İKİNCİ ANABÖLÜM

 Kilise’nin yedi sırrı

 

1210 Yeni Yasa’nın Kilise sırları Mesih tarafından kuruldu. Bunların sayısı yedidir: Vaftiz sırrı, Güçlendirme sırrı, Efkaristiya sırrı, Günah Çıkarma sırrı, Hastalara Yağ Sürme sırrı, Ruhbanlık sırrı ve Evlilik sırrı. Bu sırlar Hıristiyan yaşamının en önemli anları ve tüm evreleri ile ilgilidir. Kilise sırları Hıristiyanların inanç yaşamına doğmalarına, inanç yaşamındaki gelişmelerine, tedavi olmalarına ve misyonlarına yardımcı olur. Bunda doğal yaşamın evreleriyle tinsel yaşamın evreleri arasında bir çeşit benzerlik vardır.1

 

1211 Bu benzeşimi izleyerek önce Hıristiyanlığa giriş sırları (birinci bölüm), sonra iyileştirme sırları (ikinci bölüm), en sonunda da Hıristiyanların hizmetinde olan ve onların birliği için gerekli sırları (üçüncü bölüm) incelenecektir. Bu sıra, kuşkusuz, tek mümkün olanı değildir, ama bu sıra sırların, her sırrın özel yaşamsal bir yeri olduğunu, bir organizma oluşturduğunu görmeyi sağlar. Bu organizma içinde Efkaristiya’nın “sırların sırrı” olarak özel bir yeri vardır: “Bütün öteki sırlar kendi sonlarıymış gibi buna göre düzenlenmişlerdir.”2

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

Hıristiyanlığa girişi sağlayan sırlar

 

1212 Hıristiyanlığa girmeyi sağlayan sırlar yani Vaftiz, Güçlendirme ve Efkaristiya sırları aracılığıyla bütün Hıristiyan yaşamının temeli ortaya konmuş olmaktadır. “Mesih İsa’nın nuru sayesinde insanlara verilmiş olan Tanrı tabiatına katılma, doğal yaşamın başlaması, gelişmesi ve desteklenmesi ile bir benzeşim göstermektedir. Vaftiz sayesinde yeni bir yaşama doğan inanlılar, Güçlendirme sırrı ile güçlenir ve Efkaristiya’da ebedi yaşam ekmeğini almış olurlar. Hıristiyanlığa girmeyi sağlayan bu sırlar sayesinde insanlar Tanrısal yaşamı daha çok alarak Tanrı sevgisinde daha çok yol almış olurlar.”3

 

 

1. KONU

 

Vaftiz sırrı

 

1213 Kutsal Vaftiz Hıristiyanlık yaşamının temelini oluşturur, Kutsal Ruh’taki yaşama giriştir (vitae spiritualis ianua), ve öteki sırlara ulaşılmasını sağlayan kapıdır. Vaftiz’le günahtan kurtulmuş ve ikinci kez Tanrı’nın evlatları olarak doğmuş oluruz, ayrıca Mesih’in bir üyesi olarak Kilise’ye girip onun misyonuna katılmış oluruz:1 “Vaftiz suyla ve sözle yeniden dünyaya getiren bir gizemdir.”2

 

I. Bu sırra ne ad verilir?

 

1214 Gerçekleştirildiği temel rite göre buna Vaftiz denir: Vaftiz etmek (Yunanca baptizein) “daldırmak” ya da “suya batırmak” demektir; suya batırmak katekümenin (Hıristiyanlığa girmeye hazırlanan kimse) “Mesih’in ölümünde gömülmesini ve onunla birlikte dirilerek ‘yeni bir yaratık’ olarak ortaya çıkmasını simgeler”3 (2 Kor 5, 17; Ga 6, 15).

 

1215 Bu sırra aynı zamanda “Kutsal Ruh’ta yenilenme, yeniden canlanma” (Tt 3, 5) banyosu da denir; çünkü bu banyo “Tanrı’nın Krallığına hiç kimse yeniden sudan ve Ruh’tan doğmadıkça giremez” (Yu 3, 5) sözüne anlam verir ve bunu gerçekleştirir.

 

1216 “Bu banyoya aynı zamanda aydınlanma denir, çünkü bu öğretiyi alanlar akılca aydınlanmış olurlar…”4 Vaftizde “Her insanı aydınlığa kavuşturmak için dünyaya gelen gerçek ışık” (Yu 1, 9) olan Söz’ü alan vaftizli kişi “aydınlandıktan sonra” (İbr 10, 32) “ışık çocuğu” (1 Sel 5, 5) ve “ışığın” kendisi (Ef 5, 8) olur.

 

Vaftiz Tanrı’nın en şahane ve en güzel armağanlarından biridir (…). Buna armağan, lütuf, meshetme, aydınlanma, bozulmazlık giysisi, yeniden dünyaya gelme banyosu, mühür, değerli olan ne varsa odur diyoruz. Armağan, çünkü hiçbir şey getirmeyene veriliyor; lütuf, çünkü suçlulara bile veriliyor; vaftiz, çünkü günah suya gömülüyor; yağ sürme, çünkü kutsal ve krallara özgü bir şey; aydınlanma, çünkü parlak bir ışık; giysi, çünkü utancımızı örtüyor; banyo, yıkadığı için; mühür, bizi koruduğu ve majesteleri Tanrı’nın bir işareti olduğu için.5

 

II. Esenlik ekonomisinde Vaftiz

 

Vaftizin Eski Antlaşma’daki önbelirtileri

 

1217 Paskalya Gecesi ayininde vaftiz suyunun kutsanması sırasında Kilise, Vaftiz gizinin önbelirtilerinin görüldüğü insanların kurtuluş tarihindeki büyük olayları törenle anar:

 

Tanrım, gücünle Kilise sırlarında harikalar yaratıyorsun, insanların kurtuluş tarihi boyunca Vaftizin yararını bize göstermek için yarattığın sudan yararlandın.1

 

1218 Dünyanın başından beri yaratmış olduğun bu sade ve şahane su, yaşamın ve verimliliğin kaynağıdır. Kutsal Kitap suyu Tanrı’nın Ruh’u ile saklı görür.2

 

Dünyanın başlangıcından beri sular kutsallaştıran gücü tohum halinde alsınlar diye, senin Ruh’un suların üzerinde esiyordu.3

 

1219 Kilise Nuh peygamberin gemisini Vaftizle esenliğe kavuşmanın bir önbelirtisi olarak gördü. Gerçekten de, onun sayesinde, “hepsi topu topu sekiz kişi suyla kurtuldular” (1 Pet 3, 20):

 

Tufanın dalgalarıyla yeniden canlandıracak Vaftizi bildiriyordun, zira su aynı zamanda günahın ölümünü ve her türlü doğruluğun doğuşunu önceden belirtiyordu.4

 

1220 Kaynak suyu yaşamı simgeliyorsa, deniz suyu da ölümü simgeliyor. Bunun içindir ki su Haç gizini de simgeleyebilir. Bu sembolizmden yola çıkarak Vaftizin Mesih’in ölümü ile birlik olmak anlamına da geldiğini söyleyebiliriz.

 

1221 İsrail’in Mısır esaretinden kurtulmasını gösteren Kızıl Deniz’i geçme olayı özellikle Vaftiz sayesinde esenliğe kavuşmayı simgelemektedir:

 

İbrahim’in çocuklarının yürüyerek Kızıl Deniz’i geçmelerini sağlayarak esaretten kurtulan insan soyu vaftiz olmuş halkın önbelirtisi olsun istedin.5

 

1222 En son olarak da Vaftiz, İbrahim’in soyundan gelenlere ebedi yaşamın bir simgesi olan Vadedilmiş Toprakları alan Tanrı halkının Ürdün’ü geçişinin bir önbelirtisidir. Vadedilen bu miras konusu Yeni Antlaşma’da gerçekleşiyor.

 

Mesih’in Vaftizi

 

1223 Eski Antlaşma’da yer alan bütün önbelirtiler Mesih İsa’da tamamlanır. İsa Ürdün’de1 Vaftizci Yahya tarafından vaftiz edildikten sonra halkın arasına çıkar, dirildikten sonra da şu görevi havarilerine verir: “Bu nedenle, gidin bütün ulusları öğrencim yapın. Onları Baba, Oğul ve Kutsal Ruh adına vaftiz edin. Sizlere buyurduğum her şeyi tutmaları için kendilerini eğitin”2 (Mt 28, 19-20).

 

1224 İsa isteyerek Yahya tarafından “adaletin her gereğinin” (Mt 3, 15) “yerine gelmesi için” günahkârlar için tasarlanmış vaftiz edilmeyi istedi. İsa’nın bu jesti kendini “silikleştirmesinin” bir belirtisidir (Fil 2, 7). İlk yaratılışta sular üzerinde esen Ruh o sıra İsa’nın üzerine yeni yaratılışın önbelirtisi olarak indi, Baba da İsa’nın kendi “Sevgili Oğlu olduğunu belirtti” (Mt 3, 16-17).

 

1225 İsa bütün insanlara Vaftiz’in kaynaklarını kendi Paskalyasında açtı. Gerçekten de, İsa Kudüs’te edileceği bir Vaftiz’den söz ederken nasıl acı çekeceğinden söz etmek istemişti3 (Mk 10, 38). Haça gerilen İsa’nın delinen böğründen akan kan ve su (Yu 19, 34) yeni yaşamın4 sırları olan Vaftizle Efkaristiya’yı belirtirler: O günden sonra Tanrı’nın Krallığına girmek için “suda ve Ruh’ta doğmak” mümkün olmuştur (Yu 3, 5).

 

Nerede vaftiz olduğuna, Vaftiz’in nereden geldiğine bak, Mesih’in Haçına, Mesih’in ölümüne bak. Bütün giz burada yatıyor: İsa senin için acı çekti. Onun sayesinde günahını affettirdin, kurtuldun.5

 

Kilise’de Vaftiz

 

1226 Kutsal Ruh’un havarilere inişinden beri Kilise Vaftizi kutluyor ve uyguluyor. Gerçekten de Petrus, konuşmasından şaşkına dönen halka şöyle dedi: “Günahlarınızdan dönün, her biriniz günahlarınızın bağışlanması için İsa Mesih’in adıyla vaftiz edilsin. Böylece Kutsal Ruh armağanını alacaksınız” (Hİ 2, 38). Havariler ve yardımcıları İsa’ya inanan herkesi, Yahudileri, Tanrı’dan korkanları, putperestleri vaftiz ettiler.6 Vaftiz her zaman inançla bağıntılı görünüyor: “Rab İsa’ya iman et, kurtulacaksın, sen de, ev halkın da”, diyor Filippili gardiyanına Paulus. Metin şöyle devam ediyor: “Gardiyan ve tüm ev halkı vaftiz oldu” (Hİ 16, 31, 33).

 

1227 Havari Paulus’a göre inanlı, vaftizle Mesih’in ölümüne iştirak etmiş olur; onunla birlikte gömülür, onunla birlikte dirilir:

 

Mesih İsa’da vaftiz edilerek hepimiz onun ölümüne vaftiz edilmiş olduk. Baba’nın yüceliği sayesinde Mesih nasıl ölümden dirildiyse, biz de yeni bir yaşam sürelim diye vaftiz yoluyla onunla birlikte ölüme gömüldük1 (Rom 6, 3, 4).

 

Vaftiz olanlar “Mesih’i giyinirler” (Gal 3, 27). Kutsal Ruh sayesinde, Vaftiz temizleyen, kutsal kılan ve aklayan bir banyodur.2

 

1228 Şu halde Vaftiz Tanrı Sözü’nün bozulmaz tohumunun canlandırıcı etkisini gösteren bir su banyosudur.3 Augustinus Vaftiz konusunda şöyle diyecektir: “Söz maddesel öğeyle birleşerek bir Kilise sırrı oluşturur.”4

 

III. Vaftiz sırrı ayini nasıl yapılır?

 

Hıristiyanlığa girme

 

1229 Hıristiyan olmak, havariler zamanından beri, ancak birçok evreden geçtikten ve adım adım ilerleyen bir eğitimden geçtikten sonra mümkün olabilir. Bu yol hızla ya da yavaşça alınabilir. Ama daima bazı temel öğeleri içermesi gerekir: Tanrı Sözü’nün bildirilmesi, insanı Hıristiyan dinini benimsemeye götüren İncil’in kabul edilmesi, inancın dile getirilmesi, Vaftiz, Kutsal Ruh’un akması, Komünyonu alma.

 

1230 Hıristiyanlığa girme evreleri yüzyıllar boyunca ve durumlara göre epey değişikliğe uğradı. Kilise’nin ilk zamanlarında Hıristiyanlığa girme oldukça uzun sürüyordu, birçok hazırlık riti hazırlanma devresinde sıralanır, ancak bunun sonunda Hıristiyanlığa giriş sırlarının törenleri yapılırdı.

 

1231 Ancak çocuk vaftizi daha sonraları genelleşince Hıristiyanlığa giriş hazırlık devreleri kısaldı. Çocuk vaftizinin doğal yapısı gereği, çocukların vaftizden sonra eğitilmesi zorunluluğu getirildi. Burada söz konusu olan sadece vaftizden sonra bir eğitim değildir, ama vaftizde alınan nurun insanın gelişmesiyle birlikte serpilmesini sağlamaktır. Din eğitimi’nin amacı da budur zaten.

 

1232 İkinci Vatikan Konsili, Latin Kilisesi için “Vaftize hazırlanma evrelerini erişkinler için birçok evrelere ayırarak düzenledi”1. Bunun ritlerini “Ordo initiationis christianae adultorum” genelgesinde buluyoruz (1972). Konsil ayrıca Hıristiyanlık geleneği tarafından sağlanan Hıristiyanlığa giriş öğelerinden başka “Hıristiyanlığın yayılacağı topraklarda, her ulusun kendine özgü Hıristiyanlığa giriş öğelerini Hıristiyan ritine mümkün olduğunca adapte etmek gerektiğini kabul eder”2.

 

1233 Günümüzde, bütün Doğu ve Latin ritlerinde, erişkinlerin Hıristiyanlığa girişleri Vaftize hazırlanma evresinde başlar, sonra da Vaftiz, Güçlendirme ve Efkaristiya sırlarının törenlerinde en son noktasına ulaşır.3 Doğu ritlerinde çocukların Hıristiyanlığa girişi hemen Vaftiz’le başlar ve onu Güçlendirme ve Efkaristiya sırları izler, oysa Roma ritinde Hıristiyanlığa tam olarak girebilmek amacıyla Güçlendirme ve Efkaristiya sırrını alabilmek için yıllarca süren din eğitimi görmek gerekmektedir.4

 

Ayinin gizbilimi

 

1234 Vaftiz sırrının anlamı ve lütfu vaftiz törenindeki ritlerde açıkça görülür. İnanlılar dikkatli bir katılımla törendeki sözleri ve hareketleri izleyerek, bu sırrın her yeni vaftiz olanda gerçekleştirdiği anlamın zenginliklerini öğrenirler.

 

1235 Törenin başında yapılan Haç işareti İsa’ya ait olacak kişinin üzerine damgasını vurur ve İsa’nın, Haçı ile bizleri kurtarışını gösterir.

