayanır.6
117 Tinsel anlam. Tanrı tasarısının bütünlüğü sayesinde, yalnız Kutsal Yazılardaki metin değil, ama aynı zamanda sözünü ettiği gerçekler ve olaylar da işaret edilir.
1. Alegorik anlam. Olayları Mesihteki anlamlarını bilerek daha derinden anlayabiliriz; şöyle ki, Kızıl Denizi geçiş Mesihin zaferinin, buradan da Göksel Kudüsün anlamıdır.7
2. Ahlâki anlam. Kutsal Yazılardaki olaylar bizi daha ahlâklı davranmaya götürmelidir. Onlar bizi eğitmek amacıyla yazılmışlardır1 (1 Kor 10, 11).
3. Anagojik anlam. Bizleri Vatanımıza götüren (Yunanca: anagoj) gerçekleri ve olayları ebedi anlamları açısından görmek de mümkündür. Böylelikle, Kilise yeryüzünde göksel Kudüsün işaretidir.2
118 Bir Ortaçağ deyişi dört anlamın anlatımını şöyle özetler:
Sözcük anlamı olayları, alegori hangisine inanılması gerektiğini, ahlâki anlam ne yapılması gerektiğini, anagoji de neye doğru yönelinmesi gerektiğini öğretir.
119 Bu kurallara göre Kutsal Kitabın anlamına daha derinlemesine girmek ve onu daha iyi şekilde ortaya çıkarmak için çaba göstermek yorumcuların işidir, öyle ki, onların bir bakıma bilimsel çalışmaları sayesinde Kilisenin yargısı olgunlaşsın. Çünkü Kutsal Kitapı yorumlama biçimiyle ilgili her şey sonunda Tanrı sözünü koruma ve yorumlama yetki ve görevini Tanrıdan alan Kilisenin yargısına tabidir.3
Katolik Kilisesi otoritesi beni İncile inanmaya itmemiş olsaydı, İncile inanmazdım.4
120 Kilise, Kutsal Kitaplar listesinde hangi kitapların yer alması gerektiğini havarilerden gelen Geleneğe bakarak seçmiştir.5 Bu tam listeye Kutsal Kitapların Hepsi denmiştir. Eski Ahitte 46 kitap (Yeremya ve Mersiyeler kitapları bir kitap kabul edilirse o zaman 45) ve Yeni Ahitte de 27 kitap vardır:6
Eski Ahitte Yaratılış, Çıkış, Levililer, Sayılar, Tesniye, Yeşu, Hâkimler, Rut, Samuelin iki kitabı, Kralların iki kitabı, Tarihlerin iki kitabı, Ezra ve Nehemya, Tobit, Yudit, Ester, Makabelerin iki kitabı, Eyüp, Mezmurlar, Süleymanın Meselleri, Vaiz, Ezgiler Ezgisi, Bilgelik kitabı, Sirak kitabı, İşaya, Yeremya, Yeremyanın Mersiyeleri, Baruhun kitabı, Hezekiel, Daniel, Hoşea, Yoel, Amos, Obadya, Yunus, Mika, Nahum, Habakkuk, Tsefanya, Haggay, Zakarya, Malaki.
Yeni Ahitte Mattaya, Markosa, Lukaya, Yuhannaya göre İnciller, Havarilerin İşleri, Paulusun Romalılara, Korintoslulara birinci ve ikinci, Galatyalılara, Efeslilere, Filippililere, Koloselilere, Selâniklilere birinci ve ikinci, Timoteosa birinci ve ikinci, Titusa, Filimona, İbranilere Mektupları, Yakupun Mektubu, Petrusun birinci ve ikinci Mektubu, Yuhannanın üç Mektubu, Yahudanın Mektubu ve Apokalypsis.
121 Eski Ahit Kutsal Kitabın vazgeçilemez bir bölümünü oluşturur. Eski Ahitin kitapları Tanrı tarafından esinlendirilmiş kitaplardır ve değerlerinden hiçbir şey yitirmemişlerdir,1 zira Eski Antlaşma hiçbir zaman geçersiz kılınmamıştır.
