İKİNCİ BÖLÜM

 Tanrı’nın biricik Oğlu

Mesih İsa’ya inanıyorum

 

İyi Haber: Tanrı Oğlunu gönderdi

 

422 “Ama zaman dolunca Tanrı, Kutsal Yasa altında olanları özgürlüğe kavuşturmak için, bir kadından doğan, Kutsal Yasa altında doğan öz Oğlunu, Tanrı’nın evlatları olma hakkını elde etmemiz için gönderdi” (Gal 4, 4-5). İşte “Tanrı’nın Oğlu Mesih İsa ile ilgili İyi Haber”1 (Mk 1, 1): Tanrı, halkını ziyaret etti. Tanrı İbrahim’e ve onun soyundan gelenlere verdiği sözü tuttu.2 Bunu her türlü beklentinin ötesinde gerçekleştirdi: Tanrı “sevgili öz Oğlunu gönderdi” (Mk 1, 11).

 

423 Kral Büyük Herodes ve İmparator Sezar, I. Augustus zamanında İsrailli Yahudi bir genç kızdan Betlehem’de doğan, marangozluk yapan, İmparator Tiberius zamanında Vali Pontius Pilatus idaresindeki Kudüs’te çarmıha gerilerek ölen, “Tanrı’dan gelen” (Yu 13, 3), “gökten inen” (Yu 3, 13; 6, 33) “beden alıp gelen” (1 Yu 4, 2) Tanrı’nın insan olan ebedi Oğlu

Nasıralı İsa’ya inanıyor ve bunun doğru olduğunu beyan ediyoruz. Çünkü “Kelâm insan olup aramızda yaşadı. Biz de Onun yüceliğini, Baba’dan gelen, lütuf ve gerçekle dolu olan biricik Oğul’un yüceliğini gördük (…). Hepimiz Onun sınırsız bütünlüğünden lütuf üzerine lütuf aldık” (Yu 1, 14. 16).

 

424 Kutsal Ruh tarafından harekete geçirilen ve Baba tarafından çekilen bizler, İsa’nın “Mesih, Canlı Tanrı’nın Oğlu” (Mt 16, 16) olduğuna inanıyor ve bunun doğru olduğunu beyan ediyoruz. Petrus tarafından dile getirilen bu inanç kayası üzerine Mesih Kilisesini inşa etti.3

 

“Mesih’in akıl almaz zenginliğini bildirmek” (Ef 3, 8)

 

425 Hıristiyan inancının aktarılması Mesih İsa’ya olan inanca götürmek için her şeyden önce Onun bildirilmesidir. Başlangıçtan beri, ilk öğrenciler Mesih’i bildirmek için yanıp tutuşuyorlardı: “Biz gördüklerimizi ve işittiklerimizi anlatmadan edemeyiz” (Hİ 4, 20). İlk öğrenciler bütün zamanların insanlarını Mesih’le olan duygu ve düşünce birliği sevincine katılmaya davet ederler:

 

Yaşam Sözü’yle ilgili olarak başlangıçtan beri var olanı, işittiğimizi, gözlerimizle gördüğümüzü, seyredip elle

rimizle dokunduğumuzu ilan ediyoruz. Yaşam açıkça göründü, onu gördük ve ona tanıklık ederiz. Baba’yla birlikte olup bize görünmüş olan sonsuz Yaşam’ı size ilan ediyoruz. Evet, sizin de bizlerle beraberliğiniz olsun diye gördüğümüzü ve işittiğimizi size ilan ediyoruz. Bizim beraberliğimiz de Baba’yla ve Onun Oğlu Mesih İsa’yladır. Bunları size, sevincimiz tam olsun diye yazıyoruz (1 Yu 1, 1-4).

 

Din eğitiminin merkezinde: Mesih

 

426 Din eğitiminin merkezinde özellikle bizler için acı çeken ve ölen, şimdi de dirilmiş olarak sonsuza dek bizlerle birlikte yaşayacak olan (…) bir Kişiyi, Baba’nın biricik Oğlu (…), Nasıralı İsa’yı buluyoruz. Din eğitimi vermek (…) Mesih’in kişiliğinde Tanrı’nın tüm ebedi tasarısını açığa çıkarmak demektir. Din eğitimi vermek Mesih’in kendisi tarafından gerçekleştirilmiş davranış ve sözlerin anlamını kavramaya çalışmak demektir.1 “Din eğitiminin amacı Mesih İsa ile duygu ve düşünce birliğine girmektir. Yalnızca O bizleri Kutsal Ruh’ta Baba’nın sevgisine götürebilir ve bizim Kutsal Üçlü-Birlik yaşamına katılmamızı sağlayabilir.”2

 

427 Din eğitiminde “cisimlenmiş Kelâm ve Tanrı’nın Oğlu öğretilmektedir; bütün öteki şeylerde Ona göndermede bulunulur; yalnızca Mesih öğretir, bütün ötekiler Mesih’e kendi ağızlarından izin verdikleri kadar Onun sözcüleri olurlar (…). Dini eğitim veren her kişi İsa’nın şu gizemli sözlerini kendisine uygulayabilmelidir: ‘Doktrinim benim değil, beni gönderenindir’ ”3 (Yu 7, 16).

 

428 “Mesih’i öğretmekle” görevlendirilen kişi önce “çok büyük kazanç olan Mesih bilgisini edinmelidir”; Mesih’i kazanmak ve Onda kendini bulmak için her şeyi kaybetmeyi göze almalıdır (…) ve Onu, “ölümünde Ona benzeyerek Onu tanımak, dirilişinin gücünü ve acılarına ortak olmanın ne demek olduğunu bilmek ve böylece ne yapıp edip ölümden dirilişe erişmek amacıyla” (Fil 3, 8-11) tanımalıdır.

 

429 İşte Mesih İsa’yı böylesine tutkulu tanımanın sonucunda, insanda Onu bildirmek, anlatmak, başkalarını Mesih İsa’ ya inandırmak isteği doğar. Aynı zamanda bu inancı daha iyi bilmek ihtiyacı da hisseder insan. Bu amaçla İnanç İlkeleri’ndeki sıra izlenerek, önce İsa’nın başlıca ünvanları ele alınacaktır: Mesih, Tanrı’nın Oğlu, Rab (2. konu). Daha sonra İnanç İlkeleri’nde Mesih İsa’nın yaşamındaki başlıca gizler ele alınacaktır: İsa’nın doğumu (3. konu), İsa’nın Paskalyası (4. ve 5. konular), en son olarak da İsa’nın yüceltilmesi (6. ve 7. konular).

 

2. KONU

 

“Biricik Oğlu, Rabbimiz Mesih İsa’da”

 

I. İsa

 

430 İsa İbranice “Tanrı kurtarır” demektir. Cebrail Melek Meryem Ana’ya oğlu olacağının müjdesini verirken oğluna onun kimliğini ve misyonunu belirten İsa adını vermesini söyler.1 Madem ki “günahları yalnızca Tanrı bağışlayabilir” (Mk 2, 7), Tanrı, insan olan ebedi Oğlunda halkını günahlarından kurtaracaktır.

 

431 Tanrı insanın esenlik tarihinde İsrail’i Mısır’dan çıkararak “esaret evinden” kurtarmakla yetinmiyor (Tes 5, 6). Onu günahından da kurtarıyor. Çünkü günah daima Tanrı’ya yapılan bir hakarettir,2 bu hakareti de yalnızca Tanrı bağışlayabilir.3 Bundan dolayı Günahın evrenselliğinin bilincine yavaş yavaş varan İsrail, esenliği Kurtarıcı Tanrı’ya yakarmakta bulacaktır.4

 

432 İsa adı, Tanrı adının, insanların kesin olarak günahtan kurtulması için insan olan Oğul’un kişiliğinde5 hazır bulunduğunu gösterir. “İsa” adı esenlik6 getiren tek addır, bundan böyle herkes bu ada yakarabilir, çünkü insan olarak7 her insanla öylesine birleşmiştir ki, “bu gök kubbenin altında insanlara bağışlanmış, bizi kurtarabilecek başka bir ad yoktur”8 (Hİ 4, 12).

 

433 Kurtarıcı Tanrı’nın adı başrahip tarafından İsrail’in günahlarının bağışlanması için bir kez anılır ve Kutsallar Kutsalı’nın bulunduğu yere kurban kanı serpilirdi.9 Bu yer Tanrı’nın hazır bulunduğu yerdi.10 Havari Paulus İsa hakkında “Tanrı, İsa’yı kanına iman edenlerin günahlarının bağışlanması için kurban olarak sundu” (Rom 3, 25) derken İsa’nın insanlığında, “Tanrı’nın kendisi dünyayı Mesih’te kendisiyle barıştırdı” (2 Kor 5, 19) demek istedi.

 

434 İsa’nın Dirilişi Kurtarıcı Tanrı adını yüceltir,1 çünkü bundan böyle İsa adı “her adın üstündeki ad”ın (Fil 2, 9-10) yüce gücünü tam anlamıyla yansıtmaktadır. Kötü ruhlar Onun adından korkarlar,2 İsa’nın havarileri Onun adına mucizeler gerçekleştirirler,3 çünkü Onun adına Baba’dan istedikleri her şeyi, O onlara verir (Yu 15, 16).

 

435 İsa adı Hıristiyan duasının temelini oluşturur. Tüm litürjik dualar “Rabbimiz Mesih İsa ile” sözleriyle son bulur. Selam Sana Meryem duası doruk noktasına “rahminin meyvesi İsa kutsaldır” sözleriyle varır. Doğudaki kalp duası ya da İsa duası şöyle der: “Mesih İsa, Tanrı’nın Oğlu, günahkâr olan bana acı.” Birçok Hıristiyan Jeanne d’Arc gibi dudaklarında tek “İsa” sözcüğüyle ölmüşlerdir.

 

II. Mesih

 

436 Mesih sözcüğü İbranice meshedilen anlamına gelen Messiah’tan gelir. İsa Tanrısal misyonu tam olarak gerçekleştirdiğinden Mesih tam İsa’ya uygun bir sözcüktür. İsrail’de Tanrı’dan gelen bir misyon uğruna Ona adanan kişiler Tanrı adına meshedilirlerdi. Kralların4 (1Kr 1, 39), rahiplerin,5 ve bazı ender durumlarda peygamberlerin6 durumları böyleydi. Tanrı’nın, Egemenliğini nihai olarak kurmak için göndereceği Mesih’in durumu da bu en üstün derecede olmalı.7 Mesih, Rab’bin Ruhu tarafından8 hem kral hem rahip9 hem de peygamber10 olarak meshedilmelidir. İsa İsrail’in Mesih’e ilişkin umudunu rahip, peygamber ve kral gibi üç ayrı görevinde gerçekleştirdi.

 

437 Melek, çobanlara İsa’nın doğumunu İsrail’e vaat edilen Mesih olarak müjdeledi: “Bugün Davut’un kentinde Rab Mesih olan bir Kurtarıcı doğdu” (Lk 2, 11). Başlangıçtan beri “Baba’nın kutsayıp dünyaya gönderdiği” (Yu 10, 36), Meryem Ana’nın bakire rahminde “kutsal” (Lk 1, 35) olarak oluşan Kişidir. İsa’nın Davut’un mesihçi soyundan gelen Yusuf’un eşinden doğması ve Ona Mesih denmesi için Yusuf’a Tanrı tarafından, “Kutsal Ruh tarafından gebe bırakılan Meryem’i kendine eş olarak almaktan çekinmemesi iletilmiştir”1 (Mt 1, 16).

 

438 İsa’nın Mesih olarak kutsanması Onun Tanrısal misyonunu gösterir. “Öte yandan bu adın kendisi de bunu belirtiyor, çünkü Mesih adında örtülü olarak mesheden Kişi, meshedilmiş Kişi ve meshetmenin kendisi vardır: Mesheden Baba’dır, meshedilen Kişi Oğul’dur, Oğul meshetmenin kendisi olan Kutsal Ruh’la meshedilir.”2 İsa’nın ebedi mesih olarak kutsanması, dünyadaki yaşamında “İsrail’de Mesih olarak bilinmesi için” (Yu 1, 31) Yahya tarafından vaftiz edilmesi sırasında “Tanrı İsa’yı Kutsal Ruh ve kudretiyle meshettiği zaman” (Hİ 10, 38) açınlandı. Yaptıkları ve sözleri onun “Tanrı’nın kutsalı” olarak tanınmasını sağlayacaktır (Mk 1, 24; Yu 6, 69; Hİ 3, 14).

 

439 Yahudilerin çoğu hatta onların umutlarını paylaşan bazı putperestler İsa’da Tanrı’nın İsrail’e göndermeye söz verdiği Davut’un soyundan gelecek mesihin temel özelliklerini gördüler.3 İsa hak ettiği Mesih ünvanını ihtiyatla kabul etti,4 çünkü bir kısım çağdaşlarınca Mesih kavramı çok insani,5 özellikle de politik bir kavram olarak kabul ediliyordu.6

 

440 İsa kendisini Mesih olarak gören Petrus’un inancını kabul etti ve ona İnsanoğlu’nun çekeceklerini önceden haber verdi.7 İsa kendi mesih egemenliğinin gerçek içeriğini gerek “gökten inmiş olan”8 (Yu 3, 13) İnsanoğlu’nun aşkın kimliğinde gerek acı çeken Kul olarak kurtarıcı misyonunda açığa çıkardı: “İnsanoğlu kendisine hizmet etsinler diye değil, ama hizmet etmeye ve yaşamını birçokları uğruna fidye olarak vermeye geldi”9 (Mt 20, 28). Onun içindir ki, egemenliğinin gerçek anlamı ancak Haçın üst kısmında ortaya çıktı.10 Onun Mesih egemenliği ancak Dirilişinden sonra Tanrı halkının önünde Petrus tarafından ilan edilecektir: “Tüm İsrail halkı şunu kesinlikle bilsin: Tanrı, sizin çarmıha gerdiğiniz bu İsa’ yı hem Rab hem Mesih yapmıştır” (Hİ 2, 36).

III. Tanrı’nın biricik Oğlu

 

441 Eski Ahit’te “Tanrı’nın Oğlu” meleklere,1 Seçilmiş halka,2 İsrail oğullarına3 ve onların krallarına4 verilen bir ünvandır. Tanrı ile yaratığı arasında özel bir yakınlık kurulmasına neden olan bir evlat olma durumunu ifade eder. Vadedilen Kral-Mesih’e “Tanrı’nın Oğlu”5 dendiğinde, bu metinlerin gerçek anlamına göre ille de daha insani olmasını gerektirmez. İsa’yı bu şekilde İsrail’in Mesihi6 olarak belirtenler belki de daha fazlasını demek istememişlerdir.7

 

442 İsa’nın “canlı Tanrı’nın Oğlu, Mesih” (Mt 16, 16) olduğunu söyleyen Petrus için yeni bir şey değildir, zira İsa ona şöyle karşılık veriyor: “Bu sırrı sana açan et ve kan (insan) değil, göklerdeki Babam’dır” (Mt 16, 17). Buna paralel olarak Paulus Şam yolunda Hiristiyanlığı kabul edişi konusunda şöyle diyecektir: “Beni daha anamın rahmindeyken seçip lütfuyla çağıran Tanrı, uluslara müjdelemem için Oğlunu bana göstermeye razı oldu…” (Gal 1, 15-16). “İsa’nın Tanrı’nın Oğlu olduğunu Havralarda hemen duyurmaya başladı” (Hİ 9, 20). Bu Hıristiyanlığın8 daha başlangıcında9 önce Petrus tarafından ilan edilen havarilerin inancının10 temelini oluşturur.

 

443 Eğer Petrus Mesih İsa’nın Tanrısal oğulluğunun aşkın niteliğini tanıyabildiyse, bu İsa’nın bunu açıkça tanıtmasından olmuştur. Yüksek Kurul’un önünde kendisini suçlayanların, “Yani, sen 0Tanrı’nın Oğlu musun?” sorusuna İsa, “Söylediğiniz gibi, ben Oyum”11 (Lk 22, 70) diye karşılık verdi. Çok daha önceden kendisini, Baba’yı12 tanıyan ve Tanrı’nın daha önce halkına gönderdiği “hizmetkârlar”dan farklı olan,13 meleklerden de üstün olan14 Oğul olarak gösterdi. Kendi oğulluğunu öğrencilerin oğulluklarından hiçbir zaman “Babamız”15 demeyerek açıkça ayırmıştır: “Şu şekilde dua edin: Babamız” (Mt 6, 9); bu farkın altını çizmiştir: “Benim Babam ve sizin Babanız” (Yu 20, 17).

 

444 İnciller İsa’nın yaşamının iki önemli anında, Vaftizi ve Görünümünün Değişmesi olaylarında Baba’nın onu “sevgili Oğlum”1 olarak belirten sesinin duyulduğunu aktarırlar. İsa kendisini “Tanrı’nın biricik Oğlu” (Yu 3, 16) olarak nitelendirerek bu adla ezeldeki varlığını doğrular.2 İsa “Tanrı’nın biricik Oğlu adına” inanılmasını ister (Yu 3, 18). Bu Hıristiyanlık inancı, İsa daha Çarmıhta iken yüzbaşının haykırışında ortaya çıkar: “Bu adam gerçekten Tanrı’nın Oğluydu” (Mk 15, 39). İnanlı “Tanrı’nın Oğlu” ünvanına en yüksek önemi ancak Paskalya gizinde verebilir.

 

445 İsa’nın Tanrı’nın Oğlu olma niteliği dirilişinden sonra yüceltilmiş insanlığında ortaya çıkar: “Kutsallık Ruhu sayesinde ölüler arasından dirilerek kudretle Tanrı’nın Oğlu ilan edildi”3 (Rom 1, 4). Havariler, “Biz Onun yüceliğini, Baba’dan gelen, nur ve gerçekle dolu olan biricik Oğlunun yüceliğini gördük” (Yu 1, 14) diyebilirler.

 

IV. Rab

 

446 Eski Ahit’te yer alan kitapların Yunanca çevirisinde Tanrı’nın Musa’ya açınladığı4 sözle ifade olunamaz adı YAHVE, Kyrios (“Rab”) olarak çevrilmiştir. Rab sözcüğü o zamandan beri İsrail Tanrısının Tanrılığını ifade etmek için kullanılmaya başlandı. Yeni Ahit bu güçlü “Rab” adını hem Baba hem de Tanrı’nın kendisi olarak kabul edilen İsa için kullanıyor,5 bu bir yeniliktir.

 

447 İsa’nın kendisi de 110. Mezmurunun6 anlamı üzerine Ferisilerle tartıştığı sırada örtülü bir biçimde, ama havarilerine hitap ettiğinde7 açık bir biçimde bu adı kendine mal eder. İsa’nın hayata atıldığı yaşamı boyunca doğa üzerindeki, hastalıklar üzerindeki, şeytanlar üzerindeki, ölüm ve günah üzerindeki kutsal egemenliği davranışları, Onun Tanrısal üstünlüğünü ispat eder.

 

448 Çoğu zaman, İncillerde insanlar Ona “Rab” diye hitap ederler. Bu şekilde hitap etmelerinin nedeni hitap ettikleri kişiye duydukları saygı ve güvenden ve Ondan yardım ve şifa beklemelerindendir.8 Kutsal Ruh’un etkisi altında İsa’nın Tanrısal gizine minnet duyarlar.9 Dirilmiş İsa’yla karşılaştıklarında bu ifade tapınma ifadesine dönüşür: “Rabbim ve Tanrım!” (Yu 20, 28). Bu ifade Hıristiyan geleneğine özgü bir ifade olarak kalacak sevgi ve şefkat görünümünü de alır: “Bu Rab’dir!” (Yu 21, 7).

 

449 İsa’ya Tanrısal Rab adını veren Kilise’nin ilk inanç ilkelerinde, başlangıçtan beri1 Tanrı Baba’ya ait olan güç, şeref ve yücelik aynı zamanda İsa’ya da aittir,2 çünkü İsa “Tanrı özüne” sahiptir (Fil 2, 6) ve Baba İsa’nın bu üstünlüğünü Onu Ölüler arasından dirilterek ve Onu yüceliğine yükselterek gösterdi.3

 

450 Hıristiyanlık tarihinin başlangıcından beri, İsa’nın dünya ve tarih üzerindeki4 beyliğinin ileri sürülmesi insanın kendi kişisel özgürlüğünü, yeryüzündeki hiçbir iktidara kesin bir biçimde tabi kılınmaması gerektiği, ancak yalnızca Tanrı Baba’ya ve Rab Mesih İsa’ya tabi kılınması gerektiği anlamına gelmektedir: Sezar “Rab”5 değildir. Kilise tüm insanlık tarihinin anahtarı, merkezi ve akıbetinin kendi Rab’bi ve Efendisinde6 olduğuna inanır.

 

451 Hıristiyan duası “Rab” adıyla ifade edilir; ister duaya davette “Rab sizinle olsun” ya da duanın bitiminde “Rabbimiz Mesih İsa ile” ya da umut ve güvenle dolu haykırışla ifade edilsin: “Maran atha” (“Rab geliyor!”) ya da “Marana tha” (“Ya Rab gel!”) (1 Kor 16, 22); “Amin, gel, Ya Rab İsa!” (Ap 22, 20).

 

ÖZET

 

452 İsa adının anlamı “Tanrı kurtarır” demektir. Bakire Meryem’den doğan bebeğe “İsa” adını verdiler, “çünkü halkını günahlarından kurtaracak Odur” (Mt 1, 21): “Bu göğün altında insanlara bağışlanmış, bizi kurtarabilecek başka hiçbir ad yoktur” (Hİ 4, 12).

 

453 Mesih adı “meshedilmiş” demektir. İsa Mesih’tir, çünkü “Tanrı Onu kudretiyle ve Kutsal Ruh’la meshetti” (Hİ 10, 38). O beklenen kişidir (Lk 7, 19). İsrail’in umududur (Hİ 28, 20).

 

454 Tanrı’nın Oğlu adı, Mesih İsa’nın Babası Tanrı’ya olan biricik ve ebedi ilişkisi demektir: O Baba’nın7 ve Tanrı’nın Kendisinin8 biricik Oğludur. Hıristiyan olabilmek için Mesih İsa’ nın Tanrı’nın Oğlu olduğuna inanmak şarttır.9

 

455 “Rab” adı Tanrı’nın yüceliğini belirtir. İsa’ya Rab olarak yakarmak ya da İsa’nın Rab olduğuna inanmak, Onun Tanrılığına inanmak demektir. “Kutsal Ruh’la birlikte olmayan hiç kimse ‘İsa Rab’dir diyemez” (1 Kor 12, 3).