 

1236 Tanrı Sözünün bildirilmesi adayların ve cemaatin açınlanmış gerçekle aydınlanmasını sağlar ve onların Vaftizle ayrılmaz bir bütün oluşturan iman yanıtını vermelerine neden olur. Gerçekten de, Vaftiz özel bir şekilde “inanç sırrıdır”, zira inanç yaşamına Kilise sırrı olarak girmiştir.

 

1237 Madem ki Vaftiz günahtan ve onun kışkırtıcısı şeytandan kurtulmak demektir, aday üzerine bir ya da birçok kez şeytanı kovma duası okunur. Katekümenlerin yağı ile meshedilir ya da ayini yöneten onun üzerine elini koyar, o da açıkça Şeytanı reddettiğini söyler. Kişi bu şekilde hazırlandıktan sonra, Vaftizle “emanet” edileceği Kilise’ye olan inancını ilan edebilir.5

 

1238 Vaftiz suyu bir epiklesis duasıyla (gerek o sırada, gerek Paskalya gecesinde) kutsanır. Bu suda vaftiz olanlar “suda ve Ruhta doğsunlar diye” (Yu 3, 5) Kilise Tanrı’dan, Kutsal Ruh’un Oğlu aracılığıyla bu suya inmesini diler.

 

1239 Bundan sonra sırrın yani Vaftiz sırrının esas riti başlar. Vaftiz günaha ölmek demektir; aynı zamanda Mesih’in Paskalya gizindeki dış görünüşüyle Çok Kutsal Üçlü-Birlik yaşamına girmek demektir ve bunu gerçekleştirir. Vaftiz en anlamlı biçimiyle üç kez vaftiz suyuna daldırılmakla tamamlanır. Ancak eski zamanlardan beri yapılagelen, adayın başına üç kez su serpmekle de gerçekleştirilebilir.

 

1240 Latin Kilisesi’nde bu üç kez su serpme yapılırken töreni yöneten kişi “N., seni Baba, Oğul ve Kutsal Ruh adına vaftiz ediyorum” der. Doğu Kiliseleri litürjilerinde katekümen Doğu’ya dönükken papaz şöyle der: “Tanrı’nın kulu N., Baba, Oğul ve Kutsal Ruh adına vaftiz olmuştur.” Çok Kutsal Üçlü-Birlik’in her kişisini belirtirken de adayı suya sokar ve çıkarır.

 

1241 Kutsal kremle meshetme, episkopos tarafından kutsanmış parfümlü yağ, yeni vaftiz olan kişiye Kutsal Ruh’un bir armağanı demektir. O bir Hıristiyan olmuştur, kısacası Kutsal Ruh’la meshedilmekle, rahip, peygamber ve kral olarak meshedilmiş Mesih’e katılmış olur.1

 

1242 Doğu Kiliseleri litürjilerinde, vaftizden sonraki meshetme Güçlendirme sırrıdır (Krismasyon). Roma litürjisinde ise bu meshetme episkopos tarafından verilecek ikinci bir meshedilmeyi bildirir: Güçlendirme sırrı, bir bakıma vaftizdeki meshedilmeyi “tasdik eder” ve tamamlar.

 

1243 Vaftizde giyilen beyaz giysi ise vaftiz olan kişinin “Mesih’i giyindiğini” (Ga 3, 27): Mesih’le birlikte dirildiğini simgeler. Paskalya mumunun ateşiyle yakılan mum ise Mesih’in dine yeni katılanı aydınlattığı anlamına gelmektedir. Vaftiz olanlar İsa’da “dünyanın ışığı” durumuna gelmişlerdir2 (Mt 5, 14).

 

Yeni vaftiz olmuş kişi şimdi Biricik Oğul’da Tanrı’nın çocuğu olmuştur. Bu nedenle artık Tanrı’nın çocuklarının söylediği “Göklerdeki Babamız” duasını söyleyebilir.

 

1244 İlk Komünyon. Tanrı’nın çocuğu olmuş, düğün giysisine bürünmüş yeni katılan kişi “Kuzunun düğün sofrasına” kabul edilir ve Mesih’in Kanı ve Eti olan yeni yiyecekten alır. Doğu Kiliseleri Yeni vaftiz olmuş ve Güçlendirme sırrını almış olanlara, hatta Rab’bin “Çocukları bırakın bana gelsinler, onlara engel olmayın” (Mk 10, 14) şeklindeki sözlerini anımsayarak çocuklara bile Komünyon vererek Hıristiyanlığa girişte birlik konusuna çok duyarlı olduklarını gösterirler. Latin Kilisesi ise sadece akıl çağına girmiş olanlara Komünyon alma hakkını tanımaktadır, Latin Kilisesi yeni vaftiz olmuş çocuğun Göklerdeki Babamız duasını söyleyebilecek hale geldikten sonra sunak yerine yaklaşmasını istemektedir.

 

1245 Törenle yapılan kutsama Vaftiz törenine son verir. Yeni doğmuş çocukların vaftizinde annelerin kutsanması özel bir yer tutar.

 

IV. Kim Vaftiz olabilir?

 

1246 “Henüz vaftiz olmamış herkes vaftiz olabilir.”1

 

Erişkinlerin Vaftizi

 

1247 Kilise’nin başlangıcından itibaren İncil daha yeni yayılmaya başlarken erişkinlerin vaftiz edilmesi yaygın bir durumdu. Vaftize hazırlanma devresi çok önemli bir yer tutmaktaydı. Hıristiyan olacak kişi Hıristiyanlık yaşamını ve Hıristiyan inancını öğrenerek Vaftiz’de, Güçlendirici’de ve Efkaristiya’da Tanrı’nın armağanını kabul edecek duruma gelmelidir.

 

1248 Vaftize hazırlanma devresi, ya da adayların eğitiminin amacı bir kilise cemaatiyle birleşerek ve Tanrı’nın girişimine bir cevap olarak adayların kendi inanç ve dine dönüşlerinin olgunlaşmasını sağlamaktır. “Burada eksiksiz bir Hıristiyan eğitimi vermek söz konusudur, bu eğitimle öğrenciler Efendileri Mesih’le birleşmiş olurlar. Şu halde vaftize hazırlananlar esenlik gizlerini öğrenmek ve İncil’e uygun şekilde yaşamak ve birbirini izleyen devrelerde kutlanan kutsal ritlerle Tanrı Halkının sevgi, litürji ve iman yaşamına girmek zorundadırlar.”2

 

1249 Vaftize hazırlananlar “zaten Kiliseyle birleşmiş, şimdiden Mesih’in evindendirler ve iman, umut ve sevgi yaşamı sürdürmeleri şaşırtıcı değildir”3. “Kilise Ana onlara, şimdiden kendininkiymiş gibi özen göstererek sevgisiyle kanatları altına alır.”1

 

Bebek Vaftizi

 

1250 İnsan düşmüş ve asli günah lekesiyle kirlenmiş bir insan doğasıyla doğar, çocukların da karanlıkların gücünden kurtulmak ve her insanın çağrıldığı Tanrı çocuklarının2 özgürlük alanına götürülebilmeleri için Vaftizle yeniden doğmaya3 hakları vardır. Esenlik lütfunun minnettarlığı özellikle bebek Vaftizinde kendini gösterir. Aileler çocuklarını doğumlarından az sonra vaftiz ettirmezlerse onları Tanrı’nın çocukları olma4 gibi paha biçilmez lütuftan mahrum bırakmış olacaklardır.

 

1251 Hıristiyan aileler bu uygulamanın, Tanrı’nın kendilerine emanet ettiği annelik babalık görevlerine de çok uygun düştüğünü göreceklerdir.5

 

1252 Küçük çocukları vaftiz etmek Kilisenin çok eski geleneklerinden biridir. Gerçekliği II. yüzyıldan beri açıkça kabul edilmiştir. Bununla birlikte ilk havarilerin vaazları sırasında ev halkları Vaftiz edilirken6 büyük bir olasılıkla ev halkıyla birlikte çocuklar da vaftiz edilmiş olabilir7.

 

İman ve Vaftiz

 

1253 Vaftiz iman sırrıdır.8 Ama imanın inanlılar cemaatine gereksinimi vardır. Ancak imanlı bir Kilise’de her inanlı inanabilir. Vaftiz için istenilen iman tam ve olgun bir iman değildir, ama gelişmesi beklenen bir başlangıçtır. Vaftize hazırlanan kişiye ve onun vaftiz babasına şu soru sorulur: “Tanrı’ nın Kilisesinden ne istiyorsun?” O da şöyle cevap verir: “İman!”

 

1254 İster çocuk ister erişkin olsun, imanın, her vaftiz olanda Vaftizden sonra gelişmesi gerekir. İşte bu nedenle Kilise her yıl, Paskalya gecesinde Vaftizde verilen sözleri yeniler. Vaftiz tüm Hıristiyanlık yaşamının fışkırdığı Mesih’teki yeni yaşam kaynağıdır.

 

1255 Vaftizle elde edilen nurun açılabilmesi için ailelerin yardımı çok önemlidir. Vaftiz babası ile vaftiz annesinin görevleri işte bu noktada başlar, bu kişiler, çocuk ya da erişkin olsun, yeni vaftiz olan kişiye Hıristiyanlık yaşam yolunda1 yardım edecek sağlam inançlı kişiler olmalıdırlar. Onların görevi gerçek bir Kilise görevidir2 (officium). Vaftizle alınmış nurun korunmasında ve gelişmesinde Tüm Kilise cemaatine sorumluluk düşmektedir.

 

V. Kim vaftiz edebilir?

 

1256 Genelde Vaftiz törenini episkopos ve papaz yapabilir, Latin Kilisesi’nde diyakos da yapabilir,3 İhtiyaç halinde, herkes, hatta vaftiz olmamış olanlar da istenilen koşulu yerine getirdikten sonra vaftiz edebilir. İstenilen koşul Kilisenin vaftiz ederken yaptığını yapmayı istemektir ve vaftizdeki Üçlü-Birlik formülünü uygulamaktır. Kilise bunun mümkün olabileceğini Tanrı’nın evrensel kurtarıcı iradesinde4 ve esenlik için Vaftizin gerekli olduğunda5 görmektedir.

 

VI. Vaftizin gerekliliği

 

1257 Rab’bin kendisi esenlik için vaftizin gerekliliğini vurguluyor.6 İşte bu nedenle havarilerine tüm uluslara gidip İncil’i yaymalarını ve herkesi vaftiz etmelerini buyuruyor.7 Vaftiz İncil’i işitenlerin esenliği ve bu sırrın kendilerine verilmesini isteyenler için gereklidir.8 Kilise ebedi mutluluğa girişi garantileyecek başka yol bilmez; işte bu nedenledir ki, Kilise vaftiz olabilecek herkesi “yeniden su ve Ruhtan doğurmak” amacıyla Rab’den üstlenmiş olduğu bu görevden kaçmak istemez. Tanrı esenliği Vaftiz sırrına bağladı, ama Kendisi bu sırlara bağlı değildi.

 

1258 Kilise her zaman, Vaftiz olmadan inançları yüzünden ölmüş olanların, kendi ölümleriyle Mesih’le ve Mesih için vaftiz olduklarına olan inancını korumuştur. Kan Vaftizi de istek Vaftizi gibi Kilise sırrı olmasa da Vaftizin meyvelerini taşır.

 

1259 Vaftiz olmadan önce ölen Vaftize hazırlanmakta olan kişiler, açıkça vaftiz olma arzularına bir de günahlarından dolayı pişmanlık duyguları ve sevgileri eklenince, tüm bunlar sırla elde edemedikleri esenliği garanti eder.

 

1260 “Madem ki İsa hepimiz için öldü, insanın son görevi gerçekten tek ve Tanrısaldır, Kutsal Ruh’un hepimize, Tanrı’nın bildiği bir biçimde, Paskalya gizine katılma imkânı sağladığını bilmeliyiz.”1 İsa’nın İncilini ve Kilisesini bilmeden, ve kendi bildiği gibi gerçeği arayan ve Tanrı’nın iradesini yerine getiren herkes kurtulabilir. Bu insanlar eğer Vaftiz’in gerekliliğine inanmış olsalardı, açıkça Vaftiz edilmek isteyebilirlerdi.

 

1261 Vaftiz olmadan ölen bebeklere gelince, Kilise onları Tanrı’nın bağışlayıcılığına bırakıyor, cenaze törenlerinde yaptığı gibi. Gerçekte, her insanın kurtulmasını isteyen Tanrı’nın yüce bağışlayıcılığı2 ve İsa’nın çocuklara duyduğu şefkati belirten, “Bırakın çocukları bana gelsinler, onlara engel olmayın” (Mk 10, 14) sözleri bize Vaftiz olmadan ölen çocukların da kurtulacaklarını gösteriyor. Kilise aynı zamanda çocukları Vaftiz lütfundan yoksun bırakarak İsa’ya gelmelerine engel olmamamızı istiyor.

 

VII. Vaftiz nuru

 

1262 Vaftiz’in değişik etkileri Vaftiz’le ilgili ritteki gözle görülür öğelerle belirtilmiştir. Suya batırılma ölümü ve temizlenmeyi simgelediği gibi, yenilenmeyi ve arınmayı da simgeler. Şu halde Vaftiz’in iki ana etkisi günahlardan arındırma ve Kutsal Ruh’ta yeniden doğmadır.3

 

Günahların bağışlanması için…

 

1263 Vaftiz’le bütün günahlar, asli günah ve tüm kişisel günahlar cezalarıyla birlikte bağışlanmış olur.4 Gerçekten de, Vaftizle arınmış kişilerin Tanrı’nın krallığına girmelerine artık ne Adem’in günahı, ne kişisel günahlar ne de hepsinden kötüsü Tanrı’dan ayrılma olan günahın getirdiği türden engeller kalmıştır.

 

1264 Ama yine de vaftiz olan kişide günahın geçici bazı sonuçlarının kalıntıları, ıstırap çekme, hastalık, ölüm, yaşama bağlı karakter zayıflıkları gibi, vb., Geleneğin dünya istekleri olarak adlandırdığı, ya da, istiareli olarak diyecek olursak “günah yuvası” (fomes peccati) denen bir günah eğilimi kalır. “Dünya istekleri onlara razı olmayıp Mesih’in yardımıyla cesaretle direnenlere zarar veremez. Üstelik ‘kurallarına göre yarışan çelengi kazanır’ (2 Tim 2, 5).”1

 

Yeni bir insan

 

1265 Vaftiz sadece tüm günahları silmekle kalmaz, aynı zamanda vaftiz olanı “yeni bir insan” (2 Kor 5, 17), Tanrı doğasına katılma2 hakkı kazanan Tanrı’nın evladı, Mesih’in üyesi3 ve Mesih ile birlikte mirasçı (Rom 8, 17), Kutsal Ruh’un tapınağı4 kılar.

 

1266 Çok Kutsal Üçlü-Birlik vaftiz olan kişiye kutlulaştıran, aklayan nuru verir:

 

- Bu nur vaftiz olanı Tanrı’ya inanacak, Ona bel bağlayacak, ve onu Tanrıbilimsel erdemlerle sevecek duruma sokar;

- Bu nur ona Kutsal Ruh’un teşviki altında Kutsal Ruh’un armağanlarıyla davranma ve yaşama gücü verir;

- Bu nur o kişinin ahlaki erdemlerle iyilikte gelişmesini sağlar.

 

Şu halde görüldüğü gibi Hıristiyanın bütün doğaüstü yaşamının organizmasının kökü kutsal Vaftiz’de yatmaktadır.