122 Nitekim, Eski Ahitin kutsal tasarısının başlıca var olma nedeni dünyanın kurtarıcısı Mesihin gelişini hazırlamaktı. Her ne kadar kusurlu ve eğreti şeyler içeriyorsa da, Eski Ahitteki kitaplar Tanrının esenlikli sevgisinin Tanrısal pedagojisine tanıklık etmektedirler: O kitaplarda Tanrı üzerine yüce bilgiler, insan yaşamı üzerine iyileştirici bilgelik, şahane dua hazineleri bulunmaktadır; onlarda ayrıca esenliğimizin gizi saklı durmaktadır.2
123 Hıristiyanlar Eski Ahite Tanrının gerçek sözüymüş gibi saygı gösterirler. Kilise, Yeni Ahitin Eskisini hükümsüz kıldığı düşüncesine daima şiddetle karşı çıkmıştır (Marcionizm).
124 Her inanlının esenliği için Tanrısal bir güç olan Tanrı nın Sözü, Yeni Ahit kitaplarında ortaya çıkmakta ve gücü de onlarda eşsiz bir şekilde kendini göstermektedir.3 Bu kitaplar bize Tanrı Vahyinin kesin gerçeğini vermektedir. Kitapların temel konusu cisimlenmiş Tanrının Oğlu, Mesih İsa dır; Onun yaptığı işler, öğretisi, acıları ve yüceltilmesi, aynı zamanda Kutsal Ruhun etkisi altındaki Kilisesinin başlangıcıdır.4
125 İnciller Kurtarıcımız, cisimleşmiş Kelâmın yaşamı ve öğretisi üzerine şahane bir tanıklık örneği oluşturarak5 bütün Kutsal Kitabın kalbini oluştururlar.
126 İncillerin oluşumunda üç evre ayırt edilebilir:
1. İsanın yaşamı ve öğretisi. Kilise dört İncilin kesin olarak doğru olduğunu ve bu kitapların Tanrının Oğlu İsanın, insanlar arasında yaşarken, göğe çıktığı güne kadar, insanların ebedi esenliği için gerçekten yapmış oldukları ve öğrettiklerine tamamen sadık kalarak onları aktardığını tereddüt etmeden kabul eder.
2. Sözlü gelenek. Havariler İsanın Göğe çıkışından sonra, İsa nın söylediklerini ve yaptıklarını, gerçek Ruhu ile aydınlanmış ve Mesihin görkemli olaylarıyla eğitilmiş olarak aynı derin anlayışla dinleyicilerine aktardılar.
3. Yazılı İnciller. Kutsal yazarlar, gerek ağızdan gerek yazılı olarak topladıkları birçok belge arasından seçtikleri bazı belegelerin özetini çıkararak, ya da Kiliselerin durumlarına göre açıklayarak bize İsa hakkında gerçek ve samimi şeyleri bırakmak amacıyla, bildiri biçimini koruyarak dört İncili oluşturdular.1
127 Dört biçimli İncilin Kilisedeki yeri, azizler üzerinde her zaman yarattığı eşsiz çekiciliği ve litürjinin ona gösterdiği büyük saygı tartışılmaz:
İncil metni kadar görkemli ve değerli, daha iyi bir doktrin yoktur. Rabbimiz ve Efendimiz Mesih İsanın sözleri ve davranışlarıyla öğrettiklerine bakın ve onları aklınızda tutun.2
Dualarım süresince benimle konuşan İncilin tamamıdır; zavallı ruhuma gereken her şeyi onda buluyorum. İncilde hep daha yeni ışıklar, gizli ve gizemli anlamlar bulup çıkarıyorum.3
128 Kilise, havarilerin zamanından beri,4 ayrıca daha sonra sürekli olarak Geleneğinde, tipoloji sayesinde iki Ahitteki Tanrı tasarısının bütünlüğünü açıkladı. Tipoloji, Eski Antlaşma altındaki Tanrı eserlerinde, Tanrının cisimlenmiş Oğlunun kişiliğinde, zamanın bütünlüğünde gerçekleştirmiş olduğu önbelirtileri ayırt eder.