 

3. KONU

 

“Mesih İsa Kutsal Ruh’un kudretiyle vücut buldu

ve Bakire Meryem’den doğdu”

.............................

 

I. PARAGRAF

 

Tanrı’nın Oğlu insan oldu

 

I. Kelâm neden cisimleşti?

 

456 İznik-İstanbul İnanç İlkeleri Formülü’nde bu soruya inanarak şöyle cevap veriyoruz: “Biz insanlar ve esenliğimiz için gökten indi; Kutsal Ruh’un kudretiyle Bakire Meryem’den vücut buldu ve insan oldu.”

 

457 Kelâm bizleri Tanrı’yla barıştırarak kurtarmak amacıyla cisimleşti: “Tanrı bizi sevdi ve Oğlunu günahlarımızı bağışlatan kurban olarak dünyaya gönderdi” (1 Yu 4, 10). “Baba Oğlunu dünyanın Kurtarıcısı olarak gönderdi” (1 Yu 4, 14). “Mesih günahları kaldırmak için ortaya çıktı” (1 Yu 3, 5):

 

Hasta insan doğamızı iyileştirmek gerekiyordu; düşmüş insan doğamızın kaldırılması gerekiyordu; ölmüş insan doğamızın dirilmesi gerekiyordu. İyiliği kaybetmiştik, bunun bize verilmesi gerekiyordu. Karanlıklara tıkılmıştık, bizleri ışığa çıkarmak gerekiyordu; tutsaktık, bir kurtarıcı bekliyorduk; hapistik, bir yardım bekliyorduk; köleydik bizi esaretten kurtaracak birini bekliyorduk. Bütün bunlar önemsiz ya da değersiz mi? Bunlar Tanrı’ yı insan doğamızı ziyarete gelecek kadar harekete geçirmeye yeterli değil midir? Çünkü insanlık öylesine zavallı ve acınacak durumdaydı ki!1

 

458 Kelâm Tanrı sevgisini tanıyalım diye cisimleşti: “Tanrı, biricik Oğlunun aracılığıyla yaşayalım diye Onu dünyaya gönderdi ve böylece bize olan sevgisini gösterdi” (1 Yu 4, 9). “Çünkü Tanrı dünyayı o kadar çok sevdi ki, Ona iman edenlerin hiçbiri mahvolmasın, hepsi sonsuz yaşama kavuşsun diye biricik Oğlunu verdi” (Yu 3, 16).

 

459 Kelâm kutsallık örneğimiz olmak için beden aldı: “Boyunduruğumu takının ve benden öğrenin ki…” (Mt 11, 29.) “Yol, gerçek ve yaşam Ben’im; benim aracılığım olmadan Baba’ya kimse gelemez” (Yu 14, 6). Baba, İsa’nın görünümünün değiştiği dağın tepesinde “Onu dinleyin” diye buyuruyor1 (Mk 9, 7). Nitekim, O yeni Yasa’nın normu ve mutlulukların canlı örneğidir: “Birbirinizi sizi sevdiğim gibi sevin” (Yu 15, 12). Bu sevgi insanın kendisini inkâr edip Onu izlemesini gerektirir.2

 

460 Kelâm bizim “Tanrı doğasına katılabilmemizi” sağlamak amacıyla beden aldı (2 Pet 1, 4): “Kelâm’ın insan olmasının, Tanrı Oğlunun, insan Oğlu olmasının nedeni insanın Kelâm ile birlik içine girip Tanrısal oğulluk niteliğini kazanarak Tanrı’nın oğlu olmasıdır.”3 “Çünkü Kelâm bizler Tanrı olalım diye insan oldu.”4 “Tanrı’nın biricik Oğlu, kendi Tanrılığına katılalım diye, insan doğamızı üzerine aldı ve O insan olarak insanları tanrılaştırdı.”5

 

II. Tanrı’nın insan olması

 

461 Yuhanna’nın (“Kelâm beden aldı”: Yu 1, 14) ifadesini yeniden ele alan Kilise “Tanrı’nın insan olması” ile Tanrı’nın Oğlunun insan doğası alarak, onda esenliğimizi gerçekleştirmek istemesini anlamaktadır. Havari Paulus tarafından doğrulanan bir ilahide Kilise, Tanrı’nın insan olması gizini terennüm etmektedir:

 

Mesih İsa’nın duygularının aynısını kendi aranızda da duyun. Mesih İsa Tanrı özüne sahip olduğu halde, kendisini Tanrı’yla eşit kılan bu hakka sımsıkı sarılmadı. Ama yüceliğinden soyunarak kul özünü aldı ve insan benzeyişinde doğdu. İnsan gibi davranarak, daha da alçaldı, haç üzerindeki ölüme kadar boyun eğdi!6 (Fil 2, 5-8).

 

462 İbranilere Mektup’ta aynı gizden şu şekilde söz ediliyor:

 

Bunun için Mesih dünyaya gelirken diyor ki, “Kurban ve sunu istemedin; ama benim için bir beden hazırladın. Yakılan adaklar ve günah için sunulan kurbanlardan hoşnut olmadın.” O zaman dedim ki, “İşte, senin isteğini yapmak üzere geliyorum” (…) (İbr 10, 5-7; Mzm 40, 7-9).

 

463 Tanrı’nın Oğlunun insan olduğuna inanmak Hıristiyan inancının en belirgin işaretidir: “Bir insanın Tanrı’dan olup olmadığını şöyle anlayacaksınız: Mesih İsa’nın beden alıp bu dünyaya geldiğini kabul eden her ruh Tanrı’dandır” (1 Yu 4, 2). Kilise’nin başlangıçtan beri sevinçli kanısı böyledir. Kilise “Tanrı yolunun büyük gizini” dile getirirken şöyle diyor: “O, bedende ortaya çıktı” (1 Tim 3, 16).

 

III. Gerçek Tanrı ve gerçek insan

 

464 Son derece özel ve benzersiz bir şekilde Tanrı’nın Oğlunun insan olması gibi bir olay Mesih İsa’nın kısmen Tanrı, kısmen de insan olduğu anlamına gelmez, ya da belirsiz bir Tanrı ve insan karışımının bir sonucu olduğunu göstermez. Tanrı’nın Oğlu gerçekten Tanrı kalarak gerçekten insan oldu. Kilise ilk yüzyıllarda bu inanç gerçeğini reddeden akımlara karşı savunmak ve bunu açıklığa kavuşturmak zorunda kaldı.

 

465 İlk dinsapkınlıkları Mesih’in gerçek insanlığını inkâr ettikleri kadar Tanrılığını inkâr etmediler (gnostik doketizm). Havarilerin zamanından beri Hıristiyanlık inancı Tanrı’nın Oğlunun gerçek anlamda “beden alarak”1 insan olması üzerinde durdu. Ama üçüncü yüzyıldan sonra Kilise Samosatlı Paulus’a karşı, Antakya’da toplanan bir Konsil’de Mesih İsa’ nın evlatlıktan gelen değil de kendi doğasından dolayı Tanrı’ nın Oğlu olduğunu savunmak zorunda kaldı. 325’teki ilk Ökümenik İznik Konsili’nde kabul edilen İnanç İlkeleri’nde Tanrı’nın Oğlu yaratılmış olmayıp Baba’dan doğduğu ve Onunla aynı özde (homousios) olduğu kabul edilmiştir. Konsil ayrıca “Tanrı’nın Oğlunun yoktan var edildiğini”2 ve “Baba’ dan ayrı özde olduğunu”3 ileri süren Arius’u da mahkûm etmiştir.

 

466 Nesturi dinsapkınlığı da Mesih’te Tanrı’nın Oğlunun Tanrısal kişiliğine bağlı bir insan kişiliği olduğunu varsayıyordu. Bu dinsapkınlığına karşı İskenderiyeli Kirillos ve 431’de Efes’te toplanan üçüncü ökümenik Konsil “Kelâm kendi kişiliğini akıllı bir ruhla canlandırılmış bir bedenle birleştirerek insan olmuştur”4 demişlerdir. Mesih’in insanlığını, gebe kalma anından itibaren kendi üzerine alan ve onu kendi yapan Tanrı’nın Oğlunun Tanrısal nitelikleri olan kişiliğinden başka bir öznesi yoktur. 431’deki Efes Konsili, Meryem Ana’yı Tanrı’nın Oğlunu doğurduğundan dolayı gerçek anlamıyla Tanrı’nın Annesi ilan etti: “Meryem Ana’ya Tanrı’nın Annesi denmesinin nedeni, Tanrı’nın Kelâmı’nın ondan Tanrısal doğasını çıkarması değil, beden alarak doğmuş olan Tanrı’nın Kelâmı’nın kendi kişiliğiyle birleşmiş akıllı bir ruha sahip kutsal bedenini ona borçlu olmasıdır.”1

 

467 Monofisitler insan tabiatının Tanrı’nın Oğlunun Tanrısal kişiliği tarafından üzerine alınarak Mesih’te varlığını sürdürmeyi durduğunu iddia ediyorlardı. Bu dinsapkınlığı karşısında 451’de Kadıköy’de toplanan dördüncü ökümenik Konsil şöyle diyor:

 

Kutsal Kilise Babalarının görüşlerine uygun olarak, Rabbimiz Mesih İsa’nın tek ve aynı Oğul olduğunu, mükemmel Tanrılığa, mükemmel insanlığa sahip, gerçekten Tanrı ve gerçekten insan olduğunu, akıllı bir ruhtan ve bedenden oluştuğunu, Tanrılık açısından Baba ile aynı özde olduğunu, insanlık açısından da bizle aynı özde olduğunu, “günah dışında hepimize her şeyde benzer olduğunu” (İbr 4, 15); Tanrılık açısından yüzyıllar öncesinden Baba’dan doğan, bu son günlerde de, insanlık açısından bizim için ve bizim esenliğimiz için Tanrı’nın Annesi, Bakire Meryem’den doğduğunu oybirliğiyle kabul ettiğimizi resmen beyan ederiz.

 

Bir tek ve aynı Mesih, Rab, biricik Oğul’da, birbiriyle karışmayan, değişmeyen, bölünmeyen, ayrılmayan iki doğa olduğunu kabul etmeliyiz. Doğaların farklılığı, doğaların birleşiminde hiçbir suretle silinmez, daha çok her birinin özellikleri bir tek kişide ve bir tek hypostaz’da korunur ve toplanır.2

 

468 Kadıköy Konsili’nden sonra, bazı kişiler Mesih’in insan doğasını bir tür kişi haline getirdiler. 553’te İstanbul’da toplanan beşinci ökümenik Konsil onlara karşı şu kararı aldı: “Üçlü-Birlik’in biri olan Rabbimiz Mesih İsa’da bir tek hypostaz [ya da kişi] vardır.”3 Mesih’in insanlığındaki her şey sanki kendi kişisiymiş gibi Tanrısal kişiliğine mal edilmelidir,4 yalnızca mucizeleri değil, çektikleri5 hatta ölümü de: “Bedeninde çarmıha gerilen Rabbimiz Mesih İsa gerçek Tanrı’dır, şanlı Rab’dir ve Kutsal Üçlü-Birlik’in Biri’dir.”6

 

469 Kilise İsa’nın birbirinden ayrılmaz biçimde gerçek Tanrı ve gerçek insan olduğunu kabul eder. O Tanrılığından ve Rab’ liğinden hiçbir şey yitirmeden insan olarak kardeşimiz olan gerçekten Tanrı’nın Oğludur:

 

Roma litürjisi şöyle der: “O ne idiyse öyle kaldı, kendisi olmayanı da üstüne aldı.”1 Yuhanna Krisostomos’un litürjisi de “Ey biricik Oğul ve Tanrı’nın Sözü, ölümsüz olduğun halde, bizim esenliğimiz uğruna Tanrı’nın kutsal Annesi ve Bakire Meryem’den doğmak lütfunda bulundun, değişmeden insan oldun, çarmıha gerildin, ölümünle ölümü ezdin, Kutsal Üçlü-Birlik’in Biri olarak Baba ve Kutsal Ruh’la aynı şekilde yüceltilen Ey Tanrı’nın Mesih’i bizi kurtar!”2

 

IV. Tanrı’nın Oğlu nasıl insan oldu?

 

470 “İnsan doğası, Tanrı Sözü’yle gizemli birleşmesinde emilip yok olmayıp Tanrı Sözü’nün üzerine alındığından”3, Kilise yüzyıllar boyunca Mesih’in insan vücudunu, akıl ve iradesinin işleme tarzıyla insan ruhunu kabul etmek zorunda kalmıştır. Bağıntılı olarak da Kilise her defasında Mesih’in insan doğasının, onu üzerine alan Tanrı’nın Oğlunun Tanrısal kişiliğinin öz malıdır. Onun onda yaptığı ve onda olduğu her şey “Üçlü-Birlik’in Birini” açınlar. Şu halde Tanrı’nın Oğlu insanlığına Üçlü-Birlik’teki kişisel kendi var olma biçimini aktarır. Böylece, vücudunda olduğu gibi ruhunda da Üçlü-Birlik’in Tanrısal yaşama biçimini insani bir şekilde ifade eder:4

 

Tanrı’nın Oğlu insan elleriyle çalıştı, insan aklıyla düşündü, insan iradesiyle davrandı, insan yüreğiyle sevdi. Bakire Meryem’ den doğarak, günah dışında her şeyde bize benzeyen, tamamen bizden biri oldu.5

 

Mesih’in ruhu ve insani anlayışı

 

471 Laodikyalı Apollinarus Kelâm’ın Mesih’te ruhun ya da canın yerini aldığını iddia ediyordu. Bu yanlış görüşe karşı Kilise ebedi Oğul’un akıllı insan ruhunu da üzerine aldığını belirtir.6

 

472 Tanrı’nın Oğlunun üzerine aldığı bu insan ruhu gerçek bir insani anlayışa sahiptir. Böyle olduğu için kendiliğinden sınırsız olamazdı: Zaman ve mekân içinde varlığının tarihi koşullarında yaşamak zorundaydı. Bunun içindir ki Tanrı’ nın Oğlu insan olarak “bilgide ve boyda” (Lk 2, 52), aynı şekilde insan koşulunda tecrübeyle7 öğrenilecek şeyler üzerinde gelişmeyi kabul etmek zorunda kaldı. Bu, gönüllü “kul olma durumundaki” (Fil 2, 7) alçalışının gerçeğine uygun düşmekteydi.

 

473 Ama aynı zamanda Tanrı’nın Oğlunun bu gerçekten insani bilgisi kişiliğinin Tanrısal yaşamını ifade ediyordu.1 “Tanrı’nın Oğlunun insan doğası, kendiliğinden değil de Kelâm ile olan birleşmesinden dolayı Tanrı’ya ait her şeyi biliyor ve gösteriyordu.”2 Bu her şeyden önce insan olan Tanrı’nın Oğlunun Babasından aldığı doğrudan ve mahrem bilgisidir.3 Oğul insan olarak insan yüreğindeki gizli düşünceleri Tanrısal bir kavrayışla bildiğini gösteriyordu.4

 

474 İnsan olan Kelâm’ın kişiliğinde Tanrısal Bilgelikle olan birliği aracılığıyla açınlamaya geldiği Tanrı tasarılarının tam olarak bilincindeydi.5 Bu alanda bilmediği şeyi,6 başka yerde açınlayamayacağını söyledi.7

 

Mesih’in insan iradesi

 

475 Aynı koşutta, Kilise altıncı ökümenik Konsil’de8 Mesih’in iki iradeye ve birbirlerine karşıt olmayan, birlikte hareket eden biri Tanrısal öteki insani olmak üzere iki doğal eylemi olduğunu kabul etti. Öyle ki Beden alan Kelâm esenliğimiz için Baba ve Kutsal Ruh’la kararlaştırdıkları her şeyi, insan olarak Babasına itaat ederek gerçekleştirmek istedi.9 Mesih’in insan iradesi “Tanrısal iradesiyle çatışmadan ve direnmeden, daha çok bu herşeye kadir iradeye bağımlı kalarak onu izler”10.

 

Mesih’in gerçek bedeni

 

476 Kelâm beden alarak insan olduğu için, Mesih’in bedeninin sınırları belirlenmişti.11 İşte bu yüzden İsa’nın yüzünün tasvir edilmesine (Gal 3, 2) izin vardır. Altıncı ökümenik konsilde12 Kilise İsa’nın ikonalarda resmedilmesini resmen kabul etti.

 

477 Aynı zamanda Kilise “doğası gereği görünmeyen Tanrı’ nın İsa’nın bedeninde gözümüze görünür olduğunu”1 daima kabul etmiştir. Nitekim, Mesih’in bedeninin bireysel özellikleri Tanrı’nın Oğlunun Tanrısal kişiliğini ifade etmektedir. Tanrı’nın Oğlu insan vücudunun hatlarını öylesine kendisine mal etmiştir ki, bir ikonada resmedildiğinde, bu hatlara saygı gösterilebilir, zira İsa’nın resmine saygı gösteren bir inanlı aslında “o ikonada resmedilen kişiye saygı gösteriyor demektir”2.

 

İnsan olan Kelâm’ın Yüreği

 

478 İsa yaşamı boyunca, çektiklerinde ve can çekişmesinde hepimizi ve her birimizi tanıdı ve sevdi ve her birimiz uğruna kendi yaşamını verdi: “Tanrı’nın Oğlu beni sevdi ve benim uğruma kendini feda etti” (Gal 2, 20). O hepimizi insan yüreğiyle sevdi. Bu nedenle, günahlarımız ve esenliğimiz3 uğruna mızrakla delinen İsa’nın kutsal Yüreği, Kurtarıcı’nın sürekli olarak “ebedi Baba’ya ve ayırt etmeksizin bütün insanlara duyduğu bu sevginin çok değerli işareti ve simgesi olarak kabul edilmiştir”4.

 

ÖZET

 

479 Tanrı tarafından belirlenen bir zamanda, Baba’nın biricik Oğlu, ebedi Söz, kısacası Baba’nın Kelâm’ı ve özsel Sureti insan oldu: Tanrısal doğasını yitirmeden insan doğasını üzerine aldı.

 

480 Mesih İsa Tanrısal Kişiliğinin birliğinde gerçek Tanrı ve gerçek insandır; işte bu nedenle insanlarla Tanrı arasında tek Aracıdır.

 

481 Mesih İsa’nın, Tanrı’nın Oğlu’nun tek Kişiliğinde birleşmiş ve birbirleriyle karıştırılmayan biri Tanrısal öteki insan olan iki doğası vardır.

 

482 Gerçek Tanrı ve gerçek insan olan Mesih’in Baba ve Kutsal Ruh’la ortak olan Tanrısal akıl ve iradesine tamamen bağlı bir insan aklı ve bir insan iradesi vardır.

 

483 Kelâm’ın insan olması, Kelâm’ın tek Kişiliğinde Tanrısal doğa ile insan doğasının şahane bir biçimde birleşmesinin gizidir.

 

 

II. PARAGRAF

 

“… Kutsal Ruh’un kudretiyle,

Bakire Meryem’den doğdu”

 

I. Kutsal Ruh’un kudretiyle …

 

484 Cebrail’in Meryem’e müjdesiyle “zaman dolmuştur” (Gal 4, 4), yani vaatler ve hazırlıklar gerçekleşmiştir. Meryem “Tanrılığın bütünlüğünün bedensel” (Kol 2, 9) olarak yerleşeceği Kişi’ye gebe kalmaya çağrılmıştır. Meryem’in, “Bu nasıl olacak, hiçbir erkekle ilişkim olmadı ki!” sorusuna şu cevap verilecektir: “Kutsal Ruh sana gelecek” (Lk 1, 35).

 

485 Kutsal Ruh’un misyonu daima Oğul’unkine bağlı ve Onunkiyle düzenlenmiştir.1 “Yaşam veren Rab olan” Kutsal Ruh Bakire Meryem’in rahmini kutsamak ve onu Tanrısal bir biçimde gebe bırakmak ve Meryem Ana’dan alınan insani halinde Baba’nın ebedi Oğluna gebe kalması için gönderilmiştir.

 

486 Bakire Meryem’in rahminden insan olarak doğan Baba’ nın biricik Oğlu “Mesih’tir”, yani insan olarak dünyaya gelmesinden itibaren Kutsal Ruh tarafından meshedilendir,2 her ne kadar kendini adım adım göstermiş olsa da: Çobanlara,3 yıldızbilimcilere,4 Vaftizci Yahya’ya,5 havarilere.6 Mesih İsa’nın tüm yaşamı, “nasıl Tanrı tarafından Kutsal Ruh’la ve kudretle meshedildiğini gösterecektir” (Hİ 10, 38).

 

II. … Bakire Meryem’den doğdu

 

487 Katolik imanının Meryem hakkındaki görüşü Mesih hakkında inandığı şeye dayanır, ancak Meryem hakkında öğrettikleri de Mesih’e olan inancını aydınlatır.

 

Meryem’in alınyazısı

 

488 “Tanrı Oğlunu gönderdi” (Gal 4, 4), ama “Ona bir beden bulmak için”7 bir kadının özgürce işbirliğini istedi. Bunun için, bütün ebediyette, Tanrı, Oğlunun Annesi olması için, İsrailli bir kızı, Celile’deki Nasıralı genç bir Yahudi kızını, “Davud’un soyundan Yusuf adındaki adama nişanlı bir bakireyi seçti, bu bakirenin adı Meryem’di” (Lk 1, 26-27):

 

Nasıl ki ölüm insan yaşamına bir kadın tarafından girdiyse, aynı şekilde yaşamın da insan yaşamına bir kadın tarafından girmesi için Mağfiretler Babası, Kelâm’ın insan olarak yeryüzüne gelmesinden önce, daha önceden seçilen bu Anne adayının rızasını almak istedi.1

 

489 Eski Antlaşma boyunca, Meryem’in misyonu kutsal kadınlar tarafından hazırlandı. Ta başlangıçta, Havva vardı. İtaatsizliğine karşın Havva kendi soyundan gelen bir kadının Kötü’nün2 başını ezeceğine ve tüm insanların Anası3 olacağına dair söz alır. Bu vaade göre Sara ilerlemiş yaşına rağmen bir oğlan doğurur.4 Bütün insani beklentinin tersine, Tanrı sözüne sadık kaldığını göstermek için zayıf ve güçsüz kabul edileni seçti: “Anna, Samuel’in annesi,5 Debora, Rut, Yudit ve Ester ve daha birçok kadın.6 Meryem, Rab’den gelecek esenliği umutla bekleyen ve onu güvenle kabul eden Rab’ bin bu zavallı ve alçakgönüllü yaratıkları arasında en ön sırayı alır. Sion’un yüce kızı Meryem’le uzun bekleyişin ardından vaat gerçekleşir ve yeni bir düzen kurulur.”7

 

Meryem’in Günahsız Olarak Doğması

 

490 Kurtarıcı’nın Annesi olabilmek için Meryem Tanrı tarafından böylesi önemli bir görev için gerekli lütuflarla donatıldı.8 Cebrail Melek müjdeyi Meryem’e bildirirken onu “Tanrı’ nın lütfuyla dolu olan”9 diyerek selamlar. Nitekim bu göreve rıza göstermesi için Meryem’in Tanrı’nın lütfu ile dolu olması gerekirdi.