 

Kilise’ye, Mesih’in Bedenine katılma

 

1267 Vaftizle Mesih’in bedeninin bir üyesi olmuş oluruz. “Bundan böyle … birbirimizin parçaları değil miyiz?” (Ef 4, 25) Vaftiz kişiyi Kilise’ye katar. Vaftiz kurnalarından, ulusların, kültürlerin, ırkların ve cinsiyetin her türlü sınırlarını aşan Yeni Antlaşma’nın biricik Tanrı Halkı doğmaktadır: “Hepimiz bir beden olmak üzere aynı Ruh’ta vaftiz edildik” (1 Kor 12, 13).

 

1268 Vaftiz olanlar “ruhsal bir yapıda kullanılmak ve ruhsal kurban vermek için diri taşlar” oldular (1 Pet 2, 5). “Vaftizle Mesih’in kurbanına, peygamberliğine ve rahipliğine katılırlar, onlar seçilmiş bir soy, Kralın rahipleri, kutsal bir ulus, karanlıktan kendisinin göz kamaştıran ışığına çağıran Tanrı’nın erdemlerini ilan etmek için seçilen bir halktır.” (1 Pet 2, 9). Vaftiz kişinin iman edenlerin ortak kutsal görevlerine katılmasını sağlar.

 

1269 Kilise’nin bir üyesi olan vaftiz olmuş kişi artık kendine değil (1 Kor 6, 19) ama bizim için ölüp dirilen Kişiye aittir.1 Bundan böyle Kilisenin birliğinde başkalarına tabi olmak2 ve onlara hizmet etmek3 ve Kilise liderlerine uysalca itaat ederek onlara saygı ve sevgi4 göstermek zorundadır (İbr 13, 17). Vaftiz aynı zamanda sorumluluklar ve görevler kaynağıdır, vaftiz olanın Kilise’nin bağrında, Kilise sırlarını almaya, Tanrı’nın sözüyle beslenmeye ve Kilise’nin öteki tinsel yardımlarıyla desteklenmeye hakkı vardır.5

 

1270 “Vaftizle yenilenerek artık Tanrı’nın çocukları durumunda olan vaftiz olmuş kişiler Tanrı’dan Kilise aracılığıyla aldıkları inançlarını insanlar önünde ilan etmek”6 ve Tanrı Halkının misyonerlik ve havarilik faaliyetlerine katılmak zorundadırlar7.

 

Hıristiyanları birleştiren kutsallaştırıcı bağ

 

1271 Vaftiz bütün Hıristiyanlar arasındaki birliğin temelini oluşturur, hâlâ Katolik Kilisesi’yle tam bir birlik içinde olmayanlar için de bu geçerlidir: “Gerçekten de, Mesih’e inanan ve geçerli bir biçimde Vaftiz edilenler, eksik olsa bile, Katolik Kilisesi ile bir çeşit birlik içindedirler. (…) Vaftiz’de alınan imanla aklanmış, Mesih’e katılmış olarak haklı bir şekilde Hıristiyan adını taşırlar ve Katolik Kilisesi’nin evlatları da onları haklı olarak Rab’de kardeşler olarak görür.”8 “Vaftiz, vaftizle yenilenmiş olanlar arasında var olan birleştirici, Kutsallaştırıcı bağdır.”9

 

Zamanla silinmeyen tinsel bir mühür…

 

1272 Vaftiz’le Mesih’e katılan vaftiz olmuş kişi Mesih’in benzerliğine dönüşmüştür.10 Vaftiz Hıristiyanı Mesih’e ait olduğunu gösteren çıkmaz bir tinsel mühürle (karakter) damgalar. Bu mühür hiçbir günahla silinmez, hatta günah Vaftiz’in esenlik meyvelerini vermesine engel olsa bile.11 Bir kez Vaftiz olunduktan sonra bir daha Vaftiz olunamaz.

 

1273 Vaftiz’le Kiliseye katıldıktan sonra inanlılar kendilerini Hıristiyan dini kültüne adayan kutsallaştırıcı niteliği alırlar.12 Vaftiz mührü Hıristiyanları, Kilise’deki kutsal litürjiye somut bir şekilde katılarak Tanrı’ya hizmet edecek ve kutsal bir yaşantı sürdürerek ve etkili bir sevgi göstererek vaftizin gerektirdiği kutsal görevi yerine getirecek duruma sokar ve Hıristiyanlara bunun yükümlülüğünü yükler.1

 

1274 “Rab’bin mührü”2 (Dominicus character) bizleri “Kurtuluş günü için” (Ef 4, 30) “Kutsal Ruh’la mühürleyen mühürdür.”3 “Vaftiz gerçekten ebedi yaşamın mührüdür.”4 Mührü sonuna dek korumuş olan inanlı, kısacası Vaftiz’in gereklerine sadık kalan kişi, Tanrı’yı görme umuduyla -iman tamamlandığında- ve diriliş umuduyla Vaftiz’deki imanıyla “inancının işaretiyle mühürlü olarak”5 gidebilir.

 

ÖZET

 

1275 Hıristiyanlığa giriş üç sırrın bütünüyle gerçekleşir: Yeni bir yaşamın başlangıcı olan Vaftiz; Vaftiz’in pekiştirilmesi olan Güçlendirme sırrı; ve Hıristiyanı Mesih’e dönüştürmek amacıyla onu, Onun Eti ve Kanıyla besleyen Efkaristiya sırrı.

 

1276 “Bu nedenle gidin, bütün ulusları öğrencilerim olarak yetiştirin. Onları Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’un adıyla vaftiz edin” (Mt 28, 19-20).

 

1277 Vaftiz Mesih’te yeni bir yaşama doğmak demektir. Rab’ bin ve Vaftizi uygulayan Kilisenin iradesine göre Vaftiz esenlik için gereklidir.

 

1278 Vaftiz’in başlıca riti adayı suya batırmak ya da başından aşağı Kutsal Üçlü-Birlik’i, yani Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’un adını anarak su dökmektir.

 

1279 Vaftizin meyvesi ya da vaftizin nuru zenginlikler içeren bir gerçektir: İlk günahı ve her türlü kişisel günahları siler; yeni bir yaşama doğan insan, Tanrı Baba’nın evladı, Mesih’in üyesi, Kutsal Ruh’un tapınağı durumuna gelir. Vaftiz olan kişi aynı nedenle Kilise’ye, Mesih’in Bedenine ve Mesih’in kutsal görevine katılmış olur.

 

1280 Vaftiz insan ruhunda silinmez bir tinsel işaret bırakır, bu nitelik, vaftiz olan kişiyi Hıristiyan dininin kültüne kendini adamaya götürür. Bu nitelik nedeniyle Vaftiz tekrarlanamaz.6

 

1281 İnançları yüzünden ölenler, Vaftiz olmaya hazırlananlar ve tüm insanlar nurun itkisiyle, Kilise’yi bilmeseler bile, Tanrı’ yı arar ve onun iradesini yerine getirmeye çalışırlarsa, Vaftiz olmamalarına rağmen kurtulurlar.1

 

1282 Eski zamanlardan beri vaftiz bebeklere de uygulanmaktadır, çünkü Vaftiz insanların sevaplarını gerektirmez, Tanrı’ nın bir armağanı ve lütfudur; bebekler Kilise’nin inancında vaftiz edilirler. Hıristiyan yaşamına girmek insanı gerçek özgürlüğe götürür.

 

1283 Vaftiz olmadan ölen çocuklara gelince, Kilise litürjisi bize Tanrı’nın bağışlayıcılığına güvenmemizi ve onların esenliği için dua etmemizi söyler.

 

1284 Gerektiğinde, herkes vaftiz edebilir, yeter ki bu Kilise’nin yaptığı gibi yapılsın, vaftiz ederken adayın başına su dökerken şu sözler söylensin: “Seni Baba, Oğul ve Kutsal Ruh adına vaftiz ediyorum.”

 

2. KONU

 

(Vaftizi) Güçlendirme sırrı

 

1285 Vaftiz ve Efkaristiya sırrı ile birlikte Güçlendirme sırrı Hıristiyanlığa giriş sırlarını oluşturur, bunların birliği korunmalıdır. Hıristiyanlara bu sırrın alınmasının vaftizle alınan nurun tamamlanması2 bakımından gerekli olduğu açıklanmalıdır. “Güçlendirme sırrı ile vaftiz olanların Kilise’yle bağları daha da güçlenir, Kutsal Ruh’tan özel bir güç alırlar. Böylece kendilerini Mesih’in gerçek tanıkları olarak sözle ve davranışlarıyla imanlarını savunmaya ve yaymaya daha zorunlu hissederler.”3

 

I. Güçlendirme sırrının esenlik ekonomisindeki rolü

 

1286 Eski Antlaşma’da, peygamberler Rab’bin Ruhu’nun kurtarıcılık misyonu4 gereğince beklenen5 Mesih’in üzerine geleceğini bildirdiler. İsa, Yahya tarafından vaftiz edilirken Kutsal Ruh’un üzerine inmesi onun gerçekten Tanrı’nın Oğlu,6 Mesih olduğunu gösterir. Kutsal Ruh’un gücü ile doğan, tüm yaşamını ve tüm misyonunu Babasının kendisine “sonsuzca” (Yu 3, 34) verdiği Kutsal Ruh’la tam bir uyum içinde gerçekleştirir.

 

1287 Kutsal Ruh’un bu doluluğu sadece Mesih’le sınırlı kalmayacaktır, tüm Mesih’e inanan halka1 da iletilecektir. İsa bu Kutsal Ruh’u göndereceğini2 birçok kez söylemiştir, bu sözünü de önce Paskalya günü (Yu 20, 22) sonra daha parlak bir şekilde Pentekost günü3 yerine getirdi. Kutsal Ruh’la dolu olarak havariler “Tanrı’nın harikalarını ilan etmeye başladılar” (Hİ 2, 11), Petrus da Kutsal Ruh’un gelişini Mesih’in zamanına4 ait bir işaret olarak açıkladı. O sıralar havarilere inanan ve vaftiz olanlar da Kutsal Ruh’un armağanını aldılar5.

 

1288 O zamanlar havariler, İsa’nın isteğini yerine getirmek için, yeni vaftiz olanların üzerine el koyarak, vaftiz nurunu tamamlayan6 Kutsal Ruh armağanını verirlerdi. İşte bunun içindir ki, Vaftiz ve el koyma doktrinleri7 İbranilere Mektup’ ta Hıristiyanlık eğitiminin en önde gelen öğeleri arasında yer alır. Kilise’de bir bakıma Pentekost nurunu devam ettiren.8 El koyma geleneği Katolik geleneklerine göre Güçlendirme sırrının başlangıcı, kaynağı olarak kabul edilmiştir.

 

 1289 Kısa sürede, Kutsal Ruh’un armağanını daha iyi beyan etmesi için “el koymaya” parfümlü yağ sürme (chrism) de eklenmiştir. Bu yağ sürme Hıristiyan adını açıklamaktadır, buna “meshetme” de denir, bu ad “Tanrı tarafından Kutsal Ruh’ la meshedilen Mesih”ten gelmektedir (Hİ 10, 38). Bu meshetme riti gerek Doğu’da gerek Batı’da günümüze dek süregelmiştir. İşte bu nedenle bu sırra Doğu Kiliselerinde krismasyon, kremle meshetme, ya da myron (krem) denir. Batı’da ise Güçlendirme denir, bu, vaftizi onaylar, Hıristiyanlığa girişi tamamlar ve Vaftizde alınan nurun güçlendirildiğini ifade eder, bunların hepsi de Kutsal Ruh’un ürünleridir.

 

İki gelenek: Doğu ve Batı

 

1290 İlk yüzyıllarda Güçlendirme sırrı Vaftizle birlikte yapılırdı. Bebek vaftizlerinin artması, kırsal alanlardaki kiliselerin çoğalması her vaftiz törenine episkoposun gitmesini imkânsız hale getirdi. Batı’da Güçlendirme sırrının episkopos tarafından verilmesi geleneğinin sürdürülmesinde ısrar edilmesi sonucu bu iki sır birbirinden otomatik olarak ayrılmış oldu. Doğu ise bu iki sırrın birlikte verilmesi geleneğini korudu, burada güçlendirme sırrı papaz tarafından verilir. Papaz bunu ancak episkopos tarafından kutsanmış1 myron’ la yani kremle verebilir.

 

1291 Batı Kilisesi’ndeki uygulamayı Roma Kilisesi’nde vaftizden sonra kutsal kremle çift meshetmeden ibaret olan bir adet kolaylaştırdı; vaftizden sonra papaz tarafından sürülen yağ daha sonra episkoposlar tarafından yeni vaftiz olanın alnına sürülmeye başlandı;2 vaftiz sırasında sürülen kutsal krem, vaftiz olan kişinin Mesih’in krallara, rahiplere ve peygamberlere özgü görevlerine katıldığını simgelemektedir.

 

1292 Doğu Kiliseleri’ndeki uygulama daha çok Hıristiyanlığa girişin altını çizer. Latin Kilisesi’ninki ise yeni Hıristiyan olan kişinin episkoposuna, doğal olarak da Mesih’in Kilisesine bağlılığını simgeler.

 

II. Güçlendirme riti ve işaretleri

 

1293 Bu sırrın ritinde meshetme işaretiyle bu meshetmenin ifade ettiği ve bıraktığı tinsel mührü göz önünde bulundurmak uygun olur.

Meshetme antik ve Kutsal Kitap’ta geçen bir simgedir ve sembolik birçok anlamı vardır: Yağ bolluk3 ve sevinç4 işaretidir (banyodan önceki ve sonraki meshetme); arındırır ve çevik kılar (sporcuların ve güreşçilerin yağlanması); iyileştirme işaretidir, çünkü yaraları bereleri5 yumuşatır, güzellik, sağlık ve güç verir.

 

1294 Yağ sürmenin tüm bu anlamları Hıristiyan yaşamında yerini bulmaktadır. Vaftizden önceki yağ sürmenin anlamı iyileştirme ve güçlendirme demektir. Vaftizden sonraki ve Güçlendirme sırrındaki ve Ruhbanlık sırrındaki yağ sürme ise bir kutsallaştırma işaretidir. Güçlendirme sırrı ile, Hıristiyanlar, yani kutsal yağla meshedilenler Kutsal Ruh’la dolu olarak daha çok Mesih İsa’ya benzer ve yaşamlarında “Mesih’in güzel kokusunu”6 yaymak için dolu oldukları Kutsal Ruh’un doluluğuna katılırlar.

 

1295 Güçlendirme sırrını alan kişi Kutsal Ruh’la mühürlenir. Mühür kişinin simgesi,7 otoritesinin işaretidir,8 bir nesne üzerindeki sahipliğini9 gösterir. Eskiden askerlere emri altında bulundukları subayın, kölelere de sahiplerinin damgası vurulurdu. Mühür hukuki bir durumu1 ya da bir belgeyi2 resmileştirir, belki de bunun gizli kalmasını sağlardı3.