129 Şu halde Hıristiyanlar Eski Ahiti ölen ve dirilen Mesih İsanın ışığı altında okurlar. Bu tipolojik okuma Eski Ahitin tükenmeyen zengin içeriğini ortaya çıkarır. Tipoloji, Rabbimiz İsanın bizzat kendisi tarafından yeniden ileri sürülen Vahyin esas değerinin Eski Ahitte bulunduğu gerçeğini unutturmamalıdır.5 Zaten, Yeni Ahit de Eskinin ışığı altında okunmalıdır. İlk Hıristiyan derslerinde buna sürekli olarak başvuruluyordu.6 Eski bir deyişe göre, Yeni Ahit Eskisinde gizlidir, Eski ise Yenide açığa çıkmıştır: Yeni Eskide gizlidir ve Yeni Eskiyi açığa çıkarır.7
130 Tipoloji Tanrının herkeste her şey olduğu zaman (1 Kor 15, 28) Tanrı tasarısını gerçekleştirmeye götüren dinamizmi belirtir. Örneğin, Ataların görevi ve Mısırdan Çıkış, ara devreler olmalarına karşın Tanrı tasarısındaki gerçek değerlerini yitirmezler.
131 Tanrı Sözünün içinde taşıdığı güç ve kudret öylesine büyüktür ki, bunlar Kilisenin destek noktasını ve güçlülüğünü, ayrıca Kilisenin evlatları için, inançlarının gücünü, ruhlarının besinini, tinsel yaşamlarının sürekli ve arı kaynağını oluştururlar.1 Hıristiyanların Kutsal Kitapa erişebilmeleri tamamen açık olmalıdır.2
132 Kutsal Kitap üzerinde çalışma kutsal tanrıbiliminin ruhu olmalıdır. Vaaz, din dersi ve her türlü Hıristiyanlık eğitimi ya da litürjik söyleşi Tanrı Sözünü bildiren kişinin görevleri arasında en önemli yeri almalıdır; o kişi de Kutsal Kitap taki aynı sözden sağlıklı bir besin ve güçlülük bulur.3
133 Kilise bütün Hıristiyanları sürekli olarak ve özellikle Kutsal Kitapı sık sık okuyarak Mesih İsayı tanımanın üstün değerini (Fil 3, 8) elde etmeye çağırmaktadır. Gerçekten de, Kutsal Kitapı bilmemek, Mesih İsayı tanımamak demektir4 (a. Jérome).
ÖZET
134 Kutsal Kitabın bütünü tek bir kitaptır ve bu tek kitap da Mesih İsadır, zira bütün Kutsal Kitap Mesihten söz eder, ve bütün Kutsal Kitap Mesihte gerçekleşmektedir.5
135 Kutsal Yazılar Tanrının Sözünü içermektedir ve bunlar esinlenmiş sözler olduklarından gerçekten Tanrının Sözü dür.6
136 Tanrı, yazarları esinleyerek Kutsal Kitabı yazmalarını sağladığından Kutsal Kitabın yazarıdır; Tanrı onlarda ve onlar aracılığıyla davranır. Onların yazılarının esenlikli gerçeği hatasız bir şekilde dile getirdiğinin güvencesini de verir.7
137 Kutsal Yazıların yorumu, her şeyden önce, Tanrının esenliğimiz için kutsal yazarlar aracılığıyla ne açınlamak istediğine dikkat edilerek yapılmalıdır. Kutsal Ruhtan gelen ancak Kutsal Ruhun yardımıyla tam olarak anlaşılabilir.1
138 Kilise Eski Ahitin 46, Yeni Ahitin de 27 kitabını esinlenmiş kitap olarak kabul eder ve onlara gereken saygıyı gösterir.
139 Dört İncilin temel bir yeri vardır, zira Mesih İsa onların temel konusudur.
140 İki Ahitin bütünlüğü Tanrı tasarısının ve Vahyinin bütünlüğünden gelir. Eski Ahit Yeni Ahiti hazırlar, Yeni Ahit de Eski Ahiti tamamlar; ikisi de birbirlerini karşılıklı olarak aydınlatırlar; her ikisi de Tanrının gerçek Sözüdür.
141 Kilise, Kutsal Yazılara her zaman Mesih İsanın Bedenine2 gösterdiği gibi büyük bir saygı göstermiştir: Bunların her ikisi de Hıristiyan yaşamını besler ve idare ederler. Sözün adımlarımı aydınlatır, yolumun ışığıdır3 (Mzm 119, 105).
.......
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
İnsanın Tanrıya yanıtı
142 Görünmeyen Tanrı, engin sevgisinden insanlara dostları gibi hitap etmekte ve onları kendisiyle duygu ve düşünce birliğine girmeye davet etmekte ve onları bu birliğe kabul etmek için konuşmaktadır.4 Bu davete uygun yanıt imandır.