 

491 Kilise yüzyıllar boyunca Meryem’in döllendiği andan itibaren Tanrı tarafından “kurtarılmış” olduğunun bilincindeydi. Papa IX. Pius tarafından 1854 yılında ilan edilen “Meryem’in Günahsız Olarak Doğması” dogması şöyle der:

 

Çokmutlu Bakire Meryem döllendiği ilk andan itibaren Herşeye Kadir Tanrı’nın özel bir nimeti ve lütfu sayesinde, Kurtarıcı Mesih İsa’nın insan soyu üzerindeki liyakatı göz önüne alınarak, ilk günahın her türlü lekesinden muaf tutulmuştur.10

 

492 Döllenişinin ilk anından itibaren donatılmış olduğu bu “tümüyle biricik olan kutsallığın ihtişamı”11 bütünüyle Mesih’ten gelmektedir: “Oğlunun liyakatı göz önüne alınarak seçkin bir şekilde kurtarıldı.”1 Yaratılmış her insandan çok Baba “onu Mesih’te her türlü tinsel kutsamayla göklerde kutsadı” (Ef 1, 3). Baba onu “dünyanın kuruluşundan önce kendi huzurunda, sevgide kutsal ve kusursuz olması için Mesih’te seçti.”2

 

493 Doğu Kilise Babaları, Tanrı’nın Annesine “Çok Kutsal” (Panaghia) derler, hiçbir günah lekesinin onu kirletmediğini, Kutsal Ruh tarafından yoğrularak yeni bir yaratık olarak yaratılışını kutlarlar.3 Tanrı’nın lütfu sayesinde Meryem ömrü boyunca her türlü kişisel günahtan uzak kaldı.

 

“Bana dediğin gibi olsun…”

 

494 Erkek tanımadan Kutsal Ruh’un kudretiyle4 “Çok Yüce’ nin Oğlunu” doğuracağı kendisine haber verildiğinde Meryem buna “iman itaatiyle” (Rom 1, 5) “Tanrı için imkânsız hiçbir şeyin olmadığından” emin bir şekilde “Ben Rab’bin bir kuluyum; bana dediğin gibi olsun” (Lk 1, 37-38) dedi. Böylece Meryem, Tanrı’nın sözüne rıza gösterip, hiçbir günah engeli tanımadan bütün yüreğiyle esenlikle ilgili Tanrısal iradeyi kabul ederek kendisini tümü ile Oğlunun kişiliğine ve işine teslim etti, Ona olan bağlılığıyla ve Onunla birlikte, Tanrı’ nın lütfuyla, İnsanları Kurtarma gizine5 hizmet etmek için İsa’nın Annesi oldu.

 

Az. Ireneus’un dediği gibi, “Meryem itaati ile hem kendisi için, hem de bütün insanlık için esenlik nedeni oldu”. Onunla birlikte çok sayıda Kilise Babası da şöyle diyor: “Havva’nın sözdinlemezliğinin oluşturduğu düğüm, Meryem’in itaati ile çözüldü; bakire Havva’nın inançsızlığının bağladığını Bakire Meryem imanıyla çözdü”; Kilise Babaları Meryem’le Havva’yı kıyaslayarak Meryem’e “canlıların Annesi” diyorlar ve çoğu zaman da buna şunu ekliyorlar: “Havva ile ölüm, Meryem’le yaşam geldi.”6

 

Meryem’in Tanrısal Anneliği

 

495 İncillerde “İsa’nın Annesi”7 (Yu 2, 1; 19, 25) diye çağrılan Meryem Kutsal Ruh’un itkisiyle, oğlunun doğumundan önce “Rabbimin Annesi” olarak çağrılmıştır (Lk 1, 43). Nitekim, erkekten değil de Kutsal Ruh’tan gebe kalarak kendi etinden doğurduğu Oğul, aslında Kutsal Üçlü-Birlik’in ikinci Kişisi olan, ebedi Baba’nın Oğlundan başkası değildir. Kilise Meryem’in gerçekten Tanrı’nın Annesi (Theotokos)1 olduğunu resmen beyan eder.

 

Meryem’in bakireliği

 

496 İman ilkelerinin ilk formüle edilişinden beri2 Kilise İsa’ nın Bakire Meryem’in rahminde “erkek sperminin katkısı olmadan”3 Kutsal Ruh’un kudretiyle döllenmiş olduğunu kabul etmektedir. Kilise Babaları bu tür döllenmede bizler gibi insan şeklini alanın gerçekten Tanrı’nın Oğlu olduğu işaretini görüyorlar.

 

Az. Antakyalı Ignatius (II. yüzyılın başı) şöyle der: “İsa’nın insan olarak Davut’un soyundan geldiğine,4 Tanrı’nın kudreti ve iradesine göre de Tanrı’nın Oğlu olduğuna,5 gerçekten bir bakireden doğduğuna, (…) Pontius Pilatus zamanında bizler uğruna çarmıha çivilendiğine (…), gerçekten acı çektiğine ve gerçekten dirildiğine6 tamamen kanaat getirdiniz.”

 

497 Meryem’in bakire olarak gebe kalmasını anlatan İncil’ deki anlatılar7 bu olayı her türlü insani olanağı aşan Tanrısal bir olgu olarak görmektedirler:8 Melek, Meryem’in nişanlısı Yusuf’a “Onun rahminde oluşan Kutsal Ruh’tandır” (Mt, 20) diyor. Kilise bu olayda peygamber İşaya’ya vaat edilen Tanrısal sözün gerçekleşmesini görüyor: “İşte Bakire gebe kalıp bir oğul doğuracak” (İş 7, 14) (Mt 1, 23’ün Yunanca çevirisine göre).

 

498 Markos’a göre İncil’in ve Yeni Antlaşma’daki Mektupların Meryem’in bakire olarak gebe kalması olayı konusunda sessiz kalmaları şaşırtıcı. İnsanın acaba bu, efsanelerden ya da hiçbir tarihi dayanağı olmayan Tanrıbilimsel sözdiziminden ibaret bir şey mi diye soracağı geliyor. İsa’nın babasız dünyaya gelişiyle ilgili inanç inanmayanların, Yahudilerin, putperestlerin şiddetli muhalefetine, alaylarına ve anlayışsızlığına maruz kaldı.9 Bu inanç putperest mitolojisiyle ya da zamanın fikirlerine uyumla desteklenmemişti. Bu olayın anlamı ancak Mesih’in doğumundan Paskalyasına kadarki “bütün gizlerini birbiriyle bağlayan bağ”da10 gören imanla görülebilir. Antakyalı Ignatius bu bağı şu şekilde açıklıyor: “Bu dünyanın prensine, Meryem’in bakireliği ve doğuracağı bildirilmediği gibi İsa’nın ölümü de bildirilmedi: Tanrı’nın sessizliğinde gerçekleşen üç eşsiz giz”11 (Ef 19, 1).

 

Meryem’in sürekli olarak bakire kalışı

 

499 Meryem’in1 bakire olarak anne olması Kilise’yi Meryem’ in yaşadığı sürece sürekli olarak hatta insan olan Tanrı’nın Oğlunun doğumunda bile bakire kaldığı inancına götürdü.2 Gerçekten Mesih’in doğumu ‘annesinin bakireliğini azaltmak bir yana onun bozulmazlığını kutsadı.3 Kilise litürjisi Meryem’i “hep bakire kalan” (Aeiparthenos) olarak kutlar.4

 

500 Meryem’in bakireliğine karşı çoğu zaman İsa’nın erkek ve kız kardeşlerini ileri sürerler.5 Kilise bu bölümleri hiçbir zaman Meryem’in başka çocukları olarak anlamadı: Nitekim İsa’nın kardeşleri “Yakup ile Yusuf” (Mt 13, 55) İsa’nın öğrencisi olan Meryem6 adındaki başka bir kadının çocuklarıdır (Mt 28, 1). Eski Antlaşma’da yer alan bir ifadeye dayanarak burada söz konusu olan kişilerin İsa’nın yakın akrabaları olduğunu söyleyebiliriz.7

 

501 İsa Meryem’in tek çocuğudur. Ancak Meryem’in manevi anneliği8 İsa’nın gelip kurtardığı bütün insanları kapsar: “Meryem Oğlunu doğurdu, öyle ki Tanrı Onu birçok kardeş arasında ilk doğan yaptı (Rom 8, 29), yani inanlılar arasında, onların doğumuna ve eğitimine Meryem anne sevgisini vermektedir.”9

 

Meryem’in bakire olarak anne olmasının Tanrı tasarısındaki yeri

 

502 Dini bakış açısı Vahyin bütünüyle olan bağıyla Tanrı’nın kurtarıcı tasarısında yer alan Oğlunun bir bakireden doğmasını istemesinin gizemli nedenlerini keşfedebilir. Bu nedenler Mesih İsa’nın kişiliğiyle ve kurtarıcı misyonuyla olduğu kadar bu misyonun bütün insanlar adına Meryem tarafından kabul edilmesiyle de ilgilidir:

 

503 Meryem’in bakireliği Kelâm’ın insan olma olayında Tanrı’nın mutlak inisiyatifini ortaya koyar. İsa’nın Babası Tanrı’dır.10 “Üzerine aldığı insan doğası onu hiçbir zaman Babasından uzaklaştırmadı (…); doğal olarak Tanrılığı ile Babasının Oğludur, doğal olarak da insanlığıyla annesinin oğludur, ama özde her iki doğasında da Tanrı’nın Oğludur.”11

 

504 Bakire Meryem’in rahminde Kutsal Ruh’un kudretiyle oluşan İsa yeni yaratılışı kuran Yeni Adem’dir:1 “İlk adam yerden yani topraktandır, İkinci adam göktendir” (1 Kor 15, 47). Mesih’in insanlığı, oluştuğu andan itibaren Kutsal Ruh’la doluydu çünkü Tanrı “Ona sınırsız bir ölçüde Ruh verir” (Yu 3, 34). Kurtarılmış insanlığın başı2 olarak Onun bütünlüğünden lütuf üzerine lütuf aldık (Yu 1, 16).

 

505 İsa, Yeni Adem, bakire oluşumuyla iman aracılığıyla Kutsal Ruh’ta manevi evlatların yeniden doğuşunu sağlamış oldu. “Bu nasıl olacaktır?”3 (Lk 1, 34). Tanrısal yaşama katılma “ne kandan, ne bedenin isteğinden, ne de insanın isteğinden gelir; tersine Tanrı’dan gelir” (Yu 1, 13). Bu yaşamı kabul etme bakireliği taahhüt etmektir, zira bu tamamiyle insana Kutsal Ruh tarafından verilir. İnsanın Tanrı’ya karşı4 eğiliminin niteliği tam anlamıyla Meryem’in bakire anneliğinde gerçekleşir.

 

506 Meryem bakiredir. Bakireliği de hiçbir kuşkunun kirletmediği imanının,5 kendisini kayıtsız şartsız Tanrı’nın iradesine6 bırakmasının işaretidir. Kurtarıcının Annesi olma şerefini ona imanı sağlamıştır: “Çokmutlu Meryem, Mesih’i doğurduğundan çok Mesih’ten inanç aldığı için çokmutludur.”7

 

507 Meryem hem anne hem de bakiredir, çünkü Meryem Kilise’nin sureti ve en mükemmel şekilde gerçekleşmesidir:8 “Kilise de imanda aldığı Tanrı sözü sayesinde Anne olur ve Vaftizle Kutsal Ruh’un kudretiyle Tanrı’dan doğan oğulları yeni ve ölümsüz bir yaşama doğurur. Kendisini arı ve namuslu tutan Eşine olan inancından dolayı Kilise de bakiredir.”9

 

ÖZET

 

508 Tanrı Havva’nın soyundan gelen Bakire Meryem’i Oğlunun Annesi olarak seçti. O “Lütufla dolu”dur, “Kurtarıcılığın en kusursuz meyvesidir”10: Döllenmiş olduğu andan itibaren ilk günahın lekesinden muaf tutulmuş ve ömrü boyunca kişisel bir günah işlememiştir.

 

509 Meryem tam olarak “Tanrı’nın Annesidir”, çünkü Meryem Tanrı’nın kendisi olan, insandan olan Tanrı’nın ebedi Oğlunun annesidir.

 

510 Meryem “Oğluna gebe kaldığı halde bakireydi, oğlunu doğururken de bakireydi, onu taşırken de bakireydi, onu ana sütüyle beslerken de bakireydi”11: Meryem bütün varlığıyla “Rab’ bin kuludur” (Lk 1, 38).

 

511 Bakire Meryem “özgürce itaati ve imanıyla insanların esenliğine katkıda bulunmuştur”1. Meryem ‘evet’ini bütün insanlık adına söylemiştir.2 İtaati sayesinde yaşayanların annesi, yeni Havva olmuştur.

 

 

III. PARAGRAF

 

Mesih’in Yaşamındaki gizler

 

512 İnanç İlkeleri Formülü, Mesih İsa’nın yaşamında sadece Beden Alması (döllenişi ve doğuşu) ve Paskalya (çektikleri, haça gerilmesi, ölümü, mezara konulması, ölüler diyarı, dirilişi, göğe çıkışı) gizlerinden söz eder. İsa’nın gizli ve aleni yaşamı hakkında açık bir şekilde, hiçbir şey söylemez, ne var ki İsa’nın Beden Alması ve Paskalyası ile ilgili iman ilkeleri Mesih’in dünyadaki yaşamını aydınlatmaktadır. “İsa’nın başlangıçtan ta yukarı alındığı güne dek bütün yapıp öğrettiklerini” (Hİ 1, 1-2) Noel ve Paskalya gizleri ışığında değerlendirmek gerekir.

 

513 Din eğitimi, duruma göre, İsa’nın gizlerinin bütün zenginliğini sergileyecektir. Burada yalnızca Mesih’in yaşamındaki gizlerle ilgili bazı ortak öğeleri (I), sonra gizli yaşamındaki (II) ve aleni yaşamındaki (III) gizlerinin ana çizgilerini belirtmek yeterli olacaktır.

 

I. Mesih’in tüm yaşamı gizdir

 

514 İsa hakkında merak edilen birçok şey İncillerde yer almıyor. İncillerde Nasıra’daki yaşamıyla ilgili hiçbir bilgi yoktur, hatta aleni yaşamının büyük bir bölümü İncillerde zikredilmemiştir.3 İncillerde yazılanlar ise “İsa’nın Tanrı’nın Oğlu Mesih olduğuna iman edesiniz ve iman ederek Onun adıyla yaşama kavuşasınız diye” (Yu 20, 31) yazılmıştır.

 

515 İnciller ilk inanan4 ve inandıklarını başkalarıyla paylaşmak isteyen insanlar tarafından yazıldı. İsa’nın kim olduğunu imanla tanıdıktan sonra, yeryüzünde sürdürdüğü yaşamındaki gizlerinin izlerini görmüş ve bunları göstermeye çalışmışlardır. Doğumundaki kundak bezinden5 çarmıhtaki ıstırabına6 ve Dirilişindeki kefene kadar7 İsa’nın yaşamındaki her şey kendi gizinin işaretidir. Davranışları, mucizeleri, sözleri arasından “Tanrılığı bütünüyle bedence Onda oturduğunu” (Kol 2, 9) gösterir. İsa’nın insanlığı “sır” olarak, kısacası Tanrılığının ve getirdiği esenliğin işaret ve aracı olarak ortaya çıkar: Onun dünyadaki yaşamında gözle görülür ne varsa hepsi kurtarıcı misyonunun ve Tanrısal oğulluğunun gözle görülmez gizine götürür.

 

İsa’nın gizlerinin ortak çizgileri

 

516 Mesih’in tüm yaşamı Baba’nın Vahyi’dir: Sözleri ve davranışları, suskunlukları ve acıları, konuşma biçimi ve tutumu. İsa şöyle diyebiliyor: “Beni gören, Baba’yı görmüş olur” (Yu 14, 9), Baba da şöyle diyor: “O ben’im sevgili Oğlumdur; Onu dinleyin” (Lk 9, 35). Rabbimiz, Baba’nın iradesini yerine getirmek için insan oldu.1 Onun gizlerinin en küçük çizgileri bile “Tanrı’nın bizlere olan sevgisini” gösterir (1 Yu 4, 9).

 

517 Mesih’in tüm yaşamı İnsanları Kurtarma gizidir. Kurtuluş bize her şeyden önce Haçta dökülen kanla2 gelir, ancak bu giz Mesih’in bütün yaşamında iş başındadır: İnsan olarak doğmasıyla, kendisini yoksul kılarak bizleri yoksulluğuyla zenginleştirir;3 gizli yaşamında, itaat ederek, bizim sözdinlemezliğimizi onarır;4 dinleyicilerini sözüyle arındırır;5 şifa dağıtmasıyla, cin kovmalarıyla “zayıflıklarımızı kaldırdı ve hastalıklarımızı yüklendi”6 (Mt 8, 17); Dirilişiyle bizleri akladı.7

 

518 Mesih’in tüm yaşamı giz Özetidir. İsa’nın yaptığı, söylediği ve çektiği her şey, ilk durumundan düşmüş insanı düzeltip eski durumuna getirmek amacını gütmektedir:

 

Mesih İsa Adem’de yitirdiğimizi, yani Tanrı’ya benzer ve suretinde olduğumuz özelliğimizi Kendisinde yeniden kazanalım diye yeryüzüne gelip insan olarak, insanların uzun öyküsünü kendisinde özetledi ve kısaca bizi esenliğe kavuşturdu.8 Mesih insan yaşamının bütün evrelerinden işte bu nedenle geçerek insanların Tanrı’yla birlik olmasını sağladı.9

 

İsa’nın gizlerine olan ortaklığımız

 

519 Mesih’in tüm zenginliği “bütün insanlar içindir ve herkesin iyiliğinedir”10. Mesih yaşamını kendisi için değil, insanlar ve onların esenliği için insan olarak vücut bulmasından “günahlarımız için” ölümüne kadar bizim için yaşadı (1 Kor 15, 3) ve bizim “aklanmamız için” dirildi (Rom 4, 25). Şimdi de “Baba’nın yanında bizim avukatlığımızı yapıyor” (1 Yu 2, 1) “bizim lehimizde aracılık etmek için hep canlıdır” (İbr 7, 25). İlk ve son kez olmak üzere bizim için yaşadıkları ve çektikleri ile “bizim lehimize aracılık etmek için Tanrı’nın huzurunda” daima hazır durmaktadır (İbr 9, 24).

 

520 İsa tüm yaşamıyla bize örnek olmuştur:1 O bizi öğrencileri olmaya ve kendisini izlemeye çağıran “kusursuz insandır”2: Kendini küçültmesiyle bize örnek alınacak bir ders verdi,3 duasıyla duaya çekiyor,4 yoksulluğu ile yoksunluğu ve zulümleri özgürce kabullenmeye çağırıyor.5

 

521 Mesih tüm yaşadıklarını Onda yaşayabilmemiz ve Onun onları bizde yaşayabilmesi için ağlıyor. “Tanrı’nın Oğlu insan olarak vücut bulmasıyla bir bakıma kendisini her insanla birleştirmiş oldu.”6 Bizler Onunla bir olmaya çağrıldık; bizler için ve bize örnek olarak bedeninde yaşadıklarına Bedeninin organları olarak bizleri ortak etti:

 

İsa’nın gizlerini ve yaşama biçimini kendimizde gerçekleştirmeye devam etmeliyiz, ve bunun için de bunları bizde ve Kilisesinde gerçekleştirmesi için sık sık ona dua etmeliyiz (…). Çünkü Tanrı’ nın Oğlu kendi gizlerinin bizlere ilettiği lütufları sayesinde ve bizde bu gizler aracılığıyla uyandırmaya çalıştığı etkiler sayesinde bizde ve tüm Kilisesinde devam etmeyi ve yayılmayı istiyor. Bu sayede onları bizde gerçekleştirmek istiyor.7

 

II. İsa’nın çocukluğunun ve gizli yaşamının gizleri

 

Hazırlıklar

 

522 Tanrı’nın Oğlunun yeryüzüne gelmesi öylesine eşsiz bir olaydır ki Tanrı bunu yüzyıllar boyunca hazırladı. “Birinci Antlaşma’nın” (İbr 9, 15) Ritleri ve kurbanları, şekil ve sembollerinin hepsi Mesih’e doğru yönelmiştir; İsrail’de peş peşe çıkan peygamberlerin ağızlarından Mesih’in geleceği bildirilmiştir. Öte yandan putperestlerin yüreklerinde de bu gelişin belirsiz beklentisini uyandırmıştır.

 

523 Vaftizci Yahya Mesih’in yolunu hazırlayan8 Rab’bin gönderdiği öncüdür.1 “En Yüce’nin Peygamberi” (Lk 1, 76) olarak bütün peygamberlerin üstündedir,2 son peygamberdir,3 İncil’i başlatandır;4 annesinin karnındayken Mesih’in gelişini selamlayan5 ve güveyin dostu olmaktan kıvanç duyan (Yu 3, 29) ve Mesih’i dünyayı günahtan kurtaran Tanrı’nın Kurbanı olarak gösteren, İsa’dan önce “İlyas’ın gücü ve ruhuyla gelen” (Lk 1, 17), vaazlarıyla, Vaftiziyle ve din şehidi olmasıyla Ona tanıklık eden6 kişidir.

 

524 Noel’den önceki Dört Hafta litürjisinde Kilise Mesih’i bekleyişini güncelleştirir: Kurtarıcı’nın birinci gelişini uzun bir hazırlık devresiyle anan inanlılar ikinci Gelişin coşkulu isteğini yenilerler.7 Öncü peygamberin doğumunu ve din şehidi oluşunu anan Kilise böylece onun “O büyümeli, bense küçülmeliyim” (Yu 3, 30) dileğine katılmış olur.

