ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

 Kutsal Ruh’a inanıyorum

 

683 “Kutsal Ruh’un aracılığı olmadan hiç kimse ‘İsa Rab’dir’ diyemez” (1 Kor 12, 3). “Tanrı, öz Oğlunun ‘Abba! Baba!’ diye seslenen Ruhunu yüreklerimize gönderdi” (Gal 4, 6). Bu inanç bilgisi ancak Kutsal Ruh’ta mümkündür. Mesih’le ilişki kurmak için önce Kutsal Ruh tarafından dokunulmuş olmak gerekir. Bizi karşılamaya gelen ve bizdeki imanı uyandıran Odur. İlk inanç sırrı olan Vaftizimizle Baba’daki Yaşam kaynağı bize Oğul’da sunuldu, kişisel ve candan bir şekilde Kutsal Ruh aracılığıyla bize Kilise’de iletildi:

 

Vaftiz, Baba Tanrı’da Oğlu aracılığıyla Kutsal Ruh’ta yeniden doğuşu sağlayan lütfu verir. Çünkü Tanrı’nın Ruhunu taşıyanlar Kelâm’a, yani Oğul’a doğru yönelirler; ama Oğul onları Baba’ya takdim eder, Baba da onlara bozulmazlık verir. Şu halde, Kutsal Ruh olmadan Tanrı’nın Oğlunu görmek mümkün değildir, Oğul olmadan da, hiç kimse Baba’ya yaklaşamaz, çünkü Baba’yı tanımak Oğul’dur, Tanrı’nın Oğlunu tanımak da Kutsal Ruh aracılığıyla olur.1

 

684 Kutsal Ruh, lütfuyla, bizleri imana ve “Baba’yı ve Onun gönderdiği Mesih İsa’yı tanımak” (Yu 17, 3) olan yeni yaşama ilk uyandırandır. Bununla birlikte vahiy konusunda Kutsal Üçlü-Birlik kişileri arasında sonuncudur. “Tanrıbilimci” A. Nazianzlı Gregorius bu gelişmeyi Tanrı’nın sevgi dolu pedagojisi ile açıklamaktadır:

 

Eski Ahit Tanrı Baba’yı daha açıkça, Oğul’u ise kapalı bir şekilde gösteriyordu. Yeni Ahit ise Oğul’u ortaya çıkardı, Kutsal Ruh’un Tanrılığını da şöyle bir gösterdi. Şimdi ise Kutsal Ruh aramızda yer etmiş ve bize Kendisi ile ilgili daha açık bir vizyon vermektedir. Nitekim henüz Baba’nın Tanrılığından söz edilmediği bir zamanda açıkça Oğul’dan söz etmek ve Oğul’un Tanrılığı kabul edilmemişken, fazladan bir yük olarak Kutsal Ruh’unkini eklemek cesurca bir ifade kullanmak gerekirse pek ihtiyatlı olmazdı… Üçlü-Birlik’in ışığı “şandan şana” yapılan ilerlemeler ve gelişmeler sayesinde daha parlak bir şekilde ışıldayacaktır.2

 

685 Kutsal Ruh’a inanmak Kutsal Ruh’un Kutsal Üçlü-Birlik’in kişilerinden biri olduğunu, Baba ve Oğul’la aynı özde olduğunu ve “Baba ve Oğul ile birlikte aynı şekilde yüceltilen ve tapılan”3 biri olduğu belirtmek demektir. Bunun içindir ki, Üçlü-Birlik’le ilgili teolojide Kutsal Ruh’un Tanrısal gizi söz konusudur. Burada ise Kutsal Ruh’un sadece Tanrısal tasarıdaki yeri söz konusu edilecek.

 

686 Kutsal Ruh esenlik tasarısının başından sonuna kadar Baba ve Oğul ile birlikte iş başındadır. Tanrı’nın Oğlunun kurtarıcı olarak yeryüzüne gelmesiyle kurulmuş olan “dünyanın sonunda” Kişi olarak açınlanacak ve verilecek, tanınacak ve kabul edilecektir. O zaman “İlk-Doğan” ve yeni yaratılışın Başı olan Mesih’te tamamlanmış olacak, bu Tanrı tasarısı yayılmış Kutsal Ruh sayesinde insanlıkta vücut bulacaktır: Kilise, azizlerin birliği, günahların bağışlanması, bedenlerin dirilmesi, ebedi yaşam.

 

8. KONU

 

“Kutsal Ruh’a inanıyorum”

 

687 “Tanrı’nın içinden geçirdiklerini Tanrı’nın Ruhundan başkası bilemez” (1 Kor 2, 11). Oysa Kendisini açınlayan Ruhu bize Kelâm’ı, canlı Sözü olan Mesih’i tanıttığı halde Kendisinden bir şey söylemiyor. Peygamberler aracılığıyla konuşan Kişi bize Baba’nın Sözünü dinletiyor. Ama Kendisini duymuyoruz. Onu ancak bize Kelâm’ı açınladığı harekette, ve bizi Onu iman içinde kabul edecek duruma soktuğu şekliyle tanıyoruz. Bize Mesih’i açıklayan Gerçek Ruhu “kendisinden söz etmiyor” (Yu 16, 13). Tanrısallığa ait böylesi bir kendini silme “dünyanın Onu görmediği ve tanımadığı için kabullenmemesinin nedenini” açıklıyor. Ancak Mesih’e inananlar Onu tanırlar, çünkü O onlarla birliktedir (Yu 14, 17).

 

688 Havarilerin inancını aktaran canlı topluluk olan Kilise Kutsal Ruh’u tanıma yerimizdir:

 

- esinlemiş olduğu Kutsal Yazılar’da;

- Kilise Babalarının daima güncel tanıkları olduğu Gelenek’te;

- yardımcı olduğu Kilise’nin kesin Yetkili Kurulunda;

- Kutsal Ruh’un bizleri sözleri ve sembolleri arasından Mesih’le birlik içine soktuğu litürjide;

- bize yardım için araya girdiği duada;

- Kilise’nin din ve erdem konusunda örnek olması gereken karizması ve yönetimlerinde;

- misyoner ve havarisel yaşam işaretlerinde;

- kutsallığını gösterdiği ve esenlik çalışmasını sürdürdüğü azizlerin tanıklığında.

 

I. Oğul ile Ruh’un birbirine bağlı misyonu

 

689 Baba’nın yüreklerimize gönderdiği Kişi, Oğlunun Ruhu, tam olarak Tanrı’dır.1 Baba ve Oğul’la aynı özdedir, Üçlü-Birlik’in iç Yaşamında olduğu kadar dünyaya olan sevgisinde de onlardan ayrılmazdır. Ancak bölünmez, aynı özde olan, canlandırıcı Kutsal Üçlü-Birlik’e taparak Kilise’nin imanı Kişiler arasında fark olduğunu da beyan eder. Baba Kelâm’ını gönderdiğinde, daima Nefesini de gönderir: Farklı oldukları halde ayrılmaz olan Oğul ve Kutsal Ruh’un birbirine bağlı misyonu. Kuşkusuz, görünmeyen Tanrı’nın görünen Sureti Mesih’tir, ama Onu açınlayan Kutsal Ruh’tur.

 

690 İsa Mesih’tir, “meshedilendir”, çünkü Kutsal Ruh meshedendir ve Tanrı’nın Oğlunun insan olmasından sonra gelişen her şey bu bütünlükten kaynaklanmaktadır.1 Sonunda Mesih yüceltilince,2 O da, Baba’nın yanından, Kendisine inananlara Kutsal Ruhu gönderir: Yüceliğini onlara iletir,3 kısacası Kendisini yücelten Kutsal Ruhu.4 O andan itibaren birbirine bağlı misyon, Baba tarafından Oğlunun Bedeni’nden evlat edindiği çocuklarda yayılacaktır: Kutsal Ruh’un evlat edinme misyonu onları Mesih’te birleştirmek ve Onda yaşatmaktır.

 

Meshetme kavramı Oğul ile Kutsal Ruh arasında hiçbir mesafe olmadığını gösterir. Nitekim beden yüzeyi ile yağ sürme arasında ne akılca ne de hissetmek açısından bir mesafe olduğu kabul edilemez, aynı şekilde de Oğul ile Kutsal Ruh arasında en yakın temas vardır, öyle ki iman ederek Oğul ile ilişkiye girecek kişi temas sonucu önce yağla karşılaşacaktır. Nitekim Kutsal Ruh tarafından çıplaklaştırılmamış hiçbir bölüm yoktur. Bunun içindir ki Oğul’un Majesteliğini dile getirmek, onu kabullenenler için Kutsal Ruh’ta gerçekleşmektedir, imanla yaklaşanları Kutsal Ruh her yandan karşılamaya gelir.5

 

II. Kutsal Ruh’un adı, sembolleri ve adlandırmaları

 

Kutsal Ruh’un asıl adı

 

691 Baba ve Oğul ile birlikte yücelttiğimiz ve taptığımız Kişi’nin asıl adı “Kutsal Ruh”tur. Kilise bu adı İsa’dan öğrendi ve bunu yeni çocuklarının Vaftizinde beyan eder.6

 

“Ruh” terimi İbranice Ruah’tan gelir, ilk anlamı nefes, hava, yel demektir. İsa Nikodim’e kişisel olarak Tanrı’nın Nefesi, Tanrısal Ruh olanın aşkın yeniliğini anlatabilmek için yel örneğini veriyor (Yu 3, 5-8). Öte yandan, “Ruh” ve “Kutsal”, Üç Tanrısal Kişinin ortak Tanrısal özellikleridir. Kutsal Kitap, litürji ve tanrıbilimsel dil bu iki terimi birleştirerek Kutsal Ruh’un “ruh” ve “kutsal” terimlerinin başka kullanımlarının yaratacağı muhtemel yanlışlıklara meydan vermeden sözle anlatılamaz Kişiliğini belirtir.

 

Kutsal Ruh’un adlandırmaları

 

692 İsa Kutsal Ruh’un geleceğini bildirdiğinde ve buna söz verdiğinde, Ona “Paraklitos” dedi; bu sözcüğün anlamı: “Yanına Çağrılan Kişi”dir, ad-vocatus (Yu 14, 16. 26; 15, 26; 16, 7). Genelde “Paraklitos” sözcüğü “Tesellici” olarak çevrilir, İsa ilk teselli veren kişiydi.1 İsa Kutsal Ruh’a “Gerçeğin Ruhu” diyor (Yu 16, 13).

 

693 En çok Havarilerin İşlerinde ve Mektuplarda kullanılan asıl adının dışında Paulus’un kullandığı şu deyimlere rastlıyoruz: “Vaat Ruhu (Gal 3, 14; Ef 1, 13), evlat olma Ruhu (Rom 8, 15; Gal 4, 6), Mesih’in Ruhu (Rom 8, 11), Rab’bin Ruhu (2 Kor 3, 17), Tanrı’nın Ruhu (Rom 8, 9. 14; 15, 19; 1 Kor 6, 11; 7, 40), Petrus’ta da, yücelik Ruhu (1 Pet 4, 14) deyimine rastlıyoruz.

 

Kutsal Ruh’un sembolleri

 

694 Su. Suyun sembolizmi Kutsal Ruh’un Vaftizdeki işlevi açısından anlamlıdır, Kutsal Ruh’a yakardıktan sonra su yeni doğuşun amaca hizmet eden sırlı işareti olur: Nasıl ki ilk doğuşumuz su içinde oluştu, aynı şekilde vaftiz suyu da gerçekten Tanrısal yaşama doğuşumuzun bize Kutsal Ruh tarafından verildiğini gösterir. Aynı Ruhta vaftiz edildiğimize göre, aynı Ruhtan da içeceğiz (1 Kor 12, 13): Kutsal Ruh kişisel olarak kendi kaynağından çıktığı kadar haça gerilmiş2 Mesih’ten de çıkan ve bizde Sonsuz yaşam için fışkıran canlı Sudur.3

 

695 Meshetme. Yağ meshetme sembolizmi de Onunla eşanlamlı olacak kadar Kutsal Ruhu belirtir.4 Hıristiyanlığa girişte Vaftizi güçlendirme sırrının işaretidir, Doğu Kilisesinde buna “Krismasyon” denir. Bunun tam anlamını anlayabilmek için Kutsal Ruh tarafından gerçekleştirilmiş olan ilk meshetmeye kadar gitmek gerekir: İsa’nın meshedilmesine. Mesih Tanrı’nın Ruhuyla meshedilen demektir. Eski Antlaşma’da Rab’bin meshedilenleri vardı,5 örneğin Kral Davud.6 Ancak İsa biricik şekilde Tanrı’nın meshedilenidir: Oğul’un üstüne aldığı insanlık tamamen Kutsal Ruh tarafından meshedilmiştir. İsa Kutsal Ruh tarafından “Mesih” yapılmıştır.7 Bakire Meryem Mesih’e Kutsal Ruh aracılığıyla gebe kalır, bebeğin Mesih olacağı daha doğmadan önce melek tarafından bildirilir.1 Simun’u da Tapınağa Rab Mesih’i görmeye gönderen Odur;2 Mesih’i dolduran Kutsal Ruh’tur.3 Esenlik ve şifa verme eylemlerinde Mesih’ten çıkan güç Odur.4 İsa’ yı ölüler arasından dirilten de Odur.5 Öyle ise, insanlığıyla ölüme karşı zafer kazanmış olarak tamamen “Mesih” olmuştur,6 İsa, “azizleri” Tanrı’nın Oğlunun insanlığıyla “Mesih’in bütünlüğünün gerçekleştirdiği bu kusursuz İnsanıyla olan birlikteliklerinde” (Ef 4, 13) Augustinus’un ifadesine göre “tam Mesih’i” oluşturana dek onlara Kutsal Ruh’u bol bol dökmektedir.

 

696 Ateş. Su Kutsal Ruh’ta verilmiş olan Yaşama doğuşu ve Ondaki üretkenliği belirtiyordu, ateş ise Kutsal Ruh’un eylemlerinin dönüştürücü enerjisini sembolize eder. İlyas peygamber bile “alev gibi parladı, kelâmı bir meşale gibi göz kamaştırdı” (Sir 48, 1), dua ederek Karmel Dağı7 üzerindeki kurbanın üzerine değdiği yeri değiştiren Kutsal Ruh’un ateşinin işareti olan gökten ateşi çekti. “İlyas’ın ruhu ve gücüyle dolu olarak Rab’bin önünde yürüyen” (Lk 1, 17) Vaftizci Yahya “Kutsal Ruh ve ateşle vaftiz edecek Mesih”i (Lk 3, 16) haber veriyordu. İsa bu Ruh için şöyle diyecektir: “Ben yeryüzünü ateşe vermeye geldim. Şimdiden alev almış olmasını isterdim” (Lk 12, 49). Kutsal Ruh’un Pentekost sabahı ateşten diller biçiminde havarilerin üzerlerine konduğu ve onları doldurduğu belirtiliyor (Hİ 2, 3-4). Tinsel gelenek bu ateş sembolizmini Kutsal Ruh eyleminin en belirgin ifadesi olarak akılda tutacaktır:8 “Kutsal Ruh’u söndürmeyin” (1 Sel 5, 19).

 

697 Bulut ve ışık. Bu iki sembol Kutsal Ruh’un kendini göstermesi konusunda birbirlerinden ayrılmazlar. Eski Ahit’in teofanilerinde, bulut, bazen karanlık, bazen de ışıklıdır, canlı ve kurtarıcı Tanrı’yı aşkın yüceliğini örtülü olarak belirtir: Musa ile Sina Dağı’nda,9 Toplantı Çadırı’nda10 ve çöldeki yürüyüşte;11 Süleyman ile Tapınağın vakfedilmesinde.12 Oysa bütün simgeler Mesih tarafından Kutsal Ruh’ta gerçekleşti. Hamile kalıp İsa’yı doğursun diye Bakire Meryem’in üzerine gelerek onu “gölgesi altına alan” Kutsal Ruh’tur (Lk 1, 35). Transfigürasyon olayının gerçekleştiği dağda gelip İsa’yı, Musa’yı, İlyas’ı, Petrus’u, Yakup’u ve Yuhanna’yı gölgesi altına alan Odur ve buluttan bir ses “Bu benim Oğlumdur, seçilmiş Olandır, Onu dinleyin!” dedi (Lk 9, 34-35). Aynı bulut İsa’yı alıp havarilerin gözünden uzaklaştırdı (Hİ 1, 9). İnsanlar dünyanın sonunda İnsanoğlu’nun bulut içinde büyük güç ve görkemle geldiğini görecekler.1

 

698 Mühür meshetmeye yakın bir semboldür. Nitekim Mesih “Tanrı’nın mührüyle damgaladığı Kişidir” (Yu 6, 27), Baba Onda bizleri de mührüyle damgalıyor (2 Kol 1, 22; Ef 1, 13; 4, 30). Kilise Vaftiz, Vaftizi Güçlendirme ve Ruhbanlık sırlarında Kutsal Ruh’un meshetmesinin silinmez etkisini belirttiğinden dolayı, bu üç Kilise sırrının silinmez bir iz bırakan “niteliğini” ifade edebilmek için bazı tanrıbilimsel gelenekler mühür (sphragis) imgesini kullanmışlardır.

 

699 El. İsa ellerini hastaların üzerlerine koyarak iyileştiriyor2 ve çocukları kutsuyordu3. Havariler de onun adına aynı şeyi yaptılar.4 Dahası, havariler ellerini kişilerin üzerlerine koyarak Kutsal Ruh’u veriyorlardı.5 İbranilere Mektup bölümünün öğretisi elleri birinin üzerine koymayı “temel maddeleri” arasında sayıyor.6 Kutsal Ruh’un bu herşeye kadir akışını gösteren işaretini Kilise epiklesis’in içinde korudu.

 

700 Parmak. “İsa şeytanları Tanrı’nın parmağı ile kovuyor” (Lk 11, 20). Tanrı’nın Yasası taştan levhalara “Tanrı’nın parmağı” ile yazıldıysa (Çık 31, 18), havarilere teslim edilen “Mesih’in mektubu” yaşayan Tanrı’nın Ruhuyla, taş levhalara değil, insan yüreğinin levhalarına yazılmıştır. Veni, Creator Spritus ilahisi Kutsal Ruh’u “Baba’nın sağ parmağı” olarak belirtiyor.

 

701 Güvercin. Tufandan sonra (tufanın sembolizmi Vaftizle ilgilidir) Nuh tarafından bırakılan güvercinin gagasında tuttuğu yeşil bir zeytin dalı ile dönmesi yeryüzünün yeniden oturulabilir hale geldiğinin işaretiydi.7 İsa vaftizden sonra sudan çıktığında, Kutsal Ruh bir güvercin biçiminde Onun üzerine iniyor ve Onda kalıyor.8 Kutsal Ruh vaftiz olanların arındırılmış yüreklerine iner ve orada kalır. Bazı kiliselerde, efkaristiyanın kaldığı yer altarın üstünde asılı duran güvercin (columbarium) biçiminde madeni bir kaptır. Kutsal Ruhu esinlemesi için güvercin simgesinin kullanılması Hıristiyan ikonagrafisinde gelenek haline gelmiştir.

 

III. Vaatler verildiği zamanda Kutsal Ruh ve Tanrı’nın Sözü

 

702 Başlangıçtan “zamanın tamamlanacağı zamana dek” (Gal 4, 4), Baba’nın Ruhu ve Kelâmı’nın birbirine bağlı misyonu gizli kalacak ama iş başında olacaktır. Tanrı’nın Ruhu Mesih’in zamanını hazırlıyor, tamamen açığa çıkmadan, kendilerini gösterme sırasında beklenmeleri ve kabul edilmeleri konusunda her birinin sözü verilmiş. Bunun içindir ki, Kilise Eski Ahit’i okuduğunda,1 “peygamberler aracılığıyla konuşan” Ruh’un Mesih hakkında bize ne söylemek istediğini orada araştırır.2

 

“Peygamberler aracılığıyla” sözünden Kilise, Kutsal Kitapların redaksiyonu sırasında Kutsal Ruh’un esinlediği kişileri anlamaktadır. Yahudi geleneği Tevrat’ı (Kutsal Kitabın ilk beş kitabı), Peygamberleri (tarihi ve peygamberlerle ilgili kitaplar) ve Kutsal Yazıları (özellikle Mezmurlar) ayırt eder.3

 

Yaratılışta

 

703 Tüm yaratıkların yaşamının ve varlıklarının kökeninde Tanrı’nın Sözü ve Nefesi vardır:4

 

Kutsal Ruha yaratılışı canlandırmak ve kutsallaştırmak ve ona egemen olmak yaraşır, çünkü O Baba ve Oğul’la aynı özdedir (…). Yaşam üzerinde söz sahibidir, çünkü Tanrı olarak yaratılışı Baba’da Oğul aracılığıyla muhafaza eder.5

 

704 “İnsanı ise Tanrı kendi elleriyle (yani Oğul ve Kutsal Ruh’la) biçimlendirdi ve gözle görülür olanın bile Tanrısal biçimin izini taşıması için onun biçimlenmiş etine kendi biçimini çizdi.”6

 

Vaat Ruhu

 

705 Günah ve ölümle biçimi bozulmuş insan hâl⠓Tanrı’nın suretinde”, Oğul’un suretindedir ama “Tanrı’nın yüceliğinden” (Rom 3, 23) “benzerliğinden yoksundur”. İbrahim’e verilen söz Tanrı’nın insanlık üzerindeki esenlik tasarısını başlatır, bunun bitiminde Oğul’un kendisi “insan şeklini”7 kendi üzerine alarak, “Yaşam veren” Ruhu, Yüceliği geri kazandırarak insanın Baba ile olan benzerliğini onaracaktır.

 

706 Her türlü insan umudunun ötesinde, Tanrı, İbrahim’e Kutsal Ruh’un gücü ve imanın meyvesi olarak bir soy vadediyor.8 Onun sayesinde dünyanın bütün ulusları kutsanacaktır.9 “Tanrı’nın dağılmış evlatlarını”10 birleştiren Kutsal Ruhu yayacak olan Mesih1 bu soydan gelecektir. Tanrı söz vererek,2 Kendisine ait olan Halkın kurtuluşunu hazırlayan vadedilen Ruh’un armağanına ve sevgili Oğul’un armağanına3 söz vermiş oluyor4 (Ef 1, 13-14).

 

Kutsal Yasa’da ve Teofanilerde

 

707 Teofaniler (Tanrı’nın belirtileri) atalardan Musa’ya ve Yoel’den büyük peygamberlerin misyonunu başlatan vizyonlara kadar vaadin yolunu aydınlatırlar. Hıristiyan geleneği bu Teofanilerde, hem açınlanmış hem de Kutsal Ruh’un Bulutu tarafından örtülü biçimde Tanrı’nın Kelâmının kendini duyurduğunu ve gösterdiğini hep kabul etmiştir.

708 Bu Tanrı pedagojisi özellikle Kutsal Yasa armağanında ortaya çıkmaktadır.5 Kutsal Yasa’nın harfi Halkı Mesih’e doğru götüren bir pedagog olarak verilmiştir (Gal 3, 24). Kutsal Yasa’nın Tanrı benzerliğinden yoksun kalan insanı kurtarma güçsüzlüğü ve bildirilmiş günahların artmasıyla6 Kutsal Ruh’a olan arzuyu uyandırır. Mezmurlardaki inlemeler bunun tanığıdır.

 

Egemenlikte ve Sürgünde

 

709 Vaadin ve antlaşmanın işareti olan Kutsal Yasa, İbrahim’in imanından çıkan Halkın kurumlarını ve yürekleri yönetmiş olmalıydı. “Sesimi dinlemiş ve antlaşmaya sadık kalmış olsaydınız, sizleri kutsal bir ulus, rahipler krallığı olarak görecektim”7 (Çık 19, 5-6). Ne var ki, Davud’tan sonra, İsrail öteki uluslar gibi olma yoluna girmiştir. Oysa Davud’a vadedilen Egemenlik8 Kutsal Ruh’un eseri olacaktır; Kutsal Ruh’a göre bu Egemenlik yoksulların olacaktır.

 

710 Kutsal Yasa’yı unutmak ve antlaşmaya sadık kalmamak ölüme götürür: Bu Sürgündür, görünüşe göre vaatlerin bozgunudur, Kutsal Ruh’a göre vadedilen yenilenmenin başlangıcı ve Kurtarıcı Tanrı’nın gizemli sadakatidir. Tanrı’nın Halkının bu arındırmadan geçmesi gerekiyordu;9 Çıkış kitabı Tanrı tasarısında önceden Haçın gölgesini taşımaktadır, orada söz konusu olan Kalan yoksullar, Kilise’nin en saydam şekillerinden biridir.

 

Mesih’i ve Onun Ruhunu bekleyiş

 

711 “İşte yeniden yapacağım” (İş 43, 19): Peygamberimsi iki çizgi oluşacaktır, biri Mesih’in bekleyişine dayanır, öteki ise yeni bir Ruhun müjdesine. Bunlar da umutla “İsrail’in tesellisini” ve “Kudüs’ün kurtuluşunu”1 bekleyen geriye Kalan küçük Yoksullardan2 oluşan halkın içine doğru yönelirler.

 

Daha yukarda İsa’nın kendisiyle ilgili kehanetleri nasıl gerçekleştirdiğini gördük. Burada Mesih’le Ruhu arasındaki ilişkiden söz edeceğiz.

 

712 Beklenen Mesih’in yüzünün üç özelliği “İmmanüel Kitabı”nda ortaya çıkmaya başlıyor”3 (İşaya’nın Mesih’in Yüceliğini gördüğü vizyonda: Yu 12, 41, özellikle İş 11, 1-2’de).

 

Yesse’nin kütüğünden filiz çıkacak

kökünden bir fidan meyve verecek

Rab’bin Ruhu

bilgelik ve anlayış ruhu,

öğüt ve güç ruhu,

bilgi ve Rab korkusu ruhu

onun üzerinde kalacak.

 

713 Mesih’in hatları özellikle “Kul’un Ezgileri”nde açınlanır.4 Bu ezgiler İsa’nın çekeceği acıların anlamını bildirir ve çoğunluğu canlandırmak amacıyla Kutsal Ruhu nasıl yayacağını anlatır: Dışarıdan biri gibi değil, “kölelik durumumuza” bürünerek (Fil 2, 7). Çünkü ancak kendi üzerine ölümümüzü alarak kendi yaşam Ruhunu bize iletebilir.

 

714 Bunun içindir ki Mesih, İşaya’da söz edilen bu bölümü kendisine mal ederek İyi Haber’in müjdesini veriyor5 (Lk 4, 18-19):

 

Rab’bin Ruhu benim üzerimdedir.

Çünkü O beni, Müjde’yi yoksullara iletmek için meshetti.

Tutsaklara serbest bırakılacaklarını,

körlere gözlerinin açılacağını duyurmak için,

ezilenleri özgürlüğe kavuşturmak için,

Rab’bin lütuf yılını ilan etmek için

beni gönderdi.

 

715 Kutsal Ruh’un gönderilişiyle doğrudan ilgili kehanet metinleri, Tanrı’nın Halkının yüreğine Petrus’un Pentekost sabahı gerçekleştiğini açıkladığı “sevgi ve sadakat”1 vurgularıyla, vaat diliyle konuştuğu vahiylerdir.2 Bu vaatlere göre “dünyanın sonunda” Rab’bin Ruhu insanların içine yeni bir yasa kazıyarak onların yüreklerini yenileyecektir; dağılmış ve bölünmüş ulusları barıştıracak ve bir araya getirecektir; ilk yaratılışı değiştirecek ve Tanrı, huzur içinde insanlarla birlikte oturacaktır.

 

716 “Yoksullar”3 Halkı, hepsi Tanrı’nın gizemli tasarılarına tamamen terk edilmiş alçakgönüllüler ve yumuşak huylular, adaleti insanlardan değil de Mesih’ten bekleyenler, Mesih’in gelişini hazırlamak için vaatler zamanı boyunca Kutsal Ruh’ un gizli misyonunun büyük eseridir. Mezmurda ifade edilen onların Kutsal Ruh tarafından arıtılmış ve aydınlatılmış olan yüreklerinin niteliğidir. Bu yoksullarda Ruh, Rab’be “iyi hazırlanmış bir halk”4 hazırlar.

 

IV. Dünyanın sonunda Mesih’in Ruhu

 

Vaftizci, Öncü ve Peygamber Yahya

 

717 “Tanrı tarafından gönderilmiş bir adam ortaya çıktı. Onun adı Yahya’ydı” (Yu 1, 6). Yahya, Kutsal Ruh aracılığıyla gebe kalan Bakire Meryem’deki Mesih tarafından “daha annesinin rahmindeyken Kutsal Ruh’la doldurulmuştu” (Lk 1, 15. 41). Böylece Meryem’in Elizabet’i ziyareti “Tanrı’nın kendi halkını ziyareti” oldu (Lk 1, 68).

 

718 Yahya “gelecek olan İlyas’tır” (Mt 17, 10-13): Ruh’un ateşi ondadır ve onu gelmekte olan Rab’bin önünden koşturur. Öncü Yahya’da Kutsal Ruh, iyi hazırlanan halkı Rab’be hazırlamayı tamamlar (Lk 1, 17).