143 İnsan imanla aklını ve iradesini tamamen Tanrıya tabi kılar. İnsan bütün varlığıyla Açınlayıcı Tanrıya rızasını gösterir.5 Kutsal Kitap insanın, kendisini açınlayan Tanrıya verdiği yanıta iman itaati der.6
1. KONU
İnanıyorum
144 İmanda itaat (ob-audire) duyulmuş sözü özgürce benimsemek demektir, zira doğruluğu Gerçeğin kendisi olan Tanrı tarafından garanti edilmiştir. İbrahim, Kutsal Kitapta bu itaate gösterilen bir örnektir. Meryem Ana ise bu itaati gerçekleştiren en mükemmel örnektir.
İbrahim - inanlıların babası
145 İbranilere Mektup, ataların imanına büyük övgüler düzerken, özellikle İbrahimin imanı üzerinde duruyor: İman sayesinde İbrahim, miras olarak alacağı ülkeye gitmek üzere çağrıldığı zaman Tanrının sözünü dinledi ve nereye gideceğini bilmeden yola koyuldu1 (İbr 11, 8). Vadedilen Topraklarda iman sayesinde yabancı bir gezgin gibi yaşadı.2 İman sayesinde, Sara da vaat edildiği üzere gebe kaldı. Son olarak İbrahim iman sayesinde biricik oğlunu kurban olarak sundu.3
146 İbrahim, İbranilere Mektupta belirtilen iman tanımını bu şekilde gerçekleştiriyor: İman, umut edilen şeylere güvenmektir, görünmeyen şeylerin varlığından emin olmaktır (İbr 11, 1). İbrahim Tanrıya iman etti ve böylece aklanmış sayıldı4 (Rom 4, 3). Bu güçlü iman sayesinde (Rom 4, 20) İbrahim iman edeceklerin hepsinin babası oldu5 (Rom 4, 11. 18).
147 Eski Ahit, bu imanla belirtilen tanıklıklar bakımından zengindir. İbranilere Mektup, Ataların iyi tanıklıklarını gösteren örnek imanlarını övüyor (İbr 11, 2. 39). Ama yine de Tanrı bizler için daha iyi bir yargı öngörmekteydi: Yetkinliğe götüren imanımızın önderi (İbr 11, 40; 12, 2) Oğlu İsaya inanma lütfu.
148 Meryem Ana iman itaatini en yetkin biçimde somutlaştıran kişidir. Meryem Ana, melek Cebrailin kendisine getirdiği müjdeyi ve vaadi Tanrının yapamayacağı hiçbir şey yoktura6 (Lk 1, 37) iman ederek kabul etti ve Ben Rabbin kuluyum, bana dediğin gibi olsun diyerek rızasını gösterdi (Lk 1, 38). Elizabet onu şu sözlerle selamladı: Rabbin söylediği sözlerin gerçekleşeceğine inanan kadına ne mutlu (Lk 1, 45). İşte bu inancı yüzünden tüm kuşaklar onu kutsanmış sayacaklar.7
149 Tüm yaşamı boyunca ve hatta son denemede,8 oğlu İsa Haç üzerinde ölürken bile Meryem Ananın imanı sarsılmadı. Meryem Ana Tanrı sözünün gerçekleşeceğine olan inancını hiç yitirmedi. İşte bunun için, Kilise imanın en arı biçiminin Meryem Anada gerçekleştiğine inanıyor.
II. Kime inandığımı biliyorum (2 Tim 1, 12)
Tek Tanrıya inanmak
150 İman öncelikle insanın Tanrıyı kişisel olarak benimsemesidir; aynı zamanda, bundan ayrılmaz olarak, Tanrının açınladığı her gerçeğe özgürce rıza göstermektir. Hıristiyan imanı, Tanrıyı kişisel olarak benimseme ve Onun açınladığı gerçeğe rıza gösterme demektir, bu, bir kişiye gösterilen imandan farklı bir şeydir. Tanrıya tamamen güvenmek ve Onun söylediği şeye kesin olarak inanmak iyi ve doğru bir şeydir. Böylesi bir imanı bir yaratığa duymak boş ve yanlış olur.1
151 Hıristiyan için, Tanrıya inanmakla, Tanrının göndermiş olduğu ve kendisinden tamamen hoşnut olduğu sevgili Oğluna inanmak ayrılmaz bir bütün oluşturur (Mk 1, 11); Tanrı Kendisini dinlememizi söyledi.2 İsa da havarilerine şöyle dedi: Tanrıya inanın, bana da inanın (Yu 14, 1). Mesih İsaya inanabiliriz, çünkü O Kendisi Tanrıdır, cisimlenmiş Kelâmdır: Tanrıyı hiç kimse hiçbir zaman görmemiştir; Tanrıyı, Babanın bağrında bulunan ve kendisi Tanrı olan biricik Oğul tanıttı (Yu 1, 18). Çünkü Babayı O görmüştür (Yu 6, 46), yalnız O tanımış, Onu açınlayabilecek de tek Odur.3
152 Ruhunu benimsemeden Mesih İsaya inanılamaz. İsa nın kim olduğunu insanlara açınlayan Kutsal Ruhtur. Çünkü Kutsal Ruhun etkisi olmadan hiç kimse İsa Rabdir diyemez (1 Kor 12, 3). Ruh her şeyi, Tanrıya ilişkin derinlikleri bile araştırır ( ) Tanrıya ilişkin konuları da Tanrı Ruhundan başka kimse bilemez (1 Kor, 10-11). Yalnız Tanrı Tanrıyı tamamen tanıyabilir. Kutsal Ruha Tanrı olduğu için inanıyoruz.