 

Noel gizi

 

525 İsa yoksul bir ailede, alçakgönüllülük içinde ahırda doğdu;8 basit çobanlar bu olayın ilk tanıklarıdır. Tanrı’nın yüceliği bu yoksullukta kendini gösterir.9 Kilise bu gecenin yüceliğini terennüm etmekten bıkmaz:

 

Bakire bugün dünyaya Tanrı’yı getirdi

Yeryüzü de Ulaşılamaz olana bir mağara sundu.

Melekler ve çobanlar onu yücelttiler,

yıldızbilimciler yıldıza bakarak yol aldılar,

Çünkü sen, Küçük Bebek, ebedi Tanrı

bizim için doğdun!10

 

526 Çocuk olmak Tanrı’ya göre Tanrı’nın Egemenliğine girmenin şartıdır;11 işte bunun içindir ki alçalmak,12 küçük olmak gerekir; dahası “Tanrı’nın çocukları olmak için” (Yu 1, 12) “Yukardan doğmak” (Yu 3, 7), “Tanrı’dan doğmak” (Yu 1, 13) gerekir. Noel gizi Mesih bizde “biçim aldığı” (Gal 4, 19) zaman gerçekleşir. Noel bu “şahane değiş tokuşun” gizidir:

 

Ey şahane değiş tokuş! İnsan soyunun Yaradanı, bir beden ve bir ruh alarak, bir bakireden doğma lütfunda bulunarak, insanın yardımı olmadan insan oldu ve bize Tanrılığını armağan etti.13

 

İsa’nın çocukluğunun gizleri

 

527 İsa’nın doğumundan sekiz gün sonraki sünneti1 antlaşmanın yapıldığı halk içine girmesinin, Kutsal Yasa’ya2 tabi olmasının, ömrü boyunca katılacağı İsrail kültünün temsilcisi olacağının, İbrahim’in soyundan geldiğinin işaretidir. Bu işaret Vaftizden başka bir şey olmayan Mesih’in vaftizinin önbelirtisidir (Kol 2, 11-13).

 

528 6 Ocak yortusu İsa’nın İsrail’in Mesih’i, Tanrı’nın Oğlu ve dünyanın Kurtarıcısı olarak ortaya çıkmasıdır. 6 Ocak yortusu İsa’nın Şeria nehrinde Vaftiz olması ve Kana’daki düğün ile birlikte,3 Doğu’dan gelen “yıldızbilimciler” tarafından Ona tapınılmasını kutlar (Mt 2, 1). İncil, komşu ülkelerdeki putperest dinlerin temsilcileri olan bu “yıldızbilimciler”de Tanrı’nın insan olarak getirdiği esenlikli İyi Haber’in uluslarca kabul edilişinin ilk belirtilerini görmektedir. Yıldızbilimcilerin Yahudilerin Kralına saygılarını sunmak için Kudüs’e gelmeleri (Mt 2, 2), Davut’un yıldızının4 mesihçi ışığında ulusların kralı olacak kişiyi İsrail’de aradıklarını gösterir.5 Onların gelişi putperestlerin ancak Yahudilere dönerek6 ve onlardan Eski Ahit’te7 yer alan mesihçi vaadi alarak İsa’yı keşfedebileceklerini ve Ona Tanrı’nın Oğlu ve dünyanın Kurtarıcısı olarak tapabileceklerini gösterir. 6 Ocak Yortusu “ulusların hepsinin ataların ailesine katıldığını”8 gösterir ve İsraelitica dignitas’ı kazandırır.9

 

529 İsa’nın Tapınağa sunulması10 Onu Rab’be ait olan İlk-Doğan olarak gösterir.11 Simeon ve Anna ile birlikte bütün İsrail Kurtarıcı’yı karşılamaya gelir (Bizans geleneği bu olayı bu şekilde adlandırıyor). İsa onca zamandır beklenen, “ulusların ışığı” ve “İsrail’in şerefi”, aynı zamanda “çelişki işareti” olan Mesih olarak kabul edilir. Acının keskin kılıcı Meryem’e başka bir kurbanı, Tanrı’nın tüm halkların huzurunda hazırladığı esenliği getirecek kusursuz ve biricik kurbanı önceden haber vermektedir.

 

530 Mısır’a kaçış ve masum çocukların katledilmesi12 karanlıkların ışığa karşı çıkmasını gösterir: “Kendi yurduna geldi, ama kendi halkı Onu kabul etmedi” (Yu 1, 11). Mesih’in tüm yaşamı zulüm altında geçecektir. Ona inananlara da Onunla birlikte zulüm edecekler.1 Mısır’dan hareketi2 Göç’ü3 anımsatıyor ve İsa’yı kesin kurtarıcı olarak gösteriyor.

 

İsa’nın gizli yaşamının gizleri

 

531 Yaşamının büyük bir bölümünde İsa insanların engin çoğunluğunun koşullarını paylaştı: Gösterişsiz bir günlük yaşam, el emeğiyle sürdürülen bir yaşam, Tanrı’nın Kutsal Yasa’sına tabi Yahudi dinsel yaşam,4 cemaat içinde yaşam. İncil’de bütün bu zaman süresince İsa’nın anne babasına tabi olduğu ve “bilgelikte ve boyda geliştiği ve Tanrı’nın ve insanların beğenisini kazandığı” (Lk 2, 51-52) yazıyor.

 

532 İsa’nın annesine ve yasal babasına itaat etmesi dördüncü emrin yerine getirilmesidir. Bu itaat etme göksel Babasına olan oğul itaatinin dünyevi görüntüsüdür. İsa’nın her gün Yusuf’a ve Meryem’e olan itaati Kutsal Perşembe günkü itaatini önceleyerek bildiriyordu: “Benim isteğim değil de…” (Lk 22, 42.) Mesih’in gizli yaşamındaki günlük itaati Adem’in itaatsizliğinin yaptığı yıkımı şimdiden onarıyordu.5

 

533 Nasıra’daki gizli yaşam her insana yaşamın en olağan günlük olaylarıyla İsa’yla duygu ve düşünce birliğine girmesini sağlar:

 

Nasıra, İsa’nın yaşamının anlaşılmaya başlandığı bir okuldur: İncil okuludur (…). Önce bir sessizlik dersi. İçimizde ruh için vazgeçilmez ve takdire değer bir koşul olan sessizliğe karşı bir saygı doğmalı (…). Bir aile yaşamı dersi. Nasıra bize ailenin, aile içindeki sevgi birliğinin, sade ve çetin güzelliğinin, kutsal ve bozulmaz niteliğinin (…) ne olduğunu öğretir. Bir iş dersi. Nasıra, ey “Marangozun Oğlunun evi”, insan emeğinin katı ve kurtarıcı yasasını işte burada öğrenmek ve kutlamak isterdik (…); tüm dünyadaki emekçilerin hepsini selamlamak ve onlara Tanrısal kardeşlerini, örnek kardeşlerini göstermek isterdik.6

 

534 İsa’nın Tapınak’ta bulunması7 İsa’nın bilinmeyen yıllarına dair İncillerdeki suskunluğu bozan tek olaydır. İsa Tapınak’ta Tanrısal oğulluktan kaynaklanan bir misyona adanmasının gizini aralıyor: “Babamın işleriyle uğraşmam gerektiğini bilmiyor muydunuz?” Meryem’le Yusuf bu sözleri anlamadılar, ama bunu inançla kabul ettiler; İsa da basit bir yaşantının sessizliğine bürünüp yaşayıp giderken “Meryem bütün bu olup bitenleri yüreğinde sakladı”.

 

III. İsa’nın aleni yaşamının gizleri

 

İsa’nın vaftizi

 

535 İsa’nın aleni yaşamı Şeria1 nehrinde Vaftizci Yahya tarafından vaftiz edilmesiyle başlar.2 Yahya “insanları günahlarının bağışlanması için tövbe edip vaftiz olmaya çağırıyordu” (Lk 3, 3). Günahkârlar, vergi görevlileri, askerler,3 Ferisiler ve Sadukiler4 ve fahişeler5 ona vaftiz olmaya geliyorlardı. “İşte o zaman İsa ortaya çıktı.” Yahya tereddüt ediyor, İsa ısrar ediyor: Ve İsa vaftiz oluyor. O sırada Kutsal Ruh güvercin şeklinde, İsa’nın üzerine geliyor ve gökten şu ses duyuluyor: “Bu benim sevgili Oğlumdur” (Mt 3, 13-17). Bu İsa’nın İsrail’in Mesih’i ve Tanrı’nın Oğlu olarak ortaya çıkmasıdır.

 

536 İsa’nın Vaftizi, Onun açısından, acı çekecek Kul misyonunu kabul ederek işe başlamasıdır. Kendisini günahkârlardan biri saydırdı;6 O şimdiden “dünyanın günahını kaldıran Tanrı’nın Kuzusudur” (Yu 1, 29); şimdiden kanlı ölümünün vaftizini öncelemektedir.7 Şimdiden “doğru olan her şeyi” yerine getirmektedir (Mt 3, 15), kısacası Babasının iradesine tamamen boyun eğmektedir: Sevgi yüzünden günahlarımızın bağışlanması için bu ölüm vaftizine rıza göstermektedir.8 Bu rıza karşısında Baba’nın Oğlundan hoşnut olduğunu belirten sesi duyulur.9 İsa’nın döllendiği andan itibaren tamamıyla sahip olduğu Ruh Onun üzerine gelir10 (Yu 1, 32-33). O bütün insanlık için kaynak oluşturacaktır. Vaftizi sırasında Adem’in günahının kapattığı “gökler açılır”; sular da İsa’nın ve Ruh’un inişiyle yeni yaratılışın öncüsü olarak kutsallaşır.

 

537 Hıristiyan, Vaftiz aracılığıyla, Vaftizini, ölümünü ve dirilişini önceden haber veren İsa’yla sırlı bir şekilde kaynaşır; Hıristiyanın bu pişmanlık ve alçakgönüllü alçalma gizine girmesi gerekir, İsa ile birlikte suya inmesi gerekir, Onunla çıkmak, Oğul’da Baba’nın sevgili oğlu olabilmek ve “yeni bir yaşama sahip olabilmek için” (Rom 6, 4) suda ve Ruh’ta yeniden doğması gerekir:

 

Mesih’le birlikte dirilmek için Onun vaftizi ile kendimizi gömelim; Onunla birlikte yükselmek için Onunla birlikte inelim; Onda yücelmek için Onunla birlikte yüceltelim.1

 

Mesih’te olup biten her şey bize su banyosundan sonra, Kutsal Ruh’un göğün yükseklerinde üzerimizde uçtuğunu ve Baba’nın Sesi ile Tanrı’nın oğlu olduğumuzu gösterir.2

 

İsa’nın Şeytan tarafından denenmesi

 

538 İnciller İsa’nın Yahya tarafından Vaftiz edilmesinden hemen sonra bir süre için çöle çekildiğini yazıyorlar: “Ruh tarafından çöle gönderilen” İsa çölde kırk gün yemek yemeden kaldı; yabani hayvanlar arasındaydı ve melekler Ona hizmet ediyorlardı.3 Bu süre sonunda Şeytan İsa’yı Tanrı’ya karşı oğulluk durumunu tehlikeye atmaya uğraşarak üç kez denemeye kalktı. İsa Adem’in Cennette’ki ve İsrail’in çöldeki ayartılmalarını özetleyen bu saldırıları geri püskürttü, şeytan da Ondan “uygun bir zamanda gelmek üzere” uzaklaştı (Lk 4, 13).

 

539 İncil yazarları bu gizemli olayın kurtarıcı anlamını şöyle açıklıyorlar: İsa, Adem’in şeytanın ayartmasına düştüğü yerde ayakta kalan yeni Adem’dir. İsa İsrail’in beklentisini kusursuz şekilde yerine getirdi: Eskiden çölde kırk yıl boyunca4 Tanrı’yı kışkırtanların tersine, Mesih Tanrı’nın iradesine tamamen tabi olan Tanrı’nın Kulu olarak ortaya çıkmaktadır. İsa bunda şeytanı yenmiştir: O malını geri almak için “güçlü adamı” bağladı (Mk 3, 27). İsa’nın çöldeki ayartıcı üzerindeki zaferi Babasına olan sevgisinin eşsiz itaatini, çekeceklerinin zaferini öncelemektedir.

 

540 İsa’nın Şeytan tarafından denenmesi insanların5 Ondan bekledikleri ve Şeytan’ın Ona önerdiği şeyin tam zıttı olarak Tanrı’nın Oğlunun Mesih olma biçimini gösterir. İşte bunun içindir ki Mesih Ayartıcı’yı bizim için yenmiştir: “Çünkü zayıflıklarımızı duygusal olarak bizimle paylaşamayan değil, tersine her alanda bizim gibi denenmiş, ama günah işlememiş bir başrahibimiz vardır” (İbr 4, 15). Kilise her yıl kırk günlük Büyük Perhiz’le İsa’nın çöldeki gizine katılmaktadır.

 

“Tanrı’nın Egemenliği çok yakındır”

 

541 Yahya’nın tutuklanmasından sonra İsa Tanrı’nın İyi Haberini duyurarak Celile’ye gitti: “Zaman doldu. Tanrı’nın Egemenliği çok yaklaştı. Tövbe edin, İyi Habere inanın” (Mk 1, 15). “Baba’nın iradesini yerine getirmek için Mesih yeryüzünde Tanrı’nın Egemenliğini kurdu.”1 “Şu an, Baba’nın iradesi insanları Tanrı yaşamı birliğine yükseltmektir.”2 Bunu da, insanları, Oğlu olan Mesih İsa’nın etrafında toplayarak yapıyor. Bu toplanma “yeryüzündeki Tanrı Egemenliğinin başlangıcı ve tohumu olan Kilise’dir”3.

 

542 Mesih insanların “Tanrı ailesinde” bir araya gelmesinin merkezinde bulunmaktadır. Onları sözleriyle, Tanrı’nın Egemenliğini gösteren işaretlerle, havarilerini göndererek etrafında topluyor. İsa Egemenliğini özellikle Paskalya gizinde; Haç üzerindeki ölümüyle ve Dirilişiyle gerçekleştirecektir. “Ben yerden yukarı kaldırıldığımda, bütün insanları kendime çekeceğim” (Yu 12, 32). Mesih’le birleşmeye bütün insanlar davetlidir.4

 

Tanrı’nın Egemenliğinin bildirilmesi

 

543 Tanrı’nın Egemenliğine herkes davetlidir. İlk önce İsrail çocuklarına5 bildirilen bu Mesihçi Egemenlik tüm ulusların insanlarının kabulü için tasarlanmıştır.6 Oraya girebilmek için İsa’nın sözlerini kabul etmek gerekir:

 

Nitekim İsa’nın sözleri bir tarlaya ekilen tohuma benzer: Bu sözleri imanla dinleyenler ve Mesih’in küçük sürüsüne kabul edilenler egemenliğin kendisini kabul etmiş olurlar; sonra, tohum hasat zamanı gelinceye dek kendine özgü niteliğiyle büyüyüp gelişir.7

 

544 Tanrı’nın Egemenliği yoksullara ve küçüklere, kısacası onu alçakgönüllü bir yürekle kabul edenlere aittir. İsa İyi Haberi yoksullara iletmek için gönderildi8 (Lk 4, 18). Yoksulluk ruhuna sahip olanları mutlu ilan ediyor, zira “Göklerin Egemenliği onlarındır” (Mt 5, 3); Baba bu gerçekleri bilge ve akıllı kişilerden gizleyip küçüklere açmak lütfunda bulundu.9 İsa ahırdan Haça kadar yoksulların yaşamını paylaştı; açlığı,10 susuzluğu11 ve yoksunluğu12 tanıdı. Dahası, her çeşit yoksulla özdeşleşerek onlara karşı aktif sevgi göstermeyi kendi Egemenliğine girmenin şartı yaptı.1

 

545 İsa günahkârları Egemenlik sofrasına davet ediyor: “Ben doğru kişileri değil, günahkârları çağırmaya geldim.”2 (Mk 2, 17). Onları tövbe etmeye çağırıyor, tövbe etmeden Tanrı’nın Egemenliğine girilemeyeceğini, ama sözleri ve davranışlarıyla Babasının onlara olan sınırsız merhametini3 ve bir tek günahkârın tövbe etmesiyle gökte duyulan büyük sevinci gösteriyor (Mt 26, 28).

 

546 İsa Tanrı’nın Egemenliğine, öğretisinin tipik özelliği olan meseller aracılığıyla girmeye çağırıyor.4 Onlar aracılığıyla, Egemenlik sofrasına davet ediyor,5 ama radikal bir seçim yapılmasını da istiyor; insanın egemenliği elde etmek için her şeyden vazgeçmesi gerektiğini söylüyor;6 sözler yeterli değildir, davranışlar önemlidir.7 Meseller insan için ayna gibidir: İnsan sözleri sert bir zemini mi yoksa iyi bir toprağı mı kabul etmektedir?8 Aldığı yetenekleri nasıl kullanmıştır?9 Bu dünyadaki İsa ve Egemenliğin varlığı gizli bir şekilde mesellerin içindedir. Egemenliğe girmek, kısacası göklerin Egemenliğinin gizlerini bilmek için Mesih’in öğrencisi olmak gerekir (Mt 13, 11). “Dışarda” kalanlar için (Mk 4, 11) her şey bilmece gibidir.10

 

Tanrı’nın Egemenliğinin belirtileri

 

547 İsa sözlerinin yanı sıra Tanrı’nın Egemenliğinin Kendisinde hazır bulunduğunu göstermek için çok sayıda “mucize, harika ve belirti” de yaptı (Hİ 2, 22). Bunlar İsa’nın Mesih olduğuna tanıklık ederler.11

 

548 İsa’nın gösterdiği işaretler Onu Baba’nın gönderdiğini gösterir.12 Ona imanla başvuranların dileklerini yerine getirir.13 Mucizeler Babasının işlerini yapan Kişiye duyulan inancı güçlendirir: Mucizeler Onun Tanrı’nın Oğlu olduğunu gösterir.14 Ancak mucizeler “düşme nedeni” de olabilir (Mt 11, 6). Mucizelerin amacı merakı ve büyü isteklerini yerine getirmek değildir. Böylesine kesin mucizelere karşın İsa bazıları tarafından dışlanmıştır;1 hatta onu, mucizeleri şeytanlar aracılığıyla yapmakla suçlamışlardır.2

 

549 İsa bazı insanları yeryüzü felâketlerinden, açlıktan,3 haksızlıktan,4 hastalıktan ve ölümden5 kurtararak Mesih olduğunun belirtilerini gösterdi; bununla birlikte İsa yeryüzündeki bütün felâketleri6 yok etmek için değil, insanları bütün insani köleliklerinin nedeni olan ve onların Tanrı’nın oğulları olmalarının önünde engel olan köleliklerin en berbatı olan günahtan kurtarmak için geldi.

 

550 Tanrı’nın Egemenliğinin gelişi Şeytan’ın egemenliğinin bozguna uğramasıdır:7 “Eğer ben cinleri Tanrı’nın Ruhuyla kovuyorsam, Tanrı’nın Egemenliği üzerinize gelmiş demektir”8 (Mt 12, 28). İsa’nın cinleri kovması insanları şeytanların egemenliğinden kurtarır9 (Yu 12, 31). Tanrı’nın Egemenliği Mesih’in Haçı sayesinde nihai bir şekilde kurulacaktır: “Tanrı tahta üzerinde egemen oldu.”10

 

“Egemenliğin anahtarları”

 

551 İsa aleni yaşamına başlarken kendi misyonuna katılacak ve kendisiyle birlikte olacak on iki kişi seçti.11 Kendi yetkisini onlara verdi “sonra onları Tanrı’nın Egemenliğini duyurmaya ve hastaları iyileştirmeye gönderdi” (Lk 9, 2). Onlar Mesih’in Egemenliğiyle daima birleşik durumdalar, zira İsa onlar aracılığıyla Kilise’yi yönetmektedir:

 

Babam bana nasıl bir egemenlik verdiyse, ben de size bir egemenlik veriyorum. Öyle ki, egemenliğimde benim soframda yiyip içesiniz ve tahtlar üzerinde oturarak İsrail’in on iki kavmini yargılayasınız (Lk 22, 29-30).

 

552 Onikiler grubunda Simon Petrus birinci sırayı alır.12 İsa ona başka kimseye vermediği bir görev verir. Baba’dan gelen bir açınlamayla Petrus, “Sen Mesih’sin, sen canlı Tanrı’nın Oğlusun” demişti. Bunun üzerine İsa ona: “Sen Petrus’sun (kayasın) ve ben Kilisemi bu kayanın üzerine kuracağım. Ölüler diyarının kapıları ona karşı direnemeyecek” (Mt 16, 18). Canlı Kaya (1 Pet 2, 4) olan Mesih, Kaya’nın üzerine kurulacak Kilisesinin ölüm güçlerine karşı zafer kazanacağını garanti ediyor. Petrus imanından dolayı Kilise’nin sarsılmaz kayası olarak kalacaktır. Bu imanı her türlü güçsüzlüklere karşı korumakla ve kardeşlerini bu imanda pekiştirmekle görevlidir.1

 

553 İsa Petrus’a çok özel bir yetki verdi: “Göklerin Egemenliğinin anahtarlarını sana vereceğim: Yeryüzünde bağlayacağın her şey göklerde de bağlanmış olacak; yeryüzünde çözeceğin her şey göklerde de çözülmüş olacak” (Mt 16, 19). Anahtarlara sahip olmak Kilise olan Tanrı’nın evini idare etme yetkisine sahip olmak demektir. İyi Çoban olan İsa (Yu 10, 11) Dirilişinden sonra bu sorumluluğu onayladı: “Koyunlarım huzur içinde olun.” (Yu 21, 15- 17). “Bağlama ve çözme” yetkisi günahları bağışlama, doktrinlerle ilgili yargılamalarda bulunma ve Kilise içinde disiplin kararları alma yetkisine sahip olmak anlamındadır. İsa bu yetkiyi Kilise’ye havarileri, özellikle de Cennetin anahtarlarını açık bir şekilde emanet ettiği tek kişi olan Petrus aracılığıyla2 verdi.