 

1296 Mesih’in kendisi de Babası4 tarafından mühürlendiğini açıklamıştı. Hıristiyan da bir mühürle damgalanmıştır. “Bizi sizinle birlikte Mesih’te pekiştiren ve bizi meshetmiş olan Tanrı’dır. O bizi mühürledi ve güvence olarak yüreklerimize Kutsal Ruh’u yerleştirdi”5 (2 Kor 1, 22). Kutsal Ruh’un bu mührü tamamen Mesih’e ait olduğumuzu, daima onun hizmetinde olduğumuzu gösterir, ayrıca alınlarına bu mühürden basılanların kıyamet günü felaketlerinden korunacağı sözü verilmiştir.6

 

Güçlendirme sırrı töreni

 

1297 Güçlendirme sırrı töreninden önce törenin bir parçası olan önemli bir an vardır, bu da kutsal yağın kutsanması olayıdır. Kutsal Perşembe günü episkopos ayin sırasında kendi episkoposluk bölgesi için yağı kutsar. Doğu Kiliselerinde bu kutsama işini Patrikler yapar:

 

Antakya Süryani litürjisi kutsal kremin (myron) kutsama epiklesisini şu şekilde ifade etmektedir: “Önümüzde duran bu yağ üzerine ve bizim üzerimize [Baba, Kutsal Ruhunu (…) gönder] ve onu kutsa ki onun tarafından meshedilelim ve damgalanalım: Kutsal myron, rahiplik myronu, krallık myronu, mutluluk myronu, ışıktan giysi, esenlik paltosu, tinsel armağan, ruhların ve bedenlerin kutlulaşması, yok olmaz mutluluk, silinemez mühür, Şeytanın tüm işlerine karşı imanın kalkanı ve miğferi.”

 

1298 Güçlendirme sırrı töreni Vaftiz’den ayrı olarak kutlanınca, Roma ritinde olduğu gibi, tören önce Vaftiz’de verilen sözlerin yinelenmesi ve bu sırrı alacak olanların inancını dile getirmeleriyle başlar. Burada da açıkça görüleceği gibi Güçlendirme sırrı töreni Vaftizden sonra gelir.7 Erişkin biri vaftiz olduğunda, Güçlendirme sırrını hemen alır ve Efkaristiya kurbanına katılır.8

 

1299 Roma ritinde episkopos ellerini Güçlendirme sırrını alacakların üzerine uzatır, bu, havarilerin zamanından beri yapılan Ruh’un armağanının bir işaretidir. Episkopos Ruh’un gelmesi için dua okur:

 

Rabbimiz Mesih İsa’nın kudretli Babası, ellerimizi üzerlerine koyduğumuz bu vaftizlilere bak: Vaftizle onları günahtan kurtardın ve onları sudan ve Ruh’tan yeniden doğurdun. Söz verdiğin gibi şimdi onların üzerine Kutsal Ruh’unu saç; Oğlun İsa’da bulunan Ruh’un bütününü onlara ver: Bilgelik ve akıl ruhunu, öğüt ve güç ruhunu, bilgi ve bir evladın babasına duyacağı sevgi ruhunu; onları Rabbimiz Mesih aracılığıyla Tanrı korkusu ile doldur.

1300 Bundan sonra bu sırrın asıl riti başlar. Latin ritinde Güçlendirme sırrı alna yağ sürmekle ve elin başın üzerine konulması ve “Allah’ın armağanı1 Kutsal Ruh’la mühürlen” sözlerinin dile getirilmesiyle gerçekleştirilir. Doğu Kiliselerinde ise epiklesis duasından sonra kutsal yağ vücudun birçok yerine sürülür, örneğin alına, gözlere, buruna, kulaklara, dudaklara, göğse, sırta, ele ve ayaklara, her sürülüşte de “Kutsal Ruh olan armağanın mührü” denir.

 

1301 Barış öpücüğü bu törenin bittiğini gösterir ve episkoposla Hıristiyanlar arasındaki duygu ve düşünce birliğini gösterir.2

 

III. Güçlendirme sırrının etkileri

 

1302 Törende aşikâr olan, Güçlendirme sırrı sonucu akıtılan, eskiden Pentekost gününde havarilere ihsan edilen Kutsal Ruh’un aynısının tam olarak akmasıdır.

 

1303 Bu nedenle Güçlendirme sırrı Vaftizle alınan nuru derinleştirir ve geliştirir:

 

 - Tanrı’ya “Abba! Baba!” (Rom 8, 15) dedirten Tanrı sevgisini Hıristiyan kişide daha da kökleştirir ve geliştirir.

- Bizi Mesih İsa ile daha bir bütünleştirir.

- Bize Vaftiz aracılığıyla verilmiş olan Kutsal Ruh armağanlarını daha da çoğaltır.

- Kilise ile bağlarımızı daha da yetkinleştirir.3

- Mesih’in gerçek tanıkları olarak sözle ve davranışlarımızla imanımızı savunabilmek ve yayabilmek için hiçbir zaman Haçtan utanç duymadan her yerde ve her an Mesih İsa’nın tanıklığını verebilmek için Kutsal Ruh’un özel bir gücünü verir.4

 

Akıl ve bilgelik Ruhunu, öğüt ve güç Ruhunu, dindarlık ve bilgi Ruhunu, kutsal korku Ruhunu, kutsal işareti aldığını unutma, ve aldığını koru. Tanrı Baba seni mührüyle damgaladı, Rab Mesih seni onayladı ve yüreğine Ruhun güvencesini yerleştirdi.1

 

1304 Vaftizin pekiştirilmesi olan Güçlendirme sırrı bir kez verilir. Güçlendirme sırrı ruhta silinmez bir iz bırakır, “mühür”2 Mesih İsa’nın Hıristiyanı damgaladığı, kendi tanığı olsun3 diye yukardan gelen bir güçle donattığı Ruhunun mührüdür.

 

1305 “Mühür” Vaftizle iştirak edilen genel rahipliği daha bir mükemmelleştirir. “Güçlendirme sırrını alan kişi bir sorumluluk yüklenerek Hıristiyanlık inancını alenen açıklama gücünü alır (quasi ex officio).”4

 

IV. Güçlendirme sırrını kim alabilir?

 

1306 Güçlendirme sırrını almamış olan her vaftiz olmuş kişi Güçlendirme sırrını alabilir.5 Vaftiz, Güçlendirme ve Efkaristiya sırları bir bütün oluşturur, dolayısıyla “Hıristiyanlar uygun bir zamanda bu sırrı almak zorundadır”6. Güçlendirme ve Efkaristiya sırlarını almadan sadece Vaftiz sırrını almak mümkündür, hiç kuşkusuz bu durumda vaftiz geçerlidir ve etkilidir de, ancak tam Hıristiyan olunmuş sayılmaz.

 

1307 Latin ritinde “akıl çağına” ulaşmış çocuklar Güçlendirme sırrını alabilir, ölüm tehlikesi durumunda daha küçük çocuklara da bu sır verilebilir.7

 

1308 Kimi zaman Güçlendirme sırrına Hıristiyanın olgunluk sırrı deniyorsa da şu iki şeyi, doğal olgunlukla inançta olgunluğu birbirine karıştırmamak gerekir, unutmayalım ki vaftiz lütfu hak edilmemiş ve karşılıksız verilmiş bir lütuftur, etkili olması için de doğrulanmasına gerek yoktur, A. Thomas şöyle diyor:

 

İnsan yaşı ruha bir ölçüt olamaz, insan çocukluğunda da “Bilgelik Kitabı”nda sözü edilen (4, 8) tinsel olgunluğa erişebilir: “Yaşlılığı saygın hale getiren uzun yıllar değildir, bu yıllarla ölçülmez.” Bu yüzden birçok çocuk aldıkları Kutsal Ruh sayesinde Mesih uğruna kanlarını dökecek kadar cesaretle mücadele etmişlerdir.8

 

1309 Güçlendirme sırrına hazırlığın amacı Hıristiyanı Mesih’le daha samimi birlikteliğe, davranışında, armağanlarında ve çağrılarında Kutsal Ruh’la daha derinden bir yakınlığa götürmek olmalıdır, böylece kişi Hıristiyan yaşamının sorumluluklarını daha iyi üstlenebilir. Güçlendirme sırrı üstüne verilecek din eğitimi Mesih İsa’nın Kilisesinde, yerel olduğu kadar evrensel Kilise’ye ait olma bilincini daha da uyandıracaktır. Yerel Kiliselerin de Hıristiyanları Güçlendirme sırrına hazırlama yükümlülükleri vardır.1

 

1310 Güçlendirme sırrını almak için nur içinde olmak gerekir. Güçlendirme sırrını almadan önce Kutsal Ruh’un armağanının karşısında İtiraf sırrıyla temizlenmiş olmak gerekir. Kutsal Ruh’un2 lütuflarını ve gücünü alabilecek duruma gelebilmek için daha ısrarla dua etmek gerekir

 

1311 Vaftiz’de olduğu gibi Güçlendirme’de de adayların bir Güçlendirme baba ve annesinin tinsel yardımına başvurmaları uygun düşer, Vaftiz anne ve babasının bu görevi üstlenmesi daha uygundur.3

 

V. Güçlendirme sırrını kim verebilir?

 

1312 Güçlendirme sırrı törenini asıl olarak episkopos yapar.4

 

Doğu’da ise genel olarak Güçlendirme sırrını vaftiz eden papaz bir tek törenin içinde verir. Papaz bu sırrı bir patrik ya da bir episkopos tarafından kutsanmış yağla verir, bu da Güçlendirme sırrıyla güçlenmiş olan Kilise içindeki bağların birliğini gösterir. Latin Kilisesi’nde bu yöntem erişkin kişilerin vaftizinde ya da başka bir Hıristiyan mezhebinden Kilise’ye geçen ve geçerli bir Güçlendirme sırrı5 almamış olanlara uygulanır.

 

1313 Latin ritinde Güçlendirme sırrını episkopos verir.6 Ancak episkopos bazı ciddi durumlarda, gerektiğinde görevini bir papaza devredebilir,7 bu sırrın gereği olarak, bunu kendisi vermelidir, ve unutmamalıdır ki Güçlendirme sırrı Vaftiz sırrından bu nedenle ayrılır. Bu sırrın papazlar tarafından verilmesi gösteriyor ki bu sırrın amacı, bu sırrı alanları daha iyi bir şekilde Kilise’ye bağlamak ve Mesih’in tanıklığına dayanan göreve taşımaktır.

 

1314 Bir Hıristiyan ölüm döşeğinde ise her papaz Güçlendirme sırrını verebilir.1 Nitekim Kilise, çocuklarından hiçbirinin ne kadar küçük olurlarsa olsunlar Kutsal Ruh tarafından yetkinleştirilmeden, Güçlendirme sırrını almadan bu dünyadan göç etmesini istemez.

 

ÖZET

 

1315 “Kudüs’teki haberciler Samiriye’nin Tanrı Sözü’nü benimsediğini duyunca, Petrus’la Yuhanna’yı oraya gönderdiler. Bu ikisi gelip Kutsal Ruh’u alsınlar diye Samiriyeliler için dua ettiler. Çünkü Kutsal Ruh daha onların hiçbirine akmamıştı. Onlar yalnızca Rab İsa’nın adına vaftiz edilmişlerdi. Petrus’la Yuhanna ellerini onların üstüne koyunca onlar da Kutsal Ruh’u aldılar” (Hİ 8, 14-17).

1316 Güçlendirme Vaftiz lütfunu tamamlamaktadır; bu bizi daha derinden Tanrı’nın çocukları yapmak için, Mesih’e daha kesin bir biçimde katılmamız için, Kilise’yle olan bağlarımızı daha sağlamlaştırmamız ve onun misyonuna daha çok katılmamız ve işleri eşliğinde sözleriyle Hıristiyan inancının tanıklığını yapmamızda yardımcı olması için Kutsal Ruh’un verdiği bir sırdır

 

1317 Güçlendirme sırrı Vaftiz gibi Hıristiyanın ruhunda silinmez bir işaret bırakır; işte bu yüzden bu sır hayatta ancak bir kez alınabilir.

 

1318 Doğu’da bu sır hemen Vaftizden sonra verilir; daha sonra da Efkaristiya (Komünyon) verilir, bu da Hıristiyanlığa girme şartının bu üç sırrın birliğinden geçmek olduğunu gösterir. Latin Kilisesi’nde bu sırrı ancak akıl çağına gelen kimseler alabilir, ve bu sırrın törenini de genelde episkopos yapmaktadır, bu da bu sırrın kilise bağlarını pekiştirdiğini gösterir.

 

1319 Akıl çağına ulaşmış Güçlendirme sırrını almaya aday kişi önce inancını belirtmeli, arınmış olmalı, bu sırrı almaya niyetli olmalı, ve dünya işlerinde ve Kilise’de Mesih’in tanığı ve öğrencisi olma sorumluluğunu üzerine alma hazırlığı yapmış olmalıdır.

 

1320 Güçlendirme sırrı töreninin temelini kutsal yağın adayın alnına sürülmesi oluşturur (Doğuda başka organların üzerine de sürülür), töreni yöneten elini adayın üzerine koyarak belirli sözler söyler: Roma ritinde “Kutsal Ruh’un armağanını al” denir; Bizans ritinde ise “Kutsal Ruh’un armağan mührü” denir.

 

1321 Güçlendirme sırrı töreni Vaftizden ayrı yapıldığında, bu sırrın Vaftizle olan bağıntısını belirtmek için vaftizle üzerine alınan taahhütler yenilenir. Güçlendirme sırrının Efkaristiya ayini sırasında yapılması Hıristiyanlığa girişteki sırların birliğinin altını çizer.

 

3. KONU

 

Efkaristiya sırrı

 

1322 Kutsal Efkaristiya Hıristiyanlığa girişi tamamlar. Vaftizle soylu rahiplik onuruna yükseltilenler, Güçlendirme Sırrı ile Mesih’e daha derinden benzerler, Efkaristiya aracılığıyla da Rab’bin kurbanına bütün cemaatle birlikte katılırlar.

 

1323 “Kurtarıcımız, son yemekte, tutuklandığı gece, Haç üzerindeki kurbanının yeniden gelinceye dek yüzyıllar boyunca sürmesi için ve sevgili Eşi Kilise’nin kendi ölümünü ve dirilişini anması için Etinin ve Kanının Efkaristiya kurbanını kurdu. Efkaristiya Sırrı, sevgi sırrıdır, birlik işaretidir, sevgi bağıdır, Mesih’in yiyecek olarak alındığı Paskalya sofrasıdır, ruhun nurla dolduğu gelecekteki mutluluğun bize verileceğini gösteren bir güvencedir.”1

 

I. Efkaristiya -

   Kilise yaşamının temeli ve doruk noktası

 

1324 Efkaristiya “tüm Hıristiyan yaşamının kaynağı ve doruk noktasıdır”2. “Tüm öteki sırlar, aynı zamanda Kilise’deki dini görevlerin hepsi Efkaristiya’ya bağlıdır ve onun tarafından düzenlenir. Zira kutsal Efkaristiya Kilise’nin tinsel hazinesine kısacası bizim Paskalyamız olan Mesih’in kendisine sahiptir.”3

 

1325 “Tanrı’yla ve Tanrı’nın Halkı ile birlik içinde yaşamak Kilise’yi Kilise yapar, Efkaristiya da bunlara anlam verir ve bunları gerçekleştirir. Efkaristiya’da Tanrı’nın dünyayı Mesih’te kutsallaştırdığı eylemin doruk noktası ve insanların Kutsal Ruh’ta Mesih’e ve onun aracılığıyla Baba’ya yaptıkları kült bulunur.”4

 

1326 Son olarak da, Efkaristiya töreni ile bizler gökteki litürjiyle birleşiyor ve Tanrı’nın herkeste bütünüyle olacağı sonsuz yaşama önceden sahip oluyoruz.1

 

1327 Kısacası, Efkaristiya imanımızın hem toplamı hem de özetidir: “Bizim düşünce tarzımız Efkaristiya’ya uyum sağlar, Efkaristiya da karşılık olarak bizim düşünce tarzımızı onaylar.”2

 

II. Bu Kilise sırrının adı nedir?

 

1328 Bu sırrın bitmez zenginliği, ona verilen değişik adlarla ifade edilir. Bu adların her biri Efkaristiya’nın bazı görünümlerini anımsatır. Ona şu adlar verilir:

 

Bu sırra Efkaristiya denir, çünkü Tanrı’ya olan şükran borcudur. Eucharistein (Lk 22, 19; 1 Kor 11, 24) ve eulogein (Mt 26, 26; Mar 14, 22) sözcükleri özellikle yemek sırasında Yahudilerin Tanrı’nın eserleri, yaratılış, kurtuluş, kutlulaşma için kullandıkları şükran dileklerini gösterir.

 

1329 İsa’nın acı çekmeden önce havarileriyle yediği son yemek ve Kuzu’nun yüce Kudüs’te yiyeceği düğün şöleninin3 önceden bildirilmesi söz konusu olduğundan buna Rab’bin sofrası4 denir.

 

Ekmeğin bölünmesi denir, çünkü bu rit, Yahudilerin sofralarına özgü bir şeydir, bu rit İsa tarafından özellikle son yemekte,5 sofranın sahibi olarak6 ekmeği alıp kutsadıktan sonra dağıtmasıyla ortaya çıktı. Öğrencileri onu dirildikten sonra bu hareketinden tanıyacaktır.7 Bu ekmek bölme geleneği ilk Hıristiyanların toplantılarında da sürdürüldü.8 Bu şu demektir, bölünmüş biricik ekmekten, yani Mesih’i yiyen, Onunla ilişkiye girerek Onunla tek bir beden olmuş olur.9

 

Efkaristiya toplantısı denir, (synaxis) çünkü Efkaristiya Kilise’nin görünen ifadesi olan, inanlıların toplandıkları zaman yaptıkları Efkaristiya ayinidir.10

 

1330 İsa’nın acılarının ve dirilişinin anısı.

 

Kutsal Kurban denir, çünkü Kurtarıcı Mesih’in biricik kurbanını güncelleştirir ve Kilise’nin sunağını içerir; ya da ayinin kutsal kurbanı, “övgü kurbanı”11 (İbr 13, 15), tinsel kurban,1 arı ve kutsal kurban2 denir, zira bu Eski Antlaşmada’ki tüm kurbanları aşar ve tamamlar.

 

Kutsal ve Tanrısal litürji denir, zira Kilise’nin tüm litürjisi merkezini ve ifadesini en yoğun biçimde bu sırrın töreninde bulur; aynı anlamda buna Kutsal gizler töreni de denir. Buna aynı zamanda Çok Kutsal Sır da denir, çünkü o sırların sırrıdır. Kutsal dolapta bulunan ekmek ve şaraba bu ad verilir.

 

1331 Komünyon denir, zira bu sır aracılığıyla Mesih’le birleşerek tek bir beden3 oluşturmak için onun Etine ve Kanına katılırız. Ona kutsal nesneler de denir (ta hagia; sancta)4 -havarilerin inanç ilkelerinde sözü edillen “azizlerin komünyonu” anlamında- meleklerin ekmeği, göksel ekmek, ölümsüzlük ilacı5 hastalara verilen son şaraplı ekmek…

 

1332 Kutsal Ayin denir, çünkü içinde esenlik gizinin gerçekleştiği litürjidir, bu ayin inananların günlük yaşamlarında Tanrı iradesini yerine getirmek üzere gönderilmeleri (mission) ile son bulur.

 

III. Esenlik düzeninde Efkaristiya

 

Ekmek ve şarap işaretleri

 

1333 Efkaristiya töreninin orta bölümünde ekmekle şarap vardır, bunlar Mesih’in sözleriyle ve Kutsal Ruh’un çağrılmasıyla Mesih’in Eti ve Kanı’na dönüşürler. Kilise İsa’ya sadık kalarak, Onun anısına, o tekrar gelinceye dek Onun yaptıklarını yapmaya devam etmektedir, İsa acı çekeceği günün arifesinde “Ekmeği aldı…” “şarapla dolu kâseyi aldı…”. Ekmekle şarap gizemli bir şekilde Mesih’in Eti ve Kanı olduğunda yaratılışın iyi bir şey olduğunu göstermeye devam ederler. Böylece, şarapla ekmeğin Tanrı’ya sunulması sırasında, Yaradan’a ekmek ve şarabın6 “insan emeğinin ürünü” olmasından dolayı şükrederiz, ama daha da önce Yaradanın armağanları olarak “toprağın ürünü” “Bağın ürünü” olmasından dolayı. Kilise bunu, kral ve rahip olan Melkisedek’in “ekmek ve şarabı ortaya getirerek” (Tek 14, 18) kendisini sunduğu sunağın bir önbelirtisi olarak görür.7

 

1334 Eski Antlaşma’da, insanlar Yaradan’a şükranlarını belirtmek amacıyla toprağın ürünleri arasından ekmekle şarabı kurban olarak sunarlardı. Ancak Çıkış Kitabı’nda bunun yeni bir anlamı olduğu belirtiliyor: Yahudiler, Hamursuz Bayramı’nda her yıl Mısır’dan kurtuluşlarının anısına mayasız ekmek yerler; çöldeki manna’nın anısı İsraillilere daima Tanrı’nın Sözü olan ekmekle yaşadıklarını anımsatacaktır.1 Son olarak da her günkü ekmek vadedilen toprakların ürünüdür, Tanrı’nın vaatlerine sadık olduğunu gösteren bir güvencedir. “Kutsama kâsesi” (1 Kor 10, 16) Yahudilerin Hamursuz Bayramı’ndaki yemek sonunda, şarabın şenliğine Kudüs’ü yeniden kuracak Mesih bekleyişi olan bir ahret boyutu katar. İsa Efkaristiya’yı kurarken ekmek ve kâsenin kutsanmasına yeni ve kesin bir anlam verdi.

 

1335 Ekmeklerin çoğaltılması mucizesi kalabalığı doyurmak için İsa’nın ekmeği kutsayıp, bölüp havarileri aracılığıyla dağıtması Efkaristiya’sının bu biricik ekmeğinin bolluğunu önceden gösteriyor.2 Kana’da suyun şaraba dönüşmesi mucizesi3 İsa’nın şimdiden yüceltileceği Saati belirtiyor. Baba’nın Krallığında inananların Mesih’in Kanına dönüşen yeni şaraptan4 içecekleri düğün şöleninin gerçekleşeceğini gösteriyor.

 

1336 Efkaristiya’nın ilk kez bildirilmesi, İsa’nın acı çekeceğini bildirmesi nasıl havarileri ezip utandırdıysa aynı şekilde de böldü: “Bu söz çok çetindir! Bunu kim dinleyebilir?” (Yu 6, 60). Efkaristiya ve Haç, bunlar insanı doğru yoldan çıkarabilir. Bu aynı giz bölünme nedeni olmaya devam ediyor. “Siz de mi, ayrılmak istiyorsunuz?” (Yu 6, 67): İsa’nın bu sorusu yüzyıllar boyunca yankılandı durdu, “ebedi yaşam sözlerine” yalnız kendisinin sahip olduğunu ortaya çıkaran sevgisine bir çağrıdır bu (Yu 6, 68) ve Efkaristiya’sını inançla kabul etmek kendisini kabul etmek demektir.

 

Efkaristiya’nın kuruluşu

 

1337 İsa kendininkileri sonuna kadar sevdi. Bu dünyadan gitme ve Babasına geri dönme zamanının geldiğini anladığında, yemek sırasında onların ayaklarını yıkadı ve onlara birbirlerini nasıl seveceklerini gösterdi.5 Onlara bu sevginin bir güvencesini bırakmak, kendininkilerden hiçbir zaman uzaklaşmamak ve onları Paskalyasına katmak için, ölümünün ve dirilişinin anısına Efkaristiya’yı kurdu ve havarilerini “Yeni Antlaşma’nın rahipleri kılarak”1 onlara, bunu yeniden gelişine dek yapmalarını buyurdu.

 

1338 Sinoptik üç İncil ile Paulus, Efkaristiya’nın nasıl kurulduğunu bize aktardılar; aynı zamanda Yuhanna Kafarnahum’daki sinagogda İsa’nın Efkaristiya’nın kuruluşunu hazırlayan sözlerini aktarıyor: İsa kendisini gökten inen yaşam ekmeği olarak nitelendiriyor.2

 

1339 İsa daha önce Kafarnahum’da söylediklerini, havarilerine Etini ve Kanını verme sözünü yerine getirmek için Fısıh zamanını seçti.

 

Fısıh kurbanının kesilmesi gereken Mayasız Ekmek bayramı geldi. İsa, Petrus’la Yuhanna’yı şu sözlerle önden gönderdi: “Gidin Fısıh yemeğini yiyebilmemiz için hazırlık yapın.” Gidip Fısıh yemeği için hazırlık yaptılar. Yemek saati gelince İsa, havarileriyle birlikte sofraya oturdu ve onlara şöyle dedi: “Ben acı çekmeden önce Fısıh yemeğini sizinle birlikte yemeyi çok arzulamıştım. Size şunu söyleyeyim, Fısıh yemeğini, Tanrı’nın Egemenliğinde yetkinliğe erişeceği zamana dek, bir daha yemeyeceğim.” Sonra eline ekmeği aldı, şükrettikten sonra ekmeği böldü ve havarilerine şöyle diyerek verdi: “Alın ve yiyin bu sizin için feda edilecek benim etimdir. Beni anmak için böyle yapın.” Aynı şekilde, yemekten sonra kâseyi alıp şöyle dedi: “Bu kâse sizin uğrunuza akıtılan kanımla gerçekleşen Yeni Antlaşma’dır”3 (Lk 22, 7-20).

 

1340 Fısıh yemeği sırasında İsa havarileriyle son yemeğini yerken Yahudi Fısıh bayramına nihai anlamını verdi. Gerçekten de İsa’nın ölümüyle ve dirilişiyle Babasına geçişi, yani yeni Paskalya, Son Yemek’te öne alınmış ve Efkaristiya’da kutlanmıştır, bu Yahudi Fısıh’ını tamamlamakta ve Tanrı’ nın Egemenliğindeki Kilise’nin son Paskalyasını önceden bildirmektedir.

 

“Bunu beni anmak için yapın”

 

1341 İsa’nın “yeniden gelene dek” kendi davranışlarının ve sözlerinin yinelenmesi üstüne verdiği buyruk, sadece İsa’yı ve yaptıklarını anmayı gerektirmez. Ayrıca İsa’nın halefleri ve havarileri aracılığıyla, Mesih’in, yaşamının, ölümünün dirilişinin ve Baba’nın yanında arabuluculuğunun anısına litürjik bir kutlamayı da gerektirir.

 

1342 Kilise başlangıçtan beri İsa’nın buyruğuna sadık kaldı. Kudüs Kilisesi’nde şöyle yazar:

 

Bunlar kendilerini havarilerin öğretmesine, kardeşçe birliğe, ekmeği bölmeye ve duaya adadılar. (…) Her gün tek bir yürekle Tapınakta toplanmaya devam ediyor, evlerinde de ekmek bölüp içten bir sevinç ve sadelikle yemek yiyorlardı (Hİ 2, 42-46).

 

1343 Özellikle “haftanın ilk günü”, yani pazar günü, İsa’nın dirildiği günde, Hıristiyanlar “ekmek bölmek” için bir araya geliyorlardı (Hİ 20, 7). O günden bugüne Efkaristiya kutlaması yaygınlaştı, öyle ki günümüzde Kilise’nin her yanında aynı temel yapısıyla buna rastlıyoruz. Efkaristiya Kilise yaşamının merkezi olmaya devam ediyor.

 

1344 “İsa’nın yeniden gelişine kadar” İsa’nın Paskalya gizini bildiren kutlamalar üstüne kutlamalar yapıldı (1 Kor 11, 16), Tanrı halkı da “Haçın dar kapısından”1 göksel sofraya doğru, Tanrı’nın Egemenlik sofrasında bütün seçilmişler toplanıncaya dek ilerlemeye devam ediyor.

 

IV. Efkaristiya ayini

 

Her çağın missa ayini

 

1345 Daha II. yüzyılda Din şehidi Aziz Justinus’un Efkaristiya töreni ile ilgili bize bıraktığı yazılar bulunuyor. Bu usuller günümüze kadar aynen kalmıştır. 155 yıllarına doğru Dindar Antonin (138-161) putperest imparatora, Hıristiyanların ne yaptıklarını bakın nasıl anlatıyor:

 

Güneş adını alan günde toplantı yapılır. Kentte ya da köyde yaşayanlar aynı yerde bir araya gelirler.

 

Havarilerin anıları veya zaman yeterli ise, Peygamberlerin metinleri okunur.

 

Sonra, okuyan kişi okumasını bitirdiğinde toplantıyı yöneten, güzel davranışları izlemeyi öneren ve yüreklendiren bu güzel şeyler üzerine bir konuşma yapar.

 

Bundan sonra hepimiz ayağa kalkıp ebedi esenliği elde etmek amacıyla, yaşamımızla ve davranışlarımızla buyruklara sadık kalabilmek için gerek kendimiz gerekse başkaları için dua ederiz.

 

Dualar sona erdiğinde birbirimizi öperiz.

 

Sonra kardeşleri yöneten kişiye ekmek ve içinde su ile şarap karışımı olan bir kâse getirirler.

 

O zaman toplantıyı yöneten onları alıp havaya kaldırarak evrenin Babasına Oğul’un ve Kutsal Ruh’un adıyla övgü ve şükranlarını sunar ve bu armağanlara layık görüldüğümüzden dolayı uzun uzun şükreder (Yunanca: ökaristiyan).

 

Şükran duasını ve övgüleri bitirdikten sonra orada hazır bulunanlar “amin” derler.

 

Töreni yöneten şükran duasını yaptıktan ve halk buna cevap verdikten sonra diyakosların eli ile hazır bulunanlara “efkaristiyalaşmış” ekmek, şarap ve su verilir ve törene katılmayanlara da bunlardan gönderilir.1

 

1346 Efkaristiya töreni yüzyıllardan beri bozulmadan gelen bir temel yapıya göre cereyan etmektedir. Efkaristiya töreni temel bir birlik oluşturan iki büyük anda cereyan etmektedir.

 

- Tanrı sözü litürjisi, okumalarla, vaaz ve evrensel dualarla yapılan toplantı.

- Efkaristiya litürjisi, kısacası ekmek ve şarabın sunulması, büyük şükran duasının yapılması ve Komünyon.

 

Tanrı sözü litürjisi ile Efkaristiya litürjisi “tek ve aynı kültü”2 oluşturur; gerçekten de Efkaristiya’da bizler için kurulan sofra hem Tanrı’nın sözü hem de İsa’nın Bedenidir3.

 

1347 Bu, dirilen İsa’nın havarileriyle birlikte yediği Paskalya yemeği değil midir? Yolda yürürlerken onlara Kutsal Kitapları açıklıyordu, sonra onlarla birlikte sofraya oturup “Ekmeği eline aldı, kutsadı, böldü ve onlara verdi”4.

 

Ayin düzeni

 

1348 Herkes bir araya gelir. Hıristiyanlar Efkaristiya ayini için bir yerde toplanırlar. Efkaristiya’nın başı İsa’nın kendisidir. O Yeni Antlaşma’nın başrahibidir. Her Efkaristiya ayinini görünmeden yöneten kendisidir. Episkopos ya da papaz Onu temsilen (Baş-Mesih’in kişiliğinde davranarak) toplantıyı yönetir, okumalardan sonra söz alır, sunguları kabul eder ve Efkaristiya’yla ilgili duaları okur. Ayinde herkesin bir görevi vardır, herkes ayine kendine göre; okumalar yaparak sungular sunarak, Komünyon dağıtarak ve orada hazır bulunan tüm topluluk Amin diyerek katılır.

 

1349 Tanrı sözü litürjisi “peygamberlerin yazılarını”, kısacası Eski Antlaşma’yı ve “Havarilerin anılarını”, kısacası İnciller ve Mektupları içerir; topluluğu Tanrı Sözüne ve onun uygulanmasına isteklendiren vaazdan1 sonra insanlar için dua etmeye sıra gelir. Havari Paulus’un dediğine göre: “Her şeyden önce şunu öğütlerim: … krallar ve tüm yüksek yöneticiler dahil, bütün insanlar için dilekler sunulsun, dualar, yakarışlar ve şükürler edilsin” (1 Tim 2, 1-2).

 

1350 Tanrı’ya kurban sunma: O sırada, Mesih adına papaz tarafından Efkaristiya kurbanında sunulacak, Mesih’in eti ve kanına dönüşecek ekmek ve şarap bazen törenle sunak yerine getirilir. Bu, “ekmeği ve kâseyi eline alan” Mesih’in Son Yemek’teki hareketinin aynısıdır. “Bu kurbanı, yaratılışından gelen şükran duygularıyla Kilise, yalnız ve arı bir şekilde Yaradan’a sunar.”2 Kurbanın sunak yerinde sunulması Melkisedek’in hareketini üzerine alır ve yaratıcının armağanlarını Mesih’in ellerine emanet eder. İsa, kurbanında, insanların kurban sunma girişimlerinin tümünü yetkinliğe ulaştırır.

 

1351 Hıristiyanlığın başından beri, Hıristiyanlar Efkaristiya kurbanı için ekmek ve şarabın yanı sıra ihtiyaç içinde olanlarla paylaşmak amacıyla armağanlarını da beraberlerinde getirirlerdi. Para yardımı toplama3 adeti hep günceldi, bu bizleri zenginleştirmek için yoksulluğu kabul eden Mesih’i örnek almamızı bize esinler:4

 

Zengin olanlar, isteyenler, istedikleri miktarda bağışta bulunurlar; toplananlar yönetene teslim edilir ve o da öksüzlere, dullara, hastalıktan ya da başka nedenden dolayı muhtaç durumda olanlara ve hapiste yatanlara ve başka yerden gelen hacılara yardım eder. Kısacası yöneten tüm muhtaç olanlara yardımcı olur.5

 

1352 Anaphora (önyinelem): Efkaristiya duasıyla birlikte, şükran ve sunma duası ile ayinin doruk noktasına ya da kalbine gelmiş oluruz:

 

Ayinin Giriş bölümünde Kilise Baba’ya, Mesih aracılığıyla, Kutsal Ruh’ta bütün yaptıkları için, yaratılış, kurtuluş ve kutlulaştırma için şükreder. Bütün cemaat bu övgüsünü üç kez kutsal olan Tanrı’ya bütün azizler ve meleklerle, cennetteki Kilise’nin sürekli övgüsüne katarak ilahilerle söyler.

 

1353 Epiklesis bölümünde Kilise, Baba’dan Kutsal Ruh’un gücüyle Mesih İsa’nın Bedeni ve Kanına dönüşmesi için ve Efkaristiya kurbanına katılanların tek bir beden ve tek bir ruh olması için Kutsal Ruh’unu (ya da kutsama gücünü)1 göndermesini ister, (bazı geleneksel litürjilerde epiklesis anamnesis’ten sonra gelir).

 

Efkaristiya’yı tesis ederken Mesih’in söylediği sözlerin ve yaptığı hareketlerin ve Kutsal Ruh’un gücü sayesinde ekmek ve şarap, Mesih’in haç üzerindeki kurbanına, Mesih’in Bedeni ve Kanına dönüşür.

 

1354 Bunu izleyen anamnesis’te ise Kilise Mesih İsa’nın acılarını, dirilişini ve yeniden görkemle geleceğini anar; Baba’ya bizi kendisiyle barıştıran Oğlunun kurbanını sunar.

Şefaatler’de ise Kilise Efkaristiya kurbanının gökteki ve yeryüzündeki Kilise ile birlikte yani yaşayanlarla ve ölülerle birlikte, Kilise’nin çobanları Papa, episkoposlar ve Kilise’nin hizmetinde bulunan papaz ve diyakoslarıyla ve bütün dünyadaki Kiliselerde bulunan episkoposlarla birlikte kutlandığını ifade eder.

 

1355 Ayinin ekmek bölünmesinden ve Rab’bin duasından sonra gelen Komünyon bölümünde Hıristiyanlar “Gökten gelen ekmeği” ve “esenlik kâsesini”, “dünyanın yaşamı için kendisini feda eden” (Yu 6, 51) Mesih’in Bedenini ve Kanını alırlar.

 

Eskilerin deyimiyle efkaristiyalaşmış bu ekmek ve şaraba yani “bu yiyeceğe Efkaristiya diyoruz, öğretilen gerçeğe inanmayan, günahlarının bağışlanması ve yeniden doğmak için vaftiz olmamış ve Mesih’in buyruklarına uygun bir şekilde yaşamayan biri bunu alamaz”2.

 

V. Efkaristiya kurbanı: Şükran duası, anısı, mevcudiyeti

 

1356 Hıristiyanlar, Hıristiyanlığın başlangıcından beri Efkaristiya’yı, değişik devreler ve litürjilerde bile özünde değişmeden kutluyorlarsa, bu, Rab’bin acı çekeceği günün arifesinde verdiği “Bunu benim anıma yapın” (1 Kor 11, 24-25) buyruğuna sadık kalmalarındandır.

 

1357 Rab’bin bu buyruğunu kurbanının anısını kutlayarak yerine getiriyoruz. Bunu yaparken Baba’ya, kendisinin bize vermiş olduğu Kutsal Ruh’un gücü ve Mesih’in sözleri sayesinde Mesih’in Bedeni ve Kanı’na dönüşen Yaratılış armağanlarını, ekmek ve şarabı sunuyoruz: Mesih bu sayede gerçekten ve gizemli bir biçimde Efkaristiya’da hazır kılınmış olur.

 

1358 Öyleyse Efkaristiya’yı şu şekilde ele almalıyız:

 

-Baba’ya sunulan övgü ve şükran olarak;

-Mesih’in ve Bedeni’nin, Kilisenin anısına sunulan kurbanı olarak;

-Mesih’in Sözü ve Ruhu aracılığıyla oluşmuş Mesih’in varlığı olarak.

 

Baba’ya sunulan övgü ve şükran

 

1359 Efkaristiya Mesih’in Haç üzerinde gerçekleştirmiş olduğu bizim esenlik sırrımızdır, ayrıca Tanrı’nın yarattıkları için ona sunulan övgü ve şükran kurbanıdır. Efkaristiya kurbanında, Tanrı tarafından sevilen tüm yaratılış Mesih’in ölümü ve dirilişi aracılığıyla Baba’ya sunulmaktadır. Kilise Mesih aracılığıyla, Tanrı’nın yaratılışta ve insanlıkta yaptığı bütün iyi, güzel ve haklı şeyler için övgü ve şükran kurbanını sunabilmektedir.

 

1360 Efkaristiya Baba’ya sunulan bir şükran kurbanıdır, Kilise’nin Tanrı’ya, yaratılışta, kurtuluşumuzda ve kutlulaşmamızda gerçekleştirdiği bütün iyilikleri için memnuniyetini ifade ettiği bir şükrandır. Efkaristiya her şeyden önce “şükran borcu” demektir.

 

1361 Efkaristiya aynı zamanda Kilise’nin bütün yaratılış adına Tanrı’ya övgüler sunduğu bir övgü kurbanıdır. Bu övgü kurbanı ancak Mesih aracılığıyla mümkündür: Mesih Hıristiyanları kendi kişiliğine, kendi övgüsüne ve kendi aracılığına birleştirir, öyle ki Baba’ya sunulan övgü kurbanı Mesih aracılığıyla ve Onunla birlikte ve Onda kabul edilmek üzere sunulur.

 

Mesih ve Bedeni olan Kilise’nin anısına sunulan kurban

 

1362 Efkaristiya Mesih’in Paskalyasının anısıdır, Bedeni olan Kilise’nin litürjisinde Onun biricik kurbanının güncelleşmiş sırlı adağıdır. Efkaristiya ile ilgili tüm dualarda, Efkaristiya’nın kuruluşundaki sözlerden sonra anamnesis ya da anısal diye adlandırılan duayı buluyoruz.

 

1363 Kutsal Kitap’taki anlamına göre anı sadece geçmişteki olayları hatırlamak değildir, ayrıca Tanrı’nın insanlar için gerçekleştirdiği harikaları dile getirmektir.1 Bu olayların litürji olarak kutlanmasıyla, bu olaylar bir bakıma güncelleşmiş ve mevcut olmuş olur. İsrail Mısır’daki esaretten kurtuluşunu işte bu şekilde anlıyor: Paskalya her kutlandığında, Çıkış Kitabındaki olaylar inananların belleğine, onlar da yaşamlarını buna uydursunlar diye hatırlatılır.

 

1364 Anı Yeni Antlaşma’da yeni bir anlam kazanır. Kilise Efkaristiya kurbanını kutladığında, Mesih’in Paskalya’sını anmış olur ve mevcut kılınır: Mesih’in Haç üzerinde ilk ve son kez sunmuş olduğu kurban güncelliğini daima korur:2 “Paskalyamız olan Mesih’in Haç üzerindeki kurbanı sunak yerinde her defasında kutlandığında kurtuluşumuzun işlemi tekrar edilmiş olur.”3

 

1365 Çünkü Efkaristiya Mesih’in Paskalyasının anısı olduğundan, bir kurbandır. Efkaristiya’nın kurban olma niteliği Efkaristiya’nın kuruluşunda söylenmiş sözlerle ortaya konulmuştur: “Bu sizin uğrunuza feda edilen benim bedenimdir” ve “Bu kâse, sizin uğrunuza akıtılan kanımla gerçekleşen Yeni Antlaşma’dır” (Lk 22, 19-20). Mesih Efkaristiya’da Haç üzerinde bizim uğrumuza feda ettiği aynı bedeni, günahların bağışlanması için birçokları uğruna akıtılan aynı kanı (Mt 26, 28) vermektedir.

 

1366 Efkaristiya bir kurbandır, çünkü Haç kurbanını (mevcut kılmakta) temsil etmektedir, çünkü onun anısıdır, çünkü onun meyvesidir:

 

Tanrımız ve Rabbimiz Mesih, Tanrı Babasına kendisini ilk ve son kez olmak üzere sundu, Haç sunak yerinde aracı olup ölerek insanları ebediyen kurtardı. Bununla birlikte, ölümü, Onun rahipliğine son vermediği gibi (İbr 7, 24. 27), sevgili Eşi olan Kilise’ye de gözle görülür bir kurban bırakmak istedi (insan doğasının istediği gibi), burada Haç üzerinde bir kez gerçekleşen kanlı kurban temsil edilecek ve anısı sonsuza dek sürecektir (1 Kor 11, 23), ve onun esenlikli etkisi her gün işlediğimiz günahları temizlemeye yarayacaktır.4

 

1367 Mesih’in kurbanı ile Efkaristiya kurbanı tek bir kurbandır: “O zamanlar Haç üzerinde kendisini sunmuş olanla, şimdi papazların yönetiminde sunulan aynı ve tek bir kurbandır. Sadece kurbanı sunma yöntemi değişiktir”: “Ayin sırasında gerçekleşen bu Tanrısal kurbanda, Haç sunak yerinde bir kez kanlı bir biçimde kendisini sunmuş bu aynı Mesih, kansız bir şekilde bulunur ve kurban edilir.”1

 

1368 Efkaristiya aynı zamanda Kilisenin kurbanıdır. Mesih’in Bedeni olan Kilise, Liderinin sungusuna katılır. Onunla birlikte, kendisini de tamamiyle sunar. Bütün insanlar için Baba’nın yanındaki aracılığında birleşir. Efkaristiya’da, Mesih’in kurbanı, Bedeninin üyelerinin de kurbanı olmuş olur. İnananların yaşamı, övgüleri, acıları, duaları, çalışmaları Mesih’inkilerle ve Onun tam sungusuyla birleşir, böylelikle yeni bir değer kazanır. Sunak yerindeki Mesih’in mevcut kurbanı tüm Hıristiyan kuşaklara Onun sungusuna katılma imkânı vermiş olmaktadır.

 

Katakomblarda, Kilise çoğu zaman kolları iyice açılmış dua eden bir kadın olarak gösterilmiş. Mesih nasıl kolları açık durumda Haç üzerinde gerilmişse, Kilise de Onun aracılığıyla, Onunla birlikte ve Onda bütün insanlar için kendini sunar ve onlar için aracı olur.

 

1369 Bütün Kilise Mesih’in aracılığına ve kurbanına katılır. Evrensel Kilise birliğinin hizmetkârı ve simgesi olarak kabul edilen Kilise’deki Petrus’un başkanlığını üzerine almış olan Papa her Efkaristiya kutlamasına katılır. Episkopos kendi bölgesindeki Efkaristiya’dan sorumludur, hatta bir papazla temsil edilmiş olsa bile; adı ayinde, diyakosların hazır bulunmalarında ve papazların ortasında yerel Kilisenin başkanı olarak anılır. Cemaat kendisi için ve kendisi ile birlikte Efkaristiya kurbanını sunan bütün Kilise hizmetlileri için de şefaat diler:

 

Sadece episkopos ya da onun tayin ettiği biri tarafından yapılan Efkaristiya kurbanı yasal kabul edilmelidir.2

 

Tek Arabulucu Mesih’in kurbanı ile birleşmiş, bütün Kilise adına Efkaristiya’da papazların eliyle kansız ve sırlı bir şekilde İsa’nın yeniden gelişine dek sunulan Hıristiyanların tinsel kurbanları papazların yönetiminde gerçekleşir.3

 

1370 Mesih’in sungusuna yalnız hâlihazırda bu dünyada olanlar değil, şimdiden cennette olanlar da katılır; Kilise, Meryem Ana ile birlikte ve Onun anısına, aynı zamanda bütün aziz ve azizeler için Efkaristiya kurbanını sunar. Efkaristiya’ da Kilise, Meryem Ana ile birlikte sanki Haçın dibinde imiş gibi Mesih’in aracılığına ve sungusuna katılmış olur.

 

1371 Efkaristiya kurbanı, “Mesih’te ölmüş ve tam olarak arınmamış”1 ölen Hıristiyanlar için, Mesih’in ışığına ve huzuruna girsinler diye sunulur:

 

“Bu bedeni istediğiniz yere gömün! Onun için kaygılanmayın! Sizden istediğim bir tek şey var, nerede olursanız olun Rab’bin sofrasında beni hatırlayın.”2

Sonra, (anaphora’da) ölmüş papazlar ve episkoposlar için, özellikle bizden önce ölmüş olanlar, onların ruhları için yakarmanın büyük yararı olacağına inanarak, günahkâr olmuş olsalar bile uykuya dalmış olanlar için yakarışlarımızı sunmakla günahlarımız için kurban edilen Mesih’i sunarak onlar ve bizim için Tanrı’nın insanların dostu ve yardımcısı olmasını sağlamış oluruz.3

 

1372 Augustinus Efkaristiya’da kutladığımız Kurtarıcımızın kurbanına tam olarak katılmamızı teşvik eden bu doktrini çok güzel özetlemiş:

 

Kurtulmalık ödeyerek özgürlüğüne kavuşturulmuş bu bütün kent, yani azizler topluluğu ve cemaat, bizleri büyük bir Liderin bedeni yapmak amacıyla, köle kılığında bizler için acı çekerek kendini feda etmeye kadar götürmüş Baş Rahip tarafından evrensel bir kurban olarak Tanrı’ya sunulmuştur. (…) Hıristiyanların kurbanı böyledir: “Mesih’te bir bedeniz ve birbirimizin üyesiyiz” (Rom 12, 5). Bu kurbanı da Kilise Hıristiyanlar tarafından çok iyi bilinen sunak yerinde sürekli bir biçimde tekrar etmeye devam ediyor, Hıristiyanlar çok iyi bilirler ki, Kilise’nin orada sunduğu şey aslında kendisidir.4

 

Sözlerinin ve Kutsal Ruh’un gücüyle Mesih’in orada hazır bulunması

 

1373 “Ölmüş, üstelik dirilmiş olan Mesih İsa, Tanrı’nın sağında oturmakta ve bizim için aracılık etmektedir” (Rom 8, 34), Mesih Kilisesinde değişik şekillerde hazır bulunmaktadır:5 Sözlerinde, Kilisesinin duasında, “Nerede iki ya da üç kişi benim adımla toplanırsa...” (Mt 18, 20) orada, yoksullarda, hastalarda, tutuklularda (Mt 25, 31-46), kurmuş olduğu sırlarda, ayindeki kurbanda ve ayini yönetenin kişiliğinde. Ama “en çok olarak da Efkaristiya’daki ekmek ve şarapta mevcuttur”1.

 

1374 Mesih’in Efkaristiya’daki ekmek ve şarapta hazır bulunması olayı tektir. Gerçekte İsa Efkaristiya’yı “tinsel yaşamanın en üstün noktası ve tüm Kilise sırlarının amacı olarak bütün Kilise sırlarının en üstüne çıkarıyor”2. Efkaristiya sırrında “Rabbimiz Mesih İsa’nın Tanrılığı ve ruhu ile birlikte Bedeni ve Kanı bulunuyor, kısacası bütün Mesih, tam olarak Efkaristiya’da bulunuyor demektir”3. “Bu mevcudiyete ‘reel’ deniyor, bununla sanki öteki mevcudiyetler gerçek değilmiş gibi bir izlenim uyandırılmak istenmiyor, ama maddi olduğu için buna en üstün derecede mevcudiyet deniyor, onun sayesinde gerçek Tanrı ve gerçek insan olan Mesih bütünüyle bizler için mevcut durumda oluyor.”4

 

1375 Ekmeğin ve şarabın Mesih’in Etine ve Kanına dönüşmesiyle Mesih bu sırda mevcut oluyor. Kilise’nin, Kutsal Ruh’un gücü ve Mesih’in Sözlerinin etkisinin bu dönüşümü gerçekleştireceğine olan inancına Kilise Babaları tamamen katılıyorlar. A. Yuhanna Krisostomos şöyle diyor:

 

Sunulan ekmekle şarabın Mesih’in Eti ve Kanına dönüşmesi olayını insan gerçekleştirmiyor, bunu gerçekleştiren bizim için Haça gerilen Mesih’in kendisidir. Mesih’i temsil eden papaz, bu sözleri söylüyor, ama o sözlerden çıkan etkinlik ve nur Tanrı’dan geliyor. Mesih, “Bu benim Etimdir” diyor. Bu sözler sunulan ekmek ve şarabı dönüştürmektedir.5

 

Az. Ambrosius bu dönüşüm konusunda şöyle diyor:

 

Şuna kesin olarak inanalım ki, bu doğal bir oluşum değildir, kutsama sonucu olan bir şeydir, çünkü kutsamanın gücü doğadan üstündür, çünkü kutsama ile doğanın kendisi değişmiş olmaktadır. (…) Mesih’in sözü, var olan şeyleri hiçten yaratan bu söz, mevcut olan şeyleri olmadığı bir şeye dönüştüremez mi? Nesneleri ilk haline sokmak onları değiştirmekten daha zor değildir.6

 

1376 Trento Konsili bu konudaki Katolik inancını şu şekilde özetliyor: “Kurtarıcımız Mesih İsa ekmek şeklinde sunduğu şeyin aslında kendi Eti olduğunu söylediğinden, Konsil’in yeniden ele aldığı bu inanca Kilise hep arka çıkmıştır: Efkaristiya sırrında Ekmek ve şarap dönüşüme uğrayarak, ekmeğin bütün tözü Rabbimiz Mesih İsa’nın Etine ve şarabın tözü de Mesih İsa’nın Kanına dönüşür; bu dönüşüme Katolik Kilisesi haklı olarak transsubstantiation1 (madde dönüşümü) diyor.

 

1377 Mesih İsa’nın Efkaristiya’daki varlığı ekmek ve şarabın maddi yanı korunduğu sürece onlarda bulunmaya devam eder. Mesih İsa bütünüyle ekmek ve şarabın her birinde bulunur, öyle ki ekmeğin bölünmesi Mesih’i bölmez.2

 

1378 Efkaristiya kültü. Ayin litürjisinde, bizler ekmek ve şarap görünümü altında Mesih İsa’nın gerçekten var olduğuna olan inancımızı önünde diz çökerek, ya da derin bir saygıyla eğilerek ifade ederiz. “Katolik Kilisesi bu Efkaristiya sırrına olan tapınma kültünü sadece ayin sırasında değil, ayin dışında da her zaman sürdürmüş ve hâlâ sürdürmeye devam etmektedir. Kilise kutsanmış mayasız ekmekleri büyük bir özenle koruyarak, onlara büyük saygı göstersinler diye inananlara törenle sunmaktadır.”3

 

1379 Efkaristiya’nın saklandığı küçük dolap önceleri sadece hastalara ve ayine katılamayanlara kutsal ekmeği alıp götürmek için kullanılırdı. Kilise Mesih’in Efkaristiya’daki ekmek ve şarap görünümündeki gerçek mevcudiyetine olan inancının pekişmesinden sonra bu sessizce tapınmanın anlamını kavradı. Bu nedenledir ki, küçük dolap kilisenin en değerli yerine yerleştirilmeli ve Efkaristiya’da Mesih’in gerçek mevcudiyetini en iyi şekilde gösterecek şekilde yapılmalıdır.

 

1380 İsa, Kilisesinde tek bir örneği bile bulunmayan bu şekilde hazır bulunmayı uygun görmüş. İsa bu dünyayı terk etmek zorunda olduğunu biliyordu, Efkaristiya’da hazır bulunmak istedi; bizi kurtarmak uğruna Haç üzerinde kendini feda etmesi gerekiyordu, dünyada kendisine ait olanları “sonuna” (Yu 13, 1) kadar, yaşamını verecek kadar sevdiğini göstermek istedi. Gerçekten Efkaristiya’daki varlığıyla İsa, bizi sevmiş ve bizim için kendini feda etmiş4 biri olarak gizemli bir biçimde durmakta ve bu sevgiyi ifade eden ve ileten ekmek ve şarap görünümünde aramızda bulunmaktadır:

 

Kilise’nin ve dünyanın Efkaristiya kültüne çok büyük ihtiyacı vardır. İsa bizi bu sevgi sırrında bekliyor. Zaman ayırıp dünyanın suçlarını ve ağır hatalarını bağışlatmak için imanla dolu olarak onun yanına tapınmaya gidelim. Ona olan tapınmamız hiç son bulmasın.1

 

1381 Efkaristiya’daki Mesih’in gerçek Kanı ve gerçek Eti’nin varlığını duyularımızla algılayamayız diyor A. Thomas, bunu sadece Tanrı’nın otoritesine dayanan imanla bilebiliriz. Onun için Luka’ya göre İncil’deki “Bu sizin için feda edilecek Bedenimdir” (Lk 22, 19) ayetini Aziz Kirillos şu şekilde yorumluyor: “Bunun doğru olup olmadığını sorma, ama Rab’bin bu sözlerini inançla kabul et, çünkü Gerçeğin ta kendisi Olan O, yalan söylemez”2:

 

Ekmek ve şarap görünümünde gerçekten var olan

Ey gizli Tanrılık, sana derinden tapıyorum;

yüreğim tamamiyle sana ait,

Seni seyrederek tamamen yok oluyorum.

 

Görme, tat, ve dokunma duyguları sana ulaşamıyor:

sadece inanmak gerek deniyor;

Tanrı’nın Oğlunun her dediğine inanıyorum;

Hiçbir şey gerçeğin bu sözü kadar doğru olamaz.

 

VI. Paskalya sofrası

 

1382 Ayin gerek Haç’taki kurbanın tekrar edildiği gerekse İsa’nın Kanı ve Eti’nin sunulduğu kutsal sofradır. Ancak Efkaristiya kurban töreninin amacı Komünyon aracılığıyla Hıristiyanları Mesih’le birleştirmeye yönelmektir. Komünyon almak demek, bizler için kendini feda eden İsa’yı kendi içimize almak demektir.

 

1383 Altar Kilise’nin Efkaristiya kurban töreni için etrafında bir araya geldiği aynı gizin iki görünümünü sunan, yani hem kurban sunak yeri, hem de Rab’bin sofrasıdır, öyle ki Hıristiyan altarı, bir araya gelen Hıristiyanların ortasında hazır bulunan, hem bağışlanmamız için kendini kurban olarak sunan, hem de bize kendini yüce yiyecek olarak veren Mesih’in kendisinin simgesidir. Ambrosius bir yerde diyor ki, “Mesih’in altarı Mesih’in Bedeninin simgesinden başka nedir ki?”3, bir başka yerde de “Altar Mesih’in Bedenini simgeler, Mesih’in Bedeni de altarın üzerindedir”4 diyor. Litürji kurbanla Komünyonun birliğini dualarla ifade eder. Roma Kilisesi Anaphora’sında şöyle dua eder:

 

Herşeye Kadir Tanrı sana yalvarıyoruz: Bu sungu, meleğin tarafından yüce mutluluğundaki göksel altara götürülsün, burada Oğlunun Kanını ve Etini altardaki Komünyonla alarak senin kutsamalarına ve lütuflarına mazhar olalım.

 

“Hepiniz alın ve yiyin”: Komünyon

 

1384 İsa ısrarla kendisini Efkaristiya sırrında almamızı istiyor: “Size doğrusunu söyleyeyim, İnsanoğlu’nun bedenini yiyip kanını içmedikçe, sizde yaşam olamaz” (Yu 6, 53).

 

1385 Bu çağrıya cevap vermek için, bu büyük ve kutsal davete hazırlanmamız gerekir. Havari Paulus vicdan yoklaması yapmamızı salık veriyor: “Bu nedenle kim uygunsuz şekilde ekmeği yer ya da Rab’bin kâsesinden içerse, Rab’bin bedenine ve kanına karşı suç işlemiş olur. Kişi önce kendini sınasın, sonra ekmeği yiyip kâseden içsin; zira yediği, içtiği şeyin Rab’bin Bedeni olduğunu göz önüne almayan kişi, böyle yiyip içmekle kendi kendini mahkûm eder” (1 Kor 11, 27-29). Ağır bir günah işlediğini düşünen biri Komünyon almadan önce günah çıkartmalıdır.

 

1386 Bu sırrın büyüklüğü karşısında Hıristiyan sadece (İncil’ de sözü edilen) Yüzbaşının1 “Rab seni almaya layık değilim, ama bir tek söz söyle ve iyi olacağım”1 şeklindeki sözlerini alçakgönüllülükle ve ateşli bir imanla aksettirmelidir. Aziz Yuhanna Krisostomos’un Tanrısal litürjisinde, Hıristiyanlar aynı ruhla dua ederler:

 

“Ey Tanrı’nın Oğlu, mistik sofrandan bugün Komünyon almamı sağla. Çünkü düşmanlarına Sırrı açmayacağım, ne de Yahuda gibi seni öpmeyeceğim. Ama iyi haydut gibi, sana ‘Ya Rab cennetinde beni de hatırla’ diye haykıracağım.”

 

1387 Hıristiyanlar bu sırrı hazırlıklı almak için Kilise’nin2 öngördüğü orucu tutmak zorundadırlar. Davranışlarımızla, giysilerimizle konuğumuz olacak olan Mesih’e saygıda kusur etmeyelim.

 

1388 Efkaristiya’nın anlamına bakacak olursak, elverişli şartlara haiz iseler, Hıristiyanların, ayine her katıldıklarında Komünyon almaları uygundur: “Hıristiyanların ayine daha iyi katılmaları için papazın Komünyon’undan sonra Rab’ bin aynı kurbanının bedenini almaları tavsiye edilir.”3

 

1389 Kilise Hıristiyanlara pazar günleri ve dini bayramlarda ayine katılma1 ve Efkaristiya’yı yılda en az bir kez, eğer mümkünse Paskalya’da günah çıkardıktan sonra alma zorunluluğu getirmiştir.2 Kilise Hıristiyanlara Komünyon’u her pazar ve bayram günü, hatta mümkünse her gün almasını tavsiye ediyor.

 

1390 Mesih’in hem ekmek ve hem şarap görünümü altındaki sırlı varlığı sayesinde Komünyon’u bir tek ekmekle almak Efkaristiya’nın tüm meyvesini almayı sağlar. Bazı pastoral nedenlerden dolayı Latin ritinde bu şekilde Komünyon almak yasal hale gelerek yaygınlaşmıştır. “Ekmek ve şarapla alındığında Komünyon şeklen daha tam olarak gerçekleşmiş sayılır. Çünkü bu şekliyle Efkaristiya sofrası daha açık bir şekilde ortaya konmuş olur.”3 Bu Komünyon şekli daha çok Doğu ritlerinde uygulanıyor.

 

Komünyon’un sağladığı yararlar

 

1391 Komünyon bizi İsa’yla daha çok birleştirir. Efkaristiya’ yı Komünyon’da almanın başlıca meyvesi insanı Mesih İsa’yla samimi bir şekilde birleştirmesidir. İsa şöyle diyor: “Bedenimi yiyip kanımı içen bende yaşar, ben de onda” (Yu 6, 56). Mesih’teki yaşam, temelini Efkaristiya sofrasından almaktadır: “Yaşayan Baba’nın beni gönderdiği ve ben de Baba’nın aracılığıyla yaşadığım gibi, bedenimi yiyen de benim aracılığımla yaşayacaktır” (Yu 6, 57).

 

Bayram günlerinde Hıristiyanlar Oğul’un Bedenini kendi içlerine aldıklarında, Mecdelli Meryem’e meleğin, “İsa dirildi!” dediğinde olduğu gibi, birbirlerine İyi Haberi iletirler ve kendilerine hayatın ilk peyleri verilmiş olur. Mesih’i alana şimdi hayat ve diriliş verilmiştir.4

 

1392 Maddi yiyeceğin bedenimizde yaptığını Komünyon şahane bir biçimde tinsel yaşamımızda gerçekleştirmektedir. “Kutsal ve canlandırıcı Ruh”5 tarafından canlandırılan dirilmiş İsa’nın Bedenini almak bizdeki, Vaftiz’le almış olduğumuz nur yaşamını yeniler, geliştirir ve korur. Hıristiyan yaşamının gelişmesi, bu gurbetteki dünya yaşamımızda ölüm anımıza dek, ölüm anımızda da “viatik (son Komünyon)” olarak alacağımız ekmeğimiz olan Komünyon’la beslenmeye bağlıdır.

 

1393 Komünyon bizi günahtan uzaklaştırır. Komünyon’da aldığımız İsa’nın Bedeni “bizim uğrumuza feda edilmiştir”, içtiğimiz “Kanı” birçoklarının günahlarının bağışlanması için dökülmüştür. İşte bu nedenledir ki, Efkaristiya bizleri İsa’yla birleştirirken şimdiye dek işlenmiş tüm günahlardan arındırır ve gelecekteki günahlardan da korur.

 

“Bu ekmeği her yediğimizde ve bu kâseden her içtiğimizde, Rab’ bin ölümünü ilan etmiş oluruz” (1 Kor 11, 26). Rab’bin ölümünü ilan ediyorsak günahların bağışlanacağını da ilan etmiş oluruz. Her defasında Onun Kanı dökülüyorsa, bu kan günahların bağışlanması için dökülüyor, bu kanı hep içmeliyim ki günahların hepsi bağışlansın. Sürekli günah işleyenin sürekli deva alması gerekir.1

 

1394 Nasıl ki yiyecek gücünü yitirmiş bedene yeniden güç verirse, Efkaristiya da günlük yaşamda zayıflamaya yüz tutmuş sevgiyi güçlendirir. Bu canlanan sevgi küçük günahları2 siler. İsa kendisini herkese vererek sevgimizi canlandırır ve bizim yaratıklara olan bozuk bağlılıklarımızı koparmada bize yardımcı olur ve Kendisinde kök salmamızı sağlar.

 

Madem ki İsa bize olan sevgisi yüzünden öldü, kurban sırasında ölümünü andığımızda, sevginin bize Kutsal Ruh’un gelişiyle verilmesini istemiş oluyoruz. İsa’nın bizim uğrumuza ölmek istediği bu sevginin hatırına biz de Kutsal Ruh’un lütfunu alarak, dünyayı bizim için haça gerilmiş olarak görelim ve dünya için haça gerilmiş olalım (…) Sevgi armağanını almış olarak, günaha ölelim ve Tanrı’da yaşayalım.3

 

1395 Efkaristiya bizde uyandırdığı sevgi ile bizleri gelecekteki ölümcül günahlardan korur. Mesih’in yaşamına ne kadar çok katılırsak onun dostluğunda o kadar mesafe kaydederiz ve ölümcül günahla ondan kopmamız da o kadar zorlaşır. Bu konu, tövbe sırrına özgüdür. Efkaristiya’nın kendine özgü özelliği Kilise ile tam bir birlik içinde olanların sırrı olmasıdır.

 

1396 Mistik Bedenin birliği: Efkaristiya Kilise’yi oluşturur. Efkaristiya’yı alanlar İsa’ya daha yakından bağlıdırlar. İşte bununla İsa tüm Hıristiyanları tek bir vücut olan Kilise’de birleştirir. Komünyon, Vaftiz sayesinde gerçekleşmiş olan Kilise’ye katılımı daha da derinleştirir, güçlendirir, yeniler. Vaftizle tek vücut olmaya çağrıldık.4 Efkaristiya bu çağrıyı gerçekleştirmektedir. “Tanrı’ya şükrettiğimiz şükran kâsesiyle Mesih’in kanına paydaş olmuyor muyuz? Bölüp yediğimiz ekmekle Mesih’in bedenine paydaş olmuyor muyuz? Ekmek bir olduğu gibi, biz de çok olduğumuz halde bir tek bedeniz. Çünkü bu biricik ekmeği paylaşıyoruz.” (1 Kor 10, 16-17):

 

Eğer İsa’nın Bedeni ve üyeleriyseniz, bu Rab’bin sofrasındaki sizin Komünyonunuzdur ve bu Komünyon’u alıyorsunuz. Alırken “Amin” diyorsunuz (“Evet, bu doğrudur!”), aldığınız şeyi amin diyerek onaylıyorsunuz da. “İsa’nın Bedeni” sözlerini işittiğinizde “Amin” diye cevap veriyorsunuz. Amin’in gerçek olması için Mesih’in bedeninin bir üyesi ol.1

 

1397 Efkaristiya bizi yoksullara karşı yükümlülük altına sokar. Uğrumuza kendisini feda eden İsa’nın Kanını ve Bedenini gerçekten alabilmek için Onun en yoksul kardeşlerinde2 Mesih’i tanımamız gerekir.

 

Rab’bin Kanını tattın ama kardeşini tanımıyorsun. Seninle bu sofrada bulunmaya layık görünen kardeşinle yemeğini paylaşmayı uygun görmüyorsun, böyle davranmakla bu sofraya saygısızlık etmiş oluyorsun. Tanrı seni tüm günahlarından kurtardı ve seni sofraya davet etti. Sen ise hâlâ kardeşine karşı daha merhametli olamadın.3

 

1398 Efkaristiya ve Hıristiyanların birliği. Bu gizin yüceliği karşısında Augustinus şöyle haykırıyor: “Ey dindarlığın sırrı! Ey birliğin işareti! Ey sevgi bağı!”4 Rab’bin sofrasına birlikte katılmayı reddedenlerin Kilise’deki bölünmeleri ne kadar üzüntü ile karşılanıyorsa, ona inananların tam bir birlik oluşturması için yapılan dualar da o kadar ısrarcıdır.

 

1399 Katolik Kilisesi ile tam bir birlik içinde olmayan Doğu Kiliseleri Efkaristiya’yı büyük bir sevgiyle kutlarlar. “Bu Kiliseler, ayrı olsalar da gerçek Kilise sırlarına sahiptirler, özellikle Ruhbanlık ve Efkaristiya sırları onları bizle daha sıkı birleştirir.”5 Kilise otoritelerinin onayıyla6 ve uygun zamanlarda birlikte ayine, yani Efkaristiya’ya katılmak mümkündür, aynı zamanda tavsiye de edilir.

 

1400 Reform hareketinden sonra Katolik Kilisesi’nden ayrılmış Kilise Cemaatleri “Ruhbanlık sırrının olmaması nedeniyle Efkaristiya sırrının özgün ve öz halini korumamışlardır.”7 İşte bu nedenledir ki, bu mezheplerle ortak Efkaristiya Komünyonu almak Katolik Kilisesi için mümkün değildir. Bununla birlikte bu Kilise Cemaatleri, “Son Yemek’te İsa’nın ölümünün ve dirilişini andıklarından, yaşamın Mesih’le birlikte olması gerektiğini ilan eder ve İsa’nın şanlı gelişini1 beklerler”.

 

1401 Acil bir durum söz konusu olduğunda Katolik papazları Katolik Kilisesiyle tam birlik içinde olmayan öteki mezheplerdeki Hıristiyanlara Kilise sırlarını (Efkaristiya, Tövbe, Hastalara Yağ Sürme) verebilirler; tabi özgürce istemeleri şartıyla: Bu sırlarla ilgili Katolik inancını belirtmeleri ve uygun şartları yerine getirmeleri gerekmektedir.2

 

VII. Efkaristiya - “Gelecekteki mutluluğun güvencesi”

 

1402 Kilise Efkaristiya’yı eski bir duayla övüyor: “Besinimiz İsa’nın bulunduğu ey kutsal sofra, bu sofrada İsa’nın çektiği acılar canlandırılıyor, bu sofrada ruhumuz nurla doluyor, bu sofrada gelecekteki yaşamın güvencesi veriliyor.” Efkaristiya Rab’bin Paskalyası’nın anısıysa, altarda aldığımız Komünyon’la “yüce kutsama ve nurla doluyorsak”3, Efkaristiya aynı zamanda cennetteki mutluluğu peşinen almak demektir.

 

1403 Son Yemek sırasında İsa havarilerin bakışlarını Tanrı’ nın Egemenliği’ndeki Paskalya’nın gerçekleşmesine çevirdi. “Size şunu söyleyeyim, Babamın Egemenliği’nde sizinle birlikte taze şaraptan içeceğim o güne dek, bir daha asmanın bu ürününden içmeyeceğim”4 (Mt 26, 29). Kilise Efkaristiya’yı her kutladığında bu sözü anımsıyor ve bakışlarını “Gelecek Olana” çeviriyor (Ap 1, 4). Kilise, duasında İsa’nın gelişini Marana tha! (1 Kor 16, 22) “Gel, Rab İsa!” (Ap 22, 20) sözleriyle belirtiyor. “Nurun gelsin ve dünya gelip geçsin!”5

 

1404 Kilise, Rab’bin, şu andan itibaren Efkaristiyasına geldiğini ve Efkaristiya’da bizim aramızda bulunduğunu bilir. Bununla birlikte, İsa’nın bu varlığı örtülüdür. Bunun için Efkaristiya’yı kutsal umudumuzun gerçekleşmesini ve “Kurtarıcımız Mesih İsa’nın gelmesini”6 bekleyerek, Egemenliğinde gözlerdeki yaşları sildiğinde hep birlikte ebediyen mutlulukla dolmayı dileyerek, Tanrımız Seni, Olduğun gibi görerek sana ebediyen benzer olduğumuzda, Rabbimiz Mesih İsa ile birlikte, sana sonsuza dek övgüler sunacağız.7

 

1405 “İçinde adaletin yer alacağı”1 yeni gökler ve yenilenen bir dünya umudunu bize veren Efkaristiya’dan daha emin bir güvencemiz yoktur. Gerçekten bu giz her kutlandığında “Kurtuluşumuzun işlemi gerçekleştirilmekte”2 ve bizler “bir ölümsüzlük ilacı, ölümün panzehiri ve Mesih İsa’da sonsuza dek yaşamak demek olan bu aynı ekmeği bölüp yemekteyiz”3.

 

ÖZET

 

1406 İsa şöyle diyor: “Gökten inmiş olan diri ekmek ben’im. Bu ekmekten yiyen kimse sonsuza dek yaşayacaktır. (…) Bedenimi yiyenin, kanımı içenin sonsuz yaşamı vardır. (…) Bedenimi yiyip kanımı içen bende yaşar, ben de onda” (Yu 6, 51. 54. 56).

 

1407 Efkaristiya Kilise yaşamının merkezi ve doruk noktasıdır, çünkü Mesih Efkaristiya’da, Kilisesini ve Kilisesinin tüm üyelerini Haç üzerinde tek ve son bir kez Babasına sunduğu şükranlarına ve övgü kurbanına ortak etmektedir; Efkaristiya kurbanı ile İsa esenlik lütuflarını Bedeni olan Kilise’ye yaymaktadır.

 

1408 Efkaristiya töreni şunları içermektedir: Tanrı Sözü’nün ilan edilmesi, Tanrı Baba’ya yaptığı tüm iyilikler, özellikle verdiği Oğlu için şükranlar sunulması, ekmekle şarabın kutsanması, Rab’bin Bedeni ve Kanını alarak litürji sofrasına katılma. Tüm bu öğeler aynı ve tek bir kültü oluşturur.

 

1409 Efkaristiya Mesih’in Paskalyası’nın anısıdır: Kısacası Mesih İsa’nın yaşamıyla, ölümüyle ve dirilişiyle gerçekleştirdiği kurtarma işlemidir, bu işlem litürjide güncelleşiyor.

 

1410 Yeni Antlaşma’nın ebedi başrahibi Mesih’in kendisi Efkaristiya kurbanında papazların yöneticiliğinde davranarak Eƒkaristiya kurbanını sunmaktadır. Aynı Mesih Efkaristiya kurbanının sungusu olan ekmek ve şarap görünümünde gerçekten vardır.

 

1411 Yalnız papazlık rütbesi alanlar Efkaristiya kurbanını sunabilir ve Rab’bin Bedeni ve Kanı olması için ekmekle şarabı kutsayabilirler.

 

1412 Efkaristiya sırrının başlıca işaretleri buğday ekmeği ve bağ şarabıdır, Kutsal Ruh bunların üzerine inmesi için çağrılır ve papaz, İsa’nın Son Yemekte demiş olduğu sözleri tekrar eder: “Bu sizin için feda edilen Bedenimdir… Bu Kanımın kâsesidir…”

 

1413 Kutsamayla ekmekle şarabın Mesih İsa’nın Vücuduna ve Kanına dönüşmesi sağlanır. Ekmek ve şarap görünümleri altında Mesih’in kendisi, canlı ve şanlı olarak gerçek haliyle kısacası özüyle, Bedeniyle, kanıyla, ruhuyla ve Tanrılığıyla bulunur.1

 

1414 Kurban olarak Efkaristiya, Tanrı’dan tinsel ve geçici iyilikler elde etmek amacıyla yaşayanların ve ölenlerin günahları için de sunulur.

 

1415 Mesih İsa’yı Komünyon’da almak isteyen kişi bunu alacak durumda olmalıdır. Ölümcül günah işlediğine inanan biri Günah çıkarmadan Efkaristiya’yı almaya yanaşmamalıdır.

 

1416 Mesih’in Bedenini ve Kanını kutsal Komünyon’da almak insanın Rab İsa’yla birleşmesini artırır, küçük günahlarını siler ve onu ağır günahlardan korur. Komünyon’u alan ile İsa arasında oluşan sevgi bağları güçlendiklerinden, bu sırrın alınması Kilise birliğini, Mesih’in mistik Bedenini güçlendirir.

 

1417 Kilise Hıristiyanlara her Efkaristiya ayinine katıldıklarında kutsal Komünyon’u almalarını içtenlikle tavsiye eder; yılda en azından bir kez almak zorunluluğu vardır.

 

1418 Altardaki ekmek ve şarabın içinde Mesih’in kendisi bulunduğuna göre Efkaristiya’ya tapınarak saygı göstermek gerekir. “Kilise’de Rabbimiz Mesih İsa’yı ziyaret etmek bir tapınma görevi, bir sevgi işareti ve bir minnet borcudur.”2

 

1419 İsa bu dünyadan Babasına giderken, bize Efkaristiya’yla kendi yanında mutlu olacağımız güvencesini verdi: Kutsal Kurbana katılmak bizi onun yüreğiyle bir kılar, bu uzun gurbet yaşamımızda bize güç verir, Ebedi Yaşamı arzulamamızı sağlar ve bizi Gökteki Kilise’yle, Meryem Ana’yla, tüm azizlerle şimdiden birleştirir.