Kilise, Baba, Oğul ve Kutsal Ruh olan tek Tanrıya inancını durmadan resmen beyan etmektedir.
III. İmanın nitelikleri
İman bir lütuftur
153 Havari Petrus İsanın yaşayan Tanrının Oğlu Mesih olduğunu söylediğinde, İsa Petrusa bu sırrı ona açanın insan (et ve kan) değil, Göklerdeki Babası olduğunu açıklıyor1 (Mt 16, 17). İman Tanrının bir armağanıdır, Onun tarafından insanın içine işleyen doğaüstü bir erdemdir. İnsanın bu imanı gösterebilmesi için Tanrının yardımına ve ince lütfuna olduğu kadar, Kutsal Ruhun içsel yardımlarına da ihtiyacı vardır. Kutsal Ruh insan yüreğini etkileyerek, onun Tanrıya dönmesini, zihnin gözlerini açarak herkesin gerçeği benimseyip ona inanmasını sağlar.2
154 İnsanın ancak Kutsal Ruhun içsel yardımları ve lütfuyla inanması mümkündür. İnanmak aynı zamanda insana özgü bir eylemdir de. İnsanın Tanrıya güvenmesi ve Onun tarafından açınlanan gerçekleri benimsemesi, ne insan özgürlüğüne ne de insan aklına ters düşer. İnsanlar arası ilişkilerde de başka kişilerin kendi niyetleri ve kendileri hakkında söylediklerine inanmak ve onların karşılıklı duygu ve düşünce birliğine girmek için verdikleri sözlere güvenmek (örneğin, bir erkekle bir kadının evlendiklerinde olduğu gibi) insan onuruna ters düşmez. Öyleyse, aklımızı ve irademizi, vahiy indiren Tanrıya imanla tam olarak tabi kılmamız ve bu şekilde Onunla samimi ilişki içine girmemiz3 insan onurumuza hiç ters düşmez.
155 İmanda, insan aklı ve iradesi tanrısal lütufla işbirliği yapar: İnanmak, Tanrısal gerçeği, Tanrının lütfuyla harekete geçirilen iradenin buyruğu altında benimseyen aklın bir eylemidir.4
156 İnanmanın nedeni açınlanan gerçeklerin doğal aklımıza anlaşılır ve gerçek olarak görünmeleri değildir. İnanıyorsak bu, ne kendisini ne de bizi kandıramayacak ve vahiy indiren Tanrının yetkisi yüzündendir. Ama yine de imanımızın akla uygun olabilmesi için, Tanrı, Vahyinin dışsal kanıtlarına Kutsal Ruhun içsel yardımlarının eşlik etmesini istedi.5 İşte bu nedenle Mesihin ve azizlerin mucizeleri,6 Kilisenin kutsallığı, propagandası ve peygamberlikleri, verimliliği ve oturmuşluğu; bütün bunlar Vahyin herkesin aklına uydurulmuş bazı işaretleri ve imanın benimsenmesinin hiç de aklın körükörüne yaptığı bir hareket olmadığını gösteren inanılır gerekçelerdir1.