 

Egemenliği önceden tatma: Transfigürasyon

 

554 Petrus’un İsa’nın Mesih, canlı Tanrı’nın Oğlu olduğunu haykırmasından sonra İsa, Kudüs’e gitmesi, orada acı çekerek öldürülmesi ve üçüncü gün dirilmesi gerektiğini havarilerine anlatmaya başladı (Mt 16, 21). Petrus böyle bir şeyi kabul etmek istemedi,3 diğer havariler ise pek fazla bir şey anlamadılar.4 İşte bu aralar İsa’nın gizemli Transfigürasyon’u (görünümünün değişimi) İsa’nın seçtiği üç havarisinin Petrus, Yuhanna ve Yakup’un önünde bir dağın tepesinde meydana geldi.5 İsa’nın yüzü ve giysileri göz kamaştırıcı bir ışık haline geldi, Musa ve İlyas göründü, İsa’nın yakında Kudüs’ te gerçekleşecek olan ayrılışını konuştular (Lk 9, 31). Bir bulut onları kapladı ve gökten gelen bir ses, “Bu benim Oğlumdur, seçilmiş Olan’dır. Onu dinleyin!” dedi (Lk 9, 35).

 

555 İsa bir an için, Petrus’un imanını teyit eden yüceliğini göstermiş oldu. Aynı zamanda “yüceliğine girmek için” (Lk 24, 26) Kudüs’te haçtan geçmesi gerektiğini gösterdi. Musa ve İlyas Tanrı’nın Yüceliğini Dağd çıkar: Baba seste, Oğul insanda, Kutsal Ruh ışıklı bulutta.”2:

 

Dağın tepesinde görünümün değişti, Mesih Tanrı olan Senin Haça gerildiğini gördüklerinde çektiklerini isteyerek çektiğini anlasınlar ve gerçekten Baba’nın ışıldaması olduğunu dünyaya bildirsinler diye havariler yetenekleri oranında senin yüceliğini gördüler.3

 

556 Aleni yaşamına girerken İsa vaftiz oldu, Paskalyasının arifesinde de görünümü değişti. İsa’nın Vaftizi aracılığıyla bizim yeniden canlanmamız gerçekleşmiş oldu: bizim Vaftizimiz; Transfigürasyon ikinci canlanmamızın sırrıdır: bizim öz dirilişimiz.4 Mesih’in Bedeninin sırlarında etkin olan Kutsal Ruh sayesinde şimdiden Rab’bin Dirilişine katılmış oluyoruz. Transfigürasyon “bizim sefil bedenlerimizi değiştirip kendi yüce bedenine benzer hale getirecek” (Fil 3, 21) olan Mesih’in şanlı gelişini önceden tatmadır. Ama aynı zamanda Tanrı’ nın Egemenliğine girmek için epey sıkıntıdan geçmemiz gerektiğini de anımsatmaktan geri kalmıyor (Hİ 14, 22).

 

Petrus Mesih’le birlikte dağda yaşamayı arzuladığında daha bunu anlayamamıştı.5 Petrus, İsa bunu anlamanı kendi ölümünden sonraya bıraktı. Ama şimdi kendisi için şöyle demektedir: Acı çekmek, hizmet etmek, hor görülmek ve yeryüzünde haça gerilmek için yeryüzüne in. Yaşam öldürülmek için aşağıya inmektedir; Ekmek açlık çekmek için inmektedir; Yol yol almaktan bitkin düşmek için inmektedir; Pınar susuzluk çekmek için inmektedir; ve sen acı çekmeyi reddediyorsun? 6

 

İsa’nın Kudüs’e çıkışı

 

557 “Göğe alınacağı gün yaklaşınca İsa, kararlı adımlarla Kudüs’e doğru yola çıktı”7 (Lk 9, 51). Aldığı bu kararla İsa Kudüs’e ölmeye hazır olduğunu belirtmek için çıkıyordu. Üç kez acı çekeceğini ve dirileceğini bildirdi.8 Kudüs’e doğru yola çıkarken, “Bir peygamberin Kudüs’ün dışında ölmesi düşünülemez” (Lk 13, 33) diyordu.

 

558 İsa Kudüs’te taşlanan ve öldürülen peygamberleri anımsar.9 Ama yine de Kudüs’ün kendisi etrafında toplanmasında ısrar eder: “Bir tavuk, civcivlerini kanatları altına nasıl toplarsa, ben de kaç kez senin çocuklarını öyle toplamak istedim…” (Mt 23, 37b). İsa Kudüs’e yaklaşıp kenti görünce, Kudüs için ağladı ve bir kez daha yüreğinden geçenleri söyledi: “Keşke bugün sen de esenliğe giden yolu bilseydin! Ne yazık ki, bu senin gözlerinden gizlenmiştir” (Lk 19, 41-42).

 

İsa’nın Kudüs’e Mesih gibi girişi

 

559 Kudüs Mesihini nasıl karşılayacaktır? Oysa İsa kendisini kral yapmak isteyen halk hareketlerinden hep kaçınmıştır,1 İsa zamanını seçip “babası Davud’un” kentine giriş hazırlıklarını en ince ayrıntısına kadar tamamladı2 (Lk 1, 32). Esenlik getiren (Osanna “artık kurtar!”, “esenlik ver!” anlamındadır) Davud’un oğlu olarak karşılandı. Oysa “Şanlı Kral” (Mzm 24, 7-10) kendi kentine “bir eşek üzerinde” (Zek 9, 9) girer: Kilise’nin simgesi olan Sion Kızını kurnazlıkla ya da şiddetle değil, Gerçeğe tanıklık eden alçakgönüllülükle kazanır.3 Bunun içindir ki kendi Egemenliğinin tebaası, o gün için, Onu meleklerin çobanlara bildirdiği4 gibi kral olarak karşılayan çocuklar5 ve Tanrı’nın yoksullarıdır. Onların “Rab’ bin adına gelen kutlu olsun” sözü daha sonra Kilise tarafından efkaristiya litürjisinde Rab’bin Paskalyası anısına Sanctus duasına eklendi.

 

560 İsa’nın Kudüs’e girişi, Kral-Mesih’in Ölümü ve Dirilişinin Paskalyası aracılığıyla gerçekleştireceği Egemenliğinin Gelişini gösterir. Kilise Kutsal Haftayı, Zeytin Dalları Pazarı kutlamasıyla açmaktadır.

ÖZET

 

561 “İsa’nın tüm yaşamı sürekli bir öğretiydi: Suskunlukları, mucizeleri, davranışları, duası, insan sevgisi, küçükler ve yoksulları üstün tutması, dünyanın kurtulması için Haç üzerinde kurban olmayı kabul etmesi, Dirilişi bütün bunlar Vahyin gerçekleşmesi ve sözünün eyleme dönüşmesidir.”6

 

562 Mesih, havarilerinde biçimleninceye dek onların Mesih’e benzemeleri gerekmektedir.7 “Bunun içindir ki, bizler Egemenliğinde yer almayı umut ederek Onun yaşamının gizlerini üstümüze alıyor, Onun biçimine giriyor, ölümüne ve Dirilişine katılıyoruz.”8

 

563 İster Çoban ister Yıldızbilimci olsun, bu dünyada Tanrı’ya ancak Beytlehem’de bulunan ahırdaki yemliğin önünde diz çökerek ve bir bebeğin zayıflığında gizlenmiş Olana taparak ulaşılabilir.

 

564 Yusuf ve Meryem’in sözünü dinleyen, uzun yıllar Nasıra’ da basit bir işte çalışan İsa, günlük iş ve aile yaşamında nasıl davranılacağının örneğini vermektedir.

 

565 Aleni yaşamının başlangıcındaki Vaftiziyle İsa, acılarının Vaftiziyle gerçekleşecek olan kurtarıcı işine tamamen sarılan bir “Kul”dur.

 

566 Çölde şeytan tarafından denenmesi, İsa’nın alçakgönüllü Mesih olarak Babasının esenlik tasarısına tamamen bağlı kalarak Şeytanı nasıl alt ettiğini gösterir.

 

567 Göklerin Egemenliği yeryüzünde Mesih tarafından kuruldu. “Göklerin Egemenliği Mesih’in varlığı, sözleri ve işleriyle insanların gözünde belirmeye başladı.”1 Kilise bu Egemenliğin tohumu ve başlangıcıdır. Bu Egemenliğin anahtarları Petrus’a emanet edilmiştir.

 

568 Mesih’in Transfigürasyonu, havarilerin, İsa’nin çekecekleri karşısında imanlarını güçlendirmek amacını güder: Dağın tepesine çıkmak Golgota’ya çıkışı hazırlar. Kilise’nin Başı olan Mesih, Bedeninin içerdiği ve Kilise sırlarında ışıldayan şeyi yani “Yücelik umudunu”2 (Kol 1, 27) gösterir.

 

569 İsa günahkârların karşı koymaları sonucunda vahşice öldürüleceğini bile bile Kudüs’e gitti.3

 

570 İsa’nın Kudüs’e girişi, Kral-Mesih’in kendi kentinde çocuklar ve alçakgönüllüler tarafından karşılanarak Ölüm ve Dirilişi’nin Paskalyasıyla Egemenliğinin gelişini gerçekleştireceğini gösterir.

 

4. KONU

 

“Mesih İsa Pontius Pilatus döneminde acı çekmiş,

çarmıha gerilmiş, ölmüş ve gömülmüştür”

 

571 Mesih’in Haça gerilmesi ve Dirilişinin Paskalya gizi İyi Haberin temelini oluşturur. Önce havariler daha sonra da Kilise bunu dünyaya bildirmek zorunda kaldı. Tanrı’nın kurtarıcı tasarısı “ilk ve son kez olmak” (İbr 9, 26) üzere Oğlu Mesih İsa’nın kurtarıcı ölümüyle gerçekleşti.

 

572 İsa’nın bizzat kendisi tarafından Paskalyasından önce ve sonra yapılmış yorumlara Kilise sadık kalmıştır: “Mesih’in bu acıları çekmesi ve yüceliğine kavuşması gerekli değil miydi?” (Lk 24, 26-27. 44-45.) Mesih’in çektiği acılar “Onunla alay eden, Onu kamçılayıp haça gererek putperestlere teslim eden” (Mt 20, 19) İhtiyarlar, başrahipler ve din bilginlerince reddedilmesi’nden (Mk 8, 31) sonra tarihte somut yerini aldı.

 

573 İman İsa’nın insanlığı kurtarmasını daha iyi anlamak için İnciller1 aracılığıyla bozulmadan iletilen ve başka tarihi kaynaklar tarafından açıklanan İsa’nın ölümüyle ilgili durumları dikkatle inceleyebilir.

 

I. PARAGRAF

 

İsa ve İsrail

 

574 İsa aleni yaşama atıldığı andan itibaren Ferisiler ve Herodes yanlıları, rahipler ve din bilginleri ile birleşerek onu mahvetmeye çalıştılar.2 Yaptığı bazı davranışlarıyla (şeytanları kovma;3 günahları bağışlama);4 sept günü şifa vermeleriyle,5 Kutsal Yasa’nın temizlikle ilgili kurallarını özgün bir biçimde yorumlamasıyla;6 vergi görevlileri ve günahkârlarla samimiyet kurmasıyla7 İsa kötü niyetli biri hatta cinlerin reisi gibi görünmeye başladı.8 Onu küfür etmek9 ve halkı yoldan çıkarmakla10 suçladılar, bu öyle bir suçtu ki, Kutsal Yasa’ya karşı bu suçu işleyenler taşlanarak öldürülüyordu.11

 

575 Yuhanna’ya göre İncil’in Tanrı halkından12 çok “Yahudiler”13 dediği Kudüs’teki dini otoritelere göre İsa’nın birçok sözü ve davranışı “insanı çelişkiye düşürücü” (Lk 2, 34) nitelikteydi. Kuşkusuz, Ferisiler ile olan ilişkisi sadece tartışma düzeyindeydi. Ona koştuğu tehlikeyi önceden haber veren Ferisilerdi.14 İsa içlerinden bazılarını Mk 12, 34’teki din bilginini övdüğü gibi övüyor ve birçok kez de Ferisilerin evlerinde yemek yiyordu.15 İsa Tanrı halkının bu din bilgini takımının doktrinlerini onaylıyordu: Ölülerin dirilişini,16 dindarlık biçimlerini (zekât, oruç ve dua)17 ve Tanrı ve insan sevgisi buyruğunun18 temel niteliği olan Tanrı’ya Baba olarak hitap etme alışkanlığını.

 

576 İsrail’de birçoklarının gözünde İsa seçilmiş Halkın temel kurumlarına karşıymış gibi geliyordu. Örneğin:

 

- Bir bütün olarak Kutsal Yasa’nın yazılı buyruklarına ve sözlü geleneğin Ferisilere göre yorumuna itaat etmeme;

 

- Tanrı’nın özel bir şekilde oturduğu kutsal bir yer olan Kudüs’teki Tapınağın merkezi konumunu kabul etmeme;

 

- Hiçbir insanın yüceliğini paylaşamayacağı tek bir Tanrı’ya iman.

 

I. İsa ve Kutsal Yasa

 

577 İsa Dağdaki Vaazı’nın başında, Tanrı tarafından Sina’da (Tûr) İlk Antlaşma sırasında verilen Kutsal Yasa’yı Yeni Antlaşma’nın ışığında sunarken bir uyarıda bulunuyor:

 

Kutsal Yasa’yı ya da peygamberlerin sözlerini geçersiz kılmak için geldiğimi sanmayın. Ben geçersiz kılmaya değil, tamamlamaya geldim. Size doğrusunu söyleyeyim, gök ve yer ortadan kalkmadan, her şey gerçekleşmeden, Kutsal Yasa’dan ufacık bir harf ya da bir nokta bile eksilmeyecek. Bu nedenle, bu buyrukların en küçüklerinden birini bile kim çiğner ve başkalarına öyle yapmasını öğretirse, Göklerin Egemenliğinde en küçük sayılacak. Ama bu buyrukları kim yerine getirir ve başkalarına öğretirse, Göklerin Egemenliğinde büyük sayılacak (Mt 5, 17-19).

 

578 İsrail’in Mesihi, İsa, yani Göklerin Egemenliğinde en büyük olan kişinin kendi sözlerine göre Kutsal Yasa en ince ayrıntısına kadar bütünüyle yerine getirilmelidir. Bunu da gerçekleştiren tek odur.1 Yahudiler Kutsal Yasa’ya en küçük buyruğuna bile karşı gelmeden tam olarak hiçbir zaman uyamadıklarını itiraf ederler.2 İşte bu nedenle her yıl kutlanan Tanrı’nın öfkesini yatıştırma bayramında İsrailliler, Kutsal Yasa’ya karşı geldikleri için Tanrı’dan af dilerler. Nitekim, Kutsal Yasa bir bütün oluşturur; Yakup’un da belirttiği gibi “Kutsal Yasa’nın her dediğini yerine getiren, ama tek bir noktada ondan sapan kişi bütün Kutsal Yasa’ya karşı suçlu duruma düşmüş olur”3 (Yak 2, 10).

 

579 Yalnız harfiyen değil, ruhuyla da Kutsal Yasa’nın bütünlüğüne uyma ilkesi Ferisiler için çok önemliydi. İsrail için bu ilkeyi koyarak İsa’nın zamanında yaşamış birçok Yahudiyi aşırı bir dindarlığa ittiler.4 Bu ilkenin “ikiyüzlü”5 bir vicdan durumunu inceleyen bir tanrıbilim koluna dönüşmemesi için bütün günahkârların1 yerine bir tek Doğru Kişi tarafından Kutsal Yasa’nın tam olarak yerine getirilmesi olan Tanrı’nın şimdiye dek işitilmemiş girişimine Halkı hazırlamaktan başka yolu yoktu.

 

580 Kutsal Yasa’nın tam olarak yerine getirilmesi ancak Oğul’un kişiliğinde Kutsal Yasa’nın tebaası olarak doğan İlahi Yasa Koyucunun işi olabilirdi.2 Kutsal Yasa İsa’da taştan düz tabakalara değil de Kul’un “yüreğinin derinliğine” kazılmış olarak gözüküyor (Yer 31, 33), çünkü O sadık bir şekilde hakkı getiren (İş 42, 3) “halkın antlaşması” (İş 42, 6) oluyor. İsa Yasa’yı “Yasa’nın buyruklarını yerine getirmeyenler” (Gal 3, 10) yüzünden ortaya çıkan “Yasa’nın lânetini” (Gal 3, 13) üzerine alacak kadar yerine getiriyor, çünkü “Mesih İlk Antlaşmanın yerine getirilmemesinin sonuçlarını ortadan kaldırmak için öldü” (İbr 9, 15).

 

581 İsa Yahudilerin ve onların dini liderlerinin gözüne “haham”3 gibi göründü. Çoğu zaman Kutsal Yasa’yı hahamların yorumu çerçevesinde kanıt göstererek tartıştı.4 Ama aynı zamanda Kutsal Yasa’nın din bilginleriyle aykırı düşüyordu, onlara sadece kendi yorumunu vermekle kalmıyor aynı zamanda “kendi din bilginleri gibi değil, yetkili biri gibi ders veriyordu” (Mt 7, 28-29). Onda, Musa’ya yazılı Kutsal Yasa’yı vermek için Sina’da çınlayan ve Mutluluklar Dağında5 yeniden duyulan aynı Tanrı’nın Sözüydü. İsa’nın Sözü Kutsal Yasa’yı geçersiz kılmıyor, ama ona yüce bir yorum katarak tamamlıyor: “Atalara (…) denildiğini duydunuz, ama ben size diyorum ki” (Mt 5, 33-34). Aynı Tanrısal otoriteyle, Ferisilerin “Tanrı’ nın Sözünü geçersiz kılan” (Mk 7, 13) bazı “insani geleneklerini” kınıyor.

 

582 İsa daha da ileri giderek, Yahudilerin günlük yaşamında çok önemli bir yer tutan murdar yiyecekler konusunda Tanrısal bir yorumla bunun “pedagojik”6 anlamını açığa çıkararak Kutsal Yasa’yı yerine getiriyor: “Dışardan insanın içine giren hiçbir şey onu kirletemez … (Böylelikle bütün yiyeceklerin temiz olduğunu söylemek istiyordu.) İnsanı kirleten, insandan çıkandır. Kötü niyetler insanın içinden, yüreğinden çıkar” (Mk 7, 18-21). Tanrısal bir otoriteyle Kutsal Yasa’ya açıklık getiren yorumunu sunduğunda, Tanrısal işaretlerle güvence altına alınmış olan Kutsal Yasa hakkındaki yorumunu benimsemeyen bazı din bilginleriyle karşı karşıya geldi.7 Bu söylediklerimiz özellikle sept günü için geçerlidir: İsa Tanrı’ya1 ve insanlara şifa vererek yapılan hizmetlerden2 dolayı Kutsal Yasa’nın sept günü ile ilgili kurallarının bozulmadığını kanıtlarla sık sık anımsattı3.

 

II. İsa ve Tapınak

 

583 İsa’nın kendisinden önceki peygamberler gibi Kudüs’teki Tapınağa büyük saygısı vardı. Doğumundan kırk gün sonra Yusuf ve Meryem tarafından Tapınağa götürülüp sunuldu.4 On iki yaşındayken, anne ve babasına, Babasının işleriyle uğraşmak zorunda olduğunu anımsatmak için Tapınakta kaldı.5 Gizli yaşamında yılda en az bir kez Paskalya’da Tapınağa gitti;6 halk arasındaki görevi sırasında da büyük Yahudi bayramlarında Kudüs’ü birçok kez ziyaret etti.7

 

584 İsa Tapınağa sanki Tanrı’yla karşılaşacağı ayrıcalıklı bir yermiş gibi çıktı. Tapınak İsa için Babasının konutu, bir dua evidir. Tapınağın iç avlusunun alışveriş merkezi haline getirilmesine öfkelendi.8 Tapınaktaki satıcıları kovduysa bunu Babasına olan sevgisinden yaptı: “ ‘Babamın evini ticarethaneye çevirmeyin.’ Havarileri o sıra kitapta yazılan şu sözleri anımsadılar: ‘Senin evinin sevdası beni yiyip bitiriyor’ ” (Mzm 69, 10. Yu 2, 16-17). İsa’nın dirilişinden sonra havarileri Tapınağa karşı duydukları dinsel saygıyı korudular.9

 

585 Acılar çekmeye başlamadan önce İsa bu görkemli yapının harabeye döneceğini, yerinde taş üstüne taş kalmayacağını bildirdi.10 Burada kendi Paskalyasıyla açılacak olan kıyamet günlerinin bir işareti bulunuyor.11 Ama bu kehanet başrahibin12 huzurundaki sorgulaması sırasında sahte tanıklar tarafından çarpıtılarak gündeme getirildi ve Haça gerili olduğu sırada da bundan söverek söz edildi.13

 

586 Öğretisinin14 önemli bölümünü dile getirdiği Tapınağa15 düşman olmak bir yana, İsa, Tapınak vergisini gelecekteki Kilisesinin16 temelini attığı Petrus17 ile birlikte ödemek istedi. Dahası Tapınakla özdeşleşerek, kendisinin, Tanrı’nın insanlar arasındaki kesin ikâmetgahı olduğunu söyledi.1 Onun içindir ki bedensel olarak öldürülmesi2 esenlik tarihinde yeni bir çığır açacak olan Tapınağın yıkımını bildirmektedir: “Öyle bir saat geliyor ki, Baba’ya ne bu dağda, ne de Kudüs’te tapınacaksınız!”3 (Yu 4, 21).

 

 

III. İsa ve İsrail’in Tek ve Kurtarıcı Tanrı’ya olan imanı

 

587 İsrail’deki dini otoriteler için Kutsal Yasa ve Kudüs’teki Tapınak İsa konusunda çelişki nedeni olmuştur.4 İsa’nın en şahane Tanrısal eylem olan günahların bağışlanmasındaki rolü, onların tökezlemesine neden olmuştur.5

 

588 İsa vergi görevlileri ve günahkârlarla,6 Ferisilerle olduğu kadar samimi bir şekilde yemek yiyerek, onları çok kızdırmıştır.7 Kendi doğruluklarına güvenip başkalarına tepeden bakan kişilere karşı İsa şöyle diyor: “Ben doğru kişileri değil, günahkârları tövbeye çağırmaya geldim” (Lk 5, 32). Daha da ileri giderek Ferisilerin yüzüne karşı günahın evrensel olduğunu8 esenliğe gereksinimleri olmadığını söyleyenlerin kendilerini kandırdıklarını açıkça söyledi.9

 

589 İsa özellikle günahkârlara karşı gösterdiği merhametli tutumunu Tanrı’nın Kendisinin onlara karşı tutumuyla özdeşleştirdiği için onları kızdırmış oldu.10 Günahkârların sofrasını paylaşarak11 onları Mesih’in şölenine kabul ettiğini söyleyecek kadar ileri gitti.12 Özellikle de günahları bağışlayarak İsrail’in din otoritelerini ikilem içine soktu. Onlar haklı olarak dehşet içinde şöyle diyeceklerdir: “Yalnız Tanrı günahları bağışlayabilir” (Mk 2, 7). İsa günahları bağışlama girişimiyle ya kendisini bir insan olarak Tanrı’ya eşit kıldığı için Tanrı’ya ve kutsal şeylere küfretmektedir13 ya da doğru söylemektedir ve varlığı Tanrı’nın adını açınlamakta ve Onu hazır kılmaktadır14.