 

719 Yahya “peygamberden de büyüktür” (Lk 7, 26). Kutsal Ruh onda “peygamberler aracılığıyla” konuşmasını tamamlar. Yahya, İlyas tarafından başlatılmış olan peygamberler dönemini tamamlar.5 O İsrail’in tesellisinin pek yakında gerçekleşeceğini bildirendir, o gelmekte olan tesellicinin “sesi” dir6 (Yu 1, 23). Gerçek Ruhu’nun yapacağı gibi “o tanıklık için, ışığa tanıklık yapmak için geldi”7 (Yu 1, 7). Yahya’nın bakışına göre Ruh böylece “peygamberlerin arayışlarını ve meleklerin arzularını gerçekleştirmiş oldu” (1 Pet 1, 10-12): “Ruh’un kimin üzerine inip durduğunu görürsen, Kutsal Ruh’ la vaftiz eden Odur (…). Ben de gördüm ve Tanrı’nın Seçilmişi ve Tanrı’nın Kuzu’su budur diye tanıklık ettim” (Yu 1, 33-36).

 

720 Son olarak vaftizci Yahya ile birlikte Kutsal Ruh, Mesih’te ve Onunla birlikte gerçekleştireceği işi önceden haber vererek başlatır: İnsana Tanrı “benzerliğini” yeniden vermek. Yahya’nın vaftizi tövbe vaftiziydi, suda ve Ruh’taki vaftiz yeniden doğuşun vaftizidir.1

 

“Sevin, lütufla dolu olan”

 

721 Tanrı’nın Çok Kutsal Annesi ve hep Bakire olan Meryem, Oğul ile Kutsal Ruh’un misyonlarının bütün zamanlardaki şaheseridir. Esenlik tasarısında ilk kez olarak Baba, Ruhunun hazırlamış olduğu Oğlu ve Ruhunun insanlar arasında oturacağı Yeri bulmuş oluyor. Kilise Geleneği Bilgelik Kitabı’ndaki2 en güzel metinleri Meryem Ana’yla ilişkilendirerek okumaktadır: Meryem Ana litürjide “Bilgeliğin Tahtı” olarak gösterildi ve terennüm edildi.

Onda Ruh’un Mesih’te ve Kilise’de gerçekleştireceği “Tanrı’nın harikaları” kendisini göstermeye başladı:

 

722 Kutsal Ruh nuruyla Meryem Ana’yı hazırladı. “Tanrı’nın bütün doluluğunun bedence bulunduğu Kişi’nin Annesi’nin nurla dolu olması gerekti” (Kol 2, 9). Herşeye Kadir’in eşsiz Armağanını en iyi kabul edecek yaratıkların en alçakgönüllüsü olarak, günahsız bir şekilde, sırf nurun sayesinde gebe kaldı. Cebrail onu haklı bir şekilde “Sion Kızı, sevin!”3 diye selâmlıyor. Bütün Tanrı Halkının, kısacası Kilise’nin şükran duygularını ebedi Oğul’u kendisinde taşırken ilahisinde4 Kutsal Ruh’ta Baba’ya doğru yükseltiyor.

 

723 Meryem Ana’da Kutsal Ruh Baba’nın lütufkâr tasarısını gerçekleştirir. Kutsal Ruh aracılığıyla ve Kutsal Ruh’la birlikte Bakire Meryem gebe kalıyor ve Tanrı’nın Oğlunu doğuruyor. Meryem’in Bakireliği Ruh’un ve imanın gücüyle üretken olur.5

 

724 Meryem’de, Kutsal Ruh Bakire’nin Oğlunu Baba’nın Oğlu yapar. Meryem tam olarak Teofanideki yanan Çalılık’tır; Kutsal Ruh’la dolu olarak Kelâm’ı acizane vücudunda ve Yoksullara1 ve yeni doğmakta olan uluslara2 gösterir.

 

725 Son olarak, Meryem aracılığıyla, Kutsal Ruh “Tanrı’nın sevgisinin nesneleri olan”3 insanları Mesih’le duygu ve düşünce birliğine sokmaya başlar. Alçakgönüllüler her zaman onu kabul edecek ilk kişiler olacaklardır; Çobanlar, yıldızbilimciler, Simun ve Anna, Kana’daki yeni evli çift ve ilk havariler.

 

726 Ruh’un bu misyonunun sonunda Meryem “Kadın” olur, “yaşayanların annesi” yeni Havva olur, “tam Mesih’in”4 Annesi olur. Onikilerle birlikte tam bir birlik içinde “aynı yürekle sürekli dua ediyordu” (Hİ 1, 14), son günlerin şafağında Ruh, Pentekost sabahını Kilise’nin ortaya çıkmasıyla başlatacaktır.

 

Mesih İsa

 

727 Oğul’un ve Kutsal Ruh’un zaman bütünlüğündeki bütün misyonu Oğul’un insan bedeni alışından itibaren Baba’nın Ruhu tarafından meshedilmesini kapsamaktadır: İsa Mesih’tir.

 

İnanç İlkeleri Formülü’nün ikinci bölümünün tümü bu ışık altında okunmalıdır. Mesih’in bütün işi Oğul ile Kutsal Ruh’ un birbirlerine bağlı misyonudur. Burada, sadece İsa tarafından söz verilen Kutsal Ruh ve yüceltilen Rab’bin armağanından söz edilecektir.

 

728 İsa Kendisi Ölümü ve Dirilişiyle yüceltilmeden Kutsal Ruh’u tam olarak açınlamıyor. Ama yine de, kalabalıklara verdiği öğretilerde, Etinin dünya yaşamı için yiyecek olacağını açınladığında Onu yavaş yavaş esinlemeye çalışıyor.5 Nikodim’e,6 Samiriyeli kadına7 ve Kutsal Çadırlar8 bayramına katılanlara da anlatmaya çalıştı. Havarilerine dua9 ve verecekleri tanıklık konusundan söz ederken bundan açıkça söz etti.10

 

729 İsa ancak yüceltileceği Saat gelince Kutsal Ruh’un geleceğinin sözünü verdi, zira Ölümü ve Dirilişi Atalara1 verilen sözün gerçekleşmesidir: Gerçek Ruhu, öteki Parakletos İsa’ nın duasıyla Baba tarafından verilecektir; O, İsa’nın adına Baba tarafından gönderilecektir; İsa Onu Baba’nın yanından gönderecektir, çünkü O Baba’dan çıkar. Kutsal Ruh gelecek ve biz Onu tanıyacağız, hep bizimle birlikte olacak, bizimle birlikte kalacaktır; bize her şeyi öğretecek, Mesih’in bize söylediği her şeyi hatırlatacak ve Ona tanıklık edecektir; bizi tamamen gerçeğe götürecek ve Mesih’i yüceltecektir. Dünyayı ise günah, adalet ve yargı konusunda utandıracaktır.

 

730 En sonunda İsa’nın Saati gelir:2 İsa Ölümüyle ölümü yendiği anda ruhunu Baba’nın ellerine teslim eder,3 öyle ki, “Baba’nın yüceliği sayesinde Mesih nasıl ölüler arasından dirildiyse” (Rom 6, 4), havarilerin üzerlerine “üfleyerek” onlara o anda Kutsal Ruh’u verir.4 Bu Saat’ten sonra Mesih’in ve Kutsal Ruh’un misyonu Kilise’nin misyonu olur: “Babamın beni gönderdiği gibi ben de sizleri öyle gönderiyorum”5 (Yu 20, 21).

 

V. Son zamanlarda Ruh ve Kilise

 

Pentekost

 

731 Pentekost günü (Paskalyadan yedi hafta sonra), Mesih’in Paskalyası Tanrısal kişi olarak ortaya çıkan, verilen ve iletilen Kutsal Ruh’un akması ile gerçekleşmiş oldu. Rab Mesih, bütünlüğünde Ruhu bolca dağıtmaktadır.6

 

732 O gün Kutsal Üçlü-Birlik tam olarak açınlanmıştır. O günden beri, Mesih tarafından bildirilen Egemenlik Ona inananlara açılmıştır: Bedenin alçakgönüllülüğünde ve imanda Kutsal Üçlü-Birlik’in birliğine şimdiden katılırlar. Kutsal Ruh geldiğinden beri dünyayı durmadan “son yaşama”, Kilise’nin zamanına, miras kalan ama henüz sahip olunamayan Egemenliğe sokmaya çalışır:

 

Bizler gerçek Işığı gördük, göksel Ruhu aldık, gerçek imanı bulduk: Bölünmez Üçlü-Birlik’e tapıyoruz çünkü bizi kurtaran Odur.7

 

Kutsal Ruh - Tanrı’nın armağanı

 

733 “Tanrı Sevgidir” (1 Yu 4, 8. 16). Sevgi de ilk armağandır, bütün öteki armağanları içerir. “Bize verilmiş olan Kutsal Ruh aracılığıyla Tanrı bu Sevgiyi yüreklerimize akıtmıştır” (Rom 5, 5).

 

734 Ölmüş olduğumuz için, ya da, en azından günahla yaralandığımız için, Sevgi armağanının birinci etkisi günahlarımızın bağışlanmasıdır. Günah yoluyla yitirilen Tanrısal benzerliği Kilise’de vaftiz olanlara yeniden kazandıran Kutsal Ruh’un birliğidir (2 Kor 13, 13).

 

735 Mirasımızın “teminatını” bize verir:1 “Bizleri sevdiği gibi sevmek olan”2 Kutsal Üçlü-Birlik’teki Yaşamı. Bu sevgi Mesih’teki yeni yaşamın ilkesidir. Bu mümkündür, zira bir gücü, Kutsal Ruh’un gücünü aldık (Hİ 1, 8).

 

736 Tanrı’nın çocukları Ruhun bu gücüyle meyve verebilirler. Bizleri gerçek Asma’ya aşılayan Kişi sevgi, sevinç, huzur, iyilik, büyük hoşgörü, yardımseverlik, başkalarına güven, tatlılık, kendine hakim olma gibi Ruh’un meyvelerini vermemizi sağlar (Gal 5, 22-23). “Ruh Yaşamımızdır”; kendi kendimizden feragat ettiğimiz3 oranda Ruh’un izinde gideriz (Gal 5, 25):

 

Kutsal Ruh’la birlikte olunca, Kutsal Ruh insanı tinsel kılar, Cennete yerleştirir, göklerin Egemenliğine götürür, Tanrı’nın evlatları olmamızı, Tanrı’ya güvenle Baba dememizi ve Mesih’in nuruna katılmamızı, ışığın çocukları olarak çağrılmamızı ve ebedi mutluluktan pay almamızı sağlar.4

 

Kutsal Ruh ve Kilise

 

737 Mesih’in ve Kutsal Ruh’un misyonu Mesih’in Bedeni ve Kutsal Ruh’un Tapınağı olan Kilise’de gerçekleşir. Bu ortak misyon bundan böyle Mesih inanlılarının Kutsal Ruh’ta Baba ile olan birlikteliğini getirir: Ruh insanları Mesih’e doğru çekmek için hazırlar, onları nuruyla uyarır. Onlara dirilmiş Rab’bi gösterir, onlara onun sözlerini hatırlatır ve zihinlerini onun Ölümünü ve Dirilişini anlayabilecek şekilde açar. Mesih’in gizini onlar için mevcut kılar, özellikle de Efkaristiya’ da, “çok ürün versinler” (Yu 15, 5. 8. 16) diye, onları Tanrı’yla barıştırıp Onunla uyuşacak duruma getirir.

 

738 Böylece Kilise’nin misyonu Mesih’in ve Kutsal Ruh’unkine eklenmiş değil de onun bir sırrı olmuş olur: Kilise bütün varlığıyla ve üyeleriyle Kutsal Üçlü-Birlik imanın birlik gizini bildirmek, güncelleştirmek, yaymak ve ona tanıklık etmek için gönderilmiştir (bu gelecek bölümün konusu olacaktır):

 

Tek ve aynı ruhu, yani Kutsal Ruh’u alan biz hepimiz kendi aramızda ve Tanrı’yla kaynaşmış olduk. Ayrı ayrı çok sayıda olmamıza ve Mesih Baba’nın ve kendisinin Ruhunun her birimizde oturmasını sağladığı halde, bu tek ve bölünmez Ruh kendiliğinden kendi aralarında farklı olanları birlik haline getirir (…) ve herkesin Kendisinde tek bir şey gibi görünmesini sağlar. Aynı şekilde Mesih’in kutsal insan yanının gücü kendisinde olanların tek bir beden oluşturmasını sağlar, öyle sanıyorum ki, herkeste oturan tek ve bölünmez olan Tanrı’nın Ruhu da aynı şekilde herkesi tinsel birliğe götürür.1

 

739 Kutsal Ruh Mesih’in meshetmesi olduğundan, Bedenin Başı olan Mesih, Kutsal Ruh’u gövdesine uzuvlarını beslemek, iyileştirmek, karşılıklı işlevlerinde organize etmek, canlandırmak, tanıklık etmek için göndermek, Babasına sunduğu Kurbana ve bütün dünya için yapacağı arabuluculuğuna katılmaları için yayar. Mesih, Bedeninin üyelerine Kutsal Ruhunu ve Kutsallaştırıcıyı Kilise sırları aracılığıyla iletecektir (bu konu kitabın ikinci kısmında incelenecektir).

 

740 Kilise sırlarında inanlılara sunulan bu “Tanrı harikaları”, meyvelerini Kutsal Ruh’a göre Mesih’teki yeni yaşamda verecektir (bu da üçüncü kısmın konusu olacaktır).

 

741 “Ruh güçsüzlüğümüzde yardımımıza gelir, çünkü nasıl dua etmemiz gerektiğini bilmiyoruz; ama Ruh’un kendisi, sözle anlatılamaz iç çekişlerle bizim için Tanrı’ya yalvarır” (Rom 8, 26). Tanrı işlerinin etkeni olan Kutsal Ruh duanın da Efendisidir (bu da dördüncü kısmın konusu olacaktır).

 

ÖZET

 

742 “Evlatları olduğunuz için Tanrı öz Oğlunun ‘Abba! Baba!’ diye seslenen Ruhunu yüreklerinize gönderdi” (Gal 4, 6).

 

743 Başlangıçtan zamanın sonuna kadar Tanrı, Oğlunu gönderiyorsa Ruhunu da gönderiyor: Onların misyonu birleşik ve birbirinden ayrılmazdır.

 

744 Zamanın bütünlüğünde Kutsal Ruh Mesih’in Tanrı Halkına gelişinin bütün hazırlıklarını Meryem’de tamamlıyor. Kutsal Ruh’un Meryem’deki eylemiyle Baba dünyaya İmmanüel’i, “Tanrı bizimledir”i verir (Mt 1, 23).

 

745 Tanrı’nın Oğlu Kutsal Ruh’la meshedilerek insan bedeni almasıyla Mesih olarak atanmıştır.1

 

746 Ölümü ve Dirilişiyle İsa yücelikte Rab ve Mesih olmuştur (Hİ 2, 36). Kendi bütünlüğünde İsa Kutsal Ruh’u havarilerin ve Kilise’nin üzerine akıtır.

 

747 Mesih’in Baş olarak Bedenin üyelerine yaydığı Kutsal Ruh Kilise’yi inşa eder, canlandırır ve kutsallaştırır. Kilise Kutsal Üçlü-Birlik ve insanlar arasındaki birlikteliğin sırrıdır.

 

9. KONU

 

“Kutsal Katolik (evrensel)

Kilisesi’ne inanıyorum”

 

748 “Mesih halkların ışığıdır: Kutsal Ruh’ta toplanmış olan kutsal Konsil, İncil’in iyi haberini bütün yaratıklara bildirerek, Kilise’nin çevresinde parlayan Mesih’in aydınlığını bütün insanlara yaymayı şiddetle dilemektedir.” İkinci Vatikan Konsili’nin Kilise hakkındaki dogmatik yasası Lumen gentium bu sözlerle başlar. Bununla Konsil Kilise hakkındaki inanç maddesinin tamamen Mesih İsa ile ilgili maddelere bağlı olduğunu gösterir. Kilise’nin Mesih’ten başka ışığı yoktur; bu ışık Kilise Babalarının çok sevdikleri bir benzetmeye göre bütün ışığını güneşten alarak yansıtan ayın ışığına benzer.

 

749 Kilise hakkındaki madde tamamen Kilise’den önce gelen Kutsal Ruh’la ilgili maddelere bağlıdır. “Nitekim, bütün kutsallığın kaynağının ve bütün kutsallığı verenin Kutsal Ruh olduğunu gösterdikten sonra, şimdi de Kilise’yi kutsallıkla donatanın da O olduğunu söylüyoruz.”2 Kutsal Babaların ifadesine göre Kilise “Ruh’un çiçek açtığı”3 yerdir.

 

750 Kilise’nin “Kutsal” ve “Katolik (evrensel)” olduğuna ve “Bir” ve “Havarilerden Gelen” olduğuna inanmak -İznik-İstanbul İnanç İlkeleri Formülü’nün eklediği gibi- Tanrı Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’a olan inançla ayrılmaz bir bütündür. Havariler İnanç İlkeleri Formülü’nde Tanrı’yla eserlerini karıştırmamak ve açıkça Tanrı’nın Kilise’ye vermiş olduğu tüm armağanları1 açıkça Tanrı’ya mal etmek için Kilise’ye değil, “bir tek Kutsal Kilise’ye” inandığımızı belirtiriz (Credo […] Ecclesiam”).

 

I. PARAGRAF

 

Tanrı tasarısındaki Kilise

 

I. Kilise’nin adları ve imgeleri

 

751 “Kilise” sözcüğü [ekklesia, Yunanca ek-kalein, “dışarıya çağırma”] “çağırma” anlamına gelmektedir. Halkın genelde dinsel nitelikteki toplantılarını2 belirtir. Bu terim Yunanca Eski Ahit’te seçilmiş halkın Tanrı huzurunda, özellikle de İsrail’in Kutsal Yasa’yı almış olduğu ve Tanrı tarafından kendi kutsal halkı3 yapıldığı Sina’daki toplantısı için sıkça kullanılan bir terimdir. Kendilerine “Kilise” diyen Mesih’e inananların oluşturduğu ilk topluluk kendilerini bu toplantının mirasçısı görmektedir. Tanrı, dünyanın dört bir yanında bulunan Halkını Kilisesinde bir araya gelmeye çağırır. Church, Kirche sözcüklerinin türediği Kyriake sözcüğü “Rab’be ait olan” anlamına gelmektedir.

 

752 Hıristiyan ağzında, “Kilise” sözcüğü dini ayin için bir araya gelmeyi4 olduğu kadar yerel cemaati5 ya da inanlıların tüm evrensel cemaatini de belirtir.6 Bu üç anlam da birbirinden ayrılmaz. “Kilise” bütün dünyada bir araya gelen Tanrı’ nın Halkıdır. Kilise yerel cemaatler içinde mevcuttur ve özellikle efkaristiya ile ilgili dini toplantılarda gerçekleşir. Kilise Mesih’in Bedeni ve Sözü ile beslenir böylelikle de kendisi Mesih’in Bedeni olur.

 

Kilise’nin sembolleri

 

753 Kutsal Yazılar’da, vahyin birbirine bağlı bir sürü imge ve şekil aracılığıyla Kilise’nin tükenmez gizinden söz ettiğine rastlıyoruz. Eski Ahit’ten alınan imgeler temel bir fikrin, “Tanrı Halkının” varyasyonlarını oluşturur. Yeni Ahit’te ise7 bütün bu imgeler, bundan böyle Mesih’in Bedeni olan bu halkın8 “Başı” olan Mesih’ten dolayı yeni bir merkez bulmuş olur. Bu merkez etrafında “gerek kır yaşamından ya da kırsal kesimden gerek düğünlerden ve ailelerden ya da inşaat çalışmalarından alınan imgeler kümeleşir”1.

 

754 “Nitekim Kilise tek ve zorunlu kapısı Mesih olan ağıl’dır.2 Kilise, aynı zamanda, Tanrı’nın önceden çobanı3 olacağını ilan ettiği, her ne kadar başlarında insan çobanlar bulunsa da koyunları için canını veren4 İyi Çoban ve çobanların Prensi5 olan Mesih’in kendisi tarafından sürekli olarak güdülüp beslenen bir sürüdür.”

 

755 Kilise Tanrı’nın tarlası, ekim alanıdır (1 Kor 3, 9). Bu tarlada ataların kutsal köklerini oluşturduğu antik zeytin ağacı yetişmektedir. Bunda Yahudilerle yabancılar arasında barış gerçekleşiyor ve gerçekleşecektir.6 Göksel Bağcı tarafından, seçilmiş bir asma gibi ekildi.7 Gerçek asma Mesih’tir: Asmanın dalları olan bizlere yaşam ve verimlilik veren Odur; Kilise sayesinde Onda kalıyoruz, Onsuz hiçbir şey yapamayız” (Yu 15, 1-5).

 

756 “Çoğu zaman da Kilise Tanrı’nın binasıdır (1 Kor 3, 9). Rab kendisini inşaatçıların reddettiği köşetaşına benzetiyor8 (Mt 21, 42). Kilise havariler tarafından bu temel üzerine kurulmuştur, sarsılmazlığını ve birliğini bu temelden almaktadır. Bu binaya çeşitli adlar yakıştırılıyor: Ailesinin oturduğu Tanrı’nın evi (1 Tim 3, 15), Tanrı’nın Kutsal Ruh’taki oturma yeri (Ef 2, 19-22), Tanrı’nın insanların arasındaki yeri (Ap 21, 3), özellikle de taştan sunaklarla temsil edilen Kilise Babaları tarafından övülen kutsal tapınak, haklı bir şekilde litürjide Kutsal Kente, Yeni Kudüs’e benzetilir. Nitekim, bizler yeryüzünde orada inşa edilen binanın canlı taşlarıyız (1 Pet 2, 5). Yuhanna bu kutsal Kenti, kendi güveyi için hazırlanmış süslü bir gelin gibi, gökten, Tanrı’nın yanından inerken görür (Ap 21, 1-2).

 

757 “Kilise aynı zamanda ‘göksel Kudüs’ ve ‘anamızdır’9 (Gal 4, 26); Kilise Mesih’in sevdiği, kutsallaştırmak için uğruna canını verdiği (Ef 5, 25-26), onunla bozulmaz bir antlaşma yapan ve durmadan onu ihtimamla besleyip kayıran10 (Ef 5, 29) lekesiz Kuzu’nun lekesiz gelini olarak betimlenir” (Ap 19, 7; 21, 2. 9; 2, 17).

 

II. Kilise’nin temeli, kuruluşu ve misyonu

 

758 Kilise gizini dikkatle incelemek için, önce Çok Kutsal Üçlü-Birlik’in tasarısındaki temeli ve tarihteki aşamalı gerçekleşmesi üzerine düşünmek uygun düşer.

 

Baba’nın yüreğinde doğan bir tasarı

 

759 “Ebedi Baba bilgeliğinin ve iyiliğinin gizemli ve tamamen özgür tutumu ile evreni yarattı; insanları Tanrısal yaşamının birlikteliğine yükseltmeye karar verdi”, bütün insanları Oğlunda katılmaya çağırıyor: “Mesih’e inanan herkesi Kutsal Kiliseyi kurmaya çağırmaya karar verdi.” Bu “Tanrı ailesi” insanlık tarihi boyunca, Baba’nın tutumlarına göre evreler boyunca derece derece gerçekleşmekte ve oluşmaktadır: Nitekim, “Kilise dünyanın başlangıcından beri, önceden belirlenmişti; Eski Antlaşma’da ve İsrail halkının tarihinde şahane bir şekilde hazırlanmıştı; nihayetinde de bu son zamanlarda kuruldu; Kutsal Ruh’un akması sayesinde ortaya çıkmış ve yüzyılların sonunda da, yücelikte tamamlanacaktır”1.

 

Dünyanın başlangıcından beri belirlenen Kilise

 

760 İlk Hıristiyanlar “Dünya Kilise için yaratıldı” diyorlardı.2 Tanrı dünyayı kendi Tanrısal yaşamına katılması amacıyla yarattı. Bu katılma insanların Mesih’e gelmeye çağrılmasıyla gerçekleşir. Bu “çağrılma” da Kilise’dir. Kilise her şeyin gayesidir,3 acılı değişimlerin kendisidir. Tanrı, Kendisinin dünyaya göstermek istediği sevgisinin bütün büyüklüğünü ve kolunun bütün gücünü göstermenin bir fırsat ve bir çaresi olarak gördüğü için meleklerin düşüşüne ve insanın günahına izin verdi.

 

Tanrı’nın iradesinin işi dünya ise, insanların esenliği olan niyeti de Kilise’dir.4

 

Eski Antlaşma’da hazırlanmış olan Kilise

 

761 Tanrı Halkının toplaşması günahın Tanrı’yla insanlar arasındaki ve insanların kendi aralarındaki birlikteliğini bozduğu andan itibaren başlar. Kilise’nin toplanması bir bakıma günahın oluşturduğu kaosa Tanrı’nın verdiği tepkidir. Bu yeniden birleşme bütün halkların bağrında gizlice gerçekleşmektedir: “Tanrı kendisinden korkan ve doğru olanı yapan kişiyi, ulusuna bakmadan kabul eder”5 (Hİ 10, 35).

 

762 Tanrı Halkının toplaşmasının uzak hazırlığı Tanrı’nın büyük bir halkın babası olacağını vadettiği İbrahim’in gönlündeki Tanrı çağrısı ile başlar.1 En yakın hazırlık İsrail’in Tanrı halkı olarak seçilmesiyle başlar.2 İsrail seçilişiyle gelecekteki bütün ulusların toplanışının işareti olacaktır.3 Ne var ki peygamberler İsrail’i antlaşmaya uymamakla ve bir fahişe gibi davranmakla suçlarlar.4 Peygamberler yeni ve ebedi bir Antlaşmadan söz ederler.5 “Bu Yeni Antlaşma’yı Mesih kurmuştur.”6

 

Mesih İsa tarafından kurulan Kilise

 

763 Zamanın bütünlüğünde Babasının esenlik tasarısını gerçekleştirmek Oğul’a düşer; bu “misyonunun”7 gerekçesidir. “Rab İsa, çağlar boyunca Kutsal Yazılar’da vadedilen Tanrı’ nın Egemenliği’nin gelişi olan mutlu haberi bildirerek Kilisesinin temelini attı.”8 Baba’nın iradesini gerçekleştirmek amacıyla göklerin Egemenliğini yeryüzünde kurdu. Kilise “gizemli bir şekilde mevcut olan Mesih’in Krallığıdır”9.

 

764 “Bu Egemenlik insanların gözünde Mesih’in mevcudiyeti, eserleri ve sözüyle parıldar.”10 İsa’nın sözünü kabul etmek “Egemenliğinin kendisini kabul etmek demektir”11. Egemenliğin tohumu ve başlangıcı İsa’nın gelip de etrafında topladığı ve çobanı olduğu küçük sürüdür12 (Lk 12, 32). Bunlar İsa’nın gerçek ailesidir.13 Etrafında topladığı kişilere yeni bir “davranış biçimi” ile özel bir dua öğretti.14

 

765 Rab İsa cemaatini Egemenliğinin tamamlanmasına kadar sürecek bir yapıyla donattı. Her şeyden önce seçilen Onikiler ve onların lideri Petrus geliyor.15 İsrail’in on iki kavmini temsil eden16 bu on iki kişi yeni Kudüs’ün temel taşlarıdırlar.17 Onikiler18 ve öteki müritler19 Mesih’in misyonuna, gücüne ve aynı zamanda kaderine20 katılırlar. Mesih bütün bu eylemlerle Kilisesini hazırlar ve kurar.

 

766 Kilise Efkaristiya’da öncelenen ve Haç üzerinde gerçekleşen özellikle Mesih’in kendini tam olarak vermesinden doğmuştur. “Kilise’nin başlangıcı ve gelişmesi Haça gerilen İsa’ nın böğründen akan kan ve su ile belirtilmiştir.”21 “Bütün Kilise’nin en şahane sırrı Haç üzerinde ölen Mesih’in bağrından doğmuştur.”1 Nasıl ki Havva derin uyuyan Adem’in kaburga kemiğinden yaratılmışsa, aynı şekilde Kilise de Haç üzerinde ölen Mesih’in deşilen yüreğinden doğmuştur.2

 

Kutsal Ruh tarafından açığa vurulan Kilise

 

767 “Yeryüzünde gerçekleştirilmek üzere Baba’nın Oğluna verdiği görev bir kez tamamlandıktan sonra, Pentekost günü, Kutsal Ruh Kilise’yi sürekli bir biçimde kutlu kılmak için gönderildi.”3 Ancak o zaman “Kilise çoğunluğun önünde açıkça ortaya çıktı ve İncil’i vaaz yoluyla yaymaya başladı”.4 Kilise her insanın esenliğe “çağrılması” olduğuna göre, doğası gereği de, Mesih tarafından ulusları Mesih yanlısı yapmak için gönderilmiş misyonerdir.5

 

768 Misyonunu gerçekleştirmek amacıyla, Kutsal Ruh “hiyerarşik ve karizmatik armağanların çeşitliliği sayesinde Kilise’yi donatır ve yönetir”6. “Ayrıca Kilise, kurucusunun armağanlarıyla donatılmış olarak, onun sevgi, alçakgönüllülük ve fedakârlık kurallarına sadakatle uymaya çalışarak Tanrı’nın ve Mesih’in Egemenliğini bildirmek ve onu bütün uluslar arasında tesis etmek misyonunu üstlenir; Kilise bu egemenliğin yeryüzündeki tohumu ve başlangıcıdır”.7

 

Yücelikte tamamlanan Kilise

 

769 “Kilise ancak Mesih’in şanlı dönüşü sırasında cennet yüceliğinde tamamlanacaktır.”8 O güne dek “Kilise bu dünyadaki yoluna dünyanın zulümleri ve Tanrı’nın tesellileri arasında devam edecektir”9. Yeryüzünde, Rab’den uzak,10 gurbette olduğunun bilincindedir, “Kralı ile birlikte11 mutluluk içinde olacağı Egemenliğin tam olarak gerçekleşmesini beklemektedir”. Kilise’nin tamamlanması ve onun aracılığıyla da dünyanın tamamlanması büyük denemelerden geçmeden gerçekleşmeyecektir. Ancak o zaman “Adem’den itibaren, Habil’den itibaren en son azize dek bütün adil kişiler evrensel Kilise’de Baba’nın yanında bir araya gelmiş olacak”12.