157 İman kesindir, her türlü insani bilgiden daha kesindir, çünkü temeli yalan söyleyemeyen Tanrının Sözüne dayanmaktadır. Kuşkusuz, açınlanan gerçekler insan aklına ve tecrübesine karanlık gelebilir, ama Tanrısal ışığın sağladığı inanç doğal insan aklınınkinden daha büyüktür2. On bin zorluk bir tek kuşku etmez.3
158 İman anlamayı arar4: İnanlının iman ettiği Kişiyi tanımayı arzulaması ve o kişinin açınladığı şeyi daha iyi anlamaya çalışması imanın özünden gelir; daha derin bir bilgi gittikçe daha çok büyüyen bir sevgiyle daha büyük bir imanı da beraberinde getirir. İman sayesinde yüreğin gözleri Vahyin içerdiklerine, kısacası Tanrı tasarısı ve iman gizlerinin bütünlüğü üzerinde ve kendi aralarında ve açınlanan gizin merkezi olan Mesihle olan bağlarının daha iyi anlaşılabilmesi için açılır. Oysa, Vahyi daha anlaşılır kılmak için, Kutsal Ruh armağanlarıyla imanı durmadan daha yetkin kılmaya çalışır.5 A. Augustinus şöyle diyor: Anlamak için inanıyorum ve daha iyi inanmak için anlıyorum.6
159 İman ve bilim. İman akıldan üstün olduğu halde, aralarında hiçbir zaman gerçek bir uyumsuzluk söz konusu olamaz. Madem ki, gizleri açınlayan ve imanı veren aynı Tanrı insan ruhuna akıl yeteneğini verdi, bu nedenle ne Tanrı kendisini yadsıyabilir, ne de gerçek gerçeğe karşı durabilir.7 Bunun içindir ki bilginin bütün alanlarında yöntemli araştırma, gerçekten bilimsel bir şekilde sürdürülmüşse ve ahlâki normları izlemişse, hiçbir zaman gerçek anlamda imana karşı olamaz: Din dışı gerçekler ve imanın gerçekleri köklerini aynı Tanrıda bulur. Üstelik alçakgönüllülükle ve ısrarla nesnelerin sırlarını bulmaya çalışan kişi, bilincinde olmasa bile, varlıkları destekleyen ve onların varlıklarını sürdürmelerini sağlayan Tanrı eliyle bir bakıma yönlendirilir.8
160 İmanın insana özgü olabilmesi için, insanın Tanrıya isteyerek yanıt vermesi gerekir; öyleyse, hiç kimse kendisine rağmen iman etmesi için zorlanmamalıdır. İman eyleminin doğası gereği istemli bir niteliği vardır1. Kuşkusuz, Tanrı insanı kendisine ruhta ve gerçekte hizmet etmesi için çağırmaktadır; bu çağrı insanı vicdanen bağlasa bile, onu zorlamaz. ( ) Bu en yüksek noktasıyla Mesih İsada göründü.2 Nitekim, Mesih İsa insanları imana ve din değiştirmeye davet etti, ama hiçbir zaman zorlamadı. Gerçeğe tanıklık etti, ama kendisine karşı çıkanlara bunu zorla kabul ettirmeye kalkmadı. Onun Krallığı tüm insanları Kendisine çeken Haça gerilen İsanın sevgisi sayesinde yayılmaktadır .3
161 Mesih İsaya ve Onu esenliğimiz için Gönderene inanmak esenliği elde etmemiz için gereklidir.4 Çünkü iman olmadan ( ) Tanrıyı hoşnut etmek imkânsızdır (İbr 11, 6), onsuz Tanrının çocukları olunamaz, onsuz hiç kimse aklanamaz ve sonuna kadar dayanan (Mt 10, 22; 24, 13) ebedi yaşamı elde edecektir.5
162 İman Tanrının insana karşılıksız verdiği bir armağandır. Bu eşsiz armağanı yitirebiliriz; Paulus Timoteusu uyararak, Bazıları temiz vicdanı bir yana itmekle iman konusunda battılar, sen imana ve iyi vicdana sahip olarak savaşların en iyisini sürdür ve kazan (1 Tim 1, 18-9). Sonuna kadar imanda yaşamak, gelişmek ve sebat etmek için, imanı Tanrı Sözüyle beslememiz; Tanrıya imanımızı çoğaltması için yakarmamız gerekir;6 iman sevgiyle etkin olmalı7 (Gal 5, 6), umutla8 taşınmalı ve Kilisenin imanına yerleştirilmelidir.