590 İsa, “Benden yana olmayan bana karşıdır” (Mt 12, 30); aynı şekilde kendisinde “Yunus’tan da (…) Süleyman’dan da” (Mt, 41-42), “Tapınaktan da” (Mt 12, 6) daha büyüğü bulunduğunu söylediğinde; ve kendisi hakkında Davud’un Rabbim Mesih1 dediğini anımsattığında, “İbrahim’den önce ben vardım” (Yu 8, 58) ve hatta “Baba ve ben bir’iz” (Yu 10, 30). dediğinde; tek İsa’nın Tanrısal kimliği böylesine mutlak bir gerekliliği haklı çıkarabilir.

 

591 İsa Kudüs’teki dini otoritelere gerçekleştirmiş olduğu Babasının işlerinden dolayı kendisine inanmalarını istedi.2 Ne var ki böyle bir inanca sahip olmak ancak Tanrı nurunun çekiciliğinde3 “yukardan yeniden doğmak için” (Yu 3, 7) kendinde gizemli bir şekilde ölmeyi gerektirmektedir. Vaatlerin4 şaşırtıcı bir şekilde gerçekleşmesi karşısında böyle bir tövbe gerekliliği, İsa’nın, küfrettiği için5 ölümü hak ettiğine karar veren Başrahibin trajik horgörüsünü anlamaya olanak verir. “Cahillikten”6 “yüreklerinin katılığından” (Mk 3, 5; Rom, 25) ve “inançsızlıktan” (Rom 11, 20) böyle davranıyorlardı.

 

ÖZET

 

592 İsa Sina’da verilen Kutsal Yasa’yı geçersiz kılmadı, ama onu, en yüce anlamını7 ortaya çıkartarak kusursuz bir şekilde8 tamamladı9 ve ona karşı yapılan ihlâlleri10 de düzeltti.

 

593 İsa Yahudi bayramlarında hac ziyareti yaparak saygı gösterdiği Tapınağa çıktı ve insanlar arasında bulunan Tanrı’nın evini kıskançlık derecesinde sevdi. Tapınak İsa’nın kendi gizinin habercisidir. İsa’nın Tapınağın yıkılacağını bildirmesi, kendisinin öldürüleceğinin ve Bedeninin nihai Tapınak olacağı yeni bir esenlik çağına girileceğinin belirtisidir.

 

594 İsa Kendisini Kurtarıcı Tanrı gibi gösteren günahları bağışlama türü davranışlarda bulundu.11 Kimi Yahudiler, insan olan Tanrı’yı kabul etmediklerinden12 Onu “insan olduğu halde Tanrı olduğunu ileri süren biri olarak” görüyorlardı (Yu 10, 33). Tanrı’ya ve kutsal şeylere küfür ettiğine karar verdiler.

 

 

II. PARAGRAF

 

İsa çarmıha gerilerek öldü

 

I. İsa’nın davası

 

İsa hakkında Yahudi yetkililer arasındaki ayrılık

 

595 Kudüs’teki dini otoriteler arasında gizlice İsa’nın müridi olan Ferisi Nikodim1 ya da saygıdeğer Aramatyalı Yusuf2 istisna değildi İsa konusunda3 uzun süredir kendi aralarında ayrılıklar doğmuştu. Hatta İsa’nın çekeceği acıların arifesinde Yuhanna, birçoğu kusurlu bir şekilde de olsa İsa’ya iman etmişti (Yu 12, 42) diyor. Kutsal Ruh’un inişinden sonra “rahiplerden birçoğunun iman çağrısına” (Hİ 6, 7) uyduğu ve “Ferisilerden bazılarının inanlı oldukları” (Hİ 15, 5) göz önüne alınırsa bunda şaşılacak bir yan olmadığı görülür. Aynı zamanda havari Yakup ve Paulus şöyle diyorlar: “Yahudiler arasında binlerce imanlı var, hepsi de Kutsal Yasa’yı savunmakta gayretliler” (Hİ 21, 20).

 

596 Kudüs’teki dini otoriteler arasında İsa’ya karşı alacakları karar konusunda fikirbirliği yoktu.4 Ferisiler İsa’nın peşinden gidecek olanları dinden atmakla tehdit ettiler.5 Herkesin İsa’ya iman edeceğinden ve Romalıların da gelip kutsal yerleri ve yurtlarını ortadan kaldıracağından (Yu 11, 48) korkanlara, başrahip Kayafa kehanette bulunarak şöyle bir öneride bulundu: “Bütün bir ulus yok olacağına, halk uğruna bir tek adamın ölmesi sizin için daha uygun olur” (Yu 11, 49-50). Başrahip İsa’yı Tanrı’ya ve kutsal şeylere küfrettiği için “ölüme mahkûm” (Mt 26, 66) ettiğini açıkladıktan sonra, elinde öldürme yetkisi bulunmadığından,6 onu siyasi başkaldırıyla itham ederek7 Romalılara teslim etti; onu adam öldürmekten suçlu bulunmuş Barrabas ile aynı kefeye koydular (Lk 23, 19). Bunlar İsa’yı ölüme mahkûm etmesi için başrahiplerin Pilatus üzerinde uyguladıkları siyasi tehditlerdi.8

 

İsa’nın ölümünden Yahudiler topluca sorumlu değildir

 

597 İsa’nın davasının İncillerdeki anlatılarda ortaya konulan tarihi karmaşıklığı göz önüne alındığında ve davada başrolü oynayan (Yuda, Başrahip, Pilatus) kişilerin yalnızca Tanrı’ nın bildiği kişisel hataları ne olursa olsun, bu suçun sorumluluğunu kışkırtılan kalabalığın9 attığı çığlıklara ve Kutsal Ruh’un İnişi’nden sonra tövbe için yapılan çağrılardaki geniş çaplı sitemlere10 karşın Kudüs’teki bütün Yahudilere yüklemek doğru olmaz. İsa’nın bizzat kendisi Haç üzerindeyken Kudüslü Yahudileri bağışlıyor ve Petrus da bunu onların ve yöneticilerinin “bilgisizliklerine” (Hİ 3, 17) veriyordu.11 Bunu onaylayan bir formül olan12 ve “Onun kanının sorumluluğu bizim ve çocuklarımızın üzerine olsun” (Mt 27, 25) diye haykıran halkın dediğine bakarak sorumluluğu başka zaman ve mekândaki diğer Yahudilere yaymak da o kadar doğru olmaz. Zaten Kilise de II. Vatikan Konsili’nde şunu açıkladı:

 

İsa’nın çektiklerinin sorumluluğu ne o sıra yaşamakta olan bütün Yahudilere ne de günümüzdeki Yahudilere yüklenebilir. (…) Yahudiler ne Tanrı tarafından cehennem azabına çarptırılmış kişiler olarak ne de sanki Kutsal Kitap öyle yazıyormuş gibi lanetli kişiler olarak gösterilmelidir.1

 

Mesih’in çektiklerinden bütün günahkârlar sorumludur

 

598 Kilise, inançla ilgili Yetkili Kurul’unda ve azizlerinin tanıklığında “Günahkârlar, Tanrısal Kurtarıcı’nın çekmiş olduğu bütün acılara kaynaklık edenler ve bunlara alet olanlardır.”2 gerçeğini hiçbir zaman unutmadı. Günahlarımızın Mesih’e dokunduğunu göz önüne alarak3 Kilise İsa’nın çektiklerinin en büyük sorumluluğunu, bu sorumluluğu çoğu zaman yalnızca Yahudilere yüklemeye kalkışan Hıristiyanlara yüklemekten kaçınmıyor:

 

Bu korkunç hatanın sorumluları olarak günah işlemeye devam edenleri görmeliyiz. Madem ki Rabbimiz Mesih İsa’nın Haç üzerinde işkence çekmesinde kendi suçlarımızın payı vardır, öyleyse düzensiz yaşam sürenler ve kötülük içinde olanlar kesinlikle içlerindeki “Tanrı’nın Oğlunu günahlarıyla yeniden yüreklerinde haça geriyor ve âleme rezil ediyorlar” (İbr 6, 6). Burada bizim suçumuzun Yahudilerinkinden daha büyük olduğunu kabul etmemiz gerekir. Zira onlar, havarinin belirttiğine göre “yüce Kralı tanısaydılar, Onu hiçbir zaman çarmıha germezlerdi” (1 Kor 2, 8). Biz ise, tersine Onu tanıdığımızı söylüyoruz. Davranışlarımızla Onu reddettiğimizde bir bakıma kanlı ellerimizle Ona dokunuyoruz.4

 

İsa’yı haça şeytanlar da germediler; Onu haça onlarla birlikte, kötülük yapmaktan ve günah işlemekten büyük zevk alan sen gerdin ve germeye devam ediyorsun.5

 

II. Tanrı’nın esenlik tasarısında Mesih’in kurtarıcı ölümü

 

“İsa Tanrı’nın belirlemiş olduğu

  bir tasarı gereğince tutuklandı”

 

599 İsa’nın korkunç bir şekilde öldürülmesi olayı tesadüfen oluşmuş talihsiz olayların bir sonucu değildir. Bu olay, Kutsal Ruh’un İnişi’nden sonra Petrus’un Kudüslü Yahudilere yaptığı konuşmada açıkladığı gibi, Tanrı tasarısının gizinin bir parçasıdır: “İsa Tanrı’nın önceden belirlenmiş amacı ve önbilgisi uyarınca insanların eline teslim edildi” (Hİ 2, 23). Kutsal Kitap’ta geçen bu sözler “İsa’yı teslim edenlerin” (Hİ 3, 13) Tanrı tarafından önceden yazılmış bir senaryonun pasif uygulayıcıları olduğu anlamına gelmez.

 

600 Tanrı’da zamanın bütün anları güncellikleriyle mevcuttur. Tanrı ebedi “yazgı” tasarısını, ona her insanın nuruna verdiği özgür cevabını da katarak yapar: “Gerçekten de Herodes ve Pontius Pilatus, bu kentte İsrail halkı1 ve diğer uluslarla bir olup senin meshettiğin kutsal kulun İsa’ya karşı toplandılar. Senin kendi gücün ve isteğinle önceden kararlaştırdığın her şeyi gerçekleştirdiler” (Hİ 4, 27-28). Tanrı esenlik tasarısını2 gerçekleştirmek amacıyla onların körlüklerinden kaynaklanan3 davranışlarına izin verdi.

 

“Kutsal Yazılar’a göre günahlarımız için öldü”

 

601 “Kulun, Doğru Kişinin”4 (İş 53, 11) öldürülmesi ile ilgili Tanrı’nın esenlik tasarısı önceden Kutsal Yazılar’da insanlığın evrensel kurtuluşunun bir gizi, yani insanları günahın köleliğinden kurtaran bedel olarak bildirilmişti.5 Paulus “almış” olduğunu söylediği inancıyla “Kutsal Kitaplara göre Mesih günahlarımız için öldü”6 diye beyan ediyor. (1 Kor 15, 3) İsa’nın insanlığı kurtarıcı ölümü özellikle acı çeken Kul ile ilgili kehanetin gerçekleşmesidir.7 İsa’nın bizzat kendisi yaşamına ve ölümüne acı çeken Kulun ışığı altında bir anlam veriyor.8 Dirildikten sonra Kutsal Yazılar’da geçen bu konu ile ilgili bu yorumu Emmayüslü müritlere,9 daha sonra da havarilerin kendilerine veriyor.10

 

Tanrı Onu bizim için günah yaptı

 

602 Petrus havarilerin inancını sonuç olarak Tanrı’nın esenlik tasarısında formüle ediyor: “Atalardan kalma boş yaşayışınızdan, gümüş ya da altın gibi geçici şeylerle değil, tersine suçsuz ve lekesiz kuzuyu andıran Mesih’in değerli kanıyla kurtuldunuz. Mesih, dünyanın kuruluşundan önce seçilmişti. Çağların sonunda da sizin yararınıza ortaya çıktı” (1 Pet 1, 18-20). İlk günahın bir sonucu olarak ortaya çıkan insanların günahları yoluyla ölüm geldi.1 Kendi öz Oğlunu, düşmüş ve günah yüzünden2 ölüme mahkûm olmuş insanlığın köle durumunda3 göndererek “Tanrı, Mesih sayesinde kendisinin doğruluğu olalım diye, günahı bilmeyen Mesih’i bizim için günah yaptı” (2 Kor 5, 21).

 

603 İsa kendisi günah işlemiş gibi ayıplanmadı.4 Onu daima Babasına bağlayan insanları kurtarma sevgisinde5 Tanrı’ya karşı günah sapmamızda bizi, haç üzerinde bizim adımıza “Tanrım, Tanrım beni niye terk ettin?” (Mk 15, 34; Mzm 22, 1) diyecek kadar üzerine aldı. Biz günahkârlarla dayanışma içinde olarak “Tanrı öz Oğlunu bizden esirgemeyerek, Onun ölümü sayesinde Kendisiyle barışmamız için” (Rom 5, 10) Onu hepimizin uğruna ölüme teslim etti (Rom 8, 32).

 

Tanrı evrensel kurtarıcı sevgi inisiyatifini elinde tutmaktadır

 

604 Tanrı Oğlunu günahlarımız yüzünden teslim ederken, bizim üzerimizdeki tasarısının, tarafımızdan gelecek olan her türlü iyi girişimden önce gelen bir sevgi tasarısı olduğunu gösterir: “Tanrı’yı biz sevmiş değildik, ama o bizi sevdi ve Oğlunu günahlarımızı bağışlatan kurban olarak dünyaya gönderdi. İşte sevgi budur.”6 (1 Yu 4, 10). Tanrı’nın “bizi sevdiğinin kanıtı, Mesih’in hâlâ günahkâr olduğumuz sırada, bizler uğruna ölmesidir” (Rom 5, 8).

 

605 Bu sevgi herkesi kapsıyor, İsa bunu anlattığı kaybolmuş koyun meselinde çok iyi bir şekilde ortaya koyuyor: “Bunun gibi, göklerdeki babanız da bu küçüklerden hiçbirinin kaybolmasını istemez” (Mt 18, 14). “Canını birçokları uğruna fidye olarak vermeye geldiğini” söylüyor; bu son ifade sınırlayıcı değildir. Bu ifade bütün insanlığın karşısına, insanlığı kurtarmak için kendisini feda eden bir tek Kurtarıcı’nın kişiliğini koymaktadır.7 “Kilise, havarilerin ardından,8 Mesih’in istisnasız bütün insanlar için öldüğünü öğretmektedir. Mesih’in uğruna acı çekmediği hiç kimse ne oldu ne de olacak.”9

 

III. Mesih kendi kendisini günahlarımız için Babasına sundu

 

Mesih’in tüm yaşamı Baba’ya bir adaktır

 

606 Tanrı’nın Oğlu “gökten kendi isteğini değil de kendisini gönderenin isteğini yerine getirmek için indi” (Yu 6, 38), Tanrı’nın Oğlu bu dünyaya adım atarken “İşte Tanrı’nın iradesini yerine getirmeye geliyorum” diyor. (…) “Tanrı’nın bu isteği uyarınca İsa Mesih’in bedeninin ilk ve son kez sunulmasıyla kutsal kılındık” (İbr 10, 5-10). Oğul bu dünyaya adım atar atmaz Tanrısal esenlik tasarısını kendi kurtarıcı misyonunda benimsiyor: “Benim gıdam, beni gönderenin isteğini yerine getirmek ve Onun işini tamamlamaktır” (Yu 4, 34). “Dünyanın günahlarını bağışlatan” İsa’nın kurbanı (1 Yu 2, 2) Babasıyla olan sevgi birliğinin ifadesidir: “Baba beni seviyor, çünkü ben yaşamımı veriyorum” (Yu 10, 17). “Dünyanın, Baba’yı sevdiğimi ve Baba’nın bana buyurduğu her şeyi yerine getirdiğimi bilmesini istiyorum” (Yu 14, 31).

 

607 Babasının kurtarıcı sevgi tasarısını benimseme arzusu İsa’nın tüm yaşamına canlılık katar1 çünkü kurtarıcı nitelikteki çektikleri bu dünyaya gelme nedenidir: “Baba, beni bu saatten kurtar! Ama ben bu amaç için bu saate geldim” (Yu 12, 27). “Baba’nın bana sunduğu bu kâseden içmeyeyim mi?” (Yu 18, 11). Haç üzerinde de “her şey tamamlanmadan önce” (Yu 19, 30) “Susadım” dedi (Yu 19, 28).

 

“Dünyanın günahını kaldıran Kuzu (Kurban)”

 

608 Günahkârların2 ardından İsa’yı vaftiz etmeyi kabul eden Vaftizci Yahya Onda “dünyanın günahını kaldıran Tanrı’nın Kuzusunu (Kurbanı) gördü ve Onu öyle gösterdi”3 (Yu 1, 29). Bu şekilde İsa’nın aynı zamanda hem mezbahaya giden ve çoğunluğun günahlarını yüklenen4 acı çeken Kul5 (İş 53, 7) hem de birinci Paskalya sırasında İsrail’in kurtuluşunu simgeleyen Paskalya Kuzusu6 (Çık 12, 3-14) olduğunu ortaya koymaktadır. Mesih’in tüm yaşamı misyonunu ifade etmektedir: “İnsanoğlu hizmet etmeye ve canını birçokları uğruna fidye olarak vermeye geldi” (Mk 10, 45).

 

İsa Baba’nın kurtarıcı sevgisini özgürce benimsiyor

 

609 İnsan yüreğinde Babasının insanlara olan sevgisini benimseyen İsa “onları sonuna kadar sevdi” (Yu 13, 1) “çünkü hiç kimsede, insanın dostları uğruna canını vermesinden daha büyük bir sevgi yoktur” (Yu 15, 13). Böylelikle, acıda ve ölümde insanlığı, insanların esenliğini isteyen Tanrısal sevginin kusursuz ve özgür aracı oldu.1 Nitekim, Babasının ve kurtarmak istediği insanların sevgisi uğruna acı çekmeyi ve ölümü isteyerek kabullendi: “Canımı kimse benden alamaz; ben onu kendiliğimden veririm” (Yu 10, 18). İşte ölüme kendiliğinden giden Tanrı’nın Oğlunun yüce özgürlüğü.2

 

İsa canını isteyerek vereceğini Son Yemeğinde söyledi

 

610 İsa “tutuklandığı gece”3 (1 Kor 11, 23) on iki havarisiyle yediği son yemekte canını isteyerek vereceğini ifade etmişti. Acı çekeceği günün arifesinde, henüz özgürken, İsa havarileriyle birlikte yediği Son Yemeğini, insanların esenliği için Baba’ya isteyerek sunacağı kurbanının4 anma töreni haline getirdi: “Bu sizin uğrunuza feda edilen benim bedenimdir” (Lk 22, 19). “Bu benim kanımdır, bu kan günahların bağışlanması için birçokları uğruna akıtılan antlaşma kanıdır” (Mt 26, 28).

 

611 O sırada kurmuş olduğu Efkaristiya kendi kurbanının anma töreni olacaktır (1 Kor 11, 25). İsa havarilerinden kendi kurban törenine katılmalarını ve bunu sürdürmelerini ister.5 Bununla, İsa havarilerini Yeni Antlaşma’nın rahipleri yapar: “Onlar da gerçekle kutsal kılınsınlar diye kendimi onların uğruna adıyorum”6 (Yu 17, 19).

 

Getsemani bahçesindeki büyük keder

 

612 Vakti gelmeden önce Son Yemek’te bizzat Kendisinin sunduğu Yeni Antlaşma kâsesini,7 daha sonra İsa Getsemani8 bahçesinde büyük keder içindeyken Babasının elinden “ölünceye dek itaatkâr kalarak kabul etti” (Fil 2, 8; bk. İbr 5, 7-8). İsa, “Baba mümkünse bu kâseyi benden uzaklaştır…” (Mt 26, 39) diye dua ediyordu. Bununla insan doğasına ölümün ne kadar korkunç bir şey olduğunu anlatmaya çalışır. Nitekim, Onun insan doğası da bizimki gibi ebedi yaşam için ayrılmış; üstelik, bizimkinden farklı olarak, ölüme neden olan1 günahtan tamamen uzaktır;2 ama özellikle de “Canlı Olan’ın”3 (Ap 1, 17), “Yaşam Prensinin” (Hİ 3, 15) Tanrısal kişiliğini üzerine almıştır. Tanrı iradesinin kendi insan iradesinde yerine gelmesini kabul ederek,4 günahlarımızı haç üzerinde kendi bedenine yüklenmek için (1 Pet 2, 24) kurtarıcı olarak ölümü kabul etti.

 

Mesih’in ölümü tek ve nihai kurbandır

 

613 Mesih’in ölümü aynı zamanda insanları nihai olarak kurtaran5 Kuzu’nun6 “dünyanın günahını üzerine alarak” (Yu 1, 19) Paskalya kurbanı7 olması kadar “günahların bağışlanması için birçokları uğruna dökülen kan”8 (Mt 26, 28) sayesinde insanı Tanrı’yla barıştırarak Onunla birlik9 içine sokan Yeni Antlaşma’nın kurbanı10 olmasıdır.

 

614 Mesih’in bu kurbanı tektir, bu kurban bütün kurbanları tamamlar ve aşar.11 Öncelikle Tanrı Baba’nın bizzat kendisinin bir armağanıdır: Oğlunu bizi kendisiyle barıştırmak için sunan Baba’nın kendisidir.12 Kurban aynı zamanda insan olan Tanrı’nın Oğlu özgürce ve sevgiyle,13 yaşamını bizim itaatsizliğimizi düzeltmek için Kutsal Ruh aracılığıyla Babasına sunmasıdır.14

 

İsa bizim itaatsizliğimizin yerine kendi itaatini koyuyor

 

615 “Bir adamın itaatsizliği yüzünden birçoğu günahkâr kılındığı gibi, yine bir adamın itaati ile birçoğu doğru kılınacaktır” (Rom 5, 19). Ölünceye kadarki itaati ile İsa “çoğunluğun günahlarını üzerinde taşıyan”, “onları hatalarından ezilerek aklayan”, “günahları bağışlatıcı kurban olarak yaşamını sunan”, acı çeken Kulun yerine geçmiştir.15

 

İsa Haç üzerinde kurbanını tamamlıyor

 

616 Mesih’in kurbanına kefaret, bedel, onarma ve kurtarma değerini “Onun sevdiklerini sonuna kadar sevmiş olması” (Yu 13, 1) vermektedir. O bizim hepimizi tanıdı ve sevdi ve uğrumuza kendini feda etti.16 “Bize hükmeden Mesih’in sevgisidir. Yargımız şu ki, bir kişi herkesin uğruna öldüyse, o zaman herkes ölmüştür” (2 Kor 5, 14). Ne kadar kutsal olursa olsun, hiçbir insan, bütün insanların günahını üzerine almak ve herkesin uğruna kendini kurban olarak sunmak durumunda olamaz. Bütün insanları aşan, aynı zamanda kucaklayan ve bütün insanlığın Başını oluşturan Oğul’un Tanrısal kişiliğinin Mesih’teki varlığı, hepimizin uğruna kurtarıcı kurbanını mümkün kılmaktadır.

 

617 “Haç üzerinde çektikleriyle İsa bizi akladı”1 diyor Trento Konsili; Mesih’in kurbanının eşsiz niteliğinin ebedi esenliğin ilkesi olduğunun altını çizerek (İbr 5, 9). Kilise de Haça “Selâm tek umudumuz ey Haç!”2 diye şarkılar düzerek saygı gösteriyor.

 

Mesih’in kurbanına katılmamız

 

618 “Tanrı ile insanlar arasında tek arabulucu” (1 Tim 2, 5) olan Mesih’in Haçı tek kurbandır. Ne var ki, insan olmuş Tanrısal Kişiliğinde “bir bakıma kendisini her bir insanla birleştirmiştir”3, Tanrı’nın bildiği bir şekilde Paskalya gizine katılabilmesi için Kendisini her insana sunmaktadır.4 Havarilerine Haçlarını sırtlatıp Kendisini izlemeleri konusunda çağrıda bulunuyor (Mt 16, 24), çünkü “O bizim için acı çekti, kendi izinden gidelim diye bize yol açtı” (1 Pet 2, 21). Nitekim kurtarıcı kurbanına bundan ilk yararlananları katmak istiyor.5 Bu, Annesinin kişiliğinde kurtarıcı ıstırabının gizine başka hiç kimsenin katılamayacağı ölçüde en üst derecede gerçekleşir:6

 

Haç dışında göğe çıkılacak başka bir merdiven yoktur.7

 

ÖZET

 

619 “Kutsal Yazılar’a göre Mesih günahlarımız için öldü” (1 Kor 15, 3).

 

620 Esenliğimiz Tanrı’nın bizlere karşı duyduğu sevgi inisiyatifinden kaynaklanır, zira “bizleri seven ve günahlarımızı bağışlatmak için kurban olarak Oğlunu gönderen Odur” (1 Yu 4, 10). “Dünyayı Mesih’te kendisiyle barıştıran Tanrı’dır” (2 Kor 5, 19).

 

621 İsa bizim esenliğimiz uğruna kendini özgürce feda etti. Bu kurbana, önceden, son yemeğinde bir anlam verdi, sonra bunu gerçekleştirdi: “Bu, sizin uğrunuza feda edilen benim bedenimdir” (Lk 22, 19).

 

622 Mesih’in kurtarıcılığı şundan ibarettir: “Mesih canını birçokları uğruna fidye olarak vermeye geldi” (Mt 20, 28), kısacası “atalarından miras kalan boş yaşayıştan kurtulmaları” (1 Pet 1, 18) için “kendininkileri sonuna kadar sevdi” (Yu 13, 1).

 

623 Babasına hoş gelen “haç üzerinde ölüme varan” (Fil 2, 8) itaati ile İsa, acı çeken Kul olarak “çoğunluğun hatalarını Kendi üzerine alarak onları aklayan günah ödeme1 misyonunu gerçekleştirdi”2 (İş 53, 11).

 

 

 

 

III. PARAGRAF

 

Mesih İsa gömüldü

 

624 “Tanrı’nın lütfuyla, bütün insanların yararına, ölümü tattı” (İbr 2, 9). Kendi esenlik tasarısında Tanrı, yalnızca Oğlunun “günahlarımız için ölmesini” (1 Kor 15, 3) değil, ama aynı zamanda “ölümü tadacağını”, yani ölüm durumunu, ruhun bedenden ayrılma durumunu, Haç üzerinde can verişinden Dirileceği ana kadar süren zamanda tanımasını öngördü. Ölmüş Mesih’in bu durumu mezar ve ölüler diyarına iniş gizidir. Bu, Mesih’in mezara3 konulduğu Kutsal Cumartesi gizi, Tanrı’nın bütün evreni4 barışa götüren insanların esenliğinin gerçekleşmesinden5 sonraki Tanrı’nın sept dinlencesini6 gösterir.

 

Mesih bedeniyle mezarda

 

625 Mesih’in mezarda kaldığı süre, Mesih’in Paskalya’dan önceki geçici durumuyla şimdiki Dirilmiş şanlı durumu arasındaki gerçek bağı oluşturur. Aynı “Canlı Olan” kişi şöyle diyebilir: “Ölmüştüm, ama işte sonsuza dek canlı kalacağım” (Ap 1, 18):

 

Tanrı [Oğul], doğanın gereği olarak ölümün ruhu bedenden ayırmasına engel olmadı, ama kendisi ölümle yaşamın kişiliğinde buluştuğu nokta olmakla, ölümle oluşacak bozulmayı kendisinde durdurarak ve ayrılmış bölümleri birleştiren temel olmakla her birini Dirilişle yeniden bir araya getirdi.7

 

626 Madem ki ölüme mahkûm edilen “Yaşam Prensi” (Hİ 3, 15) ile “dirilmiş canlı Olan” (Lk 24, 5-6) aynı kişidir, Tanrı’ nın Oğlunun Tanrısal kişiliği ölümle birbirinden ayrılmış olan ruhuyla bedenine sahip olmaya devam etmeliydi:

 

Mesih’in ölümüyle ruh bedenden ayrıldığına göre, tek kişi iki kişiye ayrılmış olmadı; çünkü Mesih’in ruhu ve bedeni Kelâm’ın kişiliğinde başlangıçtan beri aynı sıfatla var oldular; ölümde ise, birbirlerinden ayrılmalarına karşın her biri Kelâm’ın aynı ve tek kişiliğinde kalırlar.1

 

“Kutsalını çürümeye terk etmeyeceksin”

 

627 Mesih’in ölümü dünyadaki yaşamına son veren gerçek bir ölümdü. Ne var ki bedeninin Oğul’un kişiliğiyle olan bağı yüzünden ötekiler gibi ölen bir kimsenin ardında bıraktığı ceset olmadı, çünkü “Tanrısal nitelik Mesih’in bedenini bozulmuşluktan korudu”2. Mesih hakkında şunu da diyebiliriz: “Canlıların toprağından koparıldı” (İş 53, 8); ve “Çünkü sen canımı ölüler diyarına terk etmeyeceksin, Kutsalını çürümeye terk etmeyeceksin, bedenim umut içinde yaşayacak”3 (Hİ 2, 26-27). İsa’nın “üçüncü gün”4 (1 Kor 15, 4; Lk 24, 46) Dirilişi bunun kanıtıdır, çünkü çürümenin dördüncü günden sonra başladığı kabul edilmektedir.5

 

“Mesih’le birlikte gömülmek…”

 

628 Özgün ve tam işareti suya batmak olan Vaftiz, yeni bir yaşama başlamak için Mesih’le birlikte günaha ölen Hıristiyanın mezara başarıyla girmesi anlamına gelir: “Baba’nın yüceliği sayesinde Mesih nasıl ölümden dirildiyse, biz de yeni bir yaşam sürelim diye vaftiz yoluyla Onunla birlikte ölüme gömüldük”6 (Rom 6, 4).

 

 

ÖZET

 

629 Bütün insanların yararı için İsa ölümü tattı.7 Gerçekten de insan olan Tanrı’nın Oğlu öldü ve gömüldü.

 

630 Mesih mezarda olduğu sürede Tanrısal kişiliği ölümle birbirinden ayrılmış olan ruhu ile bedenini kendi üstünde taşımaya devam etti. Bunun içindir ki ölen Mesih’in bedeni “çürüme yüzü görmedi” (Hİ 13, 37).

 

 

5. KONU

 

“Mesih İsa ölüler diyarına indi,

üçüncü gün ölüler arasından dirildi”

 

631 “İsa dünyanın aşağı katlarına indi. Aşağı inmiş olanla yukarı çıkmış olan kişi aynıdır” (Ef 4, 9-10). Havariler İnanç ilkeleri Formülü’nde Mesih’in ölüler diyarına inişi ile üçüncü gün ölüler arasından Dirilişi tek bir konuda belirtiliyor. Çünkü İsa Paskalyasında yaşamı ölümün derinliklerinden çıkarttı.

 

Ölüler diyarından çıkan

Oğlun Mesih

erinç ve mutluluk dolu aydınlığını

insanlık üzerine yaydı

O sonsuza dek yaşayacak ve hüküm sürecektir. Amin.1

 

I. PARAGRAF

 

Mesih ölüler diyarına indi

 

632 Yeni Ahit’te İsa’nın “ölüler arasından dirildiği” hakkında sıkça rastlanan doğrulamalar (Hİ 3, 15; Rom 8, 11; 1 Kor 15, 20), dirilişten önce, İsa’nın ölüler diyarında kaldığını önceden varsayıyor.2 İsa’nın ölüler diyarına indiğine havarilerin verdiği birinci anlam şudur: İsa bütün insanlar gibi ölümü tanıdı ve ruhuyla onlarla ölüler diyarında katıldı. Ne var ki, oraya Kurtarıcı olarak iyi haberi orada tutulanlara duyurmak için gitti.3

 

633 Ölmüş Mesih’in indiği ölüler diyarına, Kutsal Kitap cehennemler, Şeol ya da Hades4 diyor, çünkü orada bulunanlar Tanrı’yı görmekten mahrumlar.5 Nitekim, Kurtarıcı bekleyen kötü ya da doğru6 bütün ölülerin durumu buydu. Bu onların kaderinin İsa’nın anlattığı “İbrahim’in bağrına”7 kabul edilen yoksul Lazarus’un meselindeki gibi olduğu anlamına gelmez. “İbrahim’in bağrında Kurtarıcılarını bekleyen bu kutsal ruhlar için İsa özellikle ölüler diyarına indi.”8 İsa ölüler diyarına ne oradaki cehennemlikleri9 kurtarmak için ne de cehennemi yok etmek için10 indi, ama kendisinden önce oraya gelen doğruları kurtarmak için indi.11

 

634 “Yeni Haber ölülere de bildirilmiş oldu…” (1 Pet 4, 6). Ölüler diyarına inmek esenlikle ilgili İncil’in haberinin eksiksiz olarak tamamlanmasıdır. Bu İsa’nın Mesihçi misyonunun vaktinde yoğunlaşmış ama bütün zamanlarda ve her yerde bütün insanları kurtarıcı işlevinin yayılmasının gerçek anlamında son derece engin en yüce evresidir, zira kurtulmuş olanların hepsi Kurtarıcılığa katılan iştirakçiler olmuştur.

 

635 Şu halde Mesih “ölüler Tanrı’nın Oğlunun sesini işitsinler ve işitenler de yaşasınlar diye”1 (Yu 5, 25) ölümün derinliklerine indi. “Yaşam Prensi” (Hİ 3, 15) olan İsa kendi ölümü ile, “ölüm gücüne sahip olanı, yani Şeytan’ı etkisiz hale getirdi ve bütün ömürleri boyunca ölüm korkusu yüzünden köle durumuna düşmüş olanların hepsini özgür kıldı” (İbr 2, 14-15). Bundan böyle “ölümün ve ölüler diyarının anahtarları dirilmiş Mesih’in elindedir” (Ap 1, 18) ve “İsa adı anıldığında gökte, yeryüzünde ve ölüler diyarında bulunan herkes diz çökecek”tir (Fil 2, 10).

 

Bugün yeryüzüne koca bir sessizlik egemen, koca bir sessizlik ve koca bir yalnızlık. Koca bir sessizlik, çünkü Kral uyuyor. Yeryüzü sarsıldı ve sakinleşti, çünkü Tanrı bedende uyumuş ve yüzyıllar boyunca uykuya dalmış olanları uyandırmaya gitmişti (…). İlk atamız Adem’i, kaybolmuş kuzuyu bulmaya gitti. Ölümün gölgesinde ve karanlıklarda oturanları ziyaret etmek istedi. Adem’i ve onunla birlikte tutsak olan Havva’yı acılarından ve bağlarından, onların hem Tanrısı hem de Oğlu olarak kurtarmaya geldi (…) “Senin Tanrınım, senin yüzünden senin Oğlun oldum. Uyuyan sen, kalk, seni ölüler diyarında zincire bağlanasın diye yaratmadım. Ölüler arasından kalk, zira ben ölülerin Yaşamı’yım.”2

 

ÖZET

 

636 “İsa ölüler diyarına indi” ifadesi, İsa’nın gerçekten öldüğünü ve bizim uğrumuza ölmesiyle ölümü ve “ölüm gücüne sahip şeytanı” (İbr 2, 14) yendiğini gösterir.

 

637 Ölmüş Mesih Tanrısal kişiliğine bağlı ruhuyla ölüler diyarına indi. Kendisinden önce oraya gidenlere cennetin kapılarını açtı.

 

 

II. PARAGRAF

 

Üçüncü gün ölüler arasından dirildi

 

638 “Biz size İyi Haberi duyuruyoruz: Tanrı İsa’yı diriltmekle, atalarımıza verdiği sözü, onların çocukları olan bizler için yerine getirmiştir” (Hİ 13, 32-33). İsa’nın Dirilişi Mesih’e olan inancımızın temel noktasını oluşturur. İlk Hıristiyanlar Gelenek tarafından iletilen, Yeni Ahit’teki belgelerle ortaya konulan, Haç ile birlikte Paskalya gizinin en önemli noktası olarak vazedilen bu temel gerçeğe inanmış ve ona göre yaşamışlardır:

 

Mesih ölüler arasından dirildi.

Ölümüyle ölümü yendi,

Ölülere yaşam verdi.1

 

I. Tarihi ve aşkın olay

 

639 Mesih’in dirilişinin gizi, Yeni Ahit’in doğruladığı saptanmış tarihi belirtileri olan gerçek bir olaydır. 56 yıllarında Paulus Korintlilere şöyle yazıyordu: “Aldığım bilgiyi size öncelikle ilettim. Şöyle ki, Kutsal Yazılar uyarınca Mesih, günahlarımıza karşılık öldü, gömüldü ve Kutsal Yazılar uyarınca üçüncü gün ölümden dirildi. Kifas’a, sonra Onikilere göründü” (1 Kor 15, 3-4). Havari burada Şam yolunda2 İsa’ya inandıktan sonra öğrenmiş olduğu Dirilişin canlı geleneğinden söz ediyor.

 

Boş mezar

 

640 “Canlı olanı neden ölüler arasında arıyorsunuz? O burada değil, dirildi” (Lk 24, 5-6). Paskalyadaki olaylar çerçevesinde, karşılaşılan ilk nokta boş mezardır. Boş mezar doğrudan bir kanıt oluşturmuyor. Mesih’in vücudunun mezarda bulunmayışı başka şekilde de açıklanabilir.3 Bütün bunlara karşın, boş mezar herkes için temel bir işaretti. Mezarın boş olduğunun havarilerce saptanması Dirilişin olduğunu gösteren ilk adımdı. Önce kutsal kadınlar,4 sonra İsa’nın en çok sevdiği havarisi Petrus5 ve (Yu 20, 2) boş mezara girdiklerinde yerde duran kefen bezlerini (Yu 29, 6) “görerek iman ettiler” (Yu 20, 8). Bu da havarinin İsa’nın cesedinin bulunmadığı boş mezarı6 görerek bu olayın insan eli tarafından gerçekleşmediğini ve İsa’nın Lazarus olayındaki7 gibi dünyaya basit bir şekilde geri gelmediğini saptadığını gösterir.

 

Dirilen Kişinin görünmeleri

 

641 Sept gününün yaklaşması nedeniyle Kutsal Cuma akşamı1 alelacele İsa’nın vücuduna2 güzel kokular sürmüş olan Mecdelli Meryem ve kutsal kadınlar Dirilmiş Olanı ilk görenler oldular.3 Böylelikle kadınlar Havarilere bile Mesih’in Dirilişini bildiren ilk haberciler oldular (Lk 24, 9-10). İsa daha sonra, önce Petrus’a sonra da Onikilere göründü.4 Kardeşlerinin imanının doğru olduğunu göstermeye çağrılan Petrus5 Dirilen Kişiyi onlardan önce gördü, topluluk da onun tanıklığına dayanarak şöyle diyordu: “Rab gerçekten dirilmiştir, Simon’a görünmüş” (Lk 24, 34. 36).

 

642 Paskalya günlerinde meydana gelen bütün bu olaylar bütün havarileri, özellikle de Petrus’u Paskalya sabahı başlamış olan yeni miladın yapılanması konusunda yükümlülük altına sokuyordu. Dirilmiş Olanın tanıkları olarak onlar, Onun Kilisesinin temel taşlarıydılar. İlk inanlılar topluluğunun imanı Hıristiyanlarca tanınan, çoğunun da aralarında yaşadığı somut insanların tanıklıklarına dayanır. “Mesih’in Dirilişinin bu tanıkları”6 başta Petrus olmak üzere Onikilerdir, ama yalnız onlar değildir: Paulus açıkça İsa’nın bir defada beş yüz kişiye, Yakup’a ve bütün havarilere göründüğünden söz eder.7

 

643 Bu tanıklıklar karşısında Mesih’in Dirilişini fiziksel düzen dışında yorumlamak ve bunu bir tarihi olay olarak kabul etmemek mümkün değildir. Olaylardan şu sonuç çıkmaktadır ki, havariler Efendileri İsa’nın önceden kendilerine haber verdiği8 gibi acı çekerek Haç üzerinde ölmek gibi radikal bir denemeye tabi tutulmuşlardır. İsa’nın çektiği acılar onlar üzerinde öyle bir şok etkisi yarattı ki (en azından bazılarında) İsa’nın dirilmiş olduğu haberine hemen inanmadılar. İnciller havarileri bize mistik bir tutkuya kapılmış bir topluluk olarak göstermek yerine kolu kanadı kırılmış “suratları asık” (Lk 24, 17) ve dehşete kapılmış9 insanlar olarak gösteriyor. Bunun içindir ki mezardan dönen kadınlara inanmadılar ve onların söylediklerini “saçma buldular”10 (Lk 24, 11). Paskalya akşamı İsa Onbirlere kendisini gösterdiğinde onları “Kendisini dirilmiş olarak görenlere inanmadıkları için imansızlıklarından ve yüreklerinin katılığından ötürü azarladı” (Mk 16, 14).

 

644 Hatta dirilmiş İsa’nın gerçeği karşısında bile havariler kuşku duymaya devam ettiler,1 öyle ki gördüklerine inanmak istemediler ve bir hayalet görmüş olduklarını sandılar.2 “Sevinçten hâlâ inanamıyorlardı ve şaşkınlık içindeydiler” (Lk 24, 41). Thomas da aynı kuşkuyu duyacaktır, Matta tarafından Celile’den getirilen son görünme haberine “bazıları kuşkuyla baktı”3 (Mt 28, 17). İşte bu nedenledir ki, Diriliş olayının havarilerin saflıklarının ya da inançlarının ortaya çıkardığı bir şey olduğu varsayımı inanılırlığını yitirmektedir. Tam tersine, onların İsa’nın dirildiğine olan inançları -Tanrısal lütfun etkisiyle- dirilmiş İsa’nın gerçeğiyle doğrudan yaptıkları tecrübeye dayanmaktadır.

 

Dirilmiş Mesih’in insanlığının durumu

 

645 Dirilmiş İsa havarileriyle, dokunarak,4 onlarla yemeği paylaşarak5 doğrudan ilişkiye geçiyor. Bununla onlara bir ruh6 olmadığını ama onlara göründüğü bedeninin acı çeken ve haça gerilen bedenle aynı olduğunu ve üzerinde hâlâ çektiklerinin izini taşıdığını göstermek istemektedir.7 Bu gerçek ve gerçekliği belli olan beden aynı zamanda yüceltilmiş bir bedenin yeni özelliklerini de taşımaktadır: Mekâna ve zamana tabi değildir, istediği zaman ve keyfine göre istediği yerde olabilmektedir,8 çünkü insanlığı artık yeryüzüyle sınırlandırılamaz ve yeri yalnızca Baba’nın Kutsal Krallığıdır.9 Bu nedenle dirilmiş İsa istediği gibi görünmekte son derece özgürdür: Kendisine yakın olan kişilere imanlarını uyandırmak10 için bir bahçıvan ya da “başka kılıklarda”11.

 

646 Mesih’in Dirilişi, Paskalya’dan önce diriltmiş olduğu Jairin kızı, Naimli genç adam, Lazarus’un olayı gibi yeryüzündeki yaşama yeniden dönme niteliğinde değildi. Bu olaylar mucizevi olaylardı, İsa’nın gücü sayesinde bu mucizeleri yaşamış insanlar normal dünyevi yaşantılarına dönüyorlardı. Bir süre sonra yeniden ölüyorlardı. Mesih’in Dirilişi temelde farklı bir diriliştir. Mesih dirilmiş bedeni ile ölüm halinden mekânın ve zamanın ötesindeki bir başka yaşama geçmiştir. İsa’nın bedeni, Dirilişte, Kutsal Ruh’un gücüyle dolu olarak, yüceltilmiş durumuyla Tanrısal yaşama katılmıştır, öyle ki Paulus Mesih için o “göksel bir insandır”12 diyor.

 

İsa’nın Dirilişi aşkın bir olaydır

 

647 “Ey tümüyle kutsal gece” der Paskalya ilahisi, “Mesih’in ölüler diyarından çıktığı anı yalnız sen tanıdın”. Nitekim, hiç kimse İsa’nın Diriliş olayının görgü tanığı olmamıştır ve bundan da İncil yazarlarından hiçbiri söz etmiyor. Hiç kimse fiziksel olarak bu olayın nasıl gerçekleştiğini söyleyecek durumda değildir. Bir başka yaşama geçiş olayı gözle görülmüş değildir. Mezarın boş oluşuyla ve havarilerin dirilmiş Mesih’i görmeleriyle saptanan bu tarihi olay, tarihi aşması ve ona üstün gelmesiyle inanç gizi olarak kalmaya devam etmektedir. Bunun içindir ki dirilmiş Mesih dünyaya1 değil de “kendisiyle birlikte Celile’den Kudüs’e gelmiş havarilerine görünmeye devam etti. Bu kişiler şimdi Onun tanıklığını yapıyorlar” (Hİ 13, 31).

 

II. İsa’nın Dirilişi - Kutsal Ruh’un eseri

 

648 Mesih’in Dirilişi, Tanrı’nın bizzat kendisinin yaratılışta ve tarihteki aşkın girişimi nedeniyle bir iman konusu olmaktadır. Onda, Tanrısal üç Kişi aynı zamanda birlikte hareket ediyor ve kendi özgünlüklerini ortaya koyuyorlar. Bu girişim, Oğlu Mesih’i “dirilten”2 Baba’nın gücüyle olmuş ve insanlığını yetkin bir şekilde -bedeniyle birlikte- Üçlü-Birlik’e sokmuştur. “İsa’nın Kutsal Ruh sayesinde ölümden dirilişiyle Tanrı’ nın Oğlu olduğu kesin olarak açınlanmış oldu” (Rom 1, 3-4). Paulus İsa’nın ölmüş bedenini yeniden canlandıranın ve onu Kutsal Ruh’un aracılığıyla Rab’bin yüce durumuna yükseltenin Tanrı’nın gücü olduğunda ısrar ediyor.3

 

649 Oğul’a gelince, O da kendi Dirilişini kendi Tanrısal gücü sayesinde gerçekleştiriyor. İsa İnsanoğlu’nun acı çekeceğini, öleceğini, sonra da dirileceğini önceden bildiriyor.4 Zaten, açıkça şöyle diyor: “Canımı tekrar geri almak üzere veririm. (…) Canımı vermeye de tekrar geri almaya da yetkim var.” (Yu 10, 17-18). “İsa’nın öldüğüne, sonra da dirildiğine inanıyoruz” (1 Tim 4, 14).

 

650 Kilise Babaları İsa’nın Dirilişine, Mesih’in Tanrısal kişiliğinin ölüm sırasında ayrılmış olan ruh ve bedeninde birleşmiş olarak kaldığını göz önüne alarak bakıyorlar: “İnsanın her iki bölümünde de mevcut bulunan Tanrısal doğa sayesinde, bu iki bölüm yeniden birleşir. Ölüm insanı oluşturan bölümlerin ayrılmasından, Diriliş ise ayrılmış iki bölümün birleşmesinden oluşur.”1

 

III. İsa’nın Dirilişinin anlamı ve sonucu

 

651 “Mesih dirilmemişse, bildirimiz de, imanımız da boştur” (1 Kor 15, 14). İsa’nın Dirilişi her şeyden önce, İsa’nın bizzat kendisinin yapmış olduğu ve öğrettiği her şeyin doğrulanmasıdır. Bütün gerçekler, hatta insan aklının alamadığı gerçekler doğrulanmaktadır. Mesih dirilerek Tanrısal otoritesinin vaat ettiği kesin kanıtını göstermiştir.

 

652 Mesih’in Dirilişi Eski Ahit’te2 verilen ve İsa’nın yeryüzündeki yaşamı3 sırasında verdiği sözlerin yerine getirilmesidir. “Kutsal Yazılara göre”4 ifadesi Mesih’in Dirilişinin kehanetlerinin gerçekleştiğini göstermektedir.

 

653 İsa’nın Tanrılığı Dirilişiyle doğrulanmıştır. İsa şöyle demişti: “İnsanoğlu’nu yukarı kaldırdığınız zaman benim ‘Var Olan’ olduğumu anlayacaksınız.” Haça gerilmiş Kişinin Dirilişi onun gerçekten “Var Olan”, Tanrı’nın Oğlu ve Tanrı’nın kendisi olduğunu gösterdi. Paulus Yahudilere şunu açıklamıştı: “Tanrı, İsa’yı, birinci Mezmur’da ‘Sen benim Oğlumsun, bugün ben sana Baba oldum’5 (Hİ 13, 32-33) yazıldığı gibi diriltmekle, atalarımıza verdiği sözü, onların çocukları olan bizler için yerine getirmiştir (…).” Mesih’in Dirilişi Tanrı’nın Oğlunun insan olma giziyle sıkı sıkıya bağıntılıdır. Bu Tanrı’ nın ebedi tasarısının gerçekleşmesidir.

 

654 Paskalya gizinde iki yan vardır: İsa ölümüyle bizleri günahtan kurtarıyor, Dirilişiyle de yeni bir yaşama girişi sağlıyor. Önce bizleri aklayarak “Mesih nasıl ölümden dirildiyse, biz de yeni bir yaşam sürelim diye” (Rom 6, 4) Tanrı’nın lütfunu alacak duruma sokuyor.6 Aklanma günahın neden olduğu ölüme üzerindeki zafere ve onun lütfuna yeniden katılmamıza dayanır.7 Bu, manevi evlat olma sorununu çözmektedir, zira insanlar Mesih’in kardeşleri olurlar. Aynen İsa’nın dirildikten sonra havarilerine: “Gidin bunu kardeşlerime bildirin” (Mt 28, 10; Yu 20, 17) dediği gibi. Doğal olarak değil de lütfun armağanıyla kardeş oluruz, çünkü bu evlat olma durumu, biricik Oğul’un Dirilişle tamamiyle açınlanmış yaşamına katılımı sağlar.

 

655 Sonuçta, Mesih’in Dirilişi -ve dirilmiş Mesih’in kendisi- bizim gelecekteki dirilişimizin ana öğesi ve kaynağıdır: “Mesih ölmüş olanların ilk örneği olarak ölümden dirilmiştir (…), herkes nasıl Adem’de ölüyorsa, herkes aynı zamanda Mesih’ te yaşayacaktır” (1 Kor 15, 20-22). Bunun gerçekleşmesini beklerken dirilmiş Mesih inanlıların yüreklerinde yaşamaktadır. Hıristiyanlar “artık kendileri için değil, kendileri uğruna ölmüş ve dirilmiş olan Mesih için yaşasınlar”1 (2 Kor 5, 15) diye Onda “gelecek çağın güçlerini tatmakta” (İbr 6, 5) ve onların yaşamları Mesih tarafından Tanrısal yaşamın bağrına sürüklenmektedir.

 

 

 

 

ÖZET

 

656 İsa’nın Dirilişine iman, dirilmiş İsa’yla gerçekten karşılaşmış olan havarilerin tarihsel doğrulamalarına dayanan bir olaya imandır, aynı zamanda Mesih’in insanlığının Tanrı’nın yüceliğine girmesi dolayısıyla gizemli bir biçimde aşkındır.

 

657 Mezarın boş oluşu ve kefen bezlerinin yerde bulunması Mesih’in bedeninin Tanrı’nın gücüyle ölümün ve çürümenin bağlarından kurtulduğunu gösterir. Bunlar havarileri Dirilmiş olanla karşılaşmaya hazırlar.

 

658 Mesih “ölüler arasından ilk-doğan olarak” (Kol 1, 18), şimdiden ruhumuzun aklanmasıyla,2 daha sonra bedenimizin canlandırılmasıyla3 bizim kendi dirilişimizin ana öğesidir.

 

 

6. KONU

 

“İsa göğe çıktı,

Herşeye Kadir Tanrı’nın

sağında oturmaktadır”

 

659 “Rab İsa onlarla konuştuktan sonra göğe alındı ve Tanrı’ nın sağında oturdu” (Mk 16, 19). Mesih’in bedeni dirildiği andan itibaren sahip olduğu yeni ve doğaüstü niteliklerinin gösterdiği gibi yüceltilmiştir.4 Ne var ki havarileriyle samimi bir şekilde yiyip içtiği,5 onları Tanrı’nın Egemenliği üzerine eğittiği1 kırk gün boyunca yüceliği doğal insan görünümü altında gizli kalacaktır.2 İsa’nın son görünümü insanlığı bulutla3 ve gökle4 sembolize edilen Tanrısal yüceliğine geri dönüşsüz biçimde girişiyle noktalanır. İsa bundan böyle Tanrı’nın sağında oturmaktadır.5 Son derece özel ve istisnai bir biçimde, Paulus’u Paulus yapan son bir görünmeyle “zamanından önce doğmuş çocuk” (1 Kor 15, 8) olan Paulus’a görünür.6

 

660 Dirilmiş Olan’ın örtülü niteliği Mecdelli Meryem’e söylediği gizemli sözlerde saklıdır: “Çünkü daha Baba’nın yanına çıkmadım. Kardeşlerime git ve onlara söyle, Benim Babamın ve sizin Babanızın, benim Tanrımın ve sizin Tanrınızın yanına çıkıyorum” (Yu 20, 17). Bu dirilmiş Mesih’le Baba’nın sağında yüceltilen Mesih arasında bir fark bulunduğunu gösterir. Gerek tarihi gerek aşkın İsa’nın göğe çıkışı olayı birbirine geçişi belirtir.

 

661 Bu son evre sıkı sıkıya birincisine bağlıdır, yani Tanrı’ nın Oğlunun gökten inerek insan olmasıyla gerçekleşen evreye. Sadece “Baba’dan çıkmış olan” “yeniden Baba’ya dönebilir”: Mesih.7 “Gökten inmiş olan İnsanoğlu’ndan başka hiç kimse göğe çıkmamıştır”8 (Yu 3, 13). İnsan kendi doğal gücüyle “Baba’nın Evi’ne” (Yu 14, 2), Tanrı’nın yaşamına ve mutluluğuna çıkamaz. Mesih, Onun üyeleri olan bizlerin Başımız ve Ana Kaynağımız olan O neredeyse, orada Ona kavuşma umudumuz bulunsun diye insana bu yolu açmıştır.9

 

662 “Ben yerden yukarı kaldırıldığım zaman bütün insanları kendime çekeceğim.” (Yu 12, 32). Haçın yerden kaldırılması İsa’nın göğe çıkışını bildirir ve belirtir. Bu, bunun başlangıcıdır. Yeni ve ebedi Antlaşmanın biricik Rahibi Mesih İsa “insan eliyle yapılmış bir kutsal yere değil de bizlerin yararına Tanrı’nın huzurunda gözükmek üzere göğe girdi” (İbr 9, 24). Mesih hep yaşadığı için gökteki kurbanı da süreklidir, bu nedenle Onun aracılığıyla Tanrı’ya yaklaşanları tamamen kurtarmaya gücü yeter (İbr 7, 25). “Mesih gelecek iyi şeylerin başrahibi olduğu için” (İbr 9, 11) O göklerdeki Baba’yı onurlandıran litürjinin merkezi ve başkahramanıdır.10

 

663 Mesih, bundan böyle, Baba’nın sağında oturmaktadır: “Baba’nın sağı ifadesiyle, insan olduktan ve bedeni yüceldikten sonra bedeni ile oturan Tanrı olarak ve Baba’yla aynı özde olan yüzyıllar öncesinden var olan Tanrı’nın Oğlunun Tanrılığının onur ve yüceliğini anlıyoruz.”1

 

664 Baba’nın sağında oturmak Mesih’in egemenliğinin kurulması demektir, peygamber Danyel’in İnsanoğlu ile ilgili vizyonunun gerçekleşmesidir: “Bütün halklar, uluslar ve diller Ona kulluk etsinler diye, kendisine hükümranlık onur ve egemenlik verildi. Onun hükümranlığı sona ermeyecek ebedi bir hükümranlıktır; ve krallığı yıkılmayacak bir krallıktır” (Dan 7, 14). İşte bu andan itibaren, havariler “sonu gelmeyecek Egemenliğin”2 tanıkları oldular.

 

ÖZET

 

665 Mesih’in Göğe Çıkışı İsa’nın insanlığının Tanrı’nın göksel alanına nihai girişini belirtir. İsa oradan yeniden gelecektir.3 Ama bu insanlık Onu bu zaman zarfında insan gözlerinden saklar.4

 

666 Kilise’nin Başı olan Mesih İsa, Baba’nın şanlı Egemenliğine bizden önce gitmiştir, Bedeninin üyeleri olarak bizler de günün birinde ebediyen Onunla birlikte olmayı umut ediyoruz.

 

667 Mesih İsa ilk ve son kez gökteki kutsal yere girdikten sonra, bizlere yardım etmek için sürekli arabuluculuk yapmakta, Kutsal Ruh’un sürekli olarak akması konusunda da güvence vermektedir.

 

 

7. KONU

 

“Oradan dirileri ve ölüleri

yargılamak amacıyla gelecektir”

 

I. Şanla yeniden gelecek

 

Mesih şimdiden Kilisesiyle saltanat sürmektedir…

 

668 “Mesih hem ölülerin hem de yaşayanların Rab’bi olmak üzere ölüp dirildi” (Rom 14, 9). Mesih’in Göğe Çıkışı, insanlığıyla Tanrı’nın Kendisinin otoritesine ve gücüne katıldığını gösterir. Mesih İsa Rab’dir: Yeryüzünde ve gökte her türlü güce sahiptir. O “tüm yönetim ve hükümranlıkların, tüm güç ve egemenliklerin üstündedir” zira Baba “her şeyi Onun ayakları dibine serdi” (Ef 1, 20-22). Mesih İsa kozmosun ve tarihin Rab’bidir. Onda insanlık tarihi ve hatta bütün yaratılış “birleşmekte” (Ef 1, 10) ve aşkın sonlarına gitmektedir.1

 

669 Mesih Rab olarak Bedeni olan Kilise’nin Başıdır.2 Göğe yükselip yücelerek misyonunu tam olarak gerçekleştirdikten sonra yeryüzünde Kilisesinde kalır. Kurtarma Mesih’in Kutsal Ruh sayesinde Kilisesine uyguladığı otoritesinin kaynağıdır.3 “Mesih’in hükümranlığı yeryüzü Egemenliğinin tohumu ve başlangıcı olan Kilise’de gizemli bir biçimde şimdiden mevcuttur.”4

 

670 İsa’nın Göğe Çıkışından bu yana, Tanrı’nın tasarısı tamamlanma sürecine girdi. “Son saate”5 (1 Yu 2, 18) girmiş bulunuyoruz. “Şu halde bizler için son saatler gelmiş sayılır. Dünyanın yenilenme işlevi geri dönülemez biçimde ilerlemektedir, daha doğrusu, şimdiden öne alınmıştır: Nitekim, Kilise yeryüzünde şimdiden kusurlu ama gerçek bir kutsallıkla süslenmiş durumdadır.”6 Mesih’in egemenliği, Kilisesinde bildirilen sözü ile, görülen mucizelerle7 doğrulanır.8

 

… Her şeyin Ona tabi olacağını beklerken

 

671 Kilisesinde mevcut olmasına karşın Mesih’in Egemenliği, Kralın “güç ve görkemle”9 (Lk 21, 27) geleceği andaki gibi tam değildir. Bu Egemenlik hâlâ, Mesih’in Paskalyası tarafından temelde yenilmiş olan güçlerin10 saldırısına uğramaktadır. Her şeyin Ona tabi olacağı zamana dek11 “hakkın hüküm sürdüğü yeni yeryüzü ve yeni gökler gerçekleşene dek, yolculuk durumundaki Kilise kutsal sır ve kurumlarında, bu zamanı belirten, mevcut çağın simgesini taşır; şu anda hâlâ doğum sancıları arasında kıvranan ve Tanrı’nın oğullarının12 ortaya çıkmasını bekleyen yaratıklar arasındaki yerini alır”. İşte bu nedenle Hıristiyanlar özellikle de Efkaristiya kurbanında13 Mesih’in gelişini14 çabuklaştırması için Ona Marana tha! “Gel Ya Rab” (1 Kor 16, 22; Ap 22, 17. 20) diye dua ederler.

 

672 Mesih İsa, Göğe Çıkışından önce İsrail tarafından beklenen1 peygamberlere göre2 bütün insanlara nihai adalet, sevgi ve barış getirecek düzenin, yani Mesihçi Egemenliğin şanlı bir şekilde kurulmasının henüz zamanı gelmediğini vurgulamıştı. Rab’be göre, şimdiki zaman, Kutsal Ruh’un ve tanıklığın zamanıdır,3 aynı zamanda bu zaman Kilise’nin “sıkıntılardan” (1 Kor 7, 26) kötü günlerden4 muaf tutulmayacağı5 ve son günlerdeki mücadeleleri başlatan zamandır.6 Bu, bekleyiş ve uyanık kalma zamanıdır.7

 

Mesih’in görkemli yeniden gelişi, İsrail’in umudu

 

673 İsa’nın Göğe Çıkışından beri Mesih’in görkemli yeniden gelişi pek yakındır,8 her ne kadar “Baba’nın kendi yetkisiyle belirlemiş olduğu zamanları ve tarihleri” bizim bilmemize “izin yoksa da”9 (Hİ 1, 7). Bu ahret olayı “gecikmiş olsa bile” onu izleyecek son denemeyle10 birlikte her an gerçekleşebilir.11

 

674 Mesih’in görkemli bir biçimde gelişi, tarihin her anında12 İsraillilerden bir bölümünün yüreklerinin (Rom 11, 25) İsa’ya karşı “imansızlıkta” (Rom 11, 20) nasırlaşmasına karşın “bütün İsrail’in kurtulması için” (Rom 11, 26; Mt 23, 39) belirli bir süre ertelenmiştir. Petrus, Kudüslü Yahudilere Pentekost’ tan sonra şöyle sesleniyor: “Günahlarınızın silinmesi için tövbe edin ve Tanrı’ya dönün. Öyle ki, Rab size yenilenme fırsatları versin ve sizin için önceden belirlenmiş olan Mesih’i, İsa’yı göndersin. Tanrı’nın eski çağlardan beri kutsal peygamberlerinin ağzından bildirdiği gibi her şeyin yeniden düzenleneceği zamana dek, İsa’nın gökte kalması gerekiyor” (Hİ 19, 21). Paulus da “Onların reddedilmesi dünyanın Tanrı’yla barışmasını sağladıysa, kabul edilmeleri ölümden yaşama geçiş değil de nedir?” diyor (Rom 11, 15). Mesihçi esenliğe “bütün putperestlerin”13 (Rom 11, 25) ardından “bütün Yahudilerin” (Rom 11, 12) girişi, Tanrı halkının “Tanrı’nın herkeste her şey olacağı” (1 Kor 15, 28) “Mesih’in doluluğunu gerçekleştirmesini” (Ef 4, 13) sağlayacaktır.

 

 

Kilise’nin en büyük denemesi

 

675 İsa’nın yeniden gelişinden önce, Kilise, birçok inanlının imanını sarsacak son bir denemeden geçecektir.1 Yeryüzündeki yolculuğu sırasında uğradığı zulüm2 insanların sorunlarına gerçekleri reddetme pahasına sözde bir çözüm getiren dinsel ahlâksızlık kisvesi altındaki “kötülük gizini” açığa çıkaracaktır. Dinsel ahlâksızlığın en üst noktası Mesih-karşıtının ahlâksızlığıdır, kısacası insanın Tanrı’nın ve insan olarak gönderdiği Mesih’inin yerine kendisini yücelttiği bir sahte Mesihçilik ahlâksızlığıdır.3

 

676 Tarihin mesihçi umudu içinde gerçekleştirildiğini ve ahret yargılamasının sadece tarih ötesinde tamamlanacağını öne süren bu Mesih karşıtı ahlâksızlık dünyada şimdiden oluşmaktadır: Hatta hafifletilmiş haliyle bile olsa, Kilise Binyılcılık4 adıyla gelecek Egemenlik fikrinin çarpıtılmasına karşı olmuş ve özellikle “esası sapkın olan”5 siyasi, laikleştirilmiş bir mesihçiliği reddetmiştir.

 

677 Kilise, Egemenliğin yüceliğine ancak Rabbinin ölümünde ve Dirilişinde izlediği bu en üstün Paskalya’dan geçerek girecektir.6 Egemenlik, Kilise’nin nüfuzunun giderek tarihsel bir zafer kazanmasıyla değil,7 Tanrı’nın, Gelin’i8 Gökten indirerek kötülük zincirlerini kırmasıyla9 gerçekleşecektir. Tanrı’nın kötülük başkaldırısına karşı zaferi, geçici olan bu dünyanın10 kozmik son yıkımından sonra son Yargılama11 şeklini alacaktır.

 

II. Dirileri ve ölüleri yargılamak amacıyla

 

678 Peygamberlerin12 ve Vaftizci Yahya’nın13 ardından İsa konuşmalarında dünyanın sonundaki Yargılama’dan söz etti. O gün herkesin davranışları14 ve yüreklerindeki sırlar15 açığa çıkacak. O gün Tanrı tarafından sunulan lütfu hiçe sayan imansızlık mahkûm edilecek.16 İnsanlara karşı tutumumuz Tanrı’nın sevgisini ve lütfunu kabul ya da reddedecek.17 İsa son günde şöyle diyecek: “Bu en basit kardeşlerimden biri için yaptığınızı, benim için yapmış oldunuz” (Mt 25, 40).

 

679 Mesih ebedi yaşamın Rabbidir. Dünyanın kurtarıcısı olarak insanların yüreklerini ve yaptıklarını kesin olarak yargılamak tamamen onun hakkıdır. Bu “hakkı” Haçı’yla kazandı. Baba tüm yargılama işini Oğul’a verdi1 (Yu 5, 22). Oysa, Oğul yargılamak için değil, kurtarmak2 ve kendisinde olan yaşamı3 vermek için geldi. Bu yaşamda lütfu reddetmekle herkes kendi kendisini yargılamış olur4 ve yaptıklarına göre5 ve hatta sevgi Ruhunu reddederek ebediyen kendisini mahkûm edebilir6.

 

ÖZET

 

680 Rab Mesih şimdiden Kilisesi aracılığıyla hükümrandır, ancak henüz bu dünyanın her şeyi tümüyle ona tabi değildir. Mesih’in Egemenliğinin zaferi kötü güçlerin son bir saldırısından önce gerçekleşmeyecektir.

 

681 Kıyamet Günü Yargılaması’nda, dünyanın sonunda, tarih boyunca tohum ve dikenin birlikte büyüdükleri gibi Mesih iyinin kötü üzerindeki kesin zaferini gerçekleştirmek üzere şanla gelecektir.

 

682 Dünyanın sonunda dirileri ve ölüleri yargılamak üzere gelecek olan görkemli Mesih yüreklerdeki sırları açığa çıkaracak ve lütfunu kabul etmiş ya da reddetmiş olmalarına göre her insana hak ettiğini verecektir.