 

III. Kilise’nin gizi

 

770 Kilise tarih içinde olmasına karşın aynı zamanda onu aşar da. Bu gözle görülür gerçeğinde aynı zamanda Tanrısal yaşam taşıyan tinsel gerçeği ancak “imanın gözleriyle”1 görülebilir.

 

Kilise hem gözle görülebilir hem de tinseldir

 

771 “Mesih, tek arabulucu, burada yeryüzünde iman, umut ve sevgi cemaati olan kutsal Kilisesini sürekli olarak destekler ve devam ettirir, gözle görülür bir bütün olarak onun aracılığıyla herkesin yararına gerçeği ve lütfu yayar.” Kilise aynı zamanda:

 

- “hiyerarşik organlardan ve Mesih’in Mistik Bedeninden oluşmuş bir topluluktur;

- gözle görülür topluluk ve tinsel cemaattir;

- yeryüzü Kilisesidir ve göksel armağanlarla donatılmıştır.”

 

Bu boyutlar hep birlikte “insani ve Tanrısal çift öğeden gelen karmaşık bir gerçek oluşturur”2:

 

Aynı zamanda insani ve Tanrısal olma, görünmeyen gerçeklerle zengin ve gözle görülür olma, eylemde ateşli olma ve kendini derin düşüncelere verme, dünyada olmasına karşın dünyaya yabancı olma Kilise’nin özünde vardır. Kendisinde düzenlenmiş insani olana ve Tanrısala; gözle görülür görünmeyene; eylemden gelen derin düşünceye; mevcut olan aradığımız gelecek kente tabidir.3

 

Alçakgönüllülük! Yücelik! Kedar Çadırı ve Tanrı’nın mihrabı; yeryüzü konutu ve göksel saray; kilden ev ve krallık sarayı; ölümlü vücut ve tapınağın ışığı; kibirliler için hor görülen bir nesne ve Mesih’in zevcesi! Kilise kara tenlidir ama güzeldir, Kudüs kızları, uzun zamandır gurbette bulunmaktan, yorgunluktan solgundur ama cennetin güzelliğiyle süslüdür.4

 

Kilise insanlar ile Tanrı arasındaki gizemli birliktir

 

772 Mesih kendi gizini Tanrı tasarısının amacı olarak Kilise’ de açınlar ve gerçekleştirir: “Her şeyi Kendinde özetler” (Ef 1, 10). A. Paulus, Kilise ile Mesih arasındaki birleşmeyi “büyük bir giz” (Ef 5, 32) olarak görür. Çünkü Kilise Mesih’le Eşiyle birleşmiş gibi birleşir,5 Kilise de böylece giz olur.6 Paulus Kilise’deki gizi incelerken şu şekilde haykırıyor: “Yüceliğe kavuşma umudu olan Mesih içinizdedir” (Kol 1, 27).

 

773 Kilise’de, Tanrı ile insanlar arasında “asla son bulmayacak sevgiyle” (1 Kor 13, 8) oluşan bu birlik, onda bulunan geçici dünyaya bağlı her kutsallaştırıcı yolu yöneten amaçtır.1 “Yapısı Mesih’in üyelerinin kutsallığına göre düzenlenmiştir.” Kutsallık da Gelinin Güveyin aşkına verdiği cevaptaki “büyük gizin” işleviyle değerlenir.2 Meryem “lekesiz ve pürüzsüz Gelin” (Ef 5, 27) gibi Kilise’nin gizi olan kutsallıkta hepimizin önünde gider. Bunun içindir ki “Kilise’nin Meryem Ana boyutu Petrus’un boyutunun önündedir”3.

 

Esenliğin evrensel sırrı olan Kilise

 

774 Yunanca bir sözcük olan mysterion Latinceye iki terimle çevrilmiştir: Mysterium ve sacramentum. Daha sonraki yorumda, sacramentum terimi daha çok esenliğin gizli gerçeğinin gözle görülür işaretini ifade eder. Bu bağlamda, Mesih’in kendisi esenliğin gizidir: Mesih’ten başka giz yoktur.4 Kutsal ve kutsallaştırıcı insani tarafının kurtarıcı işi Kilise sırlarında (Doğu Kiliselerinde “kutsal gizler” denir) ortaya çıkan ve etken olan esenlik sırrıdır. Kilise’nin yedi sırrı Kutsal Ruh’un, Beden Kilise’nin Başı olan Mesih’in nurunu yaydığı işaretler ve araçlardır. Şu halde Kilise anlam verdiği görünmez nuru içermekte ve onu iletmektedir. Örneksemeli olarak Kilise’ye “sır” denir.

 

775 “Kilise, Mesih’te, bir bakıma sırdır, kısacası bütün insanlıkla Tanrı arasındaki birleşmenin işareti ve aracıdır”5: Kilise’nin birinci amacı insanlarla Tanrı arasındaki samimi birleşmenin sırrı olmaktır. Çünkü insanlar arasındaki birlik Tanrı ile olan birleşmeyle kök salar, Kilise aynı zamanda insan soyunun birliğinin sırrıdır da. Onda, bu birlik şimdiden başlamıştır, çünkü “bütün uluslardan, ırk, halk ve dilden insanları şimdiden birleştirmeye başlamıştır” (Ap 7, 9); Kilise aynı zamanda, gelecek olan bu birliğin tam olarak gerçekleşmesinin “işareti ve aracıdır”.

 

776 Kilise sır olarak Mesih’in vasıtasıdır. “Onun ellerinde Kilise bütün insanların Kurtuluşunun vasıtasıdır”,6 “esenliğin evrensel sırrıdır”7. Mesih onun aracılığıyla Tanrı’nın insanlara olan sevgisini ortaya çıkarıyor ve güncelleştiriyor.8 “O Tanrı’nın insanlığa olan sevgisinin gözle görülür projesidir.”9 Bu projeye göre “bütün insanlık Tanrı’nın tek Halkını oluşturmalı, Mesih’in biricik Bedeninde bir araya gelmeli, Kutsal Ruh’un tek tapınağında inşa edilmelidir”1.

 

ÖZET

 

777 “Kilise” sözcüğü “toplantıya çağırmak” demektir. Kilise Tanrı Halkını oluşturmak, Mesih’in Bedeniyle beslenerek Mesih’in Bedenini dönüştürmek için Tanrı Sözü’nün çağırdığı kişiler topluluğunu belirtir.

 

778 Kilise aynı zamanda Tanrı tasarısının yolu ve amacıdır: Yaratılışta önceden belirlenmiş, Eski Antlaşma’da hazırlanmış, Mesih İsa’nın eylemleri ve sözleriyle temeli atılmış, Mesih’in kurtarıcı Haçıyla ve Dirilişiyle gerçekleştirilmiş Kutsal Ruh’un akmasıyla esenlik gizi olarak ortaya çıkmıştır. Dünyanın sonunda, yeryüzünde özgürlüğe kavuşturulanların bir araya gelmesiyle tamamlanacaktır.2

 

779 Kilise hem gözle görülür hem de tinseldir, hem Mesih’in Mistik Bedeni hem de hiyerarşik toplumdur. Kilise birdir, insani ve Tanrısal olan çift öğeden oluşmuştur. Bu onun gizidir, ancak iman onu kabullenebilir.

 

780 Kilise bu dünyada esenlik sırrı, Tanrı ile insanlar arasındaki birliğin işareti ve aracıdır.

 

II. PARAGRAF

 

Kilise - Tanrı’nın Halkı,

Mesih’in Bedeni, Kutsal Ruh’un Tapınağı

 

I. Kilise - Tanrı’nın Halkı

 

781 “Tanrı her devirde, gerçekten, adaleti uygulayan ve kendisinden korkan herkesten memnun kalmıştır. Bununla birlikte, Tanrı insanların esenliği ve kutlulaştırmayı karşılıklı bağların dışında ayrı ayrı almalarını istemedi; tersine insanların Onu gerçekte tanıyacak ve Ona kutsallık içinde hizmet edecek bir Halk olmalarını istedi. Bunun içindir ki, İsrail Halkını antlaşma yapmak ve aşamalı olarak eğitmek üzere kendi Halkı olarak seçti (…). Bütün bunlar Mesih’te sonuçlanacak yetkin ve Yeni Antlaşma’yı hazırlamak ve betimlemek içindi (…). Bu Yahudiler ve putperestlerden gelmiş olan bir Halkı teninin rengine göre değil de Ruh’ta birlik olmaya çağıran, dökülen kanındaki Yeni Antlaşma’dır.”3

 

Tanrı Halkının özellikleri

 

782 Tanrı Halkının, kendisini tarihteki öteki kültürel ya da siyasi, etnik, dinsel bütün gruplardan açıkça ayıran özellikleri vardır:

 

- O Tanrı’nın Halkıdır: Tanrı özde hiçbir halka ait değildir. Ama Tanrı önceden ulus olmayanlardan bir halk edindi: “Seçilmiş bir soy, Kralın rahipleri, kutsal bir ulus” (1 Pet 2, 9).

- Bu halkın bir üyesi olmak normal doğarak değil de “yukarıdan doğunca”, “su ve Ruh’ta doğunca” (Yu 3, 3-5) yani Mesih’e inanmakla ve Vaftizle olur.

- Bu Halkın lideri (Başı) Mesih İsa’dır (meshedilen): Çünkü aynı meshetmede Kutsal Ruh, Baştan bütün Bedene akar, o önceden bildirilen “Mesih’in halkıdır”.

- “Bu halkın durumu Tanrı oğullarının özgürlüğünün onurudur: Kutsal Ruh yüreklerinde, bir tapınaktaymış gibi oturur.”

- “Yasası, Mesih bizleri nasıl sevdiyse öyle sevmek olan yeni buyruktur.”1 Bu Kutsal Ruh’un “yeni” Yasasıdır (Rom 8, 2; Gal 5, 25).

- Misyonu yeryüzünün tuzu, dünyanın ışığı olmaktır.2 Bu halk “insan soyu için en güçlü birlik, umut ve esenlik tohumudur”.

- Yazgısı, “Tanrı’nın bizzat kendisi tarafından başlatılan, gittikçe yayılan ve zamanların sonunda Tanrı’nın kendisi tarafından tamamlanacak olan Tanrı’nın Egemenliği’dir.”3

 

Kral, peygamber ve rahipler soyundan gelen bir Halk

 

783 Mesih İsa, Baba’nın Kutsal Ruh’la meshettiği ve onu “Rahip, Peygamber ve Kral” yaptığı kişidir. Tanrı’nın Halkı Mesih’in bu üç işlevine tümüyle katılır ve bunlardan doğacak hizmet ve misyon sorumluluklarını taşır.4

 

784 İman ve Vaftizle Tanrı Halkına katılanlar bu halkın biricik görevine katılmaya hak kazanırlar; halkın rahiplik görevine: “Rab Mesih, başrahip olarak insanlar arasından aldıklarıyla Tanrı Babası için yeni bir Halk, ‘rahiplerden oluşan bir krallık kurdu’. Nitekim, vaftiz olanlar, Kutsal Ruh’un meshetmesi ve yeniden canlandırmasıyla tinsel bir konut ve kutsal bir rahiplik olarak adandılar.”5

 

785 “Tanrı’nın kutsal Halkı, Mesih’in peygamberliğine de katılır.” Halk laik ve hiyerarşik sınıfı ile, özellikle azizlere iletilen imana da ilk ve son kez olarak1 sağlamca bağlanarak ve bu anlayışı derinleştirerek, bu dünya ortasında Mesih’in tanığı olduğunda bütün Halkın imanının doğaüstü anlamıyla Mesih’in peygamberliğine katılır.

 

786 Tanrı’nın Halkı, Mesih’in krallık işlevine de katılır. Mesih krallığını bütün insanları ölümü ve Dirilişi ile kendisine çektiğinde işletir.2 Evrenin Kralı ve Rabbi, “hizmet edilmeye değil, hizmet etmeye ve canını birçokları uğruna fidye olarak vermeye geldi” (Mt 20, 28) ve herkesin kulu oldu. Hıristiyan için hükmetmek İsa’ya, özellikle “yoksullarda ve acı çekenlerde” hizmet etmektir,3 Kilise onlarda yoksul ve acı çeken Kurucusunu görmektedir.4 Tanrı’nın Halkı “asaletini” Mesih’ le birlikte hizmet ederek gerçekleştirir.

 

Mesih’te yeniden doğan herkesi Haç işareti kral, Kutsal Ruh’un meshetmesi rahip kılar, özel görevimiz dışında ve makul her Hıristiyan bu kral soyundan geldiğini kabul eder ve rahiplik görevine katılır. Nitekim, bir can için Tanrı’ya tabi olan bedenine hakim olmak kadar soylu ne olabilir? Ayrıca Rab’be temiz bir vicdan adamak ve sunak üzerinde dindarlığın lekesiz kurbanlarını sunmak rahiplik değil de nedir?5

 

II. Kilise - Mesih’in Bedeni

 

Kilise İsa ile birlik olmak demektir

 

787 İsa başlangıçtan beri havarilerini kendi etrafına topladı;6 onlara Egemenliğin gizini açınladı;7 kendi görevine, kendi sevincine8 ve acılarına katılmalarını sağladı.9 İsa Kendisi ile kendisini izleyenler arasındaki samimi birlikten söz ediyor: “Ben’im sizde kaldığım gibi siz de bende kalın (…). Ben asmayım, siz çubuklarsınız” (Yu 15, 4-5). Kendi bedeni ile bizimkiler arasındaki gerçek ve gizemli bir birliği bildiriyor: “Etimi yiyip kanımı içen bende yaşar, ben de onda” (Yu 6, 56).

 

788 İsa havarilerine görünmez olduktan sonra da, onları yetim bırakmadı.10 Dünyanın sonuna kadar onlarla birlikte kalmaya söz verdi,11 onlara Ruhunu gönderdi.12 İsa’yla düşünce ve duygu birliği içinde olmak bir bakıma, daha da yoğunlaştı: “Ruhunu, bütün uluslardan bir araya getirdiği kardeşlerine ileterek, onları mistik bedeni haline getirdi.”1

 

789 Kilise’nin beden ile olan benzerliği Kilise ile Mesih arasındaki yakın bağa bir açıklama getirmektedir. Kilise onun etrafında sadece toplanmış değil, aynı zamanda onda tek bir bütün haline gelmiştir. Kilise’nin üç görünümünden Mesih’in Bedeni - üyelerin Mesih’le olan birleşmelerinden dolayı kendi aralarındaki birliği - özellikle belirgin olanıdır: Mesih Bedenin Başı’dır; Kilise, Mesih’in Eşidir.

 

“Bir tek Beden”

 

790 Tanrı’nın Sözüne cevap veren inanlılar Mesih’in Bedeninin üyeleri olurlar, Mesih’e sıkıca bağlanırlar: “Bu bedende Mesih’in yaşamı inanlılar arasında yayılır, Kilise sırları da, gizemli ve gerçek bir şekilde inanlıları acı çeken ve yüceltilen Mesih’e birleştirir.”2 “Bu özellikle bizi Mesih’in ölümüne ve Dirilişine birleştiren Vaftiz sırrında ve Mesih’in Bedenine gerçekten katıldığımız, Onunla ve kendi aramızda birleşmeye gittiğimiz Efkaristiya’da doğrudur.”3

 

791 Bedenin bir olması üyelerin farklılığını yok etmez: “Mesih’in Bedeninin inşaasında üyelerin ve işlevlerin birbirine geçmiş farklılığı vardır. Zenginliklerinin oranına ve hizmetlerinin gereklerine göre Kilise’nin yararına çeşitli armağanlar dağıtan Ruh ise tektir.”4 Mistik Bedenin birliği inanlılar arasındaki sevgiyi oluşturur ve teşvik eder: “Bu nedenle bir üye acı çektiğinde, bütün üyeler acı çeker, bir üye onurlandırıldığında, bütün öteki üyeler sevinç duyar.”5 Son olarak, mistik Bedenin birliği bütün insani bölünmeleri galebe çalar: “Vaftizde Mesih’le birleşenlerinizin hepsi Mesih’i giyindi. Artık ne Yahudi ne Yunanlı, ne köle ne özgür, ne erkek ne dişi ayrımı vardır. Hepiniz Mesih İsa’da birsiniz” (Gal 3, 27-28).

 

“Bu Bedenin Başı Mesih’tir”

 

792 Mesih Kilise denen Bedenin Başı’dır (Kol 1, 18). O yaratılışın ve kurtuluşun Başlangıcıdır. Baba’nın yüceliğine yükseltilen O, her şeyde ilk yeri alandır (Kol 1, 18), özellikle de her şeyinde egemenliğini sürdüren Kilise üzerinde.

 

793 Mesih bizi Paskalyasına birleştirir: Bütün üyelerin Mesih kendilerinde biçimleninceye dek Ona benzemeye çalışmaları gerekir (Gal 4, 19). “Bu amaçla yaşamının gizlerine sokulduk, (…) acılarına bedenin başa katıldığı gibi katıldık, yüceliğine ortak olmak için acısına ortak olduk.”1

 

794 Mesih gelişmemizi gözetir: Başımız2 olan Mesih, Kendisine doğru bizleri büyütmek için,3 Vücudunda, Kilisesinde, esenlik yolunda karşılıklı olarak birbirimize yaptığımız yardımları ve hizmetleri sağlar.

 

795 Mesih ile Kilise “Bütün Mesih”tir (Christus totus). Kilise Mesih’le birdir. Azizler bu birliği çok şiddetli hissederler:

 

Sadece Hıristiyan değil, bizzat Mesih’in kendisi olduğumuz için şükredelim, sevinelim. Kardeşlerim, Baş olarak Mesih’i bize vermekle Tanrı’nın yaptığı iyiliği anlayabiliyor musunuz? Mesih olduğumuz için sevinç ve hayranlık duyun. Gerçekten, madem ki O Baş bizler üyeleriyiz, o zaman tüm inşa, o ve biziz (…). Mesih’in tamlığı, şu halde Baş ve üyelerdir; Baş ve üyeler ne demektir? Mesih ve Kilise.4

 

Kurtarıcımız üzerine aldığı Kilise ile aynı ve tek kişi olarak görünmüştür.5

 

Kısacası Baş ve üyeler, tek ve aynı mistik kişidir.6

 

Azize Jeanne d’Arc’ın yargıçlara verdiği tek yanıt kutsal Doktorların inancını ve inanlının sağduyusunu özetliyor: “Mesih İsa ve Kilise bana göre bir bütün oluşturur, bunda kuşkuya düşmeye gerek yoktur.”7

 

Kilise Mesih’in Eşidir

 

796 Mesih ile Kilise, Baş ile beden üyelerinin birliği, kişisel bir ilişkide ikinin farklılığını da gerektirir. Bu görünüm çoğu zaman güvey ve zevce imgeleriyle ifade edilmiştir. Mesih’in Kilise’nin Güveyi olma teması peygamberler tarafından hazırlandı ve Vaftizci Yahya tarafından açıklandı.8 Rab kendisini “Güvey” olarak nitelendiriyor9 (Mk 2, 19). Havari Paulus Kilise’yi ve Bedenin üyesi olan her inanlıyı, Rab Mesih’le bir tek Ruh olmak için Onunla nişanlanmış bir Zevce olarak gösteriyor.10 Kilise, lekesiz Kuzunun,11 Mesih’in sevmiş olduğu ve onu kutlulaştırmak için onun uğruna kendini feda ettiği1 (Ef 5, 26) Kendi öz Bedeniymiş gibi özen gösterdiği, ebedi bir antlaşmayla ortak olduğu lekesiz Eşidir:

 

İşte, Başı ve Bedeniyle çok’tan oluşmuş bir tek tam Mesih. (…) İster Başı, ister üyeleri konuşsun, konuşan Mesih’in kendisidir. O gerek Baş rolünü (ex persona capitis) üstlenerek ya da Beden rolünü (ex persona corporis) üstlenerek konuşur. Yazıldığına göre; “İkisi tek bir beden olacak. Bu sır büyüktür, ben bunu Mesih ve Kiliseyle ilgili olarak söylüyorum” (Ef 5, 31-32). İsa’nın kendisi de İncil’de şöyle diyor: “Onlar artık iki değil, tek bedendir” (Mt 19, 6). Gördüğünüz gibi iki farklı kişi vardır, bununla birlikte, evlilik birliğinde tek olmaktadırlar. (…) Baş olarak kendisinin “Güvey” olduğunu, Beden olarak da “Zevce” olduğunu söylüyor.2

 

III. Kilise - Kutsal Ruh’un Tapınağı

 

797 “Canımız, yani ruhumuz demek istiyorum, uzuvlarımız için neyse, Kutsal Ruh da Mesih’in üyeleri, Mesih’in Bedeni için, yani Kilise için demek istiyorum, öyledir.”3 “Bedenin bütün bölümlerinin birbirlerine aynı şekilde kendi aralarında olduğu kadar yüce Baş ile de ilişkili olmasını gizli bir ana kaynak olan Mesih’in Ruhuna mal etmek gerekir, çünkü Mesih’in Ruhu bütünüyle Başta olduğu kadar, bütünüyle bedende, bütünüyle her üyenin içindedir de”.4 Kutsal Ruh Kilise’yi “Canlı Tanrı’nın Tapınağı” yapar5 (2 Kor 2, 16):

 

Gerçekten Tanrı’nın Armağanı Kilise’nin kendisine emanet edildi. (…) Mesih’le olan birlik, kısacası Kutsal Ruh, çürümezliğin teminatı, imanımızın onaylanması ve bizi Tanrı’ya çıkaracak merdiven ona teslim edildi(…). Çünkü Kilise neredeyse Tanrı’nın Ruhu da oradadır; Tanrı’nın Ruhu neredeyse Kilise ve her türlü nur da oradadır.6

 

798 Kutsal Ruh “her türlü yaşamsal faaliyetin Ana Kaynağıdır ve Bedenin çeşitli bölümlerinin her birinde gerçekten iyileştiricidir”7. Bedenin bütünüyle sevgide aydınlanmasını değişik biçimlerde gerçekleştirir:8 Yapıyı inşa edecek güçteki Tanrı’nın Sözüyle (Hİ 20, 32), Mesih’in Bedenini oluşturan Vaftizle;9 Mesih’in üyelerini iyileştiren ve onların gelişmelerini sağlayan Kilise sırlarıyla; armağanlar arasında en önemli sırayı alan havarilere bağışlanan lütufla,1 “Kilise’yi yenilemeye ve daha çok geliştirmeye yarayacak görev ve yükümlülükleri üzerlerine alabilecek elverişli duruma getiren”2 değişik özel lütuflar sayesinde (karizma denilen) iyilik yapmayı sağlayan erdemlerle.

 

Karizmalar

 

799 Olağanüstü ya da basit ve gösterişsiz karizmalar, dolaylı ya da dolaysız, Kilise’nin gelişmesine, insanların yararına ve dünyanın ihtiyaçlarına göre düzenlenmiş, kilisece bir yararı olan Kutsal Ruh’un lütuflarıdır.

 

800 Karizmalar onları alan tarafından olduğu kadar Bütün Kilise üyeleri tarafından da şükranla kabul edilmelidir. Bu gerçekten, Mesih’in tüm Bedeninin kutsallığı ve havarisel canlılığı için şahane lütuf zenginliğidir; yeter ki bununla birlikte gerçekten Kutsal Ruh’tan gelmiş armağanlar söz konusu olsun ve bu aynı Ruh’un gerçek atılımlarına tamamen uygun biçimde, kısacası karizmanın gerçek ölçüsü sevgiye göre uygulansınlar.3

 

801 İşte bu anlamda karizmaları ayırt etmenin gerekli olduğu ortaya çıkmaktadır. Hiçbir karizma sahibi Kilise Çobanlarına başvurmama ve onlara bağlı olmama lüksüne sahip değildir. “Kutsal Ruh’u söndürmek değil, ama bütün karizmaları deneyip iyi olanda kalmak gerekir.”4 Bütün tamamlayıcılıkları ve çeşitlilikleriyle karizmalar “kamu yararı”5 (1 Kor 12, 7) içindir.

 

ÖZET

 

802 “Mesih, bizi her suçtan kurtarmak, arıtıp kendisine ait ve iyilik etmekte gayretli bir halk yapmak için kendini feda etti” (Tit 2, 14).

 

803 “Sizler seçilmiş bir soy, soylu rahipler sınıfı, kutsal bir ulus, Tanrı’nın öz halkısınız” (1 Pet 2, 9).

 

804 İman ve Vaftizle Tanrı’nın Halkından olunur. “İnsanlar Mesih’te tek bir aile ve Tanrı’nın tek Halkını6 oluştursunlar diye herkes Tanrı’nın Halkına katılmaya çağrılmıştır.”7

 

805 Kilise Mesih’in Bedenidir. Kutsal Ruh ve Onun Kilise sırlarındaki özellikle Efkaristiya’daki etkisiyle, ölmüş ve dirilmiş Mesih, inanlılar topluluğunu Bedeni olarak oluşturur.

 

806 Bu bedenin tekliğinde farklı üyeler ve görevler vardır. Bütün üyeler birbirine bağlıdır; özellikle de acı çekenler, yoksullar ve zulüm görenler.

 

807 Kilise Mesih’in Baş olduğu Bedendir: Kilise onun sayesinde, onda ve onun için yaşıyor; Mesih de onunla ve onda yaşıyor.

 

808 Kilise Mesih’in eşidir: Mesih Kilise’yi sevdi ve onun uğruna kendini feda etti. Mesih onu kendi kanıyla temizledi. Mesih onu Tanrı’nın bütün çocuklarının üretken Anası yaptı.

 

809 Kilise Kutsal Ruh’un Tapınağıdır. Kutsal Ruh Mistik Bedenin ruhu gibidir, yaşamın kaynağıdır, armağan ve karizmalarının zenginliği ve çeşitliliğidir.

 

810 Böylelikle evrensel Kilise, “birliğini Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’un birliğinden alan bir Halk görünümündedir”.1

 

 

III. PARAGRAF

 

Kilise tek, kutsal ve Katolik (evrensel)

ve havariseldir

 

 

811 “Mesih’in biricik Kilisesinin tek, kutsal, katolik (evrensel) ve havarisel”2 olduğunu söylüyoruz. Birbirine ayrılmaz bir biçimde bağlı olan bu özel nitelik,3 Kilise’nin ve onun misyonunun temel hatlarını belirtir. Kilise bunlara kendiliğinden sahip olmamıştır; Mesih, Kutsal Ruh aracılığıyla Kilisesine, tek, kutsal, katolik (evrensel) ve havarisel olma niteliklerini verir, aynı zamanda onu bu niteliklerin her birini gerçekleştirmeye davet eder.

 

812 Yalnızca iman, Kilise’nin bu nitelikleri Tanrısal kaynaktan aldığını kabul edebilir. Ancak tarihsel göstergeler insan aklına açıkça hitap eden işaretlerdir. Birinci Vatikan Konsili’nin belirttiğine göre, “Kilise kutsallığı, Katolik (evrensel) birliği, kırılma nedir bilmeyen cesareti nedeniyle kendisinin Tanrısal misyonunun reddolunamaz bir kanıtı, büyük ve sürekli inandırıcılık nedenidir”4.

 

I. Kilise tektir

 

“Kilise’nin tekliğinin kutsal gizi”1

 

813 Kilise kendi kaynağından dolayı tektir: “Bu gizin kaynağı ve yüce örneği bir tek Tanrı Baba’nın ve Oğul’un, Kutsal Ruh’taki birliğinde bulunan kişilerin üçlüğündedir”.2 Kilise kurucusu nedeniyle tektir. Çünkü “kişi olarak cisimlenen Oğul bütün insanları Haçı sayesinde Tanrı’yla barıştırdı ve herkesi bir tek halkta ve bir tek Bedende topladı”3. Kilise ruhu sayesinde tektir: “İnanlılarda oturan ve bütün Kilise’yi dolduran ve idare eden Kutsal Ruh inanlıların hepsini birbirine sıkı sıkıya bağlayarak, onlar arasındaki bu eşsiz birliği Kilise Birliğinin temeli olan Mesih’te gerçekleştirir.”4 Demek ki Kilise’nin tek olması özünde vardır.

 

Ne şaşırtıcı giz! Evrenin bir tek Babası vardır, evrenin bir tek Logos’u ve her yerde aynı olan bir tek Kutsal Ruh’u vardır; anne olan bir tek bakiresi vardır, ona da “Kilise” demeyi uygun buluyorum.5

 

814 Başından beri, tek olan bu Kilise bununla birlikte gerek Tanrı’nın armağanlarının çeşitliliğinden gerek onları alan kişilerin çokluğundan ileri gelen büyük bir farklılık göstermiştir. Çeşitli halklar ve kültürler Tanrı Halkının birliğinde birleşmiştir. Kilise’nin üyeleri arasında armağanlar, sorumluluklar, koşullar ve yaşam biçimleri bakımından farklılıklar vardır; “Kilise’nin bağrında kendi geleneklerini koruyan özel Kiliseler vardır”6. Bu farklılıkların zenginliği Kilise’nin birliğine ters düşmez. Bununla birlikte, günah ve günahın ağır sonuçları sürekli olarak bu birliği tehdit etmektedir. Havari insanları uyarmaya çalışıyor: “Ruh’un birliğini esenlik bağıyla korumaya gayret edin” (Ef 4, 3).

 

815 Bu birlik bağları nelerdir? “Bunların hepsinin üzerinde yetkin birliğin bağı sevgidir” (Kol 3, 14). Gurbetteki Kilise’ nin birliği inan birliğinin gözle görülür bağlarıyla güvence altına alınmıştır:

 

- Havarilerden miras alınmış tek inancı açıkça beyan etme;

- Tanrısal kültü, özellikle de Kilise sırlarını ortak olarak kutlama;

- Ruhbanlık sırrı ile havarilerin mirasının devam etmesi ve Tanrı ailesinin kardeşçe uyum içinde olması.1

 

816 “Mesih’in biricik Kilisesi, (…) Kurtarıcımız dirildikten sonra başına geçsin diye Petrus’a ve onu geliştirsin ve yönetsinler diye öteki havarilere emanet ettiği Kilise’dir (…). Bu Kilise dünyada oluşmuş ve organize olmuş bir topluluk olarak Petrus’un halefi ve onunla birlik içinde olan episkoposlar tarafından yönetilen Katolik Kilisesi’nde (subsistit in) gerçekleşmiştir”2:

 

İkinci Vatikan Konsili’nin ökümenizm hakkındaki Kararnamesi açıktır: “Nitekim esenliğin bütün çareleri sadece ‘esenliğin genel çaresi’ olan Mesih’in Katolik Kilisesi aracılığıyla elde edilebilir. Rab, inancımıza göre, yeryüzünde şimdiden bir bakıma Tanrı’nın Halkından sayılanlar tam olarak Mesih’in Bedenine katılarak tek bir Beden oluştursunlar diye Yeni Antlaşma’nın bütün zenginliklerini sadece Petrus’un lideri olduğu Episkoposlar Kurulu’ na emanet etti.”3

 

Birlik yaraları

 

817 Gerçekten, “Tanrı’nın bu tek ve biricik Kilisesinde baştan beri havarinin sert bir şekilde eleştirdiği kınanacak bazı bölünmeler meydana geldi; daha sonraki yüzyıllar boyunca daha ciddi anlaşmazlıklar oldu ve suç kimi zaman bir tarafta kimi zamanda öteki taraftaki kişilerde olmak üzere Katolik Kilisesi’nden ayrılan kalabalık topluluklar oldu”4. Mesih’in Bedeninin birliğini zedeleyen bu kopmalar (mezhep sapkınlığını, Hıristiyanlıktan dönmeleri, dinin aslından ayrılmaları bunlar arasında sayabiliriz)5 insanların günahları yüzünden olur:

 

Nerede günah varsa orada uzlaşmazlık da vardır, dinin aslından ayrılmalar da vardır, mezhep sapkınlıkları da vardır, anlaşmazlıklar da vardır; ama erdemin bulunduğu yerde inanlıların tek bir ruh ve tek bir vücut olmalarını sağlayan birlik de vardır.6

 

818 “Günümüzde böylesi kopmalardan oluşmuş cemaatlerde doğan ve Mesih’e inanan kişiler bölücülükle suçlanamazlar, Katolik Kilisesi de onları sevgi ve kardeşçe saygı ile kucaklar (…). Vaftizde alınan imanla aklanan, Mesih’e katılan bu kişiler haklı olarak Hıristiyan adını taşırlar, Katolik Kilisesi’nin çocukları da onları haklı olarak Rab’de kardeş olarak kabul ederler.”1

 

819 Zaten, Katolik Kilisesi’nin gözle görülür sınırları dışında “birçok kutsallaştırma ve gerçek öğeler”2 vardır: “Tanrı’nın yazılı sözü, nur, iman, umut ve sevgi yaşamı, Kutsal Ruh’un başka içsel armağanları ve başka görünür öğeler.”3 Mesih’in Ruhu bu Kiliselerden ve kilise camaatlerinden, gücü Mesih’ in Katolik Kilisesi’ne emanet ettiği gerçek ve lütuf doluluğundan gelen esenlik çaresi olarak yararlanır. Bütün bu iyilikler Mesih’ten gelir ve Ona götürür4 ve kendiliğinden “evrensel birliği”5 çağırır.

 

Birliğe doğru

 

820 “Mesih ta baştan Kilisesine birliği verdi. Bunun yitmez bir biçimde Katolik Kilisesi’nde bulunduğuna inanıyor ve dünyanın sonuna kadar her gün artan bir şekilde gelişeceğini umut ediyoruz”6. Mesih Kilisesine her zaman birlik lütfunu verir, ancak Kilise de bu birliği korumak ve Mesih’in istediği birliği gerçekleştirmek ve güçlendirmek için daima çalışmalı ve dua etmelidir. İşte bunun içindir ki, İsa acı çekeceği saatte havarilerin birliği için dua etti ve Baba’ya dua etmeye hâlâ devam ediyor: “… Hepsi bir olsunlar. Baba senin bende olduğun ve benim sende olduğum gibi onlarda bizde olsunlar. Dünya da beni senin gönderdiğine iman etsin” (Yu 17, 21). Bütün Hıristiyanların birlik olmasını arzulama Mesih’in bir lütfu ve Kutsal Ruh’un bir çağrısıdır.7

 

821 Bu çağrıya gerektiği gibi cevap vermek için gerekli olanlar şunlardır:

 

- Kilise’nin kendi görevine daha bağlı kalması için sürekli yenilenmesi, Bu yenilenme birliğe götüren hareketin çaresidir;8

- İncil’e göre daha temiz yaşam sürmek amacıyla yüreklerin değişmesi,9 çünkü bölünmelerin nedeni üyelerin Mesih’in lütfuna sadık kalmamalarıdır;

- Birlikte dua, çünkü yüreğin değişmesi, temiz yaşam ve Hıristiyanların birliği için yapılan özel ve ortak dualara ökümenizmin ruhu olarak bakılmalıdır ve buna haklı olarak “tinsel ökümenizm”10 de denilebilir;

- Karşılıklı birbirini tanıma;11

 

- İnanlıların özellikle papazların ökümenik eğitim ve öğretimi;1

- Tanrıbilimciler arasında diyalog ve farklı Kilise ve cemaatlerdeki Hıristiyanların bir araya gelmesi;2

- Değişik hizmet alanlarında Hıristiyanlar arasında işbirliği.3

 

822 Birliği gerçekleştirme kaygısı “inanlısıyla idarecisiyle bütün Kiliseyi ilgilendirir”4. Mesih’in tek ve biricik Kilisesinde bütün Hıristiyanların barışarak birleşmesiyle ilgili bu kutsal projenin insan kapasite ve gücünü aştığının bilincinde olmak gerekir. “Bunun içindir ki, bizler umudumuzu Mesih’in Kilisesi için yaptığı duaya, Baba’nın bizlere duyduğu sevgiye ve Kutsal Ruh’un gücüne bağlıyoruz.”5

 

II. Kilise kutsaldır

 

823 “Kilise (…) inanç ışığında hep kutsaldır. Nitekim Baba ve Kutsal Ruh’la birlikte ‘biricik Kutsal’ olarak ilan edilen Tanrı’nın Oğlu Mesih Kilise’yi eşi gibi sevmiş, onu kutsallaştırmak amacıyla onun uğruna kendini feda etmiş, onunla kendi Bedeni gibi birleşmiş ve ona Tanrı’nın Yüceliği için Kutsal Ruh’un lütfunu bahşetmiştir.”6 Şu halde Kilise Tanrı’ nın kutsal Halkıdır,7 mensuplarına da “azizler”8 denir.

 

824 Mesih’le birleşmiş Kilise, Onun sayesinde kutlulaşır; Kilise de Onun sayesinde ve Onda kutlulaştıran olur. “Kilise’ nin bütün işi insanların Mesih’te kutlulaşmasına ve Tanrı’ nın yücelmesine yöneliktir.9 Esenliğin bütün yolları10 Kilise’ ye teslim edilmiştir. Tanrı’nın lütfu sayesinde kutsallığı onda elde ederiz.”11

 

825 “Kilise yeryüzünde kusurlu olsa da, gerçek bir kutsallıkla bezenmiştir.”12 Mensupları kutsal yetkinliğe sahip kılınmalıdır. “Durumları ve yaşam biçimleri ne olursa olsun Mesih’e inanan böylesi büyük ve böylesi bol esenlik yoluyla güçlendirilmiş herkes kendi yolunda yürümek üzere Tanrı tarafından Baba’nın yetkin kutsallığına erişmeye çağrılmıştır.”13

 

826 Sevgi kutsallığın can damarıdır. Herkes sevmeye çağrılmıştır: Sevgi kutlulaştırma yollarının hepsini yönetir, onlara ruh verir ve onları kendi akıbetlerine götürür.14

 

Kilise’nin değişik organlardan oluşmuş bedeni olsaydı, şuna kanaat getirdim ki, Kilise en gerekli ve en soylu organa da sahiptir. Kilise’nin bir yüreği var ve bu yürek SEVGİYLE YANIP TUTUŞUYOR. Kilise mensuplarını harekete geçirenin sadece SEVGİ olduğunu anladım, sevginin ateşi sönseydi havariler İncil’i vazedemezlerdi, dinşehitleri kanlarını dökmekten vazgeçerlerdi (…) SEVGİNİN BÜTÜN GÖNÜL EĞİLİMLERİNİ İÇERDİĞİNİ, SEVGİNİN HER ŞEY OLDUĞUNU, BÜTÜN ZAMANLARI VE HER YERİ KUCAKLADIĞINI (…) KISACASI EBEDİ OLDUĞUNU ANLADIM! 1

 

827 “Oysa sırf halkı günahlarından kurtarmak için gelen ‘kutsal, masum, lekesiz’ Mesih, günah işlemedi, bağrında günahları barındıran Kilise ise hem kutsal hem de arınmaya muhtaçtır, gücünü sürekli olarak tövbe etme ve yenilenmenin ardından gitmeye harcamaktadır.”2 Kilise’nin bütün üyeleri, yöneticiler dahil, kendilerini günahkâr saymalıdırlar.3 Dünyanın sonuna kadar herkeste İncil’in iyi tohumuna günahın deliceleri karışmış olarak kalacaktır.4 Şu halde Kilise Mesih’in esenliğiyle etkilenmiş kutlulaşma yolundaki günahkârları bir araya getirmektedir:

 

Kilise bağrında günahkârları barındırmasına rağmen kutsaldır, zira kendisinde nur yaşamından başka bir yaşam yoktur: Üyeleri onun yaşamını sürerek kutlulaşırlar; onun yaşamından uzaklaşarak kutsallığın ışımasını engelleyen günaha ve sapmalara düşerler. Bunun içindir ki Kilise acı çeker ve bu hatalar için tövbe eder. Kilise’nin, çocuklarını Mesih’in kanıyla ve Kutsal Ruh’un lütfuyla iyileştirme gücü vardır.5

 

828 Bazı inanlılarını aziz ilan ederek, kısacası bu inanlıların erdemleri kahramanca uygulamış olduklarını ve Tanrı’nın lütfuna sadık kalarak yaşadıklarını törenle ilan ederek, Kilise kendinde bulunan kutsallık Ruhunun gücünü kabul etmiş olmakta ve inanlılara bu kişileri örnek ve aracı olarak göstererek umutlarını desteklemektedir.6 “Aziz ve azizeler Kilise tarihindeki en zor anlarda yenilenme kaynağı olmuşlardır.”7 Nitekim, “kutsallık Kilise’nin havarisel etkinliğinin ve misyoner atılımının gizli kaynağı ve yanılmaz ölçüsüdür”8.

 

829 “Kilise Meryem Ana’nın kişiliğinde kendisini lekesiz ve pürüzsüz yapan yetkinliğe ulaşmıştır bile. Mesih inanlıları hâlâ kutsallık yolunda ilerlemek için günaha karşı zafer kazanmak çabası içindedirler: İşte bu nedenle gözlerini Meryem Ana’ya çevirirler”1: Kilise onun sayesinde şimdiden tamamen kutsaldır.

 

III. Kilise Katoliktir

 

“Katolik” sözcüğü ne anlama gelmektedir?

 

830 “Katolik” sözcüğü “toplam anlamında, bütünlük” anlamında “evrensel” demektir. Kilise çift anlamda Katoliktir:

Birincisi; Kilise katoliktir, çünkü kendisinde Mesih mevcuttur. “Mesih İsa neredeyse Katolik Kilisesi oradadır.”2 Onda Mesih’in tam Bedeni Başıyla birleşmiş olarak varlığını sürdürmektedir,3 bu da Kilise’nin Ondan, Onun istediği esenlik yollarının hepsini aldığını gösterir4: Doğru ve tam inanç ifadesi, kusursuz Kilise sırlarına uygun yaşam ve havarilerden miras kalan ruhban sınıfı. Kilise bu temel anlamıyla Pentekost günü Katolik oldu,5 İsa’nın tekrar geleceği güne kadar da öyle kalacaktır.

 

831 Kilise Katoliktir, çünkü insanların evrenselliğini sağlamak amacıyla Mesih tarafından görevlendirilmiştir:6

 

Herkes Tanrı’nın Halkı olmaya çağrılmıştır. Bunun içindir ki, bu Halkın görevi tek ve biricik kalarak, Tanrı’nın başlangıçta insan doğasını birlik içinde yaratırken öngördüğü dağılmış çocuklarını bir araya toplamak olan isteği gerçekleşsin diye kendini bütün evrenin boyutlarına ve bütün çağlara yayılacak şekilde hazırlamaktır (...). Tanrı’nın Halkı üzerinde parlayan bu evrensellik niteliği Rab’bin bizzat kendisinin bir armağanıdır, bunun sayesinde Katolik Kilisesi, etkin ve sürekli biçimde, bütün insanlığı Mesih’in liderliğinde, Onun Ruhu’nun birliğinde içerdiği iyiliklerle birlikte toparlamaya çalışmaktadır.7

 

Her özel Kilise “Katolik”tir

 

832 “Mesih’in Kilisesi inanlıların her yerel yasal gruplaşmasında gerçekten mevcuttur, çobanlarına bağlı olarak onlar da Yeni Antlaşma’ya göre Kilise adını almaya hak kazanmışlardır (…) O Kiliselerde inanlılar Mesih’in İncil’inin vazedilmesiyle bir araya gelirler, o Kiliselerde Rab İsa’nın son yemeği kutlanır (…). Çoğu zaman çok küçük ve yoksul ya da dağılmış gözükseler de Kilise’nin bir, kutsal, Katolik ve havarisel olması nedeniyle Mesih bu cemaatlerde hazır bulunur.”8

 

833 “Özel Kilise” demekle havarilerden gelen emanete uygun bir şekilde seçilen episkoposla birlikte inançlarına ve Kilise sırlarına sadık bir cemaat olan episkoposluklar kastediliyor.1 Bu özel Kiliseler “evrensel Kilise’nin örneğine göre oluşmuşlardır; tek ve biricik Katolik Kilisesi onlarda ve onlardan başlayarak vardır”.2

 

834 Özel Kiliseler birbirleriyle olan bağlantıları nedeniyle tamamen Katoliktir: Roma Kilisesi “Sevgiyle başkanlık”3 eder. “Şahane başlangıcı nedeniyle doğal olarak bütün Kiliseler kısacası bütün dünyadaki inanlılar bu Kiliseyle uyum içinde olmalıdır.”4 Nitekim, “cisimlenmiş Kelâm’ın bize inmesiyle her yerdeki bütün Hıristiyan Kiliseleri -Roma’daki- büyük Kiliseyi tek temel ve baz aldılar ve alıyorlar, çünkü Kurtarıcı’nın verdiği söze göre cehennem kapıları ona karşı hiçbir zaman üstünlük sağlayamayacak.”5

 

835 “Evrensel Kilise özel Kiliselerin basit bir toplamı ya da federasyonu olarak anlaşılmamalıdır. Dünyanın her bölgesinde çeşitli ifade biçim ve görünümlerine bürünerek kültürel, sosyal ve insani vb. çeşitli alanlarda kök salan, eğilimi ve misyonu ile evrensel olan Kilise bundan daha fazla bir şeydir.”6 “Yerel Kiliselere özgü ortak tinsel ve Tanrıbilimsel zenginliklerin, litürjik ritler, kilise disiplinlerinin zengin çeşitliliğinin birliğe doğru yönelmesi bölünmez Kilisenin Katolikliğini daha açık bir şekilde gösteriyor.”7

 

Kim Katolik Kilisesi’ne mensuptur?

 

836 “Tanrı Halkının (…) Katolik birliğine bütün insanlar çağrılmıştır; bu birliğe değişik biçimler ya da düzenler altında bütün Katolikler ve Mesih’e inananlar, son olarak da istisnasız İlahi takdirin esenliğe çağırdığı bütün insanlar dahildir”8:

 

837 “Mesih’in Ruhuna sahip Kilise organizasyonunu ve onda kurulmuş esenlik yollarını tümüyle kabul eden kişiler ve bundan başka, inançla, Kilise sırlarıyla, Kilise idaresi ve camiayla oluşturulan bağlar sayesinde Kilise’nin gözle görülen bütününde ve papa ve episkoposları aracılığıyla Kiliseyi yöneten Mesih’le birleşmiş şekilde Kilise denilen topluluğun tam bir üyesi olurlar. Bununla birlikte Kilise’ye katılma, sevgide sebat etmeyen, Kilise’nin bağrında ‘yüreğiyle’ değil de ‘bedenen’ bulunan kişinin esenliğini garanti etmez.”1

 

838 “Kilise kendini, Hıristiyan adlarıyla onurlandırılarak vaftiz olmuş, ama inancını tam olarak ifade etmeyen ya da halef Petrus’la birliği korumayan kişilerle birçok nedenden dolayı bağlı bilir.”2 “Mesih’e inanan ve geçerli bir biçimde vaftiz olanlar, kusurlu bir şekilde de olsa Katolik Kilisesi ile birlik içinde bulunurlar.”3 Ortodoks Kiliseleri ile bu birlik öylesine köklüdür ki, “birliğin tam olması için hep birlikte Rab’ bin Efkaristiyasını kutlamaya az kalmıştır”4.

 

Kilise ve Hıristiyan olmayanlar

 

839 “Henüz İncil’i kabul etmemiş olanlar, onlar da çeşitli biçimlerde Tanrı’nın halkı içinde yer alırlar”:5

 

Kilise’nin Yahudi Halkıyla olan ilişkisi. Yeni Antlaşma’daki Tanrı’nın Halkı kendi öz gizini dikkatle inceleyerek “Tanrı’nın ilk konuştuğu”6 Yahudi Halkıyla7 olan bağını keşfeder. Öteki Hıristiyan olmayan dinlerden ayrı olarak Yahudi inancı Eski Antlaşma’da Tanrı’nın vahyine yanıttır. “Oğulluk, yücelik, antlaşmalar, buyurulan Kutsal Yasa, kült, vaatler ve atalar Yahudi Halkınındır, Mesih de bedence onlardan gelmiştir” (Rom 9, 4-5). “Çünkü Tanrı’nın armağanları ve çağrısı geri alınamaz” (Rom 11, 29).

 

840 Zaten, geleceği göz önüne alacak olursak, Eski Antlaşma’daki Tanrı Halkı ile Tanrı’nın yeni Halkı benzer amaçlara yöneliktirler: Mesih’in gelişini -ya da yeniden gelişini- bekleyiş. Ama bekleyiş bir yandan Tanrı’nın Oğlu ve Rab olarak bilinen ölmüş ve dirilmiş Mesih’in yeniden dönüşü, öte yandan dünyanın sonunda belirtileri örtülü kalan bekleyiş, bilgisizliğin eşlik ettiği ya da Mesih İsa’yı tanımazlıktan gelmenin bekleyiş dramı.

 

841 Kilise’nin Müslümanlarla ilişkileri. “Esenlik tasarısı Yaradanı kabul edenleri, öncelikle İbrahim’in inancını ifade eden, bizim gibi tek, bağışlayıcı, son günde insanları yargılayacak Tanrı’ya tapan Müslümanları da aynı şekilde kapsar.”8

 

842 Kilise’yi Hıristiyan olmayan dinlerle birleştiren her şeyden önce insan soyunun ortak bir başlangıcı ve sonu olmasıdır.

 

Nitekim, bütün halklar bir tek topluluk oluşturur; bir tek insan soyu vardır, çünkü Tanrı insan ırkının yeryüzünde oturmasını istedi; insanların bir tek sonları vardır, o da Tanrı’dır. Tanrı’nın iyiliğinin ve esenlik tasarılarının kanıtları olan Tanrı’nın korumacılığı, seçilmişler kutsal kentte bir araya gelene dek, herkese yayılmıştır.1

 

843 Kilise öteki dinlerin bilinmeyen ama yaşamı, nefesi ve her şeyi vermesinden beri herkese yakın olan ve herkesin kurtulmasını isteyen Tanrı’nın “hâlâ örtülü ve imgeli” arayışı içinde olduklarını kabul etmektedir. Böylelikle, Kilise dinlerde bulunabilecek iyi ve gerçek her şeyi “bir İncil hazırlığı ve sonunda yaşama sahip olsun diye her insanı aydınlatan Kişi’nin bir ihsanı olarak görmektedir”2.

 

844 Ancak insanlar dinsel tutumlarında Kendilerindeki Tanrı imgesini bozan hatalar ve sınırlar gösterirler:

 

Çoğu zaman, şeytan tarafından aldatılmış olarak akıl yürütürken yollarını şaşırırlar, Tanrı’nın gerçeğini yalanla değiştirirler, yaratığı Yaradan’a tercih ederek ona hizmet ederler ya da bu dünyada Tanrı’sız yaşar ve Tanrı’sız ölürler, böylece korkunç umutsuzluk tehlikesiyle karşı karşıya kalırlar.3

 

845 Günahın yoldan çıkardığı ve dağıttığı bütün çocuklarını yeniden bir araya getirmek amacıyla Baba bütün insanlığı Oğlunun Kilisesine çağırmak istedi. Kilise insanlığın kendi esenliğini ve birliğini yeniden bulduğu yerdir. Kilise “barışmış dünya”dır4. Kilise “Kutsal Ruh’un nefesiyle Rab’bin Haç yelkeniyle bu dünyada seyreden”5 yelkenli gemisidir, Kilise Babalarının benzetmelerine göre Kilise tufandan kurtaran Nuh’un Gemisi’dir6.

 

“Kilise’nin dışında esenlik yoktur”

 

846 Kilise Babalarınca sık sık tekrarlanan bu savı nasıl anlamalı? Olumlu bir biçimde dile getirildiğinde bunun anlamı her esenliğin Baş-Mesih’ten onun Bedeni Kilise aracılığıyla geldiğidir:

 

Konsil Kutsal Kitaba ve Geleneğe dayanarak yeryüzünde ilerlemekte olan bu Kilise’nin esenlik için gerekli olduğunu belirtmektedir. Nitekim, sadece Mesih esenliğin yolu ve aracısıdır: Oysa, Mesih Kilise olan Bedeninde mevcut olmaktadır; imanın ve Vaftizin gerekliliğini bize öğreterek, aynı zamanda bize doğruladığı insanların Vaftiz kapısından girmeleri bu Kilise’nin gerekliliğidir. İşte bu nedenledir ki, gerek Kilise’nin Mesih İsa aracılığıyla Tanrı tarafından gereklilik sonucu kurulduğunu bilen1 ve Katolik Kilisesi’ne girmeyi reddeden, gerek bunda direten kişiler kurtulamazlar.

 

847 Bu doğrulama, kendi hataları olmadan Mesih’i ve Kilisesini tanımayanları ilgilendirmemektedir:

 

Nitekim, kendi hataları olmadan, Mesih’in İncil’inden ve onun Kilisesinden haberi olmayan ama Tanrı’yı dürüst bir yürekle arayan ve lütfun etkisiyle Tanrı’nın iradesini kendi vicdanlarının sesine uyarak yerine getirmeye çalışan kişiler ebedi esenliğe erişebilirler.2

 

848 “Her ne kadar Tanrı kendi hataları olmadan İncil’den haberleri olmayan insanları sadece kendisi tarafından bilinen yollarla imana getirebilirse de, ‘iman olmadan Tanrı’yı hoşnut etmek imkânsızdır’ (İbr 11, 6), Kilise’nin bütün insanlara İncil’i bildirme yükümlülüğü ve aynı zamanda hakkı vardır.”3

 

Misyon - Kilise’nin Katolikliğinin bir gereği

 

849 Misyoner vekâleti. “Tanrı tarafından uluslara esenliğin evrensel kutsallaştırıcısı olarak gönderilen Kilise, kendi Katolikliğinin asıl zorunlulukları nedeniyle ve kurucusunun buyruğuna boyun eğerek bütün gücüyle İncil’i bütün insanlara bildirmeye yönelmiştir”4: “Bu nedenle gidin, bütün ulusları öğrencilerim olarak yetiştirin. Onları Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’un adıyla vaftiz edin. Size buyurduğum her şeye uymayı onlara öğretin. İşte ben, dünyanın sonuna dek her an sizinleyim” (Mt 28, 19-20).

 

850 Misyonun özü ve amacı. Rab’bin misyoner vekâleti Çok Kutsal Üçlü-Birlik’in ebedi sevgisinden kaynaklanmaktadır: “Kilise, doğası gereği, yeryüzündeki yolculuğu boyunca, misyonerdir, çünkü kaynağını Tanrı Baba’nın tasarısı gereğince, Oğul’un misyonundan ve Kutsal Ruh’un misyonundan alır.”5 Misyonun son amacı da Baba ile Oğul arasında sevgi Ruhunda mevcut bulunan birliğe insanların katılmasını sağlamaktır.6

 

851 Misyonun nedeni. Kilise misyonerlik atılımı için gücü ve zorunluluğu her zaman Tanrı’nın bütün insanlara olan sevgisinden almıştır. “Çünkü Mesih’in sevgisi bizi (buna) zorlar...”1 (2 Kor 5, 14). Nitekim “Tanrı tüm insanların kurtulmasını ve gerçeğin bilincine erişmesini ister” (1 Tim 2, 4). Tanrı herkesin gerçeğin bilincine vararak esenliğe kavuşmasını ister. Esenlik gerçektedir. Gerçek Ruhunun teşvikine riayet edenler şimdiden esenlik yolundadırlar; ama bu gerçeğin emanet edildiği Kilise, bu gerçeği onlara götürmek için onların isteklerini karşılamaya gitmelidir. Kilise esenliğin evrensel tasarısına inandığı için misyonerdir.

 

852 Misyonun yolları. “Kutsal Ruh bütün Kilise misyonlarında en önemli rolü oynayandır.”2 Kilise’ye misyon yollarında götüren Odur. “Kilise tarih boyunca yoksullara İyi Haberi bildirmek üzere gönderilen Mesih’in misyonunu geliştirip devam ettirmiştir; Kilise şu halde Mesih’in yolunda Mesih’in Ruhu’nun itmesiyle yürümelidir, kısacası ölünceye kadar yoksulluk içinde, itaat, hizmet ve kendini feda ederek izlediği ve dirilişiyle yengi ile çıktığı yolda.”3 “Dinşehitlerinin kanı Hıristiyanlar için işte böyle tohum olmaktadır.”4

 

853 Ancak Kilise, yolculuğu sırasında “açınladığı mesaj ile bu İncil’in emanet edildiği kişilerin insani acizliği arasındaki mesafeyi de tecrübe eder”5. Tanrı’nın Halkı ancak “Tövbe ve yenilenme”6 yolunda ilerleyerek ve “Haçın dar kapısından geçerek”7 Mesih’in egemenliğini yayabilir.8 Nitekim, “Mesih, insanları yoksulluk ve zulüm içinde kurtardıysa, Kilise de insanlara esenlik meyvelerini iletmek için bu aynı yola girmeye çağrılmıştır”9.

 

854 “Kendi misyonu vasıtasıyla Kilise bütün insanlıkla birlikte yol alır ve dünyanın dünyevi kaderini paylaşır; Kilise, Mesih’te yenilenmeye ve Tanrı’nın ailesine dönüştürülmeye çağrılan insan topluluğunun ruhu, mayası gibidir.”10 Misyonerlik çabası sabır ister. Bu çaba İncil’i halklara ve henüz Mesih’e inanmayan gruplara bildirmekle başlar.11 Bunu “dünyada Tanrı’nın varlığının işaretleri olan Hıristiyan cematlerinin”12 ve yerel Kiliselerin13 kurulması izler; İncil’i halkların kültürlerinde canlandırma için bir inkültürasyon süreci başlatır;14 başarısızlıkları da tanımakta gecikmeyecektir. “Halkları, grupları, kişileri ilgilendiren konularda, Kilise onlara ancak aşamalı olarak ulaşmakta ve nüfuz etmekte ve onları tam katolikliğe almaktadır.”1

 

855 Kilise’nin misyonu Hıristiyanlar arası birliğe doğru çabayı davet etmektedir.2 Nitekim “Hıristiyanlar arası bölünmeler kendisine Vaftizle dahil olan ve kendi özlerinde bulunan ama tam birlikten ayrılmış bulunan oğullarında Kilise’nin Katolikliği tam olarak gerçekleştirmesini engeller. Üstelik Kilise’nin kendisi için, kendi yaşamının gerçeğinde tam Katolikliği bütün görünümleriyle ifade etmek daha zorlaşır”3.

 

856 Misyonerlik görevi henüz İncil’i kabul etmeyenlerle saygılı bir diyalog gerektirir.4 İnanlılar “Tanrı’nın gizli varlığıyla uluslarda gerçek ve lütuf olan her şeyi daha iyi tanımayı öğrenerek bu diyalogdan”5 kendileri için yarar çıkarabilirler. Bilmeyenlere İyi Haberi bildirirlerse bunu, Tanrı’nın insanlar ve halklar arasına yaydığı gerçeği ve iyiliği yükseltmek, tamamlamak ve sağlamlaştırmak ve onları “Tanrı’nın yücelmesi, şeytanın mahcup olması ve insanın mutluluğu için”6 yanlıştan ve kötülükten arındırmak için yaparlar.

IV. Kilise havariseldir

 

857 Kilise havariseldir, çünkü havarilerin üzerine kurulmuştur, hem de üç anlamda:

 

- Kilise Mesih’in kendisi tarafından seçilen ve misyon için gönderilen7 “havarilerin temeli üzerine kurulmuş ve öyle kalmıştır” (Ef 2, 20; Hİ 21, 14);

- Kilise kendisinde oturan Ruh sayesinde havarilerden duyduğu sağlıklı sözleri, iyi mirası, öğretiyi8 korur ve iletir;9

- Kilise Mesih’in yeniden gelişine kadar yöneticilik sorumluluğunu üzerlerine alan havarilerin takipçileri aracılığıyla havariler tarafından eğitilmeye, kutlulaşmaya ve yönetilmeye devam eder: “Kilise’nin yüce Çobanı olan Petrus’un halefiyle birlik içinde olarak papazların hazır bulunmasıyla toplanan Episkoposlar Kurulu”10:

 

Ebedi baba, sürünü terk etmezsin, ama onu çok mutlu havarilerinle sürekli korumacılığın altında tutarsın. Onu bugün Oğlunun eserini devam ettiren aynı çobanlarla yönetirsin.11

 

Havarilerin misyonu

 

858 İsa, Baba’nın Elçisidir. Göreve başladığı andan itibaren, “istediği kişileri yanına çağırdı ve bunlardan on iki kişiyi yanında bulundurmak, Tanrı sözünü duyurmaya göndermek üzere seçti” (Mk 3, 13-14). O gün bugündür, havariler onun “elçileri” (Yunanca apostoloi sözcüğünün anlamı) olacaklardır. Onlarda kendi misyonu devam etmektedir: “Baba beni gönderdiği gibi ben de sizi gönderiyorum”1 (Yu 20, 21). Onların görevi Onun özel misyonunu devam ettirmektir: Onikilere “Sizi kabul eden, beni kabul etmiş olur”2 (Mt 10, 40) diyor.

 

859 İsa onları Babasından aldığı misyonda birleştiriyor: “Oğul kendiliğinden bir şey yapamaz” (Yu 5, 19. 30), ama her şeyi kendisini gönderen Baba’dan alır, İsa’nın gönderdikleri de misyon vekâletini ve onu gerçekleştirecek gücü aldıkları O olmadan kendiliklerinden bir şey yapamazlar.3 Şu halde Mesih’in havarileri Tanrı tarafından “yeni antlaşmanın din adamları” (2 Kor 3, 6), “Tanrı’nın görevlileri” (2 Kor 6, 4), “Mesih adına elçilik yapanlar” (2 Kor 5, 20), “Mesih’in hizmetkârları ve Tanrı’nın gizlerinin kâhyaları” (1 Kor 4, 1) olarak çağrıldıklarını bilirler.

 

860 Havarilerin yükümlülükleri arasında devredilemez bir görev vardır: Kilise’nin temelleri ve Rab’bin Dirilişi’nin seçilmiş tanıkları olmak. Devredilebilir yükümlülükleri arasında bir görevleri daha vardır. Mesih İsa onlara dünyanın sonuna kadar onlarla birlikte kalacağına söz verdi.4 İsa tarafından havarilere emanet edilen Tanrısal misyon “çağların sonuna kadar sürecektir, iletmek zorunda oldukları İncil, bütün zaman süreci içinde Kilise yaşamının ilkesi olarak kalacaktır. Bunun içindir ki havariler halefler yetiştirmeye özen gösterdiler”5.

 

Episkoposlar havarilerin halefleri

 

861 “Kendilerine emanet edilmiş olan misyonun kendilerinden sonra da devam etmesi için, havariler birlikte çalıştıkları kişilere doğrudan doğruya kendileri tarafından başlatılan görevi bitirmelerini ve Kutsal Ruh’un onları atadığı Tanrı’nın Kilisesini gütme görevi nedeniyle sürüye göz kulak olmalarını salık vererek vekâlet verdiler. Bu tür insanlar atadılar ve ölümlerinden sonra kendi görevlerini alabilecek güvenilir başka insanları hazırladılar.”6

 

862 “İsa tarafından şahsen ilk havari Petrus’a emanet edilmiş, onun haleflerine iletilecek şekilde hazırlanmış yükümlülük sürekli bir yükümlülüktür, Kilise’nin çobanları olmalarını isteyen yükümlülük de süreklidir, episkoposların ruhbanlık yükümlülüğü bunun hiyerarşik olma özelliğini garanti altına almalıdır.” Bunun içindir ki Kilise öğretisine göre, “Episkoposlar Tanrısal kurum olarak havarilerin yerini almışlardır, Kilise’nin çobanları olarak da, onları dinleyen, Mesih’i dinlemiş olur, onları reddeden, Mesih’i ve Mesih’in gönderdiği kişiyi reddetmiş olur”1.

 

Havarilik

 

863 Bütün Kilise havarilere dayanır, Petrus’un ve havarilerin halefleri aracılığıyla, Kilise başlangıçtaki iman ve yaşam biçimine sadık kalarak ne idiyse bugün de odur. Bütün Kilise, bütün dünyaya elçi olarak gönderildiği için havariseldir; Kilise’nin bütün üyeleri değişik biçimlerde olsa da, bu görevi paylaşırlar. “Hıristiyanın görevi görevin doğası gereği havariliktir.” Mistik Bedenin “yeryüzünde Mesih’in krallığını yaymaya çalışan”2 her türlü faaliyetine “havarilik” denir.

 

864 Baba tarafından gönderilen Mesih, Kilise havariliğinin kaynağını ve kökenini oluşturur. Havariliğin verimli olması kuşkusuz ruhban sınıfı ile bu sınıf dışındaki Hıristiyanların Mesih’le olan hayati dayanışmalarına bağlıdır.3 Mesleklere, çağın gereksinimlerine, Kutsal Ruh’un değişik armağanlarına göre havarilik çeşitli biçimler alır. Ama her şeyden önce, Efkaristiya’dan kaynağını alan sevgi “her türlü havariliğin ruhu gibidir”4.

 

865 Kendi derin ve yüce kimliğinde Kilise bir, kutsal, Katolik ve havariseldir, çünkü şimdiden onda var olan Mesih’in kişiliğinde ortaya çıkan ve kendisini yeniden göstereceği güne kadar Ona katılanların yüreklerinde gizemli bir şekilde gelişen “göklerin Egemenliği”, “Tanrı’nın Krallığı”5 dünyanın sonunda onda gerçekleşecektir. O zaman Onun tarafından kurtarılan, “Tanrı’nın huzurunda Sevgi içinde Onda kutsal ve lekesiz kılınan”6 bütün insanlar Tanrı’nın biricik Halkı, “Kuzu’ nun Eşi” (Ap 21, 9) “gökten, Tanrı’nın yanından inen ve Onun görkemiyle parıldayan Kutsal Kent”te (Ap 21, 10-11) olduğu gibi bir araya geleceklerdir; ve “Kenti çevreleyen surların on iki temelinin üzerinde Kuzu’nun on iki elçisinin adları yazılıdır” (Ap 21, 14).

 

ÖZET

 

866 Kilise birdir: Kilise’nin tek bir Rab’bi, tek bir imanı vardır, tek bir Vaftizden doğar, sonunda her türlü bölünmelerin aşılacağına olan tek umutla1 tek bir Ruh tarafından canlandırılan tek bir Beden’dir.

 

867 Kilise kutsaldır: Çok kutsal Tanrı onu var edendir; Eşi Mesih onu kutlulaştırmak için kendini feda etti; kutsallık Ruhu onu canlandırmaktadır. İçinde günahkârları barındırdığı halde “o günahkârlardan oluşan günahsızdır”. Kutsallığı azizlerinde belli olmaktadır; Meryem Ana ise şimdiden azizelerin azizesidir.

 

868 Kilise Katoliktir: İmanın bütünlüğünü bildirir; esenlik yolunun bütününü kendinde taşır ve verir; tüm halklara gönderilmiştir; tüm insanlara hitap eder; tüm zamanları kucaklar; “kendi doğası gereği misyonerdir”2.

 

869 Kilise havariseldir: Kalıcı temeller üzerine kurulmuştur: “Kuzu’nun on iki havarisi” (Ap 21, 14); yıkılamaz;3 kesinlikle gerçek içindedir: Mesih onu Petrus ve öteki havarilerin halefleri olan Papa ve episkoposlar kurulunda hazır bulunarak idare eder.

 

870 “İnanç İlkeleri Formülü’nde bir, kutsal, katolik ve havarisel olduğunu beyan ettiğimiz Mesih’in biricik Kilisesi, (…) her ne kadar sayısız kutlulaşma öğesi kendi yapılarının dışında var olsa da Petrus’un halefi ve ona bağlı episkoposlar tarafından idare edilen Katolik Kilisesi’nde yaşamaktadır.”4

 

IV. PARAGRAF

 

Mesih inanlıları -

Hiyerarşi, laikler, adanmış yaşam

 

871 “Mesih inanlıları Vaftizle Mesih’e katılmalarından dolayı Tanrı’nın Halkını oluştururlar, bu nedenle Mesih’in krallık, peygamberlik ve rahiplik görevlerine kendi tarzlarıyla katılarak, Tanrı’nın Kilise’ye emanet Kilise’nin dünyada gerçekleşmesi misyonunu yerine getirmek için kendi özel durumuna göre katkıda bulunmaya çağrılmıştır.”5

 

872 “Bütün Mesih inanlıları arasında, Mesih’te yeniden doğmalarından dolayı herkesin kendi özel durumu ve görevine göre Mesih’in Bedenini oluşturmak için işbirliği konusunda onur ve faaliyet bakımından gerçek bir eşitlik vardır.”1

 

873 Rab’bin Bedeninin üyeleri arasına koyduğu farklılık bile Bedenin birliği ve misyonu lehine çalışır. Çünkü “Kilise’de çeşitli görevler bulunmasına karşın misyon birliği vardır. Mesih havarilerine ve onların haleflerine kendi adına ve kendi gücü aracılığıyla öğretme, kutlulaştırma ve idare etme yükümlülüğünü emanet etti. Ancak Mesih’in krallık, peygamberlik ve rahiplik yükümlülüğüne katılmaları sağlanan ruhban sınıfı dışındaki insanlar, Kilise ve dünyada Tanrı Halkının bütünün misyonunda kendi paylarına düşeni üzerlerine alırlar”2. Sonuçta “her iki grupta da (kurumsal hiyerarşi içinde yer alanlar ve ruhban sınıfı dışındakilerde) İncil öğütlerine uyarak kendilerini Tanrı’ya adayan ve Kilise’nin kurtarıcı misyonuna kendi özel durumlarıyla yardımcı olan inanlılar mevcuttur”3.

 

I. Kilise’nin hiyerarşik yapısı

 

Papazlığa ne gerek var?

 

874 Kilise’deki papazlığın kaynağı Mesih’in bizzat kendisidir. Papazlığı kurdu, papazlığa yetki ve misyon, yönelim ve erek verdi:

 

Rab Mesih, Tanrı Halkına çobanlar ve onun gelişimini sağlamak amacıyla Kilisesinde bütün bedenin yararına yönelik çeşitli vaizlikler kurdu. Nitekim, kutsal güce sahip görevliler, Tanrı’nın Halkından olan herkesin esenliğe erişebilmesi için kardeşlerinin hizmetindedir.4

 

875 “İnsanlar işitmeden nasıl inanacaklar? Tanrı sözünü yayan olmazsa, nasıl işitecekler? Gönderilmezlerse, nasıl vaaz verecekler”? (Rom 10, 14-15). Hiç kimse, hiçbir birey ya da hiçbir cemaat, kendiliğinden İncil’i bildiremez. “İman, haberi işitmekle oluşur” (Rom 10, 17). Hiç kimse kendi kendisine İncil’i bildirme görevini ve vekâletini veremez. Rab’bin gönderdiği kişi kendi otoritesiyle değil de Mesih’in otoritesiyle konuşur ve cemaatin bir üyesi olarak değil, cemaatte Mesih adına konuşarak hareket eder. Hiç kimse lütfu kendi kendisine alamaz, lütfun verilmesi ve sunulması gerekir. Bu da Mesih tarafından yetkilendirilen ve ehliyet sahibi kılınan görevlileri gerektirir. Onlar Baş olan Mesih’in adına (in persona Christi Capitis) hareket etme yeteneği (“kutsal güç”) ve misyonunu alırlar. Mesih tarafından görevlendirilerek gönderilen din adamlarının kendi yetenekleriyle yapamayacakları ve veremeyecekleri bu ihsan, Kilise geleneğinin “Kilise sırrı” dediği şeydir. Kilise’de görevli olabilmek özel bir Kilise sırrı ile mümkündür.

 

876 Doğası gereği Kilise görevlisi hizmet özelliğiyle sıkı sıkıya bağlıdır. Nitekim, misyonu ve yetkeyi veren Mesih’e tamamen bağımlı olan, bizim için isteyerek “köle durumunu” (Fil 2, 7) kabullenen Mesih’e benzeyen Kilise görevlileri gerçekten “Mesih’in köleleridir” (Rom 1, 1). Çünkü söyledikleri sözler ve verdikleri ihsan kendilerinin değil, başkalarına verilmek üzere kendilerine emanet edilen Mesih’in sözü ve ihsanıdır, onlar da isteyerek başkalarının köleleri olacaklardır.1

 

877 Aynı şekilde, Kilise din adamları arasında tam bir birlik olması özelliği kurumun kutsallaştırıcı doğasından kaynaklanır. Nitekim, Rab İsa göreve başladığı ilk andan itibaren “Yeni İsrail’in tohumlarını attı ve aynı zamanda kutsal hiyerarşik Kilisesinin ya da kutsal Kilise sisteminin temeli olarak Onikileri seçti”2. Birlikte seçildikleri gibi birlikte gönderildiler, onların kardeş birliği bütün inanlıların kardeş birliğinin hizmetinde olacaktır; Tanrısal kişilerin birliğinin bir tanıklığı ve bir yansıması gibi olacaktır.3 Bunun için, her episkopos görevini episkoposlar kurulu içinde, Petrus’un halefi ve episkoposlar kurulunun önderi olan Roma episkoposu ile birlik içinde yerine getirir; papazlar da görevlerini episkoposlarının yönetimi altındaki episkoposluk bölgesinde yerine getirirler.

 

878 Son olarak, kişisel bir niteliğe sahip olması papazlığın kutsallaştırıcı doğasında vardır. Mesih’in gönderdiği görevliler birlikte hareket ettikleri gibi aynı zamanda kişisel olarak da hareket ederler. Herkes ortak misyonda şahsen tanık olmak ve misyonu veren Kişinin önünde şahsen sorumluluk taşımak üzere şahsen çağrılmıştır: “Sen, izle beni”4 (Yu 21, 22). Kişisel yetkisini kullanarak kişilere: “Seni Baba’nın adına vaftiz ediyorum…”; “Seni bağışlıyorum…” diyebilir.

 

879 Şu halde Kilise’deki kutsallaştırıcı hizmet, Mesih adına yerine getirilen hem kişisel hem de episkoposlar kuruluna ait bir hizmettir. Bunun gerçekliği episkoposlar kurulu ile A. Petrus’un halefi olan kurulun başkanı arasındaki bağlarda, aynı zamanda episkoposun kendi bölgesine karşı sorumluluğu ile episkoposlar kurulunun Evrensel Kiliseye karşı duyduğu ortak sorumluluk arasındaki ilişkide ortaya çıkar.

 

Episkoposlar kurulu ve kurulun başkanı Papa

 

880 Mesih İsa Onikileri seçerken, “onlardan oluşan değişmez bir grup yani bir kurul kurdu ve bu kurulun başına da içlerinden seçtiği Petrus’u getirdi”1. “Nasıl ki havari Petrus ve diğer havariler birlikte Rab’bin kurduğu bir havariler kurulunu oluşturuyorsa, aynı şekilde Papa, Petrus’un halefi olarak ve havariler kurulunun halefleri olan öteki episkoposlar da kendi aralarında bir kurul oluştururlar.”2

 

881 İsa, Simon’un adını değiştirerek ona kaya anlamına gelen Petrus adını taktı, kendi Kilisesini bu kaya üzerine kurdu. Ona Cennetin anahtarlarını verdi;3 onu sürüsünün çobanı yaptı.4 “Petrus’a verilmiş olan (Yeryüzünde) bağlama ve çözme yetkisi, hiç kuşku yok ki, liderlerine bağlı havariler kuruluna da verilmişti.”5 Petrus ve öteki havarilere verilmiş olan bu yetki Kilise’nin temelini oluşturur. Bu yetki Papa’nın önderliği altındaki episkoposlar tarafından sürdürülür.

 

882 Roma episkoposu ve havari Petrus’un halefi Papa “gerek inanlılar topluluğunu gerek episkoposları birbirine bağlayan birliğin temeli ve gözle görülür sürekli kaynağıdır”6. “Nitekim, Papa’nın Kilise üzerinde Mesih’in Vekili ve bütün Kilisenin Çobanı olarak her zaman serbestçe uygulayabileceği yüce ve evrensel tam yetkisi vardır.”7

 

883 “Episkoposlar kurulunun da lideri durumundaki, Papa’ ya bağlılığı nedeniyle yetkisi vardır.” Durum böyle olunca, bu kurulun da “bütün Kilise üzerinde tam ve yüce bir yetkisi vardır, bununla birlikte bu yetki yalnızca Papa’nın rızası ile ortaya konulabilir”8.

 

884 “Episkoposlar Kurulu bütün Kilise üzerindeki yetkisini törensel biçimde Ökümenik Konsil’de gösterir.”1 “Bir konsilin Ökümenik Konsil olabilmesi için o konsilin Petrus’un halefi tarafından onanması ya da en azından kabul edilmiş olması gerekir.”2

 

885 “Çoklu oluşumuyla, bu kurul Tanrı Halkının evrenselliğini ve çeşitliliğini gösterir; bir tek önderin etrafında bir araya gelerek, Mesih’in sürüsünün birliğini gösterir.”3

 

886 “Episkoposların her biri kendi açısından kendi yerel Kiliseler birliğinin temeli ve merkezidir.”4 Böylece “Tanrı Halkının kendilerine emanet edilen kısmında”5 papazların ve diyakosların yardımıyla yetkilerini kullanırlar. Ancak, episkoposlar kurulunun bir üyesi olarak her biri bütün Kiliselere duyulacak ilginin dışında,6 önce evrensel Kilise’nin bir parçası kendi yerel Kilisesini yöneterek Kiliselerin Bedeni olan bütün mistik Bedenin yararına katkıda bulunurlar.7 Bu ilgi özellikle yoksullara,8 inançları yüzünden zulüm görenlere olduğu kadar bütün yeryüzünde faaliyet gösteren misyonerlere gösterilecektir.

 

887 Komşu ve türdeş kültürden Yerel Kiliseler kiliseye ait eyaletler ya da patriklikler ya da bölgeler denilen daha geniş topluluklar oluştururlar.9 Bu toplulukların episkoposları eyalet Konsillerinde ya da Sinod’larında bir araya gelerek toplanabilirler. “Aynı şekilde, Episkoposlar Konferansı, günümüzde episkoposlar kurulu ruhunun somut bir şekilde gerçekleşmesi için çeşitli ve verimli yöntemlerle katkıda bulunabilir.”10

 

Öğretme yükümlülüğü

 

888 Episkoposların iş arkadaşları papazlar ile birlikte “birinci görevi,11 İsa’nın buyruğu gereğince12 Tanrı’nın İncil’ini bütün insanlara bildirmektir. Onlar, Mesih’e yeni müritler kazandıran imanın habercileridir, onlar Mesih’in yetkisine sahip havarilere dayanan imanın gerçek doktorlarıdır”13.

 

889 Havariler tarafından iletilen imanı Kilise’de devam ettirmek için, Mesih İsa Kilisesinin, Gerçek olan Kendisinin yanılmazlığına katılmasını istedi. Tanrı’nın Halkı “İmanın doğaüstü anlamı” ve Kilise’nin canlı Papa ve episkoposları sayesinde “imana sağlamca bağlanırlar”1.

 

890 Kilise Yetkili Kurulu’nun görevi Tanrı tarafından Mesih’ le Halkı arasında kurulan kesin antlaşmanın niteliğine bağlıdır; onu sapmalardan ve düşüşlerden korumalı ve onun gerçek imanı hatasız ve yansız bir biçimde dile getirme olanağını garanti etmelidir. Kilise Yetkili Kurulu’nun görevi Tanrı halkının, kurtaran gerçekte kalmasına göz kulak olmaktır. Bu hizmeti yerine getirebilmeleri için, Mesih İsa çobanlarını iman ve ahlâk konusunda yanılmazlık karizmasıyla donattı. Bu karizmanın uygulanması birçok biçime bürünebilir:

 

891 Episkoposlar kurulunun lideri Papa, bütün inanlıların doktoru ve çobanı olarak kendi görevi gereği bu yanılmazlık yetkisini -kardeşlerini imanda pekiştirmek amacıyla- iman ve ahlâkla ilgili doktrinin bir noktasını, kesin bir kararla resmen beyan ederek kullanır. (…). Kilise’ye vadedilmiş yanılmazlık yetkisi Petrus’un halefi ile birlik içinde iken özellikle de bir Ökümenik Konsil’de yüce yetkisini kullanan episkoposlar birliğinde de vardır.2 Kilise, Yetkili Kurulu’yla birlikte “bir şeyin Tanrı tarafından açınlanmış”3 ve Mesih’in bir öğretisi olduğunu ileri sürüyorsa, böylesi tanımlamaları “imana olan itaat içinde benimsemek gerekir”4. Bu yanılmazlık Tanrısal Vahyin emanetinin kendisine kadar uzanır.5

 

892 Tanrısal himaye yetkisi Petrus’un halefi ile birlikte öğreten havarilerin haleflerine ve özel bir biçimde de, bütün Kilisenin Çobanı olan Roma episkoposuna verilmiştir. Kilise Yetkili Kurulu görevini ifa ederken kesin bir şekilde ifade etmeden, yanılmaz bir tanımlamaya varmadan, iman ve ahlâk konusunda Vahyin daha iyi anlaşılmasına yarayacak bir öğretiyi ileri sürebilir. İnanlılar bu olağan öğretiye “dinsel bakımdan içten rıza göstermelidir”6, her ne kadar bu rıza görünüşte iman rızasından ayrılıyorsa da, onun devamı gibidir.

 

Kutlulaştırma yükümlülüğü

 

893 Episkoposun aynı zamanda “kişileri papaz yapma yetkisi de vardır”7, özellikle de sunduğu ya da yardımcıları papazlar aracılığıyla Tanrı’ya kurban sunmayı güven altına aldığı Efkaristiya’da. Çünkü Efkaristiya yerel Kilise yaşamının merkezidir. Episkopos ve papazlar duaları ve çalışmalarıyla, vaazları ve Kilise sırlarıyla Kilise’yi kutlulaştırırlar. Kilise’yi “kendilerine emanet edilenlere karşı üstünlük taslamadan sürüye örnek olacak biçimde görevlerini yaparak” (1 Pet 5, 3) kutlulaştırırlar. İşte ancak bu şekilde “kendilerine emanet edilen sürüyle birlikte ebedi yaşama hak kazanırlar”1.

 

Yönetme yükümlülüğü

 

894 “Episkoposlar kendi yerel Kiliselerini Mesih İsa’nın vekilleri ve elçileri olarak öğütleriyle, yüreklendirmeleriyle, örnek davranışlarıyla, aynı zamanda yetki ve kutsal güçlerini kullanarak”2 yönetirler. Ancak bunu Efendilerinin hizmet ruhu içinde yapıcı bir şekilde yapmalıdırlar.3

 

895 “Şahsen Mesih İsa’nın adına kullandıkları bu yetki özel, dolaysız ve olağan bir yetkidir: Bununla birlikte bu kullanım Kilise’nin yüce otoritesinin son bir denetimine tabidir.”4 Episkoposları Papa’nın vekilleri olarak görmemek gerekir. Papa’nın bütün Kilise üzerindeki olağan ve dolaysız yetkisi onlarınkini geçersiz kılmak bir yana, tersine onların yetkisini onaylar ve savunur. Episkoposlar Papa’nın yönetimi altında bütün Kilise ile birlik içinde olmalıdır.

 

896 Episkopos, ruhbanlık yükümlülüğünü yerine getirirken İyi Çoban’ı örnek almalı ve onu daima gözünün önünde bulundurmalıdır. Kendi zayıflıklarının bilincinde olan “episkopos, bilgisiz ve yolunu şaşırmış olanlara karşı hoşgörülü olmalıdır. Kendisine bağlı olanları, kendisini gerçek oğullar olarak çevreleyen kişileri dinlemeyi reddetmemelidir (…). İnanlılara gelince, Mesih İsa Babasına, Kilise Mesih İsa’ya nasıl bağlanmışsa onlar da episkoposlarına öyle bağlanmalıdırlar”5:

 

Mesih İsa nasıl Babasını, İhtiyar Heyeti nasıl havarileri izlemişse siz de episkoposunuzu öyle izleyin; diyakoslara gelince, onlara Tanrı’nın yasasına nasıl saygı gösteriyorsanız öyle saygı gösterin. Hiç kimse Kilise’yi ilgilendiren bir konuda episkoposuna danışmadan bir şey yapmasın.6

 

 

II. Laik inanlılar

 

897 “Laik, burada Kilise tarafından kabul edilen ruhban sınıfı ve kendilerini dini yaşama adamış olanların dışında bulunan, kısacası Mesih’e Vaftizle katılmış olan, Tanrı Halkıyla bütünleşmiş, Mesih’in krallık, peygamberlik ve rahiplik işlevlerine kendilerince katılan, Kilise’de ve dünyada bütün Hıristiyan halkının misyonu olan misyonunun kendi payına düşen kısmını yerine getiren Hıristiyanların hepsine deniyor.”1

 

Laiklerin eğilimi

 

898 “Laiklerin esas görevi, giriştikleri dünyevi işleri, özellikle Tanrı’nın isteğine uydurarak Tanrı’nın krallığını aramaktan ibarettir (…). Sıkı sıkıya bağlı oldukları bütün dünyevi gerçekleri yönlendirmek ve aydınlatmak, Yaratıcının ve Kurtarıcının yüceltilmesi için işleri Mesih’e göre yapmak ve geliştirmek, özel bir şekilde laiklere düşer.”2

 

899 Sosyal, siyasi ve ekonomik gerçekleri Hıristiyan yaşamı ve doktrinine işlemek için gerekli yöntemleri bulmak, keşfetmek söz konusu olduğunda özellikle laik Hıristiyanların girişimi gereklidir. Bu girişim Kilise yaşamının olağan bir parçasıdır:

 

Laik inanlılar Kilise yaşamının en ileri çizgisinde bulunurlar; Kilise onlar sayesinde cemiyetin hayati temelidir. Bunun içindir ki, özellikle onların, yalnızca Kilise’ye ait olmak için değil, ama Kilise olmak için, kısacası yeryüzünde ortak bir liderin ve onunla birlikte episkoposların yönetimi altında inanlılar topluluğu olmak için daima daha açık bir bilince sahip olmaları gerekir. Onlar Kiliseyi oluştururlar.3

 

900 Çünkü bütün inanlılar gibi laikler de Tanrı’dan aldıkları vaftiz ve Vaftizi pekiştirme sırları sayesinde kişisel olarak ya da gruplar halinde esenlikle ilgili Tanrısal mesajın bütün insanlar tarafından bütün dünyada bilinmesi ve kabul edilmesi için çalışmak zorundalar, buna da hakları vardır; bu zorunluluk, insanlar yalnız onlar aracılığıyla İncil’i duymak ve Mesih’i tanımak durumundaysalar daha da ivedileşir. Laiklerin Kilise cemaatlerindeki etkinlikleri öylesine gereklidir ki, çobanların havarilikleri, onlarsız çoğu zaman etkisini tam olarak gösteremez.4

 

Laiklerin Mesih’in rahiplik yükümlülüğüne katılımı

 

901 “Laikler, Mesih’e adanmaları ve Kutsal Ruh tarafından meshedilmeleri sayesinde, Kutsal Ruh’un onlarda hep daha bol ürün verme olanağını sağlayan çareleri ve şahane gönül eğilimini alırlar. Nitekim, bütün etkinlikleri, duaları, havarisel girişimleri, ailevi ve evlilik yaşamları, günlük çalışmaları, kafaca ve bedence dinlenmeleri, bütün bunlar hatta sabırla katlanılan yaşam tecrübeleri bile Tanrı’nın Ruhunda yaşanmışsa, Mesih İsa aracılığıyla Tanrı’nın beğenisini kazanmış ruhsal kurbanlar olurlar (1 Pet 2, 5); Efkaristiya kutlamasında, bu kurbanlar Rab’bin Bedeninin kurbanına katılarak tam bir dindarlıkla Baba’ya sunulur. Laikler işte bu şekilde dünyanın kendisini Tanrı’ya adarlar ve yaşamlarının kutsallığında her yerde Tanrı’ya bir tapınma kültünde bulunurlar.”1

 

902 “Aileler evliliklerini Hıristiyan ruhu içinde sürdürür ve çocuklarına bir Hıristiyan eğitimi verirlerse”2, özel bir şekilde kutlulaştırma yükümlülüğüne katılmış olurlar.

 

903 Laikler istenilen niteliklere sahiplerse, sürekli papaz yardımcılığına ve Kutsal Kitap okuyuculuğuna kabul edilebilirler.3 “Yeteri kadar papazın bulunmadığı Kiliselerde, laikler, Kutsal Kitap okuyucusu ve papaz yardımcısı bulunmadığı durumlarda Kilise hukuku elverdiğince bazı görevlere getirilebilirler, örneğin vaaz verebilir, litürjik duaları yönetebilir, Vaftiz yapabilir ve kutsal Komünyon’u verebilirler.”4

 

Laiklerin Mesih’in peygamberlik yükümlülüğüne katılımı

 

904 “Mesih peygamberlik görevini yalnızca hiyerarşiyle değil (…) ama vaaz verme ve iman hissi yeteneğiyle donattığı laiklerle de gerçekleştirir”5:

 

Birini imana getirmek için eğitmek her vaizin ve hatta her inanlının görevidir.6

 

905 Laikler peygamberlik görevlerini İncil’i yayarak gerçekleştirirler, “kısacası bu, Mesih’in haberini yaşam tanıklığı ve sözle gerçekleştirmektir”. Bu Hıristiyanlaştırma eylemi laiklerde (…) “çağın koşullarına uygun gerçekleştiğinden kendine özgü ve etkin bir özelliğe bürünür”7:

 

Bu havarilik yalnızca yaşamın tanıklığından ibaret değildir: Gerçek havari gerek inançsızlara (…) gerek inanlılara Mesih’i sözle bildirme fırsatlarını arar.1

 

906 Eğitim görmüş ve yetenekli laik inanlılar din dersi eğitimine,2 kutsal bilimlerin öğretimine3 medya iletişimini kullanarak katkıda bulunabilirler.4

 

907 “Sahip oldukları görev, uzmanlık ve saygınlığa göre Kilise’nin yararını ilgilendiren konularda kutsal Çobanlara, ve çobanlara gereken saygı gösterilerek, iman ve ahlâk bütünlüğünde kalınarak ve insanların onuru ve kamu yararı göz önüne alınarak öteki inanlılara kendi görüşlerini söylemeye hakları vardır, hatta bu kimi zaman görevleridir de.”5

 

Laiklerin Mesih’in krallık yükümlülüğüne katılımı

 

908 Mesih İsa ölüme kadar ki itaati6 ile havarilerine, “kendi kutsal yaşamları ve fedakârlıklarıyla günahın üzerlerindeki hakimiyetinin üstesinden gelmeleri için krallara özgü özgürlük armağanını iletti”7:

 

Kendini tutkulara kaptırmadan nefsine hakim olarak kendini idare eden kendi kendisinin efendisidir: Bu kişiye kral diyebiliriz çünkü kendi şahsını idare edebilecek durumdadır; bu kişi özgür ve bağımsızdır ve hiçbir utanç verici köleliğin kölesi değildir.8

 

909 “Bundan başka, laikler adalet normlarına uygun olsa da sonuçta günaha meydan veren şeylere engel olmak yerine, güçlerini yaşam koşullarının ve kurumların iyileştirilmesi yönünde birleştirerek erdemin uygulanmasını destekleyebilirler. Böyle davranarak çalışmaların ve kültürlerin içine ahlâki değerleri işlerler.”9

 

910 “Laikler gelişmesi ve yaşaması için kilise cemaatlerinin hizmetinde çobanlarla birlikte çalışmaya Rab’bin kendilerini donatmak istediği karizma ve ihsanlara göre çok çeşitli hizmetlerde bulunarak kendilerini çağrılmış hissedebilir ya da çağrılmış olabilirler.”10

 

911 “Laikler Kilise hukukuna göre Kilise yönetiminde”,11 Özel Konseylerde,12 episkoposluk Sinodlarında,13 pastoral Konseylerde14 yer alabilirler; bir kilisenin çevresindeki papazlık görevlerine destek olabilirler;1 finans işleri Konseylerinde işbirliği yapabilirler;2 Kilise mahkemelerine katılabilirler,3 vb.

 

912 İnanlılar “Kilise’nin üyesi olarak kendilerine düşen hak ve görevlerle cemiyetin bir üyesi olarak kendilerine düşen hak ve görevleri iyice ayırt etmelidir. Onları Hıristiyan bilincinin bütün dünyevi alanlarda kılavuzları olacağını anımsayarak kendi aralarında uyumlu bir biçimde uzlaştırmaya çalışsınlar, çünkü insana özgü hiçbir etkinlik, dünyevi düzende olsa bile, Tanrı’nın erkinden kurtulamaz”4.

 

913 “Böylece her laik, ‘Mesih’in ihsanı ölçüsünde’ ”5 (Ef 4, 7) kendisine verilmiş armağanlar sayesinde Kilise misyonunun canlı bir aleti, aynı zamanda bir tanığı olur.

 

III. Adanmış yaşam

 

914 “İncil öğütlerini ilke olarak kabul eden yaşam tarzı, her ne kadar Kilise’nin hiyerarşik yapısına dahil değilse de, Kilise’nin yaşamına ve kutsallığına aittir.”6

 

İncil öğütleri, adanmış yaşam

 

915 İncil’deki öğütler, geniş yelpazesinde, Mesih’in müritlerinin hepsine önerilir. Bütün inanlılar yetkin bir sevgi içinde olmaya çağrılmışlardır, bu yetkin sevgi gereği kendilerini özgürce Tanrı’ya adayanlar Tanrı’nın Egemenliği için bekâr kalarak iffetli, yoksul, itaatkâr olmak zorundalar. Yaşamını Tanrı’ya adamanın belirgin bir özelliği olan İncil’deki bu üç öğüte sadık kalacağına söz vermek, Kilise’nin de tanıdığı oturmuş bir yaşam tarzıdır.7

 

916 Bundan dolayı Tanrı’ya adanmış yaşam tarzı Vaftizde kökleşen ve tamamen Tanrı’ya vakfolan “daha içten” adanma biçimidir.8 Adanmış yaşamda, Mesih’in inanlıları, Tanrı’nın Egemenliğinin hizmetinde yetkin bir sevgiyi amaçlayarak, gelecekteki dünyanın şanını Kilise’de bildirerek ve açıklayarak Kutsal Ruh’un etkisi altında Mesih’i daha yakından izlemeye, her şeyin üstünde sevilen Tanrı’ya kendilerini vermeye niyetlenirler.9

 

Sayısız dalı olan büyük bir ağaç

 

917 “Rab’bin tarlasında Tanrı tarafından ekilen bir tohumdan filizlenerek ve şahane bir biçimde dallanan bir ağaç gibi yalnız yaşayan çeşitli keşiş yaşam tarzı ve manastır yaşam tarzları gelişti. Tinsel kaynaklı bütün bu değişik tarikatlar gerek Kilise’nin bütün Bedeninin yararına gerek bu tarikatlara mensup kişilerin yararına olacak şekilde çoğaldılar.”1

 

918 Hıristiyanlığın başından beri, İncil’deki öğütleri uygulayarak Mesih İsa’yı daha özgürce izlemek ve onu daha büyük sadakatle örnek almak isteyen kadın ve erkekler oldu. Bunların her biri kendine göre Tanrı’ya adanmış bir yaşam sürdürdüler. Bunların bir çoğu, Kutsal Ruh’un itkisi altında, yalnızlık içinde yaşadılar, ya da Kilise’ nin tanımış ve yetkisiyle onaylamış olduğu dinsel tarikatlar kurdular.2

 

919 Episkoposlar Kutsal Ruh tarafından Kiliseye emanet edilen bu yeni yaşam tarzlarından hangisinin uygun hangisinin uygun olmadığına karar vermeye çalışırlar; Tanrı’ya adanmış yeni yaşam tarzları sadece Papalık tarafından onaylanır.3

 

Keşiş yaşamı

 

920 Keşişler İncil’deki üç öğüte sadık kalacaklarını herkesin önünde her zaman belirtmeseler bile, “dünyadan el etek çekerek, sessizlik ve yalnızlık içinde sürekli dua ederek ve çile çekerek yaşamlarını Tanrı’yı yüceltmeye ve dünyanın esenliğine adarlar”4.

 

921 Herkese Kilise’nin Mesih’le olan kişisel yakınlığının gizinin içsel görünümünü gösterirler. Keşişin yaşamı, insanların gözlerinden gizli, keşişin kendisi için her şey olan ve uğruna yaşamını feda ettiği Kişinin sessiz vaazıdır. Bu, çölde Haça gerilenin yüceliğini bulduğu ruhsal mücadeledeki özel çağrıdır.

 

Kendilerini adayan bakireler

 

922 Havarilerin zamanından beri, Rab İsa tarafından kendisine kayıtsız şartsız5 bağlanmaya çağrılan Hıristiyan bakireler daha büyük bir yürek, beden ve ruh özgürlüğü içinde, Kilise tarafından onaylanan “Göklerin Egemenliği uğruna” (Mt 19, 12) bakire kalmaya karar vermişlerdir.

 

923 “Mesih İsa’yı daha yakından izleme kararı aldıklarını ifade eden bakireler bağlı oldukları episkopos tarafından onaylanmış litürjik rite göre Tanrı’ya adanırlar, bakireler Tanrı’ nın Oğlu Mesih’le mistik bir biçimde evlendirilir ve Kilise’nin hizmetine adanırlar.”1 Bu törensel rit ile (Consecratio virginum), “bakire kutsal kişi, Kilise’nin Mesih’e olan sevgisinin aşkın işareti, gelecekteki yaşamın ve Cennetteki o Gelinin ahretsel imgesi olur”2.

 

924 “Öteki adanmış yaşam tarzlarına yakın”3 olarak bakirelerin oluşturduğu tarikatlar, her birinin Allah vergisi yeteneklerine ve yaşam tarzına göre dünyada yaşayan kadını duaya, çileye, kardeşlerinin hizmetine ve havarisel çalışmaya sokar.4 Tanrı’ya kendilerini adamış bakireler niyetlerini daha iyi bir şekilde gerçekleştirmek için bir araya gelerek tarikat kurabilirler.5

 

Dinsel tarikat yaşamı

 

925 Hıristiyanlığın ilk yüzyıllarında Doğu’da doğmuş6 ve Kilise tarafından yasal olarak kurulmuş kurumlarda sürmüş7 olan tarikat yaşamı öteki adanmış yaşam biçimlerinden kült, İncil öğütlerine bağlı kalacağını açıkça bildirme, birlikte sürdürülen kardeşçe yaşam, Mesih’le Kilise’nin birliğine yapılan tanıklık bakımından ayrılır.8

 

926 Tarikat yaşamı Kilise’nin gizinden dolayı ortaya çıkar. Bu, Kilise’nin Rab İsa’dan aldığı bir armağandır, Tanrı tarafından İncil’deki öğütlere sadık kalmaya çağrılan inanlıya oturmuş bir yaşam tarzı sunar. Böylelikle Kilise hem Mesih’i açığa vurur hem de kendisini Kurtarıcının Eşi olarak görür. Dinsel tarikat yaşamı, değişik biçimler altında, Tanrı’nın sevgisini, günümüz dilinde açıklamaya çağrılmıştır.

 

927 Bütün din adamları, muaf olsunlar ya da olmasınlar,9 episkoposun kendi bölgesindeki görevlerinde yardımcıları arasında yer alırlar.10 Kilise’nin misyoner tutumunun tutunması ve gelişmesi için Hıristiyanlaştırmanın başından itibaren her türlü Tarikat yaşamı gerekli olmuştur.11 “Eski manastır kuruluşları ve Ortaçağ tarikatlarından çağdaş tarikatlara kadar tarih yeni Kiliselerin kurulmasında ve imanın yayılmasında tarikatların önemli yer tuttuğunu doğrulamaktadır.”1

 

Bağımsız (laik) tarikatlar

 

928 “Bağımsız tarikatlar inanlıların dünyada yaşayarak kendilerini Tanrı’ya adadıkları kurumlardır. Bu kişiler sevgide yetkinleşmeye, özellikle de dünyanın içeriden kutlulaşmasına katkıda bulunmaya çalışırlar.”2

 

929 Bu “kutlulaşmaya tamamen adanmış bir yaşamla”3 bu kurumların mensupları Kilise’nin Hıristiyanlaştırma görevine “dünyada ve dünyadan itibaren” katılırlar, dünyadaki varlıkları “bir maya etkisi”4 yapar. Bu kişilerin Hıristiyan yaşam tanıklıkları “dünyevi gerçekleri Tanrı’nın iradesine göre düzenlemeyi ve İncil’in gücünü dünyaya bildirmek amacını gütmektedir”. İncil öğütlerine kutsal bağlarla bağlıdırlar ve kendi aralarında da kendi “bağımsız yaşam tarzlarına”5 özgü kardeşlik ve birlik içindedirler.

 

Havarisel yaşam toplulukları

 

930 Çeşitli adanmış yaşam biçimleri yanında havarisel yaşantı toplulukları da vardır, bu topluluklara mensup kişiler dini yeminler etmeden, kendi topluluklarının gerektirdiği havarisel amaçlar için çalışır, birlikte kardeşçe yaşar, kendilerine özgü yaşam biçimleriyle kuruluşlarının yasalarına uyarak sevgide yetkinleşmeye yönelirler. Bu toplulukların mensupları arasında “kendi yasalarına göre İncil öğütlerini üzerlerine alanlar vardır.”6

 

Adama ve misyon: Gelen Kralı bildirme

 

931 Daha önceden vaftizle Tanrı’ya vakfedilmiş kişi, kendini son derece sevilen Tanrı’ya adayarak Tanrı’nın hizmetine ve Kilise’nin yararına daha sıkıca verir. Tanrı’ya adanmış yaşam biçimi, Kilise, Mesih’i meydana çıkarıyor ve Kutsal Ruh’ un kendisinde nasıl şahane biçimde davrandığını gösteriyor. İncil öğütlerini benimseyip bu öğütlere göre yaşayacaklarını söyleyenlerin öncelikli görevi bunu hayata geçirmeleridir. “Tanrı’ya adanmış yaşamlarından dolayı Kilise’nin hizmetinde olduklarından, kendi kuruluşlarının durumuna göre özel bir biçimde misyoner çalışmalarına katılmaları zorunludur.”7

 

932 Kilise’deki Kilise sırrı nasıl Tanrı yaşamının aracı ve işaretiyse adanmış yaşam da İnsanlığın Kurtuluş gizinin özel bir işareti olarak görünür. Mesih İsa’yı “daha yakından” izlemek ve onu örnek almak, “daha açık bir şekilde” kendi silinişini ortaya çıkarmak, çağdaşlarına göre “daha derin bir şekilde” Mesih İsa’nın yüreğinde hazır bulunmak demektir. Çünkü bu “dar yolda” bulunanlar kendi örnekleriyle kardeşlerini uyarıyor ve “ahret saadeti şevki olmadan dünyanın değiştirilemeyeceğini ve Tanrı’ya sunulamayacağını”1 anlatan bu tanıklığı gösteriyorlar.

 

933 İster bu tanıklık dinsel yaşam tarzında olduğu gibi halka açık olsun, ister daha saklı ya da gizli olsun, Mesih’in gelişi kendilerini Tanrı’ya adamış olanlar için kendi yaşamlarının yükselen güneşi ve özü olarak kalacaktır:

 

Tanrı Halkının yeryüzünde kalacağı sürekli bir kenti olmadığından [bu durum] (…) bütün inanlılar için, bu çağda bile göksel iyiliklerin varlığını gösterir; bu durum Mesih’in insanlığı kurtarışı sayesinde elde edilen ebedi ve yeni yaşamı belirtmektedir.2

 

ÖZET

 

934 “Tanrısal kurum olarak Kilise içinde inanlılar arasında kutsanmış din adamları vardır, bunlara papaz da denir; ötekilere ise laik denir.” Hem birine hem öteki sınıfa ait olan, İncil öğütlerine sadık kalacaklarına yemin ederek kendilerini Tanrı’ ya adayan ve Kilise misyonuna bu şekilde hizmet eden inanlılar da vardır.3

 

935 Mesih İsa havarilerini ve onların haleflerini imanı bildirmek ve Krallığını oturtmak için gönderdi. İsa onların kendi misyonuna katılmalarını sağladı. Onlar da Ondan Onun adına davranma yetkisini aldılar.

 

936 Rab İsa Havari Petrus’u Kilisesinin gözle görülür temeli yaptı. Ona (Cennetin) anahtarlarını verdi. Havari Petrus’un halefi, Roma Kilisesi episkoposu, “Episkoposlar Kurulunun başkanı, Mesih İsa’nın Vekili ve yeryüzündeki bütün Kilise’nin Çobanıdır”4.

 

937 Papa “canların üzerinde Tanrısal atama sayesinde yüce, tam, dolaysız, evrensel yetkiye sahiptir”5.

 

938 Kutsal Ruh tarafından onaylanan episkoposlar havarilerin yerine geçerler. Hepsi “kendi açısından, kendi özel Kiliselerindeki birliğin temeli ve gözle görülür kaynağıdır”1.

 

939 Episkoposların papazların, yardımcıların ve diyakosların yardımlarıyla inancı gerçeğe uygun bir şekilde öğretme, Tanrısal kültü özellikle Efkaristiya’yı kutlama ve Kiliselerini gerçek çobanlar olarak yönetme gibi görevleri vardır. Görevleri arasında Papa’yla ve Papa’nın buyruğu altında bütün Kiliselerle ilgili sorunları da vardır.

 

940 “Kendilerine özgü yaşam tarzlarından dolayı laikler dünya içinde yaşamak ve dinle ilgisi bulunmayan işlerle uğraşmak zorundadırlar, laikler Tanrı tarafından kendi havariliklerini Hıristiyan ruhlarının canlılığıyla bir maya gibi dünyada uygulamaya çağrılmışlardır.”2

 

941 Laikler Mesih İsa’nın rahipliğine katılırlar: Ona daha çok bağlanarak, Vaftiz sırrından ve Vaftizi Pekiştirme sırrından aldıkları nuru kişisel, ailevi, toplumsal ve kilisesel yaşam boyutlarına yayarak her vaftiz olmuş kişiye hitap eden kutsal olma çağrısını gerçekleştirmiş olurlar.

 

942 Peygamberlik misyonları sayesinde laikler “toplumun bağrında ve her durumda Mesih’in tanıkları olmaya çağrılmışlardır”3.

 

943 Krallık misyonları sayesinde laikler dünyadaki fedakârlıkları ve temiz yaşamlarıyla günahın egemenliğini kendilerinden söküp atma gücüne sahiptirler.4

 

944 Kendini Tanrı’ya adama Kilise’nin tanıdığı oturmuş bir yaşam tarzında, halka açık olarak yoksulluk, iffet ve itaat gibi İncil öğütlerini tutacağına yemin ederek yaşamaktır.

 

945 Daha önceden vaftizle Tanrı’ya vakfedilmiş kişi son derece sevilen Tanrı’ya kendini adayarak kendini Tanrı’nın hizmetine ve Kilise’nin yararına daha yoğun verir.

 

 

V. PARAGRAF

 

Azizler birliği

 

946 Havarilerin İnanç İlkeleri Formülü’nde “Kutsal Katolik Kilisesi” dendikten sonra “Azizler birliği” gelir. Bu konu bir bakıma öncekinin açımlanarak belirtilmesidir: “Kilise bütün azizler topluluğundan başka nedir ki?”5 Azizler birliği kesinlikle Kilisedir.

 

947 “Madem ki bütün inanlılar tek bir vücut oluşturuyorlar, birilerinin iyiliği ötekilere iletilmiş olur. (…) Kilise’de bu tarz bir iyilikler birliği olduğuna inanmak gerekir. Fakat Kilise’ nin en önemli üyesi Mesih’tir, çünkü baş Odur (…). Böylelikle, Mesih’in iyiliği bütün üyelere iletilmiş olur, bu iletim de Kilise sırlarıyla yapılır.”1 “Bu Kilise bir tek ve aynı Ruh tarafından yönetildiğine göre, almış olduğu bütün iyilikler doğal olarak herkesin ortak malı olur.”2

 

948 Öyleyse “Azizler birliği” ifadesinin birbirine sıkı sıkıya bağlı iki anlamı vardır: “Kutsal şeylerde birlik, sancta” ve “aziz insanlar arasındaki birlik, sancti”.

 

“Sancta sanctis! (aziz olanlar için kutsal olan şey)” sözleri Doğu litürjilerinin çoğunda kutsal ekmekle şarabın kaldırıldığı sırada komünyon dağıtımından önce ayini yöneten tarafından söylenir. İnanlılar (sancti) Mesih’in Kanı ve Eti ile (sancta) Kutsal Ruh’un komünyonunda (Koinônia) gelişebilmek ve onu dünyaya iletebilmek amacıyla beslenirler.

 

I. Tinsel iyiliklerin birliği

 

949 Kudüs’teki ilk Hıristiyan cemaatinde, müritler “kendilerini havarilerin öğretişine, kardeş beraberliğine, ekmek bölmeye ve duaya adadılar” (Hİ 2, 42):

 

İmanda birlik. İnanlıların imanı, havarilerden alınan paylaşıldığında yaşam hazinesi olan Kilise’nin imanıdır.

 

950 Kilise sırları birliği. “Kilise sırlarının bütün meyveleri herkese aittir. Çünkü Kilise sırları, özellikle de insanların Kiliseye girdikleri kapı olan Vaftiz sırrı, onların hepsini birbirleriyle birleştiren ve Mesih İsa’ya bağlayan kutsal bağlardır. Azizler birliği, Kilise sırlarının birliğidir (…). ‘Birlik’ adı her birine uygulanabilir, çünkü her biri bizi Tanrı’ya bağlar (...). Ama bu tanım ötekilerden daha çok Efkaristiya’ya uyar, çünkü özellikle o bu birliği tamamlar.”3

 

951 Karizmalar birliği: Kilise’nin birliğinde Kutsal Ruh “her seviyedeki inanlıya (…) Kilise’nin kurulması için özel lütuflar dağıtır”4. O halde, “herkesin ortak yararı için herkese Ruh’u belli eden bir yetenek verilmiştir”5.

 

952 “Her şeylerini ortak kabul ediyorlardı” (Hİ 4, 32): “Gerçek Hıristiyan sahip olduğu her şeyi herkesin ortak malı olarak görmeli, muhtaç ve yoksul durumdaki benzerinin yardımına koşmaya her zaman hazır olmalıdır.”1 “Hıristiyan Rab’bin iyiliklerinin bir vekilharcıdır.2

 

953 Sevgide birlik: Sanctorum communio’da “hiçbirimiz kendimiz için yaşamayız, hiçbirimiz de kendimiz için ölmeyiz” (Rom 14, 7). “Bir üye acı çekerse, bütün üyeler birlikte acı çeker. Bir üye onurlandırılırsa, bütün üyeler birlikte sevinir. Sizler Mesih’in bedenisiniz, ayrı ayrı da olsa bu bedenin üyelerisiniz” (1 Kor 12, 26-27). “Sevgi kendi çıkarını düşünmez”3 (1 Kor 13, 5). Azizlerin birliğine dayanan, ölü ve diri bütün insanlarla bu dayanışma içinde sevgiyle yapılan en küçük davranış etkisini herkesin üstünde gösterir. Her günah bu birliğe zarar verir.

 

II. Gökteki ve yeryüzündeki Kilise’nin birliği

 

954 Kilise’nin üç durumu. Ölümün yok edileceği, her şeyin Mesih İsa’ya tabi olacağı zamanı, Rab İsa’nın bütün melekleriyle görkemli gelişini beklerken, müritlerinden bazıları yeryüzündeki yolculuklarına devam etmektedir; yaşamları sona eren başkaları da arınmaktadır hâlâ; başkaları ise yücelik içinde “tek Tanrı’yı üç Kişilikte olduğu gibi tam aydınlıkta seyretmektedirler”4:

 

Bununla birlikte hepimiz, değişik derece ve değişik biçimlerde de olsa Tanrımıza aynı övgü ilahisini söyleyerek, Tanrımıza ve benzerimize karşı aynı sevgi ortaklığı içindeyiz. Nitekim, Mesih’ten olanlar ve Onun Ruhu’nu taşıyanlar, bir tek Kilise’yi oluştururlar ve Mesih’te karşılıklı olarak bir bütün oluştururlar.5

 

955 “Henüz yolda olan kişilerle Mesih’in huzuru içinde yatanlar arasındaki birlik içinde en küçük bir kopukluk yoktur; tersine, Kilise’nin sabit inancına göre, bu birlik tinsel iyiliklerin değiş tokuşu ile daha güçlenmiştir.”6

 

956 Azizlerin arabuluculuğu. “Gerçekte Mesih’le daha yakın bağları bulunan gökteki sakinler Kilise’nin kutsallıkta daha istikrarlı olması için katkıda bulunurlar (…). Onlar bizler için Baba’nın yanında insanlar ve Tanrı arasındaki tek Aracı olan Mesih İsa aracılığıyla yeryüzünde kazandıkları sevapları sunarak arabulucuk yapmaya devam ederler (…). Onların kardeşçe kaygıları bizim zavallılığımıza en büyük destektir.”1:

 

Ağlamayın, öldükten sonra size daha yararlı olacağım ve size yaşarken edebildiğimden de etkili şekilde yardım edeceğim.2

 

Cennetteki vaktimi yeryüzünde iyilik yaparak geçireceğim.3

 

957 Azizlerle birlik. “Cennet sakinlerine, onların örnek davranışlarının anısı adına derin saygı göstermekle kalmıyor, aynı zamanda bu sayede kardeş sevgisiyle bütün Kilise’nin birliğini Kutsal Ruh’ta güçlendirmeye çalışıyoruz. Yeryüzündeki Hıristiyanlar arasındaki birlik gibi her şey nasıl bizi Mesih’e daha yaklaştırıyorsa azizler birliğindeki cemaat de bizi Mesih’e birleştirir. Tanrı Halkı tüm yaşamı ve lütfunu, liderlerinden alır.”4:

 

Mesih’e tapıyoruz, çünkü O Tanrı’nın Oğludur; dinşehitlerine gelince, onları Rab’bi örnek alan müritler olarak seviyoruz, krallarına ve efendilerine karşı gösterdikleri dindarlıktan dolayı doğru da yapmış oluyoruz; bizler de onların dostları ve arkadaşları olabilsek.5

 

958 Ölülerle birlik. “Öncelikle Mesih İsa’nın mistik bedeninin içinde mevcut olan bu birliği benimseyelim, Kilise yeryüzünde yol alan üyeleri aracılığıyla Hıristiyanlığın ilk zamanlarından beri ölülerini, onlar için dua ederek büyük bir saygıyla andı; çünkü ‘ölülerin günahlarından kurtulması amacıyla onlar için dua etmek düşüncesi kutsal ve dindarca bir düşüncedir’6 (2 Mal 12, 45).” Onlar için yaptığımız dua yalnızca onlara yardımcı olmakla kalmaz, aynı zamanda arabuluculuklarını bizim yararımıza kullanmalarına da neden olur.

 

959 Tanrı’nın biricik ailesinde. “Çok Kutsal Üçlü-Birlik’e karşı duyulan sevgi ve gösterilen ortak övgü bizleri birbirimize bağlar, Tanrı’nın oğulları olarak bizler Mesih’te tek bir aile oluştururuz, böylece Kilise’nin derin Tanrı çağrısına cevap vermiş olururuz.”7

 

ÖZET

 

960 Kilise “azizler birliği”dir: Bu ifade öncelikle “kutsal şeyleri” (sancta), her şeyden önce de “Mesih’te tek bir Vücut oluşturan inanlıların birliğini gerçekleştiren ve gösteren Efkaristiya ile belirtilir”1.

 

961 Bu ifade “kutsal kişilerin” (sancti) “hepimiz için ölen” Mesih’teki birliğini de belirtir, öyle ki Mesih uğruna ve Mesih’te davranan ve acı çeken herkes için meyve versin.

 

962 “Mesih inanlıların hepsinin birliğine inanıyoruz, yeryüzünde yolculuk halinde olanlar, arınmalarını tamamlamakta olan ölüler, cennetteki çokmutlular, hepsi birlikte bir tek Kilise’yi oluşturur, biz de bu birlikte dualarımızın Tanrı’nın ve azizlerin bağışlayıcı sevgisinin kulağının her zaman kirişte olduğuna inanıyoruz.”2

 

 

VI. PARAGRAF

 

Meryem Ana -

Mesih’in Annesi, Kilise’nin Annesi

 

963 Meryem Ana’nın Mesih’in ve Kutsal Ruh’un gizinde aldığı rolden söz ettikten sonra, şimdi de Kilise’nin gizinde aldığı yeri incelemek uygun düşecektir. “Nitekim, Meryem Ana (…) Tanrı’nın ve Kurtarıcı’nın gerçek Annesi olarak kabul edilir ve saygı görür (…). Meryem Ana aynı zamanda sevgisiyle Kilise’de bu Liderin üyeleri olan inanlıların doğuşuna katkıda bulunarak Mesih’in üyelerinin de gerçekten Annesidir.”3 “…Meryem Mesih’in Annesi, Kilise’nin Annesidir.”4

 

I. Meryem’in Kilise’ye karşı analığı

 

Oğluna tamamen bağlı olarak …

 

964 Meryem Ana’nın Kilise’ye karşı rolü Mesih’le olan birlik ve beraberliğinden ayrılmazdır, doğrudan ondan çıkar. “Esenlik çalışmasındaki Meryem Ana’nın Oğlu’yla olan bu birlik ve beraberliği bakire olarak Mesih’e gebe kaldığı saatten ölümüne dek aşikârdır.”5 Özellikle de acıları çektiği saatte aşikârdır:

 

Meryem Ana iman yolculuğunda, Oğluyla olan birlik ve beraberliğini Haça kadar bağlılıkla koruyarak, orada Tanrı tasarısına uygun olarak ayakta biricik Oğluyla birlikte feci şekilde acı çekerek, bir ana yüreğiyle onun fedakârlığına katılarak, kendi etinden doğan kişinin kendini kurban olarak sunmasına sevgisinin rızasını göstererek, Haç üzerinde can çekişirken Anasını havarisine “Kadın, işte oğlun”1 (Yu 19, 26-27) diyerek emanet eden aynı Mesih İsa ile birlikte ilerledi.

 

965 Oğlunun Göğe Çıkışından sonra Meryem Ana “yeni doğmakta olan Kilise’ye dualarıyla destek oldu”2. Meryem Ana’ yı havariler ve bazı kadınlarla birlikte “dualarıyla, Cebrail’in kendisine gebe kalacağını haber verdiği zaman kendisini gölgesi altına alan Kutsal Ruh’un armağanının gelmesi çağrısında bulunurken görüyoruz”3.

 

… göğe kaldırılışında da …

 

966 “Tanrı tarafından ilk günahın her türlü zararından muaf tutulan lekesiz Bakire, yeryüzündeki yaşamını tamamladıktan sonra, günahı ve ölümü4 yenen Rablerin Rabbi Oğluna daha uygun olabilmek için ruhu ve bedeniyle göğe çıkarıldı, Rab tarafından evrenin Kraliçesi olarak yüceltildi.” Meryem Ana’nın göğe çıkarılması Oğlunun Dirilişi’ne eşsiz bir katılımı ve öteki Hıristiyanların dirilişini öncelemektir:

 

Ey Tanrı’nın Annesi, doğum sırasında bakireliğini korudun, uykun sırasında dünyayı terk etmedin: Diri Tanrı’ya gebe kalan sen, Yaşamın kaynağına vardın, dualarınla ruhlarımızı ölümden kurtaracaksın.5

 

 

… O lütuf düzeninde Anamızdır

 

967 Baba’nın iradesini, Oğlunun kurtarıcı çalışmasını, Kutsal Ruh’un her davranışını tamamen benimsemesiyle Meryem Ana Kilise için iman ve sevgi konusunda örnek alınacak kişidir. Bununla o “Kilise’nin mutlak biricik ve çok seçkin bir üyesidir”6, hatta ona, Kilise’nin “örnek gerçekleşmesi”dir (typus) diyebiliriz.7

 

968 Ama Kilise’ye ve bütün insanlığa göre rolü daha da öteye gider. “O ruhlara ebedi yaşam verilsin diye itaatiyle, umuduyla, şiddetli sevgisiyle Rab’bin eserine son derece eşsiz bir işbirliği getirdi. Onun içindir ki o bizim için lütuf düzeninde Ana olmuştur.”8

 

969 “Cebrail’in ona gebe kalacağını bildirdiği gün imanıyla gösterdiği rıza ve Haçın altında metanetle kalmasından itibaren lütuf düzeni (ekonomi) içindeki Meryem’in bu analığı, seçilmiş kişilerin sayılarının tamamlanmasına kadar durmadan devam edecektir. Nitekim, göğe kaldırılışından sonra da esenlik içindeki rolü bitmemiştir: Yinelenen arabuluculuğu ile ebedi esenliğimizi sağlayan armağanları garanti altına almaya devam etmektedir. (…) Onun içindir ki, Meryem Ana’ ya Kilise’de avukat, yardımcı, yardıma koşan, arabulucuk yapan diyorlar.”1

 

970 “Meryem Ana’nın insanlara karşı olan analığı hiçbir suretle Mesih’in tek arabulucu oluşunu gölgelememektedir, tersine bunun iyi bir şey olduğunu göstermiştir. Çünkü Meryem Ana tarafından gelecek bütün esenlikli etki (…) Mesih’in sevaplarının bolluğundan gelmektedir; bu etki her şeyde ona bağlı olan ve bütün iyiliğini ondan alan onun arabuluculuğuna dayanır.”2 “Nitekim hiçbir yaratık insan olmuş kurtarıcı Kelâm ile aynı düzeye konamaz. Nasıl ki Mesih’in rahipliği gerek hizmetkârları gerek inanlı halk tarafından paylaşılıyorsa, nasıl ki Tanrı’nın biricik iyiliği çeşitli biçimler altında gerçekten yaratıklara yayılıyorsa, aynı şekilde Kurtarıcılığın tek arabuluculuğu da, biricik kaynağa bağlı olarak yaratılanlar tarafından gerçekleştirilecek bir işbirliğine yol açar.”3

 

II. Meryem Ana kültü

 

971 “Bütün kuşaklar beni mübarek sayacak” (Lk 1, 48): “Kilise’nin Meryem Ana’ya gösterdiği dindarlık Hıristiyan kültünün özünde vardır.”4 Meryem Ana’ya Kilise tarafından haklı ve yerinde olarak özel bir kültle saygı gösterilir. Gerçekten de, en eski zamanlardan beri, Meryem Ana’ya Tanrı’ nın Annesi adıyla saygı gösterilmiştir; inanlılar tehlike ve ihtiyaç anlarında onun korumacılığına sığınırlar (…). Bu kült (…) biricik mutlak bir nitelik göstermesine karşın; (…) insan olmuş Kelâm’a, aynı şekilde Baba’ya ve Kutsal Ruh’a yapılan tapınma kültünden temelde farklıdır; “bu, tapınmayı büyük ölçüde gayretlendirir”5. Tanrı’nın Annesine6 vakfedilen litürjik bayramlar ve Meryem Ana duaları, örneğin “İncil’in özeti olan Tespih Duası”7 Meryem Ana’ya duyulan derin bağlılığın ifadesidir.

 

III. Meryem Ana - Kilise’nin ahretsel ikonası

 

972 Kilise’nin başlangıcından, misyonundan ve yazgısından söz ettikten sonra en iyi şekilde sonuca bağlamayı, bakışımızı Meryem Ana’ya çevirerek yapabiliriz. Kilise’nin kendi gizinde, “iman yolculuğu”nda ne olduğunu ve yolculuğunun sonunda vatanında ne olacağını onda görebiliriz. Kilise’nin Rab’ bin Annesi ve kendi Annesi olarak saygı gösterdiği kişiyi “Çok Kutsal ve bölünmez Üçlü-Birlik’in yüceliğinde”, “bütün azizlerin birliğinde”1 bekler bulacaktır:

 

İsa’nın Annesi Ruhu ve bedeniyle şimdiden yüceltilmiş olduğu cennette, gelecek dünyadaki Kilise’nin kendi tamamlanmasının başlangıcı ve temsili olduğu gibi, yeryüzünde de, Rab İsa’nın gelişini beklerken, yolculuk halindeki Tanrı Halkının önünde bir teselli ve güvenceli bir umut işareti olarak şimdiden parlamaktadır.2

 

ÖZET

 

973 Meleğin haberine “Evet” diyerek ve Söz’ün insan olma gizine rıza göstererek Meryem Ana Oğlunun yapacağı her işe zaten katılmaktadır. Meryem Oğlunun Kurtarıcı ve mistik Bedenin başı olduğu her yerde Anadır.

 

974 Meryem Ana bu dünyadaki yaşamını tamamladıktan sonra bedeni ve ruhuyla birlikte göğe kaldırıldı, oradan Bedeninin bütün üyelerinin dirilişini önceleyerek Oğlunun Dirilişinin yüceliğine katılmaktadır.

 

975 “Tanrı’nın Çok Kutsal Annesinin, yeni Havva’nın, Kilise’ nin Annesinin cennette Mesih’in üyelerine karşı analık rolüne devam ettiğine inanıyoruz.”3

 

10. KONU

 

“Günahların bağışlanacağına inanıyorum”

 

976 Havarilerin İnanç İlkeleri Formülü günahların bağışlanması inancını Kutsal Ruh inancına, aynı zamanda Kilise’ye olan inanca ve azizler birliğine bağlıyor. Dirilmiş Mesih İsa kendi günahları bağışlama Tanrısal yetkisini havarilerine Kutsal Ruh’u vererek verdi: “Kutsal Ruh’u alın. Kimin günahlarını bağışlarsanız, bağışlanmış olacak; kimin günahlarını bağışlamazsanız, bağışlanmamış kalacaktır” (Yu 20, 22-23).

 

(Bu kitabın ikinci kısmı Vaftizle, Tövbe sırrıyla ve öteki Kilise sırlarıyla, özellikle Efkaristiya’yla günahların bağışlanışını açıkça işleyecektir. Burada kısaca bazı temel verileri hatırlatmak yeterli olacaktır.)

 

I. Günahların bağışı için tek bir Vaftiz

 

977 Rab İsa günahların bağışlanmasını inanca ve Vaftize bağladı: “Dünyanın her tarafına gidin, İyi haberi her yaratılana duyurun. İman edip vaftiz olan, kurtulacaktır” (Mk 16, 15-16). Vaftiz günahların bağışlanmasının ilk ve temel sırrıdır, çünkü bizleri “yeni yaşam sürelim diye”1 (Rom 6, 4) günahlarımız için ölmüş, aklanmamız için dirilmiş Mesih’e bağlar.

 

978 “İmanımızı dile getirirken bizi arındıran ilk Vaftizimiz sırasında aldığımız bağış öylesine tam ve eksiksizdir ki, ne ilk günahta, ne de özgür irademizle işlediğimiz suçlarda sileceğimiz bir şey, ne de cezasını ödeyeceğimiz bir suç kalır (…). Ama yine de Vaftiz lütfu insanı doğanın bütün kusurlarından bağışık tutmaz. Tersine bizleri kötülüğe götüren dünya isteklerine karşı hâlâ mücadele etmemiz gerekmektedir.”2

 

979 Bu kötülük eğilimi mücadelesinde kim her türlü günah yarasını engelleyecek kadar fazla dikkatli ve yılmazdır? “Kilise’nin günahları bağışlama yetkisine sahip olması gerekliyse, Vaftiz sırrı da Mesih İsa’dan almış olduğu göklerin Egemenliğinin anahtarlarını kullanacağı tek çare olmazdı. Kilise bütün tövbe etmiş kişilerin, yaşamlarının son anına kadar günah işlemiş olsalar da, günahlarını bağışlayabilmeliydi.”3

 

980 Vaftiz olmuş kişi Tanrı ve Kilise ile tövbe sırrı sayesinde barışabilir:

 

Kilise Babaları haklı olarak tövbeye “vaftizin zahmetli bir türü”4 demişlerdir. Bu Tövbe Sırrı, Vaftizden sonra günaha düşmüş olanların esenlikleri için henüz Vaftizle yeniden doğamamış olanlarda olduğu gibi gereklidir.5

 

II. (Cennet) anahtarlarının gücü

 

981 Mesih İsa dirildikten sonra havarilerini “günahların bağışlanması için tövbe çağrısını kendi adıyla tüm uluslara duyurmaları” (Lk 24, 47) için gönderdi. Bu “barıştırma görevi”ni (2 Kor 5, 18) havariler ve onların halefleri insanlara yalnızca Mesih tarafından bizler için hak edilen Tanrı bağışını bildirerek ve onları imana ve dine dönmeye çağırarak değil, ama aynı zamanda onların Vaftizle günahlarını bağışlayarak ve Mesih İsa’dan alınan anahtarların gücüyle onları Tanrı’yla ve Kilise’yle barıştırarak gerçekleştirirler.

 

Kilise, göklerin Egemenliğinin anahtarlarını, günahların bağışlanması kendisinde Mesih’in kanı ve Kutsal Ruh’un etkisiyle gerçekleşsin diye aldı. Günahları yüzünden ölmüş olan ruh, ihsanının bizi kurtarmış olduğu Mesih’le yaşaması için, bu Kilise’de yeniden yaşama kavuşur.1

 

982 Ne kadar büyük olursa olsun Kilise’nin bağışlayamayacağı günah yoktur. “Hiç kimse, ne kadar kötü ve ne kadar suçlu olursa olsun, bağışlanacağından umudunu kesmemeli, yeter ki tövbesinde samimi olsun.”2 Bütün insanlar için ölmüş olan Mesih İsa, Kilisesinde, kapıların günahtan dönen herkese açık tutulmasını ister.3

 

983 Din eğitimi, dirilmiş Mesih’in Kilisesi için yaptığı ihsanın kıyaslanamaz büyüklüğü içinde inanlılarda imanı uyandırmaya ve imanla beslemeye çalışacaktır: Günahları gerçekten bağışlamak yetkisi ve görevi: Havarilere ve onların haleflerine verilmiştir.

 

 

Rab İsa havarilerinin büyük yetkiye sahip olmalarını istedi: Yoksul hizmetkârlarının kendisi yeryüzündeyken ne yaptıysa aynısını kendi adına yapmalarını istedi.4

 

Papazlar Tanrı’dan ne meleklere ne de başmeleklere verilmeyen bir güç aldılar. (…) Tanrı yukardan papazların burada yaptıklarını onaylıyor.5

 

Kilise içinde günahların bağışlanma işlemi olmasaydı, hiçbir umut, hiçbir ebedi yaşam umudu ve bir ebedi kurtuluş olmayacaktı. Kilise’ye böyle bir ihsanda bulunduğu için Tanrı’ya şükredelim.6

 

ÖZET

 

984 Credo “günahların bağışlanması” inancını Kutsal Ruh inancına bağlıyor. Nitekim, dirilmiş Mesih havarilerine Kutsal Ruh’u verirken onlara günahları bağışlama yetkisini de verdi.

 

985 Vaftiz günahların bağışlanmasının birinci ve temel sırrıdır: Bizi ölmüş ve dirilmiş Mesih’le birleştirir ve bize Kutsal Ruh’u verir.

986 Mesih’in isteği doğrultusunda Kilise vaftiz olmuş olanların günahlarını bağışlama yetkisine sahiptir ve bu yetkiyi normal olarak papazları ve episkoposları aracılığıyla tövbe sırrında uygular.

 

987 “Günahların bağışlanmasında, papazlar ve Kilise sırları sadece birer araçtırlar, esenliğimizin tek sahibi ve dağıtıcısı Rabbimiz Mesih İsa suçlarımızı silmek ve bizi aklamak için onları kullanmak istiyor.”1

 

11. KONU

 

“Ölülerin dirileceğine inanıyorum”

 

988 Hıristiyan Credo’su (İnanç İlkeleri Formülü) -Tanrı’da Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’a ve onun yaratıcı, kurtarıcı ve kutsallaştırıcı eylemine olan inancımız- doruk noktasına ölülerin dünyanın sonunda ebedi yaşama dirileceğinin bildirilmesiyle ulaşıyor.

 

989 Aynı şekilde, Mesih İsa’nın ölüler arasından dirildiğine, daima yaşadığına, aynı şekilde doğruların da öldükten sonra dirilmiş Mesih’le birlikte sonsuza dek yaşayacaklarına ve Onun son günde onları dirilteceğine kesinlikle inanıyor ve umut ediyoruz.2 Bizim dirilişimiz de onun dirilişi gibi Çok Kutsal Üçlü-Birlik’in eseri olacaktır:

 

Mesih İsa’yı ölümden dirilten Tanrı’nın Ruhu içinizde yaşıyorsa, Mesih’i ölümden dirilten Tanrı, içinizde yaşayan Ruhuyla ölümlü bedenlerinize de yaşam verecektir3 (Rom 8, 11).

 

990 “Et” terimi zayıf ve ölümlü durumdaki insanı belirtiyor.4 “Etin dirilişi” (Havarilerin İnanç İlkelerinde kelimesi kelimesine bu şekilde ifade edilmiş) ile de ölümden sonra yalnızca ölümsüz ruhun yaşamı değil, aynı zamanda “ölümlü bedenlerimiz” (Rom 8, 11) yeniden yaşam bulacaktır denmektedir.

 

991 Hıristiyanlığın başlangıcından beri ölülerin dirileceğine inanmak Hıristiyan inancının temel bir öğesiydi. “Ölüler arasından dirilme Hıristiyanların bir kanısıdır; bu inanç bizleri yaşatıyor”5:

 

Aranızdan bazıları nasıl olur da ölüler dirilmez diyebilir? Ölüler dirilmezse, o zaman Mesih de dirilmemiştir. Mesih dirilmemişse, o zaman bildirimiz de boştur, imanımız da boştur. (…) Oysa ki, Mesih ölmüş olanların ilk örneği olarak ölümden dirilmiştir (1 Kor 15, 12-14. 20).

 

I. Mesih’in dirilişi ve bizim dirilişimiz

 

Dirilişin adım adım açınlanması

 

992 Ölülerin dirilişi Tanrı tarafından Halkına adım adım açınlanmıştı. Ölülerin bedenen dirileceği umudu insanı bütünüyle, ruh ve bedeniyle yaratan bir Tanrı’ya olan inancın ayrılmaz bir sonucu olarak benimsetilmişti. Yerin ve göğün yaratıcısı, İbrahim ve onun soyundan gelenlerle yapmış olduğu antlaşmaya bağlı olan Kişidir. Dirilişe olan inanç işte bu çift perspektifte ifade edilmeye başlanacaktır. Yaşadıkları işkencelerde şehit olan Makabeler şöyle diyorlar:

 

Dünyanın Kralı, onun yasaları uğruna ölecek olan bizleri ebedi yaşam için diriltecektir (1 Mak 7, 9). Bizi yeniden dirilteceği konusunda Tanrı’nın verdiği söze inanarak insan eliyle ölmek daha iyidir1 (2 Mak 7, 14).

 

993 Ferisiler2 ve Rab İsa’nın çağdaşları3 dirilişe inanıyorlardı. İsa bunu açıkça öğretiyor. Dirilişe inanmayan Sadukilere karşı şu sözleri söylüyor: “Ne Kutsal Yazıları ne de Tanrı’nın gücünü biliyorsunuz, yanılıyorsunuz” (Mk 12, 24). Ölülerin dirilmesi konusu Tanrı’nın “ölülerin değil, yaşayanların Tanrısı” (Mk 12, 27), olduğuna olan inanca dayanır.

 

994 Dahası var: İsa diriliş inancını kendi dirilişine bağlıyor: “Diriliş ve yaşam ben’im” (Yu 11, 25). İsa’nın bizzat kendisi Kendisine inananları4 etini yiyenleri ve kanını içenleri diriltecektir.5 Şimdiden bunun bir teminatı ve işareti olarak bazı ölüleri dirilterek,6 bununla başka bir düzende olacak kendi Dirilişini bildirdi. Bu eşi benzeri olmayan olaydan “Yunus Peygamberin işareti” (Mt 12, 39), Tapınağın işareti7 olarak söz ediyor: Ölümünden üç gün sonra dirileceğini bildiriyor.8

 

995 Mesih’in tanığı olmak, “Dirilişinin tanığı olmak”9 (Hİ 1, 22), “ölümden dirildikten sonra Onunla birlikte yiyip içmek” (Hİ 10, 41) demektir. Hıristiyanlığın diriliş umudu Mesih’le yüz yüze gelmelerle belirtilir. Onun gibi, Onunla, Onun aracılığıyla dirileceğiz.

 

996 Başlangıçtan beri diriliş inancı Hıristiyanlıkta anlayışsızlıkla ve muhalefetle karşılaştı.1 “Hıristiyan inancı hiçbir konuda ölülerin dirilişinde olduğu kadar itirazla karşılaşmadı.”2 İnsan hayatının ölümden sonra ruhsal bir şekilde devam ettiği genel olarak kabul edilmiştir. Ölümcül olduğu öylesine açık olan bu bedenin ebedi yaşama dirileceğine nasıl inanmalı?

 

Ölüler nasıl dirilecekler?

 

997 “Dirilmek” ne demektir? Ölümde, ruh ve beden birbirinden ayrılır, insanın vücudu bozulur, ruhu ise, yüceltilmiş vücuduyla yeniden bir araya gelmenin bekleyişi içinde Tanrı’ya gider. Tanrı Herşeye Kadirliğiyle vücutlarımızı ruhlarımızla birleştirerek, İsa’nın Dirilişinin etkisiyle onlara nihai bir biçimde çürümez yaşamı verecektir.

 

998 Kim diriltecektir? Ölmüş bütün insanlar: “İyilik etmiş olanlar yaşamak, kötülük yapmış olanlar cehennemlik olmak için dirilecekler”3 (Yu 5, 29).

 

999 Nasıl dirilecekler? Mesih İsa kendi bedeniyle dirildi: “Ellerime, ayaklarıma bakın; gerçekten ben’im” (Lk 24, 39); ama yeryüzündeki yaşamına geri dönmedi. Aynı şekilde, Onda, “herkes şimdi sahip olduğu bedenle dirilecek”4 ancak bu beden “yüce bedene” (Fil 3, 21), “tinsel bedene” (1 Kor 15, 44) dönüşecek:

 

Ama ölüler nasıl dirilecek diye sorulabilir? Hangi bedenle yeniden gelecekler? Ey akılsız! Ektiğin, ölmezse, hayat bulmaz ki. Ektiğin de, gelecek dünyadaki bedenin değildir, sadece çıplak bir tohumdur (…). Ekilen çürümüşlüktür, dirilen ise çürümezliktir, (…) ölüler çürümez olarak dirilecekler (…). Nitekim çürümeye mahkûm bu varlığın çürümezliği giyinmesi, bu ölümlü varlığın ölümsüzlüğü giyinmesi gerekir (1 Kor 15, 35-37. 42. 52-53).

 

1000 Bu “nasıl” sözcüğü hayal gücümüzü ve zihnimizi aşar; buna ancak imanla erişebiliriz. Efkaristiya’ya katılmamız bize şimdiden bedenimizin Mesih tarafından dönüştürüldüğü duygusunu tatma zevkini veriyor:

 

Topraktan gelen ekmek nasıl Tanrı’ya yakarıldıktan sonra, artık normal ekmek olmaktan çıkıp biri dünyevi öteki göksel iki şeyden oluşan Efkaristiya oluyorsa, aynı şekilde Efkaristiya’ya katılan bedenlerimiz de artık çürüyebilir olmaktan çıkar, çünkü içinde dirilme umudu taşır.1

 

1001 Ne zaman dirilecekler? Kesinlikle “son günde” (Yu 6, 39-40. 44. 54; 11, 24); “dünyanın sonunda”.2 Gerçekten de, ölülerin dirilişi İsa’nın yeniden gelişiyle yakından ilgilidir:

 

Rab’bin kendisi, başmeleğin ve Tanrı’nın borazan sesiyle gökten inecek ve önce Mesih’e ait ölüler dirilecek (1 Sel 4, 16).

 

Mesih İsa ile birlikte dirilmek

 

1002 Mesih İsa’nın bizleri “son günde” dirilteceği doğruysa da, bizler, bir bakıma Mesih’le birlikte zaten dirilmiştik. Nitekim, Kutsal Ruh sayesinde, Hıristiyan yaşamı, yeryüzünde şimdiden, Mesih’in ölümüne ve dirilişine katılma demektir:

 

Vaftiz sırasında Mesih’le birlikte gömüldünüz, Onunla birlikte de dirildiniz, çünkü Mesih İsa’yı ölüler arasından dirilten Tanrı’nın gücüne inandınız (…). Mesih’le birlikte dirildiğinize göre, Tanrı’ nın sağında oturan Mesih’in bulunduğu yerdeki değerleri arayın (Kol 2, 12; 3, 1).

 

1003 Vaftiz sayesinde Mesih’e bağlanan inanlılar dirilmiş Mesih’in göksel yaşamına gerçekten şimdiden katılırlar,3 ama bu yaşam “Mesih’le birlikte Tanrı’da” saklıdır (Kol 3, 3) “Tanrı bizi, Mesih İsa’da, Mesih’le birlikte diriltip göklere oturttu” (Ef 2, 6). Son gün dirildiğimizde Mesih’le birlikte “yüceltilmiş görüneceğiz” (Kol 3, 4).

 

1004 O günü bekleyen inanlının ruhu ve bedeni şimdiden Mesih’e ait olmanın onuruna katılmış olur; bu da insanın kendi bedenine aynı zamanda başkalarının bedenine, özellikle de acı çektiği zaman saygı göstermeyi zorunlu kılar:

 

Beden Rab içindir, Rab de beden içindir. Rab’bi dirilten Tanrı kendi gücüyle bizi de diriltecektir. Bedenlerinizin Mesih’in üyeleri olduğunu bilmiyor musunuz? (…) Kendinize ait değilsiniz (…). Şu halde Tanrı’yı bedenlerinizde yüceltin (1 Kor 6, 13-15. 19-20).

 

II. Mesih İsa’da ölmek

 

1005 Mesih’le dirilmek için, Mesih’le ölmek gerekir, “Rab’bin yanına gidip onunla kalmak için bu bedeni terk etmek gerekir” (2 Kor 5, 8). Ölüm olan bu “gidiş”te ruh bedenden ayrılır. Ruh ölülerin dirileceği günde yeniden bedeniyle birleşir.4

 

Ölüm

 

1006 “İnsanlık durumunun bilmecesi ölüm karşısında doruk noktasına ulaşır.”1 Bir anlamda, bedensel ölüm doğaldır, ama iman için ölüm “günahın bedeli”dir2 (Rom 6, 23). Mesih’in nurunda ölenler için de, Rab’bin Dirilişine katılabilmek için Rab’bin ölümüne bir katılmadır.3

 

1007 Ölüm yeryüzündeki yaşamın sonudur. Yaşamlarımız zamanla ölçülüdür, zaman içinde değişiyor, yaşlanıyoruz ve yeryüzündeki bütün canlı varlıklarda olduğu gibi ölüm normal yaşamın sonu olarak ortaya çıkıyor. Ölümün bu görünümü yaşamlarımıza bir geciktirilemezlik getirir: Ölümlü olduğumuzu düşünmek bize yaşamımızı düzene sokmak için sınırlı bir zamanımız olduğunu hatırlatır:

 

Ergenlik günlerinde seni yaratanı hatırla, (…) ve toprak yere, önceki haline dönmeden ve ruh onu veren Tanrı’ya dönmeden, seni yaratanı hatırla (Vaiz 12, 1. 7).

 

1008 Ölüm günahın sonucudur. Kutsal Kitabın4 ve geleneğin resmi yorumcusu Kilise Yetkili Kurulu ölümün, insanın günahından dolayı dünyaya girdiğini öğretiyor.5 İnsan her ne kadar ölümlü bir doğaya sahipse de, Tanrı onu ölmemeye hazırladı. Öyleyse ölüm Yaratıcı Tanrı’nın tasarılarına ters gelen bir şeydi ve bu dünyaya günahın bir sonucu olarak girdi.6 “İnsan günah işlememiş olsaydı7 bedeni ölümden sıyrılmış olacaktı” ve insanın “son düşmanı” böylece yenilmiş olacaktı.8

 

1009 Ölüm Mesih İsa tarafından dönüştürüldü. Tanrı’nın Oğlu İsa da insanlık şartına özgü ölümü tanıdı. Ama, ölümün karşısındaki dehşetine karşın9 Babasının iradesine özgürce tam bir itaatle ölümü üzerine aldı. İsa’nın itaati ölümün lanetini hayırduaya dönüştürdü.10

 

Hıristiyan ölümünün anlamı

 

1010 Mesih İsa sayesinde Hıristiyan ölümünün pozitif bir anlamı vardır. “Benim için, yaşam Mesih’tir, ölmek de kazançtır” (Fil 1, 21). “Onunla birlikte öldüysek, Onunla birlikte yaşayacağız, bu söz güvenilirdir” (1 Tim 2, 11). Hıristiyan ölümünün yeniliği burada yatıyor: Hıristiyan Vaftizle yeni bir yaşamda yaşamak için sırlı bir şekilde şimdiden “Mesih’le ölmüştür”; Mesih’e bağlı ölürsek, fiziksel ölüm bu “Mesih’le ölmeyi” tamamlar ve Onun kurtarıcı eyleminde Ona katılmamızı sağlar:

 

Benim için bütün dünyaya hakim olmaktansa Mesih İsa’da ölmek daha iyidir. Bizim için ölen o Kişiyi arıyorum; bizim için dirilen o Kişiyi istiyorum. Doğum yapma zamanım yaklaştı (…). Bırakın da arı ışığı alayım! Oraya vardığımda insan olacağım.1

 

1011 Ölümde Tanrı insanı yanına çağırır. Onun içindir ki, bir Hıristiyan ölüm karşısında Paulus’un duyduğu arzuyu duyabilir: “Bu dünyadan ayrılmayı ve Mesih’le birlikte olmayı arzuluyorum” (Fil 1, 23). Mesih’in örneğinde olduğu gibi kendi ölümünü Baba’ya karşı bir sevgi ve itaat eylemine dönüştürebilir:2

 

Yeryüzü arzularım haça gerildi; (…) içimde mırıldanan ve bana “Baba’ya doğru git”3 diyen diri bir su var.

 

Tanrı’yı görmek istiyorum, Onu görmek için de ölmek gerekir.4

 

Ölmüyorum, yaşama giriyorum.5

 

1012 Hıristiyanlığın ölüm görüşü6 özel bir biçimde Kilise litürjisinde ifade edilmiştir:

 

Rab, sana inananlar için yaşam ölümle sona ermiyor, sadece dönüşmüş oluyor. Yeryüzündeki yaşamları sona erdiğinde göklerde onları bekleyen ebedi yaşam bulunuyor.7

 

1013 Ölüm insanın Tanrı’nın insana yeryüzündeki yaşamını Tanrı tasarısına göre yaşaması ve kendi nihai yazgısına karar vermesi için sunduğu lütuf ve bağışlama zamanı olan bu dünyadaki yolculuğunun sonudur. “Yeryüzündeki biricik yaşamımız”8 son bulunca bir daha başka yeryüzü yaşamlarına geri gelmeyeceğiz. “İnsanlar bir kez ölürler” (İbr 9, 27). Ölümden sonra “reenkarnasyon” diye bir şey yoktur.

 

1014 Kilise, ölüm saatine hazırlanmamız (“Tanrım, bizleri ani ve beklenmedik bir ölümden koru”: Azizlerin İlahisi), Meryem Ana’ya “ölüm anımızda” bizim için arabuluculuk yapması için dua etmemiz, iyi ölümün koruyucusu aziz Yusuf’a güvenmemiz konusunda bizleri yüreklendirir:

 

Bütün davranışlarında, bütün düşüncelerinde sanki bugün ölecekmişsin gibi davranmalısın. Vicdanın rahatsa, ölümden o kadar korkmayacaksın. Ölümden kaçmaktansa günah işlememek daha iyidir. Bugün hazır değilsen, yarın nasıl hazır olacaksın?1

 

Şükürler olsun sana Tanrım, kardeş ölüm için, canlı olan hiçbir insan ondan kurtulamaz. Öldürücü günah içinde ölenlere ne yazık, senin istediğini yapanlar ne kutludur, çünkü ikinci ölüm onlara hiçbir zarar vermeyecektir.2

 

ÖZET

 

1015 “Beden esenliğin eksenidir.”3 Bedeni yaratan Tanrı’ya inanıyoruz; bedeni kurtarmak için beden alan Söz’e inanıyoruz; bedenin dirileceğine, yaratılışın tamamlanacağına ve bedenin kurtulacağına inanıyoruz.

 

1016 Ölümle ruh bedenden ayrılır, ancak dirilişte Tanrı bozulmaz yaşamı dönüşmüş bedenlerimize ruhumuzu onunla birleştirerek verecektir. Mesih İsa nasıl dirilip sonsuza dek yaşıyorsa aynı şekilde bizler de son günde dirileceğiz.

 

1017 “Şimdi sahip olduğumuz bedenlerin gerçekten dirileceğine inanıyoruz.”4 Bununla birlikte, mezara bozulabilir bir beden tohumu atıyoruz, ondan bozulmaz, “tinsel bir beden”5 (1 Kor 15, 44) çıkıyor.

 

1018 İlk günahın sonucu olarak insanın bedensel ölümü yaşaması gerekiyor, “ilk günah olmasaydı bu ölümü yaşamayacaktı”6.

 

1019 Tanrı’nın Oğlu İsa bizler için Babası Tanrı’nın iradesine tam ve özgürce itaat edip isteyerek ölümü tattı. Ölümü ile ölümü yendi, böylece bütün insanlara esenlik yolunu açmış oldu.

 

12. KONU

 

“Ebedi yaşama inanıyorum”

 

1020 Kendi ölümünü İsa’nın ölümü ile birleştiren Hıristiyan, ölümü İsa’ya doğru bir geliş ve ebedi yaşama bir giriş olarak görür. Kilise ölmekte olan bir Hıristiyanı son bir kez takdis ederken ona Mesih’in bağışlayıcı sözlerini söyler. Bu şekilde Kilise o kişiyi son bir kez güçlendirici bir meshetmeyle damgalamış ve ona yolculuk için gerekli besini viatik olarak vermiş olur. Ona güven veren sözlerle şöyle der:

 

Ey Hıristiyan ruh, seni yaratmış olan Herşeye Kadir baba adına, senin uğruna acı çeken diri Tanrı’nın Oğlu Mesih İsa adına, senin üzerine akıtılmış olan Kutsal Ruh adına bu dünyayı terk et. Bugün, Tanrı’yla, Tanrı’nın Annesi Meryem Ana’yla, aziz Yusuf’la, Tanrı’nın bütün melek ve azizleriyle birlikte kutsal Sion’da huzur içinde yerini al (…). Seni topraktan yaratan Yaradanına yeniden dön. Ruhunun bedeninden çıkacağı anda, Meryem Ana, melekler ve bütün azizler seni karşılamaya gelsinler (…). Kurtarıcını yüz yüze görebilesin...1

 

I. Özel yargılama

 

1021 Ölüm, insanın Mesih’in sunduğu Tanrısal lütfu2 kabul edebildiği ya da reddedebildiği insan yaşamına, yani zamanına son verir. Yeni Antlaşma kitabı, yargılama konusundan özellikle Mesih’in ikinci gelişinde Onunla olacak karşılaşma perspektifinden söz ediyor, ama aynı zamanda herkesin öldükten sonra imanı ve yaptıklarına karşılık olarak hemen ödüllendirileceğinden birçok kez söz ediyor. Zavallı Lazarus’un anlatıldığı mesel3 ve haç üzerindeyken İsa’nın iyi hayduta söylediği sözler4 ve Yeni Antlaşma’daki öteki metinler5 ruhun bazı insanlar için farklı olabilecek bir son yazgısından söz ediyorlar.6

 

1022 Her insan ebedi ödülünü öldükten hemen sonra gerek bir arınmadan geçmek için,7 gerek cennet mutluluğuna hemen girmek için,8 gerek hemen ebediyen cehennemlik olmak için9 Mesih’le olan yaşamına göre özel bir yargılamadan geçerek alır.

 

Yaşamımızın akşamında, sevgimize göre yargılanacağız.10

 

II. Cennet

 

1023 Tanrı’nın nuru ve dostluğunda ölenler ve tamamen arınmış kişiler Mesih’le birlikte ebediyen yaşarlar. Tanrı’yı “olduğu gibi” (1 Yu 3, 2) yüz yüze gördükleri için daima Tanrı’ya benzerdirler:11

 

Havarilerden aldığımız otoriteyle belirtiyoruz ki, Tanrı’nın genel hükmüne göre, öldükten sonra arındırılacak bir şeyleri olmayan, (…) ya da arındırılacak bir şeyleri varsa, öldükten sonra, (…) Kıyamet günü yargılaması ve bedenlerin dirilmesinden önce arındırılacak olan, Rabbimiz ve Kurtarıcımız Mesih İsa’nın Göğe çıkmasından beri gökte, göklerin Egemenliğinde ve göksel Cennette Mesih’le birlikte kutsal meleklerin topluluğuna kabul edilerek toplanmış olan, halihazırda toplanan ve toplanacak olan Mesih’in kutsal vaftizini aldıktan sonra ölen bütün azizlerin ve öteki inanlıların ruhları, Rabbimiz Mesih İsa’nın çektiklerinden ve ölümünden beri, sezgisel bir vizyonla hatta yüz yüze, hiçbir yaratığın aracılığı olmadan Tanrı’nın özünü gördüler ve görüyorlar.1

 

1024 Çok Kutsal Üçlü-Birlik’le olan bu mükemmel yaşama, Onunla, Meryem Ana’yla, meleklerle ve çokmutluların hepsiyle olan bu sevgi ve yaşam birliğine “Cennet” deniyor. Cennet insanın en derin özlemlerinin gerçekleşmesi ve nihai akıbetidir, yüce ve kesin mutluluk halidir.

 

1025 Cennette yaşamak “Mesih’le birlikte olmak demektir”2. Tanrı’nın sevgili kulları “Onda” yaşarlar, daha doğrusunu söylemek gerekirse, Onun yanında kendi gerçek kimliklerini, kendi gerçek adlarını bulurlar.3

 

Yaşamak Mesih’le birlikte olmak demektir; Mesih’in olduğu yerde yaşam vardır, egemenlik vardır.4

 

1026 Mesih İsa ölümü ve Dirilişiyle bize Cenneti “açtı”. Çokmutluların yaşamı Mesih İsa aracılığıyla insanlığın kurtuluşunun sağlandığı meyvelere tamamen sahip olmaktan ibarettir. Ona inanan ve Onun iradesine sadık kalanlar Onun göksel yüceliğine de katılırlar. Cennet Onunla tek vücut olan çokmutlular topluluğudur.

 

1027 Tanrı’yla ve Mesih’te olan herkesle oluşturulan bu kutlu birlik gizi her türlü anlayışı ve her türlü imgelemeyi aşar. Kutsal Kitap bundan benzetmeler kullanarak söz ediyor: Yaşam, ışık, huzur, düğün şöleni, krallık şarabı, Baba’nın evi, göksel Kudüs, Cennet: “Tanrı’nın, kendisini sevenler için hazırladıklarını hiçbir göz görmemiş, hiçbir kulak işitmemiş, hiçbir insan yüreği kavramamıştır” (1 Kor 2, 9).

 

1028 Aşkınlığı yüzünden, Tanrı olduğu gibi, ancak kendisi gizini insana açar ve insanı bunu alacak duruma getirirse görülebilir. Tanrı’yı görkemli yüceliğinde seyretme durumuna Kilise “mutlu kılıcı vizyon” diyor.

 

Tanrı’yı görme katına kabul edildiğin, Tanrın Rab Mesih eşliğinde ebedi nur ve esenlik sevinçlerine katılma şerefine sahip olduğun, (…) göklerin Egemenliğinde Tanrı’nın dostları ve adilleri eşliğinde bahşedilen ölümsüzlük mutluluklarını tattığın zaman kimbilir mutluluğun ve yüceliğin ne olacaktır.1

 

1029 Cennet mutluluğunda çokmutlular sevinçle Tanrı’nın iradesini yerine getirmeye devam ediyorlar. Onlar bunu öteki insanlara ve bütün yaratılışa dayanarak yaparlar. Şimdiden Mesih’le birlikte egemenlik sürerler; Onunla birlikte “sonsuza dek egemenlik sürecekler”2 (Ap 22, 5).

 

III. Son arınma ya da Araf

 

1030 Tanrı’nın dostluğu ve nuru içinde ölenler, ama henüz tam olarak arınmamış olanlar, ebedi esenliklerini garanti altına almış olmalarına karşın, Cennet mutluluğuna girmek için gerekli kutsallığı elde etmek amacıyla öldükten sonra bir arınmadan geçerler.

 

1031 Cehennemliklerin azaplarından tamamen farklı olan seçilmişlerin bu son arınmasına Kilise Araf demektedir. Kilise Araf’la ilgili iman doktrinini özellikle Floransa3 ve Trento4 Konsillerinde açıkça belirtti. Kilise Geleneği Kutsal Kitabın bazı metinlerini referans alarak arındırıcı bir ateşten söz eder:5

 

Bazı küçük günahlar için yargılamadan önce arındırıcı bir ateşten geçileceğine inanmak gerekir, çünkü Gerçeğin kendisi olan Kişi, Kutsal Ruh’a küfür eden ne bu dünyada ne öbür dünyada bağışlanmayacaktır, diyor (Mt 12, 31). Buradan bazı günahların bu dünyada, bazılarının da öbür dünyada bağışlandığı gerçeğini çıkarabiliriz.6

 

1032 Bu öğreti Kutsal Kitapta sözü edilen ölüler için dua etme adetine dayanıyor: “Bu nedenle, (Yahuda Makkabe) günahı bağışlatmak umuduyla ölüler için bu kurbanı sunmuştu; amacı, ölülerin günahlarının bağışlanmasıydı” (2 Mak 12, 46). Kilise (Hıristiyanlığın) ilk zamanlarından beri ölülerin anısına saygı gösterip onlar için şefaat diledi, özellikle de arınıp Tanrı’nın mutlu kılıcı vizyonuna erişebilmeleri amacıyla onlar için Efkaristiya kurbanını1 sundu. Kilise ayrıca ölüler için sadaka verilmesini, endüljans almayı ve tövbe eylemlerinde bulunmayı salık vermektedir:

 

Onlara yardım götürelim, onları analım. Eyüb’ün oğulları babalarının kurbanı ile arındılarsa,2 ölüler için yaptığımız sunguların onlara bazı teselliler verdiğinden neden kuşku duyuyoruz? Gitmiş olanlara yardım götürmek ve onlar için dua etme konusunda tereddüte düşmeyelim.3

 

IV. Cehennem

 

1033 Tanrı’yı isteyerek sevmeye karar vermemişsek, Onunla birleşemeyiz. Ona karşı, hemcinsimize karşı ve kendimize karşı ağır günahlar işleyerek onu sevemeyiz: “Sevmeyen, ölümde kalır. Kardeşinden nefret eden, katildir; hiçbir katilin de sonsuz yaşama sahip olmadığını bilirsiniz” (1 Yu 3, 15). Rabbimiz erkek ve kız kardeşlerimiz olan yoksul ve muhtaç kişilerin ciddi ihtiyaçlarını karşılamayı ihmal ettikçe Kendisinden ayrılacağımızı bize anlatmaya çalışıyor.4 Pişman olmadan ve Tanrı’nın bağışlayıcı sevgisini kazanmadan ölmek bizzat kendi isteğimizle Ondan ebediyen ayrı kalmak anlamına gelir. Tanrı ve ermişlerin birliğinden kendini dışlama durumuna “cehennem” denir.

 

1034 İsa sık sık ömürleri boyunca inanmayı ve dine dönmeyi reddedenlerin ruhlarını ve bedenlerini yitirebilecekleri “tamu”nun “sönmeyen ateşi”nden5 söz ediyor.6 İsa ciddi ifadelerle “meleklerini göndereceğini (…), meleklerin de kötülük yapan herkesi toplayıp kızgın fırına atacağını” bildiriyor (Mt 13, 41-42). “Ey lanetliler, uzaklaşın benden, ebedi ateşe yollanın!” diyerek hüküm giydirecektir (Mt 25, 41).

 

1035 Kilise’nin öğretisi cehennemi ve onun ebediliğini bildirmektedir. Ölümcül günah içinde ölenlerin ruhları öldükten sonra hemen Cehenneme giderler, orada ebedi ateşte cehennem azabı çekerler.7 Cehennemdeki en büyük azap, sırf onun için yaratılmış olduğu ve özlem duyduğu mutlu yaşama yalnızca Tanrı’da sahip olabilecekken, Tanrı’dan ebediyen ayrı kalmaktır.

 

1036 Cehennem konusundaki Kutsal Kitabın beyanı ve Kilise’nin öğretileri insanı kendi ebedi yazgısı konusunda özgürlüğünü kullanarak sorumluluk almaya davet eden bir çağrıdır. Aynı zamanda dine dönmesini isteyen acil bir çağrıdır da: “Dar kapıdan girin. Çünkü kişiyi yıkıma götüren yol geniş ve rahattır, bu yola girenler çoktur; ama Yaşama götüren yol da, kapı da dardır, bu yolu bulanlar azdır” (Mt 7, 13-14):

 

Günü ve saati bilmediğimizden, yeryüzündeki biricik yaşamımız sona erdiğinde, Tanrı’nın buyruğu ile diş gıcırtılarının ve ağlayışların olduğu dışarıdaki karanlığa, ebedi ateşe atılan kötü ve tembel hizmetkârlar gibi olmamak ve Tanrı’nın kutluları arasında yer alarak Onunla birlikte düğüne katılabilmek için Rab’bin uyarısına kulak vererek çoğu kez uyanık kalalım.1

 

1037 Tanrı hiç kimseyi Cehenneme gitmesi için yaratmadı;2 Cehenneme gitmek için insanın isteyerek Tanrı’ya karşı gelmesi ve bunda sonuna kadar ısrar etmesi gerekir. Efkaristiya litürjisinde ve inanlıların günlük dualarında Kilise “hiç kimsenin mahvolmasını istemeyen ama herkesin tövbeye gelmesini isteyen” (2 Pet 3, 9) Tanrı’nın bağışlayıcılığını diler:

 

Senin hizmetkârların ve bütün cemaatin olarak, sana sungumuzu sunuyoruz Ey Tanrım, teveccühünle bunu kabul et. Günlerimizi huzur içinde geçirmemizi sağla, bizi cehennemlik olmaktan kurtar ve bizi sevgili kullarından say.3

 

V. Kıyamet günü yargılaması

 

1038 Bütün insanların, “adil kişilerle günahkârların” dirilişinden sonra Kıyamet günü yargılaması olacaktır. “Mezarda olanların hepsinin İnsanoğlunun sesini işitip, mezarlarından çıkacakları saat geliyor; iyilik etmiş olanlar yaşamak, kötülük yapmış olanlar cehennemlik olmak üzere dirilecekler” (Yu 5, 28-29). “O zaman Mesih İsa kendi görkemi içinde bütün melekleriyle gelecek (…). Ulusların hepsi Onun önünde toplanacak. O da insanları çobanın keçileri koyunlardan ayırdığı gibi birbirinden ayıracak. Koyunları sağına, keçileri de soluna alacak (…). Bunlar sonsuz azaba uğrayacak, doğrular ise sonsuz yaşama kavuşacak” (Mt 25, 31. 32. 46).

 

1039 Her insanın Tanrı’yla olan gerçek ilişkisi Gerçeğin ta kendisi olan Mesih’in huzurunda bütün çıplaklığıyla ortaya dökülecektir.1 Kıyamet günü yargılaması herkesin yeryüzündeki yaşamı boyunca yaptığı iyilikleri ya da yapmayı ihmal ettiklerinin sonuçlarını en ince ayrıntısına kadar ortaya çıkaracaktır:

 

Kötülerin yaptığı bütün kötülükler kaydediliyor, bunu onlar bilmiyorlar. “Tanrı susmadığı” (Mzm 50, 3) (…) gün kötülere dönüp şöyle diyecektir: “Zavallı yoksullarımı sizin için yeryüzüne yerleştirdim. Onların lideri olan ben, gökte Baba’nın sağında tahtta oturuyordum, ama benim üyelerim yeryüzünde açlık çekiyordu. Benim üyelerime yiyecek vermiş olsaydınız, vermiş olduklarınız Başa kadar çıkardı. Zavallı yoksullarımı yeryüzüne yerleştirdiğimde, onları yaptığınız iyi işleri benim hazineme getirecek komisyoncularınız yaptım. Onların eline bir şey vermediğinizden, bende hiçbir şeyiniz yok.”2

 

1040 Kıyamet günü yargılaması Mesih’in görkemli gelişi sırasında olacaktır. Bunun olacağı günü ve saati yalnızca Baba biliyor, ne zaman olacağına da O karar verecektir. Oğlu Mesih İsa aracılığıyla bütün tarih üzerinde son sözünü söyleyecektir. O zaman bütün yaratılışın asıl anlamı ile bütün esenlik düzenini anlayacağız ve İlahi Takdirin her şeyi nihai akıbetine götürdüğü şahane yolları kavrayacağız. Kıyamet günü yargılaması Tanrı adaletinin yaratıklar tarafından yapılan bütün haksızlıkların üzerinde olduğunu ve onların hakkından geldiğini ve sevginin ölümden üstün olduğunu gösterecektir.3

 

1041 Kıyamet günü yargılamasının verdiği mesaj henüz Tanrı insanlara “esenlik zamanı, uygun zaman” (2 Kor 6, 2) vermişken onları dine dönmeye çağırmasıdır. Kıyamet günü yargılaması insanda kutsal Tanrı korkusunu uyandırır. Tanrı Egemenliği adaletini taahhüt altına alır. İsa’nın “inanmış olanlarda hayranlık uyandırmak ve kendi azizlerinde yüceltilmek üzere” (2 Sel 1, 10) yeniden gelişi ile ilgili “kutsal umudu” (Tit 2, 13) bildirir.

 

VI. Yeni gökler ve yeni yeryüzü umudu

 

1042 Dünyanın sonunda Tanrı’nın Egemenliği tamamlanacaktır. Evrensel yargılanmadan sonra ruhlarında ve bedenlerinde yüceltilen doğrular Mesih’le birlikte ebediyen egemenlik sürecekler, evren de yenilenecek:

 

Kilise de “her şeyin yenilenme zamanı geldiğinde göksel yücelikte mükemmelliğe erişecek. İnsan ırkı ile birlikte, onun sayesinde kendi kaderine erişen evrenin kendisi de Mesih’te mükemmel bir şekilde yenilenecektir”1.

 

1043 İnsanlığı ve dünyayı değiştirecek bu gizemli yenilenmeye Kutsal Kitap “yeni gökler ve yeni yeryüzü”2 (2 Pet 3, 13) diyor. Bu “yerdeki ve gökteki bütün varlıkları” (Ef 1, 10) tek bir liderin etrafında, Mesih’te birleştirecek Tanrı tasarısının kesin olarak gerçekleşmesidir.

 

1044 Bu “yeni evrende” (Ap 21, 5), göksel Kudüs’te Tanrı insanlar arasında oturacak. “Onların gözlerinden bütün yaşları silecek; artık ölüm olmayacak; artık ne yas, ne ağlayış, ne de ıstırap olacak, çünkü eski düzen ortadan kalkmış olacak”3 (Ap 21, 4).

 

1045 İnsan için bu tamamlanma, Tanrı’nın, yolculuk halindeki Kilise’nin “kutsallaştırıcı görevi”4 gördüğü yaratılışın başından beri istediği insan ırkının nihai birleşmesinin gerçekleşmesi olacaktır. Mesih’e bağlı olanlar kurtarılmışlar topluluğunu, Tanrı’nın Kutsal Kentini (Ap 21, 2), “Kuzunun Kadını”nı (Ap 21, 9) oluşturacak. Bunlar yeryüzü insanlarını yaralayan ya da mahveden özsaygıdan, pisliklerden,5 günahtan artık yaralanmayacaklar. Tanrı kutlu kılıcı vizyonla kendini tükenmez bir şekilde sevgili kullarına gösterecektir. Bu vizyon tükenmez mutluluk, huzur, karşılıklı birlik kaynağı olacaktır.

 

1046 Kozmosa gelince, Vahiy insanla maddi dünya arasında derin bir kader birliği olduğunu belirtiyor:

 

Yaratılış, Tanrı çocuklarının ortaya çıkmasını büyük özlemle bekliyor (…). Yozlaşmaya olan köleliğinden kurtarılma umudu içinde. (…) Nitekim bütün yaratılışın bugüne dek doğum sancısı içinde olduğunu biliyoruz. Yalnız yaratılış değil, biz de, Ruh’un ilk meyvelerine sahip bizler de bedenlerimizin kurtulmasını özlemle bekleyerek iç çekeriz (Rom 8, 19-23).

 

1047 Gözle görülür evren de dönüşüme uğrayacak, ilk durumuna göre restore edilip, hiçbir engel kalmadan dirilmiş Mesih İsa’daki yücelmelerine katılarak doğru kişilerin hizmetinde olacak.6

 

1048 “Dünyanın ve insanlığın tamamlanacağı zamanı bilmiyoruz. Kozmosun dönüşüm modunu bilmiyoruz. Günah tarafından bozulmuş bu dünya gelip geçiyor; ama öğrendiğimize göre Tanrı bize, insanın yüreğinden çıkan bütün arzularını aşan huzur ve mutluluk dolu, adaletin hüküm süreceği yeni bir yer, yeni bir yeryüzü hazırlıyor.”1

 

1049 “Yeni yeryüzü bekleyişi içinde olmak, bu yeryüzünü işlemek kaygısını zayıflatmamalı, tersine yeni insan ailesinin geliştiği ve yeni dünyanın şimdiden bazı izlerini gösteren bu dünya için daha çok çalışmayı sağlamalı. Bunun içindir ki, yeryüzündeki ilerlemeler Mesih’in Egemenliğinin gelişmesinden belirgin bir şekilde farklı olsa da, insan topluluğuna daha iyi bir düzenleme getirdiği oranda Tanrı’nın Egemenliği için büyük bir önem taşır.”2

 

1050 “Yeryüzünde insan onuruna yakışır iyilikleri, kardeşliği ve özgürlüğü -bunlar çalışmalarım௯zın ve doğamızın şahane meyveleridir- Rab’bin buyruğuna göre ve Onun Ruhu’nda gerçekleştirirsek, daha sonra Mesih Babasına ebedi ve evrensel krallığı sunduğunda onları her türlü pislikten arınmış, aydınlatılmış, dönüşmüş olarak bulacağız.”3 O zaman Tanrı ebedi yaşamda “herkeste her şey” (1 Kor 15, 28) olacaktır:

 

Baba var olan gerçek yaşamdır. Göksel armağanlarını Oğlu aracılığıyla ve Kutsal Ruh’ta herkese istisnasız akıtır. Onun inayeti sayesinde biz insanlar da ebedi yaşam sözü aldık.4

 

ÖZET

 

1051 Her insan ölümünden itibaren ölümsüz ruhunda ölülerin ve dirilerin yargıcı Mesih tarafından özel bir yargılamada ebedi ödülünü alır.

 

1052 Mesih’in nurunda ölenlerin ruhlarının ölümden sonra Tanrı’nın Halkını oluşturduğuna inanıyoruz. Ölüm, yeniden bedenlerine bürünerek dirilecekleri gün nihai bir şekilde zapt edilecektir.5

 

1053 “Cennette İsa ile Meryem Ana’nın etrafında toplanan kalabalığın göksel Kiliseyi oluşturduğuna inanıyoruz. Onlar ebedi mutluluk içinde Tanrı’yı olduğu gibi görüyorlar. Orada değişik derecelerde kutsal meleklerin eşliğinde yücelik içindeki Mesih tarafından icra edilen Tanrısal yönetime katılıyorlar. Bizler için arabuluculuk yapıyor ve üzerimize titreyerek kardeş kaygısıyla zayıflıklarımızda bize yardımcı oluyorlar.”1

 

1054 Tanrı’nın dostluğu ve nuru içinde ölenler, ama henüz tam olarak arınmamış olanlar, ebedi esenliklerini garanti altına almış olmalarına karşın, Cennet mutluluğuna girmek için gerekli kutsallığı elde etmek amacıyla öldükten sonra bir arınmadan geçerler.

 

1055 Kilise “azizler birliği” sayesinde, ölüler için Tanrı’dan şefaat dilenmesini, onlar için dualar ve özellikle Efkaristiya kurbanı sunmayı salık verir.

 

1056 Kilise Mesih’in izinde yürüyerek inanlıları “cehennem” olarak adlandırılan “üzücü ve acı ebedi ölüm gerçeği”2 karşısında uyarır.

 

1057 Cehennemdeki en büyük azap, sırf onun için yaratılmış olduğu ve özlem duyduğu mutlu yaşama yalnızca Tanrı’da sahip olabilecekken, Tanrı’dan ebediyen ayrı kalmaktır.

 

1058 Kilise hiç kimsenin mahvolmaması için dua eder: “Rab, senden ayrılmama hiç izin verme.” Hiç kimsenin kendi başına kurtulamayacağı ne kadar doğruysa, “Tanrı’nın herkesin kurtulmasını istemesi” (1 Tim 2, 4) de o kadar doğrudur, Onun için “her şey mümkündür” (Mt 19, 26).

 

1059 “Çok Kutsal Roma Kilisesi Kıyamet günü yargılamasında bütün insanların kendi bedenleriyle Mesih’in mahkemesine çıkarak davranışları hakkında hesap vereceklerine inanmakta ve bunu kesin olarak dile getirmektedir.”3

 

1060 Dünyanın sonunda Tanrı’nın Egemenliği kusursuz bir şekilde gelecektir. O zaman doğrular ruhlarında ve bedenlerinde yüceltilmiş olarak Mesih’le birlikte ebediyen hüküm sürecekler, maddi evrenin kendisi de değişecektir. Tanrı o zaman ebedi yaşamda “herkeste her şey” (1 Kor 15, 28) olacaktır.

 

“AMİN”

 

1061 Credo, aynı zamanda Kutsal Kitabın son kitabı,4 İbranice bir sözcük olan Amin sözcüğü ile bitiyor. Bu sözcüğe Yeni Antlaşma kitabında yer alan birçok duanın sonunda rastlamak mümkün. Aynı şekilde, Kilise de dualarını “Amin” ile noktalıyor.

 

1062 İbranice Amin sözcüğü “inanmak” sözcüğü ile aynı kökten gelir. Bu kök istikrarı, sadakati, güvenilirliği ifade eder. İşte onun içindir ki “Amin” Tanrı’nın bize olan sadakatini ve bizim Ona olan güvenimizi anlatır.

 

1063 İşaya Peygamber’de “gerçeğin Tanrısı” (sözcüğü sözcüğüne “Amin’in Tanrısı”) ifadesini buluyoruz, bu Tanrı’nın kendi sözüne sadık kaldığı anlamına gelir: “Kim ki, yeryüzünde kendisini kutlu kılmak ister, vefalı Tanrı ile kendisini kutlu kılacaktır” (İş 65, 16). Rabbimiz İsa da öğretisinin güvenilir olduğunun, Tanrı’nın Gerçeğine dayalı Otoritesinin altını çizmek için sık sık “Amin” sözcüğünü,1 hatta bazen yineleyerek2 kullanıyor.

 

1064 Credo’nun son sözcüğü olan Amin, “İnanıyorum” sözcüğünü yeniden ele alarak pekiştiriyor. İnanmak, Kısacası Tanrı’nın buyruklarına, vaatlerine ve sözlerine “Amin” demektir. Mükemmel sadakat ve sonsuz sevginin “Amin”i olan Kişiye tam olarak güvenmektir. Hıristiyan yaşamının her günü vaftizdeki imanımızda dile getirdiğimiz “inanıyorum”un “Amin”i olacaktır.

 

İnanç İlkelerin senin için bir ayna gibi olsun. Onda kendine bak. İnandığını söylediğin şeye inanıp inanmadığını gör. İmanınla her gün gurur duy.3

 

1065 Mesih İsa’nın kendisi “Amin”dir (Ap 3, 14). O Baba’nın bizlere olan sevgisinin kesin “Amin”idir; bizim Baba’ya olan “Amin”imizi üzerine alıp tamamlıyor. “Tanrı’nın bütün vaatleri Mesih’te ‘evet’tir; bu nedenle Tanrı’nın yüceliği için Mesih’in aracılığıyla Tanrı’ya ‘Amin’ diye sesleniriz” (2 Kor 1, 20).

 

Onun aracılığıyla, Onunla birlikte ve Onda ve Kutsal Ruh’un birliğinde şimdi ve sonsuza dek tüm şeref ve yücelikler Herşeye Kadir Baba Tanrı’ya olsun. AMİN.