163 İman bizlere bu dünyadaki ilerlememizin amacı olan Tanrı vizyonunun nurunu ve sevincini sanki önceden tattırır. Bizler o zaman Tanrıyı yüz yüze (1 Kor 13, 12) olduğu gibi göreceğiz (1 Yu 3, 2). Şu halde iman ebedi yaşamın başlangıcıdır:
İmanımızın kutsandığını tasarladığımızda, aynadaki yansıması gibi, imanımızın bir gün sahip olacağımızı garanti ettiği harika şeylere şimdiden sahipmişiz gibi görüyoruz.1
164 Şimdi ise (Tanrının) açık vizyonunda değil de imana dayanarak yaşamaktayız (2 Kor 5, 7), ve Tanrıyı bir aynadaki silik, kusurlu görüntüsü, ( ) ile tanımaktayız (1 Kor 13, 12). İnandığı Kişide aydınlanacak olan iman çoğu zaman zifiri karanlıktır. Denemeye tabi olabilir. İçinde yaşadığımız dünya imanın bize gösterdiğinden çoğu zaman çok uzaktır; yaşanan kötülük ve acılar, haksızlıklar ve ölüm İyi Haberin tersini gösteriyor gibi görünebilir; imanı sarsabilir ve bu nedenle de bir ayartmaya dönüşebilir.
165 İşte böyle zamanlarda imanın tanıklarına yönelmemiz gerekir: İbrahim umutsuz durumdayken umutla iman etti (Rom 4, 18); Meryem Ana, iman yolculuğunda2 Oğlunun acılarını içinde duyarak Onun mezarına, imanın gecesine3 kadar gitti; bizi çevreleyen onca tanık kalabalığı olduğuna göre, biz de her yükten ve bizi kolayca kuşatan günahtan sıyrılıp gözümüzü imanımızın öncüsü ve tamamlayıcısı İsaya dikerek bize sunulan yarışta durmadan koşmalıyız (İbr 12, 1-2).
2. KONU
İnanıyoruz
166 İman kişisel bir eylemdir: İnsanın açınlanan Tanrı girişimine özgürce verdiği yanıttır. Ancak iman tek başına yapılmış bir eylem değildir. Hiç kimse tek başına yaşayamadığı gibi tek başına da inanamaz. Hiç kimse kendi yaşamını kendisi vermediği gibi kendi imanını da kendi veremez. Nasıl ki inanan kişi imanını başkasından almışsa, aynı şekilde imanını başkasına aktarmalıdır. İsaya ve insanlara olan sevgimiz bizleri başkalarına imanımızdan söz etmeye iter. Her inanan, inanlılar zincirinin bir halkasıdır. Başkalarının imanı tarafından taşınmadan inanamam, ayrıca imanımla, başkalarının imanını taşımaya yardımcı olmaktayım.
167 İnanıyorum4: Her inanlı tarafından, özellikle de vaftiz sırasında, şahsen beyan edilen Kilise inancıdır. Biz inanıyoruz1: Konsilde toplanan episkoposların ya da genel olarak inanlıların litürjik toplantılarında dile getirdiği Kilise inancıdır. İnanıyorum: Bu aynı zamanda imanıyla Tanrıya yanıt veren ve bize İnanıyorum ve İnanıyoruzu öğreten Anamız Kilisedir.
168 Önce inanan Kilisedir, böylece benim inancımı taşır, besler ve destekler. Önce Kilise her yerde Rabbi açıkça söyler (Kutsal Kilise bütün evrende Senin Rab olduğunu resmen beyan eder), bunu Te Deum da terennüm edelim, onunla birlikte ve onda, bizler de açıkça İnanıyorum, İnanıyoruz diyoruz. İmanı ve Vaftizle kazandığımız Mesihteki yeni yaşamı Kilise aracılığıyla alırız. Romanum Ritualede papaz vaftiz olacak adaya şöyle sorar: Tanrının Kilisesinden ne istiyorsun? Yanıt: İman. -Peki iman sana ne verecek? -Ebedi yyaşamı.2
169 Esenlik sadece Tanrıdan gelir; iman yaşamını Kilise aracılığıyla aldığımızdan, Kilise bizim Anamız olur: Kiliseyi esenliğimizi sağlayan olarak değil de yeni doğuşumuzu gerçekleştiren anne olarak görürüz.3 Kilise Anamız olduğu kadar imanımızın eğiticisidir de.
170 Bizler formüllere değil, ama onların ifade ettikleri gerçeklere ve imanın dokunmamıza izin verdiklerine inanıyoruz. İnanlının iman eylemi ifadeye takılıp kalmaz, (dile getirdiği) gerçeğin içindedir.4 Bununla birlikte, bu gerçeklere, imanın dile getirilişi yardımıyla yaklaşırız. Bu dile getiriliş imanı aktarmaya ve ifade etmeye, imanı cemaat içinde törenle kutlamaya, onu benimsemeye ve onu gittikçe daha çok yaşamaya neden olur.
171 Gerçeğin temel direği ve destekçisi olan Kilise (1 Tim 3, 15) kutsallara ilk ve son kez emanet edilmiş imanı (Yah 1, 3) sadakatle korur. Mesihin Sözlerinin anısını akılda tutan Kilisedir. Havarilerin inancını kuşaktan kuşağa aktaran yine Kilisedir. Çocuklarιna konuşmayı öğreten, bununla anlamayı ve iletişim kurmayı öğreten bir anne gibi Anamız Kilise, imanı anlamamız ve bizleri iman yaşamına sokmak için bize iman dilini öğretir.
111. Bir tek iman
172 Yüzyıllar boyunca, onca dil, kültür, halk ve ulus arasında Kilise Rab İsadan aldığı, bir tek vaftizle aktarılan, tüm insanların bir tek Tanrısı ve Babası olduğuna olan sağlam ve içten inancı temelinde biricik imanını durmadan dile getirmeye devam etmektedir. Lyonlu Ireneus tanık olduğu bu inancı şöyle ifade ediyor:
173 Gerçekten, Kilise, dünyanın dört bir yanına dağılmış olmasına karşın havarilerden ve onların öğrencilerinden almış olduğu imanı (...) sanki tek bir evin içinde oturuyormuş gibi özenle korumakta, bir tek yürek ve bir tek ruha sahipmiş gibi ona inanmakta, onu vazetmekte, bir tek ağıza sahipmiş gibi ortak bir sesle onları aktarmakta ve öğretmektedir.2
174 Zira, dünyada konuşulan birçok dil olmasına karşın, Geleneğin içeriği tek ve aynıdır. Ne Almanyadaki Kiliselerin, ne de İberya yarımadasındakilerin, ne Keltlilerin, ne Doğu dakilerin, ne Mısırdakilerin, ne Libyadakilerin ne de dünyanın göbeğindekilerin başka bir inancı ve başka bir Geleneği vardır...3 Kilisenin müjdesi doğrudur, sağlamdır, zira onda bütün dünyada bir tek esenlik yolu ortaya çıkmaktadır.
175 Kiliseden aldığımız bu imanı özenle koruyoruz, zira, durmadan Tanrının Ruhunun etkisiyle şahane bir vazoya konulmuş böylesine yüksek değerdeki bir miras, içinde bulunuğu vazoyu da gençleştirir.4
OZET
176 İman, insanın bütünüyle açınlanan Tanrıya kişisel olarak katılımıdır. İman Tanrının sözleri ve davranışıyla Kendisi hakkında yapmış olduğu Vahyi gerek akli gerek iradi olarak benimsemektir.
177 İnanmakın şu halde çift kaynakçası vardır: Kişiye ve gerçeğe; gerçeği doğrulayan kişiye güven.
178 Tanrı; Baba, Oğul ve Kutsal Ruhtan başka birine inanmamamız gerekir.
179 İman Tanrının doğaüstü bir armağanıdır. İnanmak için insanın Kutsal Ruhun içten yardımlarına ihtiyacı vardır.
180 inanmak insan kişiliğinin onuruna yakışır bilinçli ve özgürce yapılmış bir insani eylemdir.
181 İnanmak bir kilise eylemidir. Kilisenin imanı bizim imanımızdan önce gelir, imanımızı taşır ve besler. Kilise tüm inanlıların anasıdır. Anası Kilise olmayanın Babası Tanrı olamaz.
182 Yazılı ya da aktarılan Tanrı sözünün içerdiği her şeye inanırız, Kilise bunlara Tanrısal vahiy olarak inanmamızı önerır. 2
183 İman esenlik için gereklidir. Rab İsanın kendisi İman edip vaftiz olan kurtulacak, iman etmeyen ise hüküm giyecektir (Mk 16, 16) dedi.
184 İman öbür dünyadaki mutluluğu tatma umududur